Dorukhan Büyükışık dosyası: Şikayet edilen savcılar HSK korumasında mı?

Büyükışık Ailesinin iki savcı hakkındaki şikayetleri HSK 1. Dairesi tarafından reddedildi.

Haber Merkezi

Emekli Tümgeneral Ethem Büyükışık, yedi yıldır “intihar etti” denilen oğlu Dorukhan Büyükışık’ın intihar etmediğini, İzmir’in ünlü ailelerinden Tanyerler’e ait inşaat alanında çalışanlarca öldürüldüğünü İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın iddianamesiyle kanıtlamış oldu.

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, Dorukhan Büyükışık’ın ölümünün cinayet olduğuna dair elde edilen bulgular doğrultusunda beş şüpheli hakkında kasten öldürme suçundan kamu davası açtı.

Şüpheliler şantiye bekçileri H.A, T.Ç, A.G, H.K ve çalışan B.Ç hakkında kasten öldürme suçundan müebbet hapis cezası istendi.

Dorukhan’ın cansız bedeninin bulunduğu şantiyenin sahipleri Mehmet Münir Tanyer, Mehmet Taylan Tanyer ve O.A.S, İ.G.E hakkında ise "taksirle ölüme sebebiyet verme" suçlarından iddianame hazırlanması bekleniyor.

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı ‘cinayet’ dedi

İnşaat firması çalışanlarının Dorukhan’ın hayatını sonlandırdıkları, ardından inşaat firmasının devreye girip siyasi ve ticari nüfuzunu kullanıp cinayeti intihar eylemine dönüştürmek için çaba sarf ettikleri, bu çaba için de aralarında yargı, polis ve jandarma personelinden destek aldıkları, soruşturmanın kapatılması amacıyla adeta özel bir yapılanmaya giriştiklerinin belirlenmiş oldu.

Olay sırasında görevli olan kimi polis ve jandarma personelinin, sahte rapor hazırladıkları ve görevi kötüye kullandıkları iddiasıyla Ankara ve İzmir Adliyesi’nde yargılaması ise sürüyor.

Ancak olayın yaşandığı dönemde dosyayla ilgilinen İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nda görev yapan savcılarla ilgili HSK’ya yapılan şikayetlere rağmen bugüne kadar herhangi bir işlem yapılmadı.

T24 yazarı Tolga Şardan, bu duruma dikkat çektiği yazısında şikayet edilen iki savcının HSK’nin koruması altında olduğunu ifade etti.

Şardan’ın yazısının ilgili bölümü şöyle:

“Olayın yaşandığı dönemde dosyayla ilgilenen İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nda görev yapan savcıların söz konusu dosyada yaptıkları hatalar baba Büyükışık ve avukatlarınca tek tek tespit edildi.

Aslında savcılığın dosya üzerindeki yaklaşımına ‘hata’ demek, süreci hafifletir sanırım.

Zira aynı İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, yedi yıl önce ‘intihar’ kaydı açılan dosyaya, yedi yıl sonra ‘cinayet’ iddianamesi hazırladı!

Bu durumda, akıllara ‘polis ve jandarmaya dava açılırken, hatalı işlem yapan savcılara ne işlem yapıldı?’ sorusu geliyor, doğal olarak.

Daha önce de bu konuda duyurmuştum; Büyükışık Ailesi ve avukatları, yedi yıl önce dosyaya bakan İzmir Cumhuriyet Başsavcı Vekili Muhammed Sağlam ve savcı Tayfun Koçoğlu’nu, Hakimler ve Savcılar Kurulu’na (HSK) şikâyet etti.

HSK, şikâyeti değerlendirdi ve her iki yargı mensubun suç işlemediği gerekçesiyle haklarında soruşturma açılmasına gerek olmadığını bildirdi.

Aile, itiraz hakkını kullandı.

Aradan geçen sürede dosyaya yeni giren deliller ile polis ve jandarma personelinin adli yargıda kovuşturmaya alınmasıyla birlikte, aile bir kez daha HSK’ya başvuru yaptı. Sağlam ve Koçoğlu hakkında soruşturma yapılmasını talep etti.

Ancak HSK, kararında ısrarcıydı! Her iki savcıya yönelik şikâyet başvurusunu bir kez daha uygun bulmadı.”

HSK’ya savcılarla ilgili şikayette neler vardı?

