DOB İslamcıların seçim atı oluyor (9)

Devlet Opera ve Balesi’nin (DOB) 2023-2024 sezonu, 2024 Yerel Seçimlerine yönelik bir dizi siyasal taktik hamlesinin izlerini taşıyor.

Melis Gönenç

Gazeteci Melis Gönenç'in geçmiş yıllarda Devlet Opera ve Balesi hakkında soL'da kaleme aldığı yazılar, Yazılama Yayınevi tarafından "İslamcı Yıllarda Devlet Opera ve Balesi" adıyla kitaplaştırıldı.

Ancak kurum, yakın zamanda yine önemli değişiklikler yaşadı. Gönenç, şimdi yeni bir yazı dizisiyle olan biteni irdeliyor.

Bugün, Gönenç'in yazı dizisinin dokuzuncu bölümünü yayımlıyoruz.

Dizinin gelecek bölümlerini önümüzdeki haftalarda soL'da okuyabilirsiniz, şimdiye dek yayımlanan yazılarınaysa aşağıdan ulaşabilirsiniz.

Melis Gönenç'in kaleminden Devlet Opera ve Balesi
1

15 Eylül 2023’te DOB’un başına oturtulan Tan Sağtürk’ün, İslamcıların hangi stratejik amacı için oraya yerleştirildiğini ayrıntılarıyla yazmıştık. Ama işin bir de taktik amaçlar çekmecesi var. İçindekilerin en üstünde, kuşkusuz, 31 Mart 2024 tarihli yerel seçimler zarfı duruyor.

İçine bakalım:

14 Mayıs 2023 seçimleri İslamcıların yeni bir zaferi gibi görünse de, kıl payı edinilen sonucun yanıltıcı olduğunun, kendi kurmayları dahil, hemen herkes farkındadır. Ortaya çıkan tablonun, İslamcıların güçlü konumu ile değil, yalnızca muhalefet cephesinin ergensi yanlışlarıyla açıklanabilir oluşu konusunda da fikir birliği neredeyse tamdır. Bu durumun, 10 ay sonra yapılacak yerel seçimlerin siyasal ağırlığını, çarpan etkisi açısından birkaç katına taşıyacağı ise kesindir. Başta İstanbul olmak üzere, bazı kritik kentlerin alınması, İslamcıların en azından psikolojik üstünlüklerinin devamı için yaşamsal önem taşır hale gelmiş olduğundan, artık bütün hesap ve planların buna yönelik yapılmak zorunluluğu vardır.

Zarfta bunlar yazılı. Peki, nasıl yapmalı?

Siyaset sahnesinde kıskaca girmeye başladığınızda, psikolojik üstünlüğü koruyabilmek için yapacağınız ilk işlerden biri, özgül tarihsel ağırlıkları merkezi meşruluk alanına ait kurum, kesim, kişi ya da simgelerin kendi etki alanınızda olduğunu kamuoyuna göstermektir. Bizimki gibi ülkelerde bu gerçeğin işlevselliği bir kat daha koyudur. Örneğin, Laik cumhuriyet ordusunun etki alanınızda bulunduğunu göstermenin en kestirme yolu, kuvvet komutanlarının üniformalarıyla camide sizinle namaza durmalarını sağlamaktır. Ya da, laik yüksek yargının simge kurumu Yargıtay’ın yeni binasının açılışını, Yargıtay başkanının da ayakta dua pozisyonu aldığı Kuran tilavetiyle açmaktır. Ordu da, Yargıtay da merkezi meşruluk alanının en güçlü kurumlarındandır. 

Laik Cumhuriyet’in merkezi meşruluk alanına ait, özgül ağırlığı çok belirgin kurumlarından birinin adı da DOB’dur. İslamcıların dünya görüşleri ve estetik algılarıyla taban tabana zıt genetik özellikleri dikkate alındığında, İslamcı yörüngenin uslu ve uyumlu misafirlerinden olduğunu, her istendiğinde onlar adına hasada çıkabileceğini göstermek, yaklaşan 2024 yerel seçimleri için hatırı sayılır öneme sahip olacaktır. 

Tüccar, medyatik, magazinel, hiçbir ideolojik omurgaya sahip olmayıp, kişisel çıkarına göre, FETÖ’den Atatürk’e kadar siyasal yelpazenin her yerine park edebilecek tıynette olan Tan Sağtürk, bu koşullara uygunluk ölçütünü bütünüyle sağlayan harika bir kukla genel müdür olur. 

