Dünya Şiir Günü bildirisi: 'Devrimcidir şiir, hiç değilse yeryüzü için'

Dünya Şiir Günü'nde soL'a konuşan şair Köz, 'Bu ağır günlerde şairler süslemeyi değil, sağaltmayı düşünmelidir. Vicdanı bir mekik gibi işlemeli şairin' dedi.

İrem Yıldırım

Türkiye Yazarlar Sendikası'nın (TYS), 21 Mart Dünya Şiir Günü deklarasyonunu bu yıl Şair Mustafa Köz yazdı. “Depremlerle büyük kayıplar veren yaralı Anadolu ve Mezopotamya halklarının sonsuz kardeşliğine adanan” deklarasyonda “Devrimcidir şiir, hiç değilse yeryüzü için... Çünkü şiir, her şeydir. Ve şairin kalbi yasasız, sınırsız, bayraksız, flamasız, ordusuz tek ülkedir” ifadeleri kullanıldı. 

Bildiriyi kaleme alan şair Mustafa Köz soL'a konuştu. 

Büyük bir yıkım yaşandı. Halkımız yaralarını sarmaya ve ayağa kalkmaya çalışıyor. Böyle bir dönemde şiirin ve şairin halkı sağaltıcı rol ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?

"Büyük acılar büyük, derin nehirlere benzer. Dipten dibe uğuldayıp durur ama o nehirlerin üstünde her zaman güneşli bir gökyüzü vardır. Buna inanmalıyız. Hayatın diyalektiği işte! Nehirler gibi uğunan, uğuldayan acılar ve güneşli gökyüzleri. Bu yaralar da sarılacak elbette. Onları unutmayarak sarmayı bilmeliyiz. Acı evet ama büyük bir cinayet ayrıca bu. Aymazlıklar, önlemsizlikler, rant ve talan düzeni bu yıkımı getirdi halkımın evlerine ocaklarına. Bunu gördük. Şairin, şiirin bu tanıklıkta işlevi nedir diye soruyorsunuz.

'Bu ateş şairlerin de kalbine düştü...'

Bu ateş, şairlerin de kalbine düştü. Söz ettiğim tanıklığı yalnızca şiirlerinde değil, yaşamlarında da taşımalı şairler. Göz göze göre gelen bu cinayeti unutturmamak için daha çok yazmalı, daha çok söylemeli. Şiir denen merhem belki o zaman halkın yaralarına deva olabilir. Ötesi, şiiri bir süs nesnesi görmekten başka bir şey değildir. Bu ağır günlerde şairler süslemeyi değil, dediğiniz gibi sağaltmayı düşünmelidir. Hayatın yaraları bunu bekliyor bizden. Vicdanı bir mekik gibi işlemeli şairin.

TYS Dünya Şiir Günü bildirimi de bunun için yaralı Anadolu ve Mezopotamya toprağına adadım. Şiirin onarıcılığını yeniden düşünmek, onun devrimciliğine yeniden inanmak ve bu 'yüzyılın trajedisi'ne 'tanıklık edebilmek' için…"

Mustafa Köz'ün kaleme aldığı 21 Mart Dünya Şiir Günü bildirisi şöyle:

Şiir; balçığın ortasında küfle, gümüşle kılıcını bileyen savaşçının işitilmez çığlığı, tolgası, harmaniyesi, bölünmüş toprağı, özgürlük ülküsü.Şiir, yüreklerimizin soğuk ve yalnız eldivenleri.
Şiir; kağıda, mermere, bazalta, ipeğe, kılıca işlenen kara sim.
Şiir varlığın ve hiçliğin ilk yüzü.
Şiir; içgüdünün, önsezinin, yoksulluğun, kuşkunun ve iyiliğin gizi.
Şiir, ateş böcekleriyle ışıyan gece.
Şiir, raylarda uyuyan kelebek.

Şiir, ruhun en içli, en derin, en sessiz, en soylu yaralarının şarkısıdır.
Şiir, yeryüzünün acı, hüzünlü müziğine, onun büyülü ritmine göre atan bir nabızdır.
Şiir, ekmek yapamaz ama ekmeğin kokusunu duyurabilir.
Şiir, dilin ve halkın vicdanıdır.
İktidarların kaba, yıkıcı söylevleriyle değil, halkın arı ve iyi kalpli sözcükleriyle yazılır o.

Şiir buradadır.
Bağlılığı istemeliyiz ona. Boyun eğiş yaşamadır yalnızca.
Yaşamın eylemlerimize kattığı her şey, şiire de yakındır.
Bilincimizde, yarınımızda bir değirmen taşı gibi döner şiir.
Yaşamın zümrütlerle, unutuşla ve kanla örüldüğünü anlamaktan uzak değildir.

Zaferi ve yenilgiyi bilir şiir. En işlek organlarımız kadar bağlıdır bize.
Saldırganlık hazzı, yitirme ve kazanma utancı gerçekten, gerçeklikten koparamaz onu.

Yönetme programlarından, bilgisayar görüntülerinden, en korkunç toplu öldürmelerden, kaplanların gevşek vuruşlarından, yaprağın ürpermesinden, haşhaş kapsüllerinden, büyük beyaz yumuşakçalardan, önemsiz savsözlerle kurulur belleğin o eşsiz söz oyunları.

Yakılmış insan kemiklerinden, çürüyen bitki ve hayvan leşlerinden henüz kullanmadığımız bir çığlık ve anlam dizgesi yaratılabilir.

Ruhlarımıza astığımız o küçük çan, sonsuzluğa ve tutsaklığa karşı yeniden ışıyabilir.
Emeğin, aşkın ve incir ağaçlarının yemişleri şiirle olgunlaşabilir.

Tel örgülerden, yığınaklardan, savaşlardan ve yersiz barışlardan kurulmuş bu büyük düş; devletlerin, dinlerin, zorbalığın bize taş iskeletler kadar yabancı tanrılarını, sınırlarını yok ettiğimizde gerçekleşecektir.

Gerçek şiir yasaların, yasakların, adaletsizliklerin donmuş, ikiyüzlü sözlüklerinde değil, evrensel barış ülküsünde, iyiliğin yeryüzünü sarıp sarmalayan uysal kanatlarında aranmalıdır.

Şiirin uçsuz bucaksız eşitlik ve özgürlük düşü, onu kutsal göklerden, sarayların ışıltılı odalarından kurtarıp sokağa çıkardığımızda insanlığın da evrensel düşü olacaktır.

“Şiir, doğası gereği devrimcidir,” demişti Octavio Paz.
Evet, devrimcidir şiir, hiç değilse yeryüzü için...

Çünkü şiir, her şeydir.

Ve şairin kalbi yasasız, sınırsız, bayraksız, flamasız, ordusuz tek ülkedir.
Bu özgür ülke dün Şili, Meksika, Japonya, Endonezya, Yunanistan’la kardeşti; bugün de acılı Anadolu ve Mezopotamya toprağıyla kardeş...