Ethem Büyükşık’ın kendisine “intihar denilen dosya cinayet çıktı. Savcıların hatası var, avukatlarca yeniden HSK’ya başvuru hazırlığı yapılıyor” dediğini belirten Şardan, Büyükışık Ailesi’nin, 2024’te HSK’ya sunduğu itiraz dilekçesinde Başsavcı vekili Sağlam hakında yer alan şikâyet konularını şöyle aktardı:

“* İzmir Cumhuriyet Başsavcı Vekili Muhammet Sağlam tarafından 2018’de açılan ve bizzat Sağlam tarafından hazırlanan ve onaylanan kovuşturmaya yer olmadığı kararında yer alan;

‘Görevli Cumhuriyet savcısı, olay yeri inceleme birimine ve Cinayet Büro Amirliği’ne olay yeri incelemesinin detaylı olarak yapılması, maktulün eşyaları ve olay yerindeki diğer eşyalar üzerinde parmak ve doku izi çalışmasının yapılması, inşaat alanındaki güvenlik kameralarının tespit edilip olay yerini gören kamera olup olmadığının belirlenmesi, başta olmak üzere gerekli tüm talimatları verdiği’ ifadesinin tamamen gerçek dışı olduğu,

* Maktulün cep telefonunun 7. kat terasında korkuluk duvarı üzerinde bulunduğu ifade edilerek ‘kolluk birimince olduğu yerde fotoğraflanıp olay yerine gelen Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğü’ne ait araç içerisinde telefon üzerinde parmak izi incelemesi yapılmıştır. Yapılan inceleme sonucunda telefon üzerindeki parmak izlerinin mukayeseye uygun olmadığından iz temin edilememiştir’ ifadesinin tamamen gerçek dışı olduğu,

* ‘Kolluk birimince yapılan kamera kaydı araştırmasında, 4 ayrı bloktan (apartman) oluşan inşaat alanının geniş olduğu ve güvenlik kameralarının inşaat alanı etrafına yerleştirildiği, bu sebeple olayın gerçekleştiği ortadaki inşaat blokunun kameraların açısına girmediği, sadece inşaat giriş kamerasında maktulün inşaat alanına girdiğinin kaydedilmiş olduğu belirlenmiş ve Dorukhan Büyükışık’ın araçla yakındaki park alanına gelip inşaat alanına girdiği görüntü kayıtları muhafaza altına alınmıştır’ ifadesinin tamamen gerçek dışı olduğu,

* ‘(…) kayıtların tutulduğu diske el konulmuş ve inceleme yaptırılmıştır. Yapılan incelemede olaydan sonra ana beleğin hiç silinmediği, belleğe herhangi bir müdahalenin olmadığı (hard diskin resetlenmediği) ancak hafıza kapasitesinin sınırlı olması nedeniyle görüntülerin üst üste kaydedilmesi sebebiyle geriye dönük olay tarihindeki kayıtlara ulaşılamadığı belirlenmiştir’ ifadesinin tamamen gerçek dışı olduğu,

* ‘Ayrıca daha sonra yapılan araştırmalarda şahsın şantiyedeki apartman inşaatının 7. kat terasından düşerek öldüğü kesinleştiği için 7. kat terası gören bir kamera düzeneğinin bulunmaması nedeniyle olaya dair görüntü elde etmenin mümkün olmadığı anlaşılmıştır’ ifadesinin tamamen gerçek dışı olduğu,

* ‘Ölen şahsın üzerinde ve vücudunda yapılan incelemelerde kıyafetin cebinden bir adet kablolu kulaklık, yanında zemin üzerinde ise araç anahtarı bulunmuştur’ ifadesinin tamamen gerçek dışı olduğu,

* ‘Cenaze üzerinde yapılan ölü muayene işlemlerinde ise, şahsın vücudunda açık yara ve kanama olmadığı, yüzünde ve ellerinde kavga ya da boğuşma emaresi olarak hiçbir iz bulunmadığı görülmüştür’ ifadesinin tamamen gerçek dışı olduğu,

* ‘Olaydan hemen sonra şantiye bekçilerinin beyanları alınmış, şahıslar geceleyin bir anlık yüksek bir gürültü duyduklarını kulübelerinden çıkıp etrafa bakındıklarını ancak gürültünün anlık olması nedeniyle alanı dolaşmadıklarını, bu sebeple cenazenin ancak işçiler geldiğinde sabah saatlerinde bulunduğunu beyan etmişlerdir’ ifadesinin tamamen gerçek dışı olduğu,

* ‘Müştekinin talebi üzerine, 12 kişi hakkında cinayet şüphesiyle soruşturma başlatılmış, öncelikle şüphelilerin olay tarihindeki telefon görüşmeleri incelenmiş, herhangi şüpheli bir görüşme tespit edilememiştir’ ifadesinin tamamen gerçek dışı olduğu,

* ‘Daha sonra şüphelilerin telefonlarına el konulmuş ve telefon üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, yine herhangi bir delil elde edilememiştir’ ifadesinin tamamen gerçek dışı olduğu,