Tamam da, ortada bir sorun vardır: 

Kamusal bilinç, duyarlılık ve refleks alanına çok uzak oluşu, yanı sıra, kamu yüksek sanat kurumu DOB’un kurumsal ve sanatsal standart ve normlarıyla çelişik konumu, DOB’u eritmek isteyen İslamcıların stratejik amaçlarına yüzde yüz uygun ise de, yaklaşan seçimler için sunmak zorunda oldukları taktik siyasal şerbete uygun değildir. Ağır ekonomik kriz ve yönetim zafiyeti, ülkede, “kamusal” gereksinim ve eğilim sınırlarını genişletmeye başlamıştır. Yani, Laik Cumhuriyet’in saf kan kamu kurumlarından olan DOB’un, kamusal hizmet ve görüntü verme zorunluluğuna çekici bir şeyler eklemesi gerekmektedir.

İşte, İslamcılar, stratejik amaç olarak DOB’u Laik Cumhuriyet kurumu olmaktan çıkaracak özelleştirme/şirketleştirme peşinde koşar ve bu işe çok uygun buldukları Tan Sağtürk’ü genel müdür yaparlarken, aynı anda, 2024 seçimleri nedeniyle, tam ters yönde, kamusal tonu arttırıcı PR’a gereksinim duymaktadırlar. Şizofrenik olmakla beraber, taktik siyasal alanın dayattığı bir gerçekliktir.

Hemen işe koyulurlar;

Önce, Tan Sağtürk’e, işbirlikçi geçmişini unutturacak, “Atatürkçü” temiz kâğıdı, sefil magazinel görüntüsünü çitileyecek de “ağırbaşlı, ciddi, bale sevdalısı” imgesi gerekmektedir. Bu işi Cumhuriyet gazetesi üstlenir. 24 Ağustos 2023’te, Öznur Oğraş Çolak imzasıyla, İslamcıların, iyi polis, kötü polis oyununa dahil olarak, “Devlet Tiyatroları’ndaki Tamer Karadağlı ataması sanat camiasını çok kızdırdı. Ama aldığımız bilgilere göre [Tan Sağtürk’ün DOB’un başına getirilme girişimi] Devlet Opera ve Balesi’ndeki sanatçıları sevindiren bir gelişme oldu” denilerek, Tan Sağtürk’ün iyi polis “meşruluğu” tescil edilmeye çalışılır. Cumhuriyet benzer bir işlemi, bu kez de, 2024 seçimlerine İslamcıların savaş atı olarak katılıp, alınan ağır yenilgi sonucu meşruluğu bütünüyle ıskartaya çıkmış Sağtürk’ü kurtarmak için, 1 Eylül 2024’te, yine Öznur Oğraş Çolak imzasıyla gerçekleştirmeye soyunacaktır. Aşağıda değineceğiz.

Seçim hazırlıkları başlıyor

Tarih: 18 Eylül 2023. Yer: CSO Ada Ana Salon. Başkent Kültür Yolu Festivali adlı garabetin mandallarından biri, çoktan Muzikâ-yı Hümâyûn’a dönüştürülmüş Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) sahnede, Senfoni ile Neşet Ertaş adlı daha büyük bir garabeti sırtlamış, önünde folklor ekibini hoplatıp zıplatıyor. Yani, yüksek sanat halkla bütünleşiyor.

Salonun saygın konuğu Kültür ve Turizm Bakanı, yanına iki kulunu, Tan Sağtürk ve Tamer Karadağlı’yı oturtmuş, hem sahneye bakıyor, hem de yerel seçimlerde bunların marjinal faydasını hesap etmeye çalışıyor. Heriflerin ikisi de azılı tüccar. Oysa Saray, “31 Mart 2024 akşamına kadar kamusal hizmet lafıyla yatılacak, kamusal şefkat şiarı ile uyanılacak!” fetvası vermiş. Gel de çık işin içinden! 

Neyse, basının önünde renk vermeden, gaz vermek en sağlamı:

“İki arkadaşımızdan beklentimiz çok fazla. Toplumun da beklentisi fazla.” (DOB Instagram, 20 Eylül 2023)

Mesajı ve sazı taze Genel Müdür Tan Sağtürk alıyor:

“Son derece sorumluluk gerektiren ulvi bir görev. Büyük şeyler başaracağımıza inanıyorum. Hayaller çok büyük, destek de çok büyük.” (A.g.y.)

“Hayaller”in 6 ay sonra yapılacak seçimlere yönelik olduğunu bilmeyen yok.

