Dr. Erhan Keleşoğlu: Göçmen düşmanlığı patronlara yarıyor

SES İstanbul Anadolu Şubesi tarafından 2016 yılında KHK ile ihraç edilen barış imzacısı akademisyen Erhan Keleşoğlu’nun konuşmacı olarak katıldığı Göçmenler ve Göçmen Emeği konulu etkinlik düzenlendi.

Sancak Yıldız

Göçmenlik meselesi, bilgi kirliliği altında ve siyasal istismar konusu haline getirilerek tartışılmaya devam ediliyor.

Oldukça önemli ve toplumsal açıdan ciddi bir mesele olan göçmen başlığının omurgasını ise esasında ucuz emek oluşturuyor.

Tartışmaların hayli yoğunlaşması ve göçmenler üzerinden milliyetçi bir dalganın yükseltilmeye çalışılmasına karşı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İstanbul Anadolu Şubesi tarafından, 2016 yılında KHK ile ihraç edilen barış imzacısı akademisyen Erhan Keleşoğlu’nun konuşmacı olduğu, ‘Ne Yapmalı? Mülteciler, Göçmenler ve Göçmen Emeği’ başlığıyla bir söyleşi düzenlendi.

2016 yılından beri göçmenler ve göçmen emeği konularında çeşitli projelerde çalışmalar yürüten Keleşoğlu, göçmen sorununun emperyalist devletler ve AKP gibi onlara bağlı iktidarların başka bir ülkeye gayri meşru, düşmanca ve işgalci müdahalelerinin sonucunda var olduğunu belirtirken şöyle konuştu:

‘’AKP, Suriye’ye karşı yukarıdan bir tehdit diliyle ilişkilenirken aynı zamanda Hatay-Suriye sınırında güvenli bölge inşa ederek Amerika ve Batı’nın desteğini görmeyi umuyordu. Davutoğlu’nun sık sık kırmızı çizgilerle belirttiği gelebilecek göçmen sayıları ise bir bir geçildi. Bir yere kadar savaştan beslenme politikasının sonucu diyebileceğimiz bu kontrolden çıkma sorunu, aynı zamanda AKP’nin uluslararası siyasette istediğini bulamamasının da sonucudur.

“2013-2014’te savaşın derinleşmesiyle birlikte hızlanan göçün bugün geldiği noktada ‘geçici koruma’ kapsamındaki kayıtlı göçmen sayısının 3.762.000, kayıtsız göçmenlerle birlikte bu sayının 4 milyonun üzerinde olduğunu varsayabiliriz. Sayılar üzerinden bir tartışmaya girmemek gerektiğini de söylememiz lazım.

Yine de belirtmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Bu veriler 2022 yılında Göç İdaresi’nin kayıtlarındaki rakamlar. Vatandaşlık alan, bir miktar geri dönüş gerçekleştiren ve yaşadığı yer ile kayıtlı olduğu yer farklı olan göçmenlerin de olduğunu düşünürsek bu sayılar tutarlıdır.’’

'Her ay para alıyorlar dedikleri, kişi başı 155 lira'

Göçmenler için bir entegrasyon politikasının olmadığını ve burada şeffaf bir politika uygulanmadığını söyleyen Keleşoğlu, göçmenlerin yaşamsal ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacakları bir cenderenin içinde kaldıklarını söyledi.

Yükselen göçmen karşıtlığının temel argümanlarının birçoğunun başka ülkelerdeki faşist kampanyalardan esinlendiğini ve detayına inildiğinde karşılıksız çıktığını söyleyen Keleşoğlu şöyle devam etti:

‘’Göçmenlerin karşı karşıya kaldığı ağır şartlar neticesinde AB tarafından bir fon oluşturuldu. Bu fondan göçmenlerin faydalanması için ise şartlar hiç de kolay değil. Birden fazla kriteri aşabilen insanların alabileceği göçmen aylığı ne kadar peki? Her zaman dile getirilen ‘göçmenler üstüne para alıyor vb.’ tepkilere konu olan ücret aylık 155 lira. 155 liranın bir evdeki 10 kişi tarafından alındığını düşünürseniz dahi ortaya çıkan ücret bugünkü asgari ücretin bile üçte biri düzeyinde. Bunun dışında epey sıkı kriterleri aşarsa; çok kısıtlı bir toplamın ek destekler alabildiğini söyleyebiliriz. Ancak ezici çoğunluğun durumu budur.’’

'Söz konusu göçmenler olunca...'

Birçok işyerinde zaten alınmayan iş güvenliği tedbirlerinin konu göçmen işçiler olunca gündeme bile gelmediğini aktaran Keleşoğlu şöyle devam etti:

‘’Göçmenler gelinen noktada hayatta kalmak için elbette emeğini satarak geçiniyor ve çalışıyorlar. Peki çalışma ilişkileri nasıl düzenlendi göçmenlerin? Düzenlemeye göre, göçmenlerin çalışmak için başvuracağı işyerlerinde, her T.C. vatandaşı işçiye bir Suriyeli düşecek biçimde oran yakalanabiliyorsa çalışabileceklerdi. İşyerlerine giden Suriyeli emekçilere patronlar bu noktada çalışma izni çıkarıp iş başı yaptırdı mı, elbette hayır. Çalışmak için yoğun bir talepte bulunan insanlar, bir bir işe girmek zorundaydılar; ancak kayıtsız ve sömürü piramidinin en altına demir atarak. Çünkü; milyonlarca göçmen bugün gelinen noktada çalışma izni ve sigorta kapsamına dahil olamadığından kayıt/dışı biçimlerde çalışmaya mecbur edildi, her gün başka ülkelerden gelenlerle birlikte derinleşerek edilmeye de devam ediyor.’’

'Emekçileri bölüyor'

Göçmen karşıtlığının işçileri bölmek için elverişli bir silah olduğunu belirten Keleşoğlu şunları ifade etti:

‘’Göçmenler üzerinden yaratılmak istenen kamplaşma hepimizin bildiği gibi fiziki boyutlara varıyor. Lince kadar giden örneklere şahit olduk, oluyoruz. Ancak bu kamplaşmadan patronların tek kazancı ucuz iş gücü değil, aynı zamanda işyerlerinde yan yana gelemeyen ve örgütlü durmadığı için daha fazla saldırıya açık hale gelen işçi sınıfı oluyor. İşte hepimizin hayatını daha sorunlu hale getiren sorunun en önemli kaynaklarından biri burasıdır.

Sendikalaşamayan, örgütlenmeyen ve herhangi bir iş güvenliği tedbirini dahi uygulatamayacak biçimde kamplaşan, bölünmüş bir emekçi tarafı. Bu bölünmeden sadece daha fazla haklara saldırı, daha fazla milliyetçilik ve düşmanlık ve elbette daha büyük krizler ve yoksulluk çıkar. Tek gerçekçi çözüm sınıfsal bir perspektifle ve ayağımızı emekçi tarafına basarak politika geliştirmektir. Emekçilerin enternasyonal dayanışması ve iş yerlerinde birlikte örgütlenmesinden başka bir çıkış yolu yok.’’