* ’13.05.2018 sabah saatlerinde cenazenin bulunması üzerine kolluk birimine ilk defa Mehmet Taylan Tanyer tarafından bildirimde bulunulduğunun, şahsın inşaat işçisi Aziz Kocataş tarafından kendisine haber verilmesi üzerine önce Narlıdere İlçe Emniyet Müdürü şüpheli İsmail Yalçın’ı arayarak bilgi verdiği ve akabinde müdürün yönlendirmesiyle saat 08:42’de 112 acil servisi arayarak kurumları bilgilendirdiğinin tespit edildiği’ ifadesinin tamamen gerçek dışı olduğu,

* ‘En önemlisi inşaat alanının olay öncesi görüntülerinin temin edildiği ve inşaat alanı ortasındaki direkte bulunan güvenlik kamerasının (360 derece kayıt alan dome kamera) ve direğin olaydan önce 07.05.2018 tarihinde sökülmüş ve direğin kaldırılmış olduğu, olay tarihindeki tüm güvenlik kameralarının inşaat etrafında olup dışarıya baktığının ve inşaat alanı içinde olay yerini gören herhangi bir kamera bulunmadığı’ ifadesinin tamamen gerçek dışı olduğu.”

‘Savcı dosyayı okumadan imzaladı’

Şardan, dönemin Başsavcıvekili Sağlam’ın dosyayı teslim ettiği savcı Tayfun Koçoğlu hakkındaki iddiaları ise şöyle aktardı:

“(…) Dosyaya ait ‘UYAP Safahat Bilgileri’ çizelgesi ve İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 31 Ekim 2023’teki yazısı incelendiğinde;

Cumhuriyet Savcısı Tayfun Koçoğlu tarafından imzalanan ve hemen hemen her paragrafı gerçek dışı bilgi, belge ve sahte rapor içeren İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 20.07.2023 gün ve Karar No:2023/51240 sayılı Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Kararını bizzat Başsavcı Vekili Muhammet Sağlam’ın verdiği ve bu karara ilişkin işlemlerin tamamını 19 Temmuz 2023 tarihinde UYAP üzerinden yine Başsavcı Vekili Muhammet Sağlam’ın yaptığı,

Cumhuriyet Savcısı Tayfun Koçoğlu’nun, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2018/60988 numaralı soruşturmasında kovuşturmaya yer olmadığı kararının altına imza atmasına rağmen 14 Mart 2023 tarihinden soruşturmanın kapatıldığı 20 Temmuz 2023 tarihine (bu tarihte dahil olmak üzere) kadar takipsizlik kararı verdiği soruşturmaya ilişkin hiçbir müzekkere yazmadığı, hiçbir talimat vermediği, hiçbir ifade almadığı, özetle kapatma kararı verdiği dosya hakkında hiçbir iş ve işlem yapmadığı, hatta kapattığı on klasörlük soruşturma dosyasını hiç teslim almadığı ve incelemediği; Başsavcı Vekili Muhammet Sağlam tarafından hazırlanan takipsizlik kararını, soruşturma dosyasını incelemeden imzaladığı,
Başsavcı Vekili Muhammet Sağlam’ın hukuk dışına çıkarak maktul Dorukhan Büyükışık’ı kasten öldürme suçunun sanığı olarak, Müşteki Ethem Büyükışık’ı ise suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçunun sanığı olarak UYAP’a kaydettiği ve 19 Temmuz 2023 günü bu veriler üzerinde birçok değişiklik yapmaya çalıştığı,

Özetle her ne kadar İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 20 Temmuz 2023 günlü kovuşturmaya yer olmadığına dair kararında Cumhuriyet Savcısı Tayfun Koçoğlu’nun imzası olsa da 20 Temmuz 2023 tarihi ve öncesindeki ve sonrasındaki takipsizlik kararına ilişkin tüm işlemlerin bizzat Başsavcı Vekili Muhammet Sağlam tarafından yapıldığı. (…)”

HSK 1. Dairesi tarafından reddedildi

Büyükışık Ailesi’nin söz konusu tespitlerin yer aldığı itiraz dilekçesi başkanlığını Halil Koç’un yaptığı HSK 1. Dairesi tarafından reddedildi.

Ailenin dilekçesinde ağır iddiaların mevcut olmasına rağmen her iki savcı hakkında herhangi bir işlem yapılmamasına dikkat çeken Şardan, “Görevdeki HSK yönetimi, her nedense -aslında nedeni belli- her iki savcıyı koruma altına almış durumda. Oysa, savcılardan talimat alarak hareket eden adli kolluk görevlileri yargılanıyor. Savcılarsa koruma altında! Haziranda HSK yönetimi yenilenecek; belki yeni yönetim, elini vicdanına koyarsa ailenin başvurusu dikkate alınır” ifadelerini kullandı.

İntihar diye kapatılmıştı: Büyükışık’ın ölümüne 7 yıl sonra cinayet davası açıldı, jandarma ve polis de yargılanıyor
buyukisik