Büyük turizmci işadamlarımızdan biri olan bakanımız, opera, balede kamusal dozaj yüksekliğinden, tıpkı genel müdürü gibi, zaten şikâyetçi. Hastalık kabul ediyor. Tek tedavi biçiminin, tıpkı genel müdürü gibi,  deve dozlu liberal enjeksiyon olduğunu düşünüyor. Ah şu kör olası seçimler! Kamusal hizmet falan, filan… Aklına ilk gelen, bilet fiyatlarının indirilmesi. Hani, önceden rezervasyon/ödeme olunca otel odası ucuz oluyor ya. Bir an için... Ama hemen “Olacak iş değil! Tam kaşkavallık!” diye kendine geliyor. Hoş, genel müdürü Tan Sağtürk’e kalsa, biletlere bir de ayakbastı parası eklenmeli. Akıllı adam ama, Saray… Seçimler…

Genel müdürüne, “Git, sor soruştur; extra large paketli bir kamu hizmeti bul, hemen satışa koyalım!” emrini verir.

Bizimki fitili alınca, “Extra large kamu hizmetinden, benim özel okula extra large müşteri akışı nasıl sağlanır?” diye diye mutluluk rüzgârlarında salınır dururken, aklına geçen sezonki uygulama gelir: Deprem bölgesi çocuklarına turne. Üstelik uğurlu gelip, seçim de kazandırmıştı. Yeter ki konu çocuk olsun… Ama Sarayı da, bakanı da kesme olasılığı düşük; yepyeni, cayır cayır bir ambalaj istiyorlar.

En iyisi bir bilene sormak…

Bir bilen: “Sıkışınca, mutlaka, Atatürk dönemi, cumhuriyetin müzik devrimi filan demelisin. En iyi bu satar. Örneğin, tıpkı o dönemlerde yapıldığı gibi, Anadolu’da, halk çocukları içinde yetenekli olanları bulup, Ankara Devlet Konservatuarı’nda (ADK) yatılı, burslu okutmak, çok yetenekli Harika Çocukları devlet hesabına yurt dışına aileleriyle yollamak gibi şeyler iyi müşteri çeker… ”

Genel müdür, nihayet bakana bir şeyler götürebileceği için çok sevinçlidir ama bu extra large laflardan kendine nasıl mama çıkacağını henüz hesaplayamamış olmanın huzursuzluğunu da yaşamaktadır. Dağı ayrı, dumanı ayrı olmaz ki!

Bakan, genel müdürün anlattıklarını dinler. Milattan önceki devirlere ait duran bu ütopik, ama siyaseten piyasa değeri taşıyabilecek ürüne ikna olmuştur. Zaten genel müdür de masal formatında anlatmıştır. Denize düşmüş Saray’ın bayılacağını hemen kestirir. Yine de, genel müdürün her cümlenin sonunda, “Efendim, mama konusu…” diye başlayan hışıltıları, bakanın sinirine dokunmuştur. “Bıraksan, “Konservatuarı bana satar mısınız?”a girecek. Herifte fren yok ki. Saray da bunları hep benim başıma döküyor” diyerek, içinden söylenir.  
“Tamam, tamam. Git hemen başla!” eşliğinde onu sepetler.

İslamcı iktidarın verdiği görev

DOB’un 2023-2024 sezonu, İslamcılar için öncelikle 2024 Yerel Seçimleri anlamı taşımaktadır. Dolayısıyla, DOB Genel Müdürü tüccarın ilk işi, DOB’un yılkı atı olmayıp, İslamcılar ile arasından su sızmayan, her açıdan İslamcı iktidarın organik parçası niteliğine sahip kurum izlenimini, hem personel, hem de kamuoyu nezdinde öne çıkarmaktır.

Operasyon başlıyor:

“DOB Genel Müdürümüz ve Genel Sanat Yönetmeni Tan Sağtürk Cumhurbaşkanlığı Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğünde sanat ve sanatçılarımız için çok önemli ve verimli görüşmeler yaptı.” (DOB Instagram, 4 Ekim 2023)

“T.C. Kültür Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu başkanlığında yapılan DOB Genel Müdürümüz Tan Sağtürk’ün de katıldığı Genel Müdürler Toplantısında sanat ve sanatçılar için önemli konular ele alındı.” (A.g.y.)

Kurumda çalışanların ücret ve özlük haklarının çok daha tatminkâr düzeylere yükseleceği, TRT personeli gibi güzel rakamlar ile halvet olunacağı, 6400 ek göstergenin sözünün alındığı, bunların hem Saray, hem de Bakanlık’taki ciddi, sevecen toplantılarda olumlu karşılandığı… Laik Cumhuriyet’in simge kurumlarından DOB, İslamcılar ile etle tırnak mesajı… 

Zaten tek başına aşağıdaki sıralı marul dizisi görseli bile, “Bu iş kesinlikle tamam” inancına yuvarlanmak için yeterli değil mi?

1

İslamcı-sanatçı güven köprüsü kurulup, kamuoyuna ilan edildiğine göre, artık sanatsal görevlere geçebiliriz:

“T.C. Kültür ve Turizm Bakan Yardımcımız Batuhan Mumcu Başkanlığında Atatürk Kültür Merkezinde yapılan, DOB Genel Müdürümüz ve Genel Sanat Yönetmeni Tan Sağtürk’ün de aralarında bulunduğu Sanat Kurumlarının Genel Müdürleri Toplantısında yeni sezonda #TürkiyeYüzyılı kapsamındaki çalışma hedefleri değerlendirildi.” (A.g.y., 10 Ekim 2023)

Sizin için çevirisini yapalım:

Batuhan delikanlı: “Arkadaşlar, bu sezonun en önemli olayı, bildiğiniz üzere 31 Mart’ta yapılacak olan seçimlerdir. Hepiniz, kamusal içerik görüntüsü yüksek projelerinizi canla başla dile getirecek, her fırsatta tekrarlayacaksınız. İktidarımızın amme hizmeti aşığı olduğu mesajını sanat yoluyla ülkenin her yerine taşımak görevi almış bulunuyorsunuz. Unutmayın, biz kaybedersek, siz de kaybedersiniz. Şimdi, iş başına, marş marş!”

Tan Sağtürk görev kâğıdını aldıktan 31 Mart akşamına kadar geçen sürede, gerçekten de İslamcı efendilerinin yüzünü kara çıkarmayacak bir liyakat ile politico-sanatsal hizmetini cömertçe sunacaktır.

Hizmetin içeriğinin “kamusal” aroma başatlığında servis edilme karar ve zorunluluğundan söz ettik. 3 tekerlekli bisiklet:

*Kurumsal entegrasyon.
*Kurumsal eğitim ve fırsat hizmeti.
*Siyasal destek amaçlı sanatsal etkinlik.

Kurumsal entegrasyon

Tan Sağtürk’ün, DOB’u İslamcıların arabasına koşabilmesi ve bunun da kamuoyunda belirli bir etki ve sempati yaratabilmesi için, öncelikle, kurumsal bilinç ve reflekslere sahip olduğunun kanıtlanması gerekir. Çünkü 50 yaşına kadar ne kamu hizmetinde bulunmuş, ne de DOB ile barışık olmuştur. Tam tersine, liberal histerisi, kamusal olana düşmanlığı bağlamında, özel bale topluluğu, özel bale okulu, özel konservatuar gibi bir dizi girişime yönelmesine yol açmış, bu da, magazin figürü olmanın ötesinde bir ağırbaşlılık, ciddilik imgesini hepten yok etmiştir.

O halde, derhal, kurumsal entegrasyon öznesi olarak PR’a yüklenip, gerçekte, doğumundan bu yana, her zaman kamu ve DOB içi olduğu izlenimini yaratması gerekmektedir. Aksi durumda, DOB’un koruyucu meleği maskesini takmanın inandırıcılığı kalmaz. Hele ki, Saray’ın adamı olarak oraya oturtulmuşken.

Çocuk olma; kimse inanmaz… 

Öyle deme! Bizde PR çok iş yapar. Bunun da en iyi bildiği şey zaten PR. Seçimler yaklaşıyor; dava füze satmak değil, soba borusunu füze diye okutabilmek.

İşte ilk kurşun:

Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin, [Herhalde, DOB Genel Müdürlüğü, demek istiyor] kuruluş tarihi olan 14 Temmuz 1970’i, kendi doğum tarihi 14 Temmuz 1969 ile kozmik ilişkiye sokar: 

“Ben tam 1 yaşındayken doğum tarihimle aynı gün olması❤” ( T.S. Instagram, 4 Kasım 2023)

Böylece, 1 yaşından bu yana, DOB’un kader çizgisiyle bununki kesişmiş oluyor. Anlayacağınız, genel müdür oluşu son derece doğal, meşru, hak edilmiş bir durum. Beşik kertmesi hikâyesi…

Ardından, doğal olarak, DOB’da yılların dansçısı imgesi:

“Şimdi görevimin yoğunluğu sebebiyle sahne üzerinde olamıyorum belki ama olsun eski fotoğrafları paylaşabilirim.” (T.S. Instagram, 2 Aralık 2023)

1

Vee, kurumsal entegrasyon izleniminin güçlü kartı kurumsal devamlılık meşruluğu:

“Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü olarak, kültür ve sanat dolu geçmişimizi bir araya getirme fırsatı bulduk. Eski Genel Müdürlerimizi ağırladığımız bu özel öğle yemeğinde, aramızda olamayan değerli büyüklerimizi arıyor ve hayatını kaybetmiş değerli liderlerimizi de rahmet ve minnetle anıyoruz. Geçmişe duyduğumuz özlemi bir nebze olsun gidermenin mutluluğunu yaşıyoruz.
Bu anlam dolu buluşmada sanatın büyülü dünyasında birlikte geçirdiğimiz anılardan ilham alarak, yeni projelerle ve vizyoner bakış açılarıyla dolu bir geleceğe doğru adım atıyoruz.
Hayatını kaybeden Genel Müdürlerimizin mirasını saygıyla yâd ederken, bir araya geldiğimiz bu özel anın paylaşımında, bizimle birlikte olan ve gelecekte birlikte olacak olan tüm Genel Müdürlerimize teşekkür ediyoruz.” (T.S. Instagram, 16 Aralık 2023)

Yemek yiyip, destek veren eski genel müdürlerin arz-ı endamı…

Eski genel müdürler, Gürer Aykal, Erol Gömürgen, Rengim Gökmen, Remzi Buharalı ve Meriç Sümen. Ne menem insanlar olduklarını yazmıştık; koşa koşa gelip, Saray soytarısına meşruluk dopingi zerk etme çabaları zerrece sürpriz sayılmaz.

Bizim tüccarın hesabına gelince; kariyerlerini kamu yüksek sanat kurumlarında yapmış, kamudan emekli olmuş bu 5 ismin desteğini PR’a dönüştürüp, kendini kurumsal devamlılık ve kamusal nitelik algısının doğal ve meşru öznesi olarak pazarlamak.

Yolun sonu, DOB’un tartışılmaz “entegre” unsuru görüntüsü:

“Bizi çok güzel çekmiş.” (T.S. Instagram, 1 Aralık 2023)

1
Saray’ın emri bütüncül entegrasyon: Biriniz de hepiniz de Tan Sağtürk için…

O artık gözünü DOB’a açmış, sanat yaşamının tamamını DOB’da geçirmiş, kamusal duyarlılığı çok yüksek bir kamu yüksek sanat kurumu yöneticisidir.

Kamusal eğitim ve fırsat hizmeti

İslamcıların seçim malzemesi olarak DOB’dan istedikleri kamusal içerikli güçlü PR’ın en seçkin parçası, elbette, “yetenek taraması, yatılı konservatuar, devlet bursu, Harika Çocuk Yasası”ndan oluşan pakettir. Yanına, “gezici kütüphanelere kitap ve kırtasiye desteği” (2024 İdare Faaliyet Raporu, s.30) türünden çerezler de katılabilir. Bu zokanın ayrıntılı öyküsünü bir önceki yazıda kaleme almıştık. Yinelemeyelim ama vurgulayalım: Bu paket, İslamcıların, DOB’u asli görev ve işlevinden uzaklaştırıp, çocuk eğitim kurumuna dönüştürerek, başkalaştırma stratejik hedefinin ötesinde, 31 Mart 2024 seçimleri için alelacele kotarttıkları bir taktik adımdır. Uygulatıcısı Tan Sağtürk, uygulama alanı ise, tercihen, yine güçlü PR yatağı olan deprem bölgesidir.

Önce Hatay:

“Mersin Devlet Opera ve Balemiz ile Hatay’dayız. Elimdeki fotoğrafları paylaşmak isteğimin sebebi buradaki sosyal faaliyetlerimizin motivasyon için ne kadar önemli olduğunu vurgulamak. Deprem bölgelerinde faaliyetlerimizi iyice arttırma kararı aldık. 
Yetenekli çocuklarımızı da konservatuvarlarımıza kanalize edebilmek için elimizdeki tüm kuvveti kullanmaya çalışacağız.” (T.S. Instagram, 25 Kasım 2023)

1
Seçim propagandasında halkla iç içelik kamusal görüntü zorunluluğudur.

25-28 Ocak 2024 arasında ise Samsun Opera ve Balesi (SAMDOB) deprem bölgesi Gaziantep, Adıyaman ve Kahramanmaraş’a yine çocuklar için gidecektir:

“Samsun Devlet Opera ve Balemiz ile ‘Eni’nin kalbi’ çocuk operası ile tekrar depremzede çocuklarımızla buluşuyoruz ❤” (DOB Instagram, 25 Ocak 2024)

1

İslamcıların deprem sonrasında bu bölgelerde verdikleri kamu hizmeti sınavında resmen gömüldükleri dikkate alındığında, seçimlere yönelik taktikleri içeren sepette, DOB eliyle çocuklara “moral ve motivasyon” sağlayıcı etkinlikler ile “yetenek taraması” üzerinden parlak bir gelecek vaadi gibi, kamusal değeri yüksek ürünler pazarlamaları, siyasal akla son derece uygundur. 

Hatay, seçimlerde görüleceği üzere, bu açıdan özellikle önem taşımaktadır. Nitekim İslamcılar, bu kerkenez projeyi satması için Tan Sağtürk’ü öncelikle oraya göndereceklerdir.

Siyasal destek amaçlı sanatsal etkinlik

Mademki İslamcıların amacı, tarihsel genleri kendilerininkilere bütünüyle karşıt olan DOB’un yanlarında bulunduğunu, ne sanatsal, ne de yönetsel gerginlik yaşamadıklarını, dolayısıyla da, Laik Cumhuriyet’in yüksek sanat bekçisi unvanlı kurumun, kendi iktidarlarının uyumlu bir organı olduğu izlenimini yaratmak… 

Tan Sağtürk hassaten biçilmiş kaftan. 

Tüccar Sağtürk’ün DOB’u nasıl bir siyasal bataklığa sürüklediğine bakalım.

29 Ekim 2023 cumhuriyetin 100. yılı. İslamcıların derdi, bunu, Osmanlı ile barışma yılı ilan edip, “devamlılık” temasını meşrulaştırarak, Laik Cumhuriyet’in Osmanlı’nın reddi üzerine kurulduğu gerçeğini tarihsel bellekte marjinalleştirebilmek. Bunun içinde, resmi kutlamaların oturaklı bir bölümünü Osmanlı’nın başkenti İstanbul’a, üstelik Mustafa Kemal’in “soysuz, sefil, adi, alçak, hain” olarak tanımladığı Vahdettin’in köşküne taşımaktan tutun da… Neyse…

Bizim genel müdür ince bir mesajla bu yaklaşıma katılıyor: 

“Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, sanata ve kültüre verdiği değeri 100 yıldan fazla bir süredir içselleştirerek yaşatıyoruz.” (T.S. Instagram, 29 Ekim 2023)

Mustafa Kemal’in “sanat ve kültür”den ne anladığı, verdiği “değer”in somut göstergelerinin neler olduğu ortada. Bunların başlangıç tarihini Cumhuriyet’in kuruluş yılı olarak alsak bile 100 yılı aşmıyor ki. Oysa Sağtürk, “100 yıldan fazla bir süredir içselleştirdiğimiz”den dem vuruyor. Bu durumda, Laik Cumhuriyet’in yüksek sanat algısı bize Osmanlı’dan miras kalmış, üstelik “içselleştirilmiş” biçimde miras kalmış oluyor. İslamcılar da zaten bunu söylemiyorlar mı?

İki hafta sonra, 15 Kasım 2023’te, Kültür ve Turizm Bakanı TBMM Bütçe ve Plan Komisyon’unda yaptığı sunumda, yetenek taraması, yatılılık, Harika Çocuk Yasası’nı resmileştiriyor. 22 Aralık’ta ise TBMM Genel Kurulu’nda. Genel müdürümüz boğazına kadar siyasetin içinde:

Harika Çocuk Yasası yeniden gündeme alınıyor ve ben arkadaşlarımla bu çalışmada da yer almaktan gurur duyuyorum.” (T.S. Instagram,16 Kasım 2023)

Dahası var: İslamcıların verdikleri, “iktidar aparatı DOB” ödevini yerine getirirken, gemileri gerçekten yakıyor. İslamcı saldırının hiçbir sınır tanımadığı bir dönemde, DOB’un görevini şöyle tanımlayabiliyor:

“Türkiye'de opera, bale ve çok sesli müzik sadece birer gösteri sanatı olmanın ötesinde, toplumu birleştirici… olup…” (2023 İdare Faaliyet Raporu, Üst Yönetici Sunuşu)

Peki, DOB toplumu hangi değerler etrafında birleştirebilir?

Laik Cumhuriyet’in kültür değerleri ile İslamcılarınki asla örtüşemeyeceğine, DOB da saf kan Laik Cumhuriyet kurumu olduğuna göre, nasıl bir “birleştirici”lik söz konusu olabilir?

Bilmem! Tüccar genel müdüre sormalı. 

Belki de, efendilerinin, “Cumhuriyet Osmanlı’dan epey güçlü opera, bale, çoksesli müzik geleneği edindiği için, DOB rahatlıkla ikisini birleştirici…” terennümlü galat-ı hilkatlarına harbiden abayı yakmıştır.

4 kentte siyasal operasyon silahı DOB

Seçimlere giderken, İslamcılar için 4 kentin anlamlı bir özgül ağırlığı var: Samsun, Antalya, Hatay, Muş.

Samsun’un simgesel değeri yüksek; Kurtuluş Savaşı, yani, Laik Cumhuriyet sürecinin coğrafi başlangıç noktası. İslamcıların, kuruluş kararları kendi iktidarlarından önce alınmış olup, bir türlü faaliyete geçirilmemiş Gaziantep, Sivas, Van ve Samsun DOB müdürlükleri arasında neden Samsun’u açtıklarını (2009) bu bağlamda değerlendirmek gerekir. İlerici, laik kesimlere Ergenekon rüşveti olarak tasarladıkları DOB’u Samsun’da açmaları siyasal aklın gereği değil midir? 

Seçimlerde burayı kaybetmeleri kolay sayılmaz. O halde, bu konforlu durumdan, siyaseten düşük maliyetli ama getirisi sağlam bir sonuç nasıl alınabilir? 
İslamcı-SAMDOB ortak kumaşından yola çıkarak, DOB-İslamcı kültür geçişkenliği/uyumunu göstermenin, siyasal meşruluk ve taktik açısından anlamlı olacağını öngörebilmek için, kurt siyasetçi olmaya gerek yok.

Seçimlere çok az bir süre kala, genel müdürleri Tan Sağtürk’ü Samsun’a yollarlar. Samsun çıkarmasının siyasal önemini anlayan Sağtürk, yanına yardımcısı Cavlak’ı almayı ihmal etmez. SAMDOB müdürünü de çantaya koyup, 8 Mart’ta, maaile Vali Orhan Tavlı’yı ziyarete giderler. İşin merak uyandıran yanı, genel müdür ve yardımcısının SAMDOB’da ne yaptıkları; genelde, Tan Sağtürk ya prömiyer, ya tanışma, ya da teknik bazı konular için gerçekleştirdiği bu tür ziyaretlerin PR’ını gayet etli yapar. Bu kez tam tersi; kısa, gizemli, tuhaf:

“Samsun Devlet Opera ve Balemiz. Daha da hızlanan bir tempoyla. Çok yakında tekrar buluşacağız.” (T.S. Instagram, 12 Mart 2024)

23-31 Mart arasında çıkacağı yoğun seçim gezisinde, Samsun’a tekrar uğrayacak, ama ne yaptığı konusunda yine sessiz kalmayı yeğleyecektir.

Belki merak eden olur; Tan Sağtürk ve hempalarının koşa koşa ziyaretine gittikleri Samsun Valisi Orhan Tavlı epey tartışmalı bir isim. Hakkında ağır ithamlar, suç duyuruları var. En önemli özelliği, Saray’ın ekstra güvenilir kadrosuna dahil oluşu. Tavlı ailesinin Süleyman Soylu ile yakınlığı (Cumhuriyet, 10 Haziran 2021), 2016-2020 Çanakkale Valiliği sırasında Kanadalı Alamos Gold şirketinin Kazdağları’nda 350 000 ağaç kesmesine aracı oluşu (Birgün, 3 Ağustos 2023), Akkaya’da yapılması planlanan çevre yolu projesiyle ilgili hakkındaki suç duyurusu (Birgün, 3 Kasım 2022), Akbelen Ormanı’ında LİMAK-IC Holding’in kömür sahasını genişletmek için 100 bin çam ağacını kesmesinde Holding yanlısı tavrı nedeniyle hakkında suç duyurusu (Birgün, 14 Ağustos 2023) ki, burada kömür olmadığı 2 yıllık kazılar sonunda ortaya çıkacaktır (Sözcü, 3 Mayıs 2025), Muğla’da valilik makamını AKP il başkanlığına çevirmesi, AKP Valisi gibi davranması, partizan tutumu (Cumhuriyet, 16 Ocak 2023) vb.

Bunlar Tan Sağtürk için fasa fiso… Saray’a yakınlık iyidir. Kalanı teferruat.

1
Üç sırıtkan, bir somurtkanı ziyaret edince…

Antalya siyasal umutlar kenti

Antalya İslamcılar için önemli bir kent. Turizmin merkezi, bol paralı. Daha önemlisi, Ege ve Akdeniz kıyısında, Balıkesir dışında (kıyı ilçeleri hariç) alabildikleri tek kent (2014). Onu da, merkez sağ kökenli bir adayla (Menderes Türel) ve ancak %2 oy farkıyla alabilmişlerdi. 2019’da %4 ile kaybettiler. Bu sefer kıl payı da olsa alabilmek için, epey yığınak gerekiyordu. Kollar sıvandı.

Genel müdür 10 Şubat’ta Giselle’in prömiyeri bahanesiyle Antalya’ya gitti. Bu kez yine valinin yanında:

“Antalya Devlet Opera ve Balemizin GİSELLE Bale temsilini Antalya Valimiz Sayın Hulusi Şahin ile birlikte izledik.” (T.S. Instagram, 11 Şubat 2024)

Dedik ya, önemli olan o siyasal meşruluk görüntüsünü vermek.

Adama haksızlık etme; genel müdür olarak prömiyerlere gitmesi doğal.

Tamam da, seçimlerde İslamcıların hiçbir iddiasının olamayacağı İzmir’e niçin gitmiyor? Orada 2 prömiyer var: Lucia di Lammermoor (30 Kasım) ve Şen Dul (24 Şubat). Ama 18 Kasım’daki Sanatın Unutulmaz Yolculuğu gösterisi için Mersin’e gidiyor. Malum, Mersin MHP-CHP arasında epey çekişmeli bir kent.

İslamcılar Antalya’ya o derece önem veriyorlar ki, Bakan Yardımcısı Batuhan delikanlıyı da Mart başında oraya gönderiyorlar. 8 Mart’ta Antalya DOB’u ziyaret ediyor.

“Antalya temaslarımız kapsamında… Antalya Devlet Opera ve Balesi’ni ziyaret ederek sanatçılarımızla bir araya geldik, ekiplerimizin prova heyecanına eşlik ettik.” (T.S. Instagram, 8 Mart 2024)

Şu sıcak görüntüler İslamcı-DOB birlikteliğini galvanizliyor:

1
Nurdan Küçükekmekçi Batuhan Delikanlı’ya: “Sizden razıyım”.

Ardından devreye büyük balık giriyor; Bakan Ersoy seçim ayının neredeyse tamamını Antalya’da geçiriyor. Seçim çalışmaları; tonla etkinlik, ziyaret… Biri, 29 Mart’ta, Tan Sağtürk’ün de aralarında olduğu genel müdürler saz heyeti eşliğinde, İslamcı-yüksek sanat erbabı bloku görüntüsü:

“Sayın Bakanımız @mehmetersoytr ile birlikte Antalyamızın kültür-sanat hayatına çok değerli katkıları bulunan Antalya Devlet Senfoni Orkestrası, Antalya Devlet Opera ve Balesi ile Antalya Devlet Tiyatroları’nda görev yapan sanatçılarımızla bir araya geldik.” (Batuhan Mumcu Instagram, 30 Mart 2024)

1
Bakan ve saz arkadaşları Antalya’da seçim çalışmasında…

Bizim tüccarın, yanında oturup, göze girmek için çırpındığı Antalya Valisi Hulusi Şahin, 2018-2022 arasında Batman Valisi’dir. 2019 Yerel Seçimlerinde Batman’da HDP %66,03 ile belediyeyi alır. Bir yıl sonra Batman Valisi belediyeye kayyum olarak atanır. İki yıldan biraz fazla bu işi de üstlenir. Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki, 6 Aralık 2023’te verdiği meclis araştırma önergesinde, bu dönem ve devamı ile ilgili nefes kesen usulsüzlük, yolsuzluk ve kamu zararlarından söz ediyor. Doğal olarak, önerge de reddediliyor.

Bunlardan Tan Sağtürk’e ne?  Sonuçta, mühür kimdeyse, Süleyman odur.

Hatay bıçak sırtında bir kent

Yok, yok, deprem kimsenin umurunda değil. Konu yaklaşan seçimler. Deprem bölgesindeki kentler içinde, bu anlamda, İslamcılar için bıçak sırtı olan tek yer Hatay. 2023’teki seçim sonuçları başa baştı (%50,1 Erdoğan, %49,8 Kılıçdaroğlu). 2014’te %0.5 ile AKP kazanmıştı. 2019’da CHP aldı (%55). Acaba yeniden, kıl payı da olsa, İslamcılar kazanabilir miydi? 

Saray, 3 Şubat’ta ültimatomu verir: 

“Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, mahzun kaldı.”

Yani, belediyeyi vermezseniz, duman olursunuz.

İslamcılar bütün hatlarıyla Hatay’a yüklenirler. DOB da bu kervanın bir parçası olacaktır. Tan Sağtürk’ün, özellikle ve bolca PR eşliğinde, kamusal paket satışı için yalnızca oraya gitmesinin anlamı budur. İslamcılar, 2023’te açık ara kazandıkları Gaziantep, Adıyaman ve Kahramanmaraş’a gitmesini gerekli bulmazlar. SAMDOB’un gitmesi yeterli görülür.

Hatay’da seçim sonucu mu?

İslamcılar kıl payı, %0,4 ile kazandılar.

Bizimki 23-31 Mart arasında, yani, seçimin son haftasında ateşli bir depara kalkacak: Muş, İzmir, Adana, Mersin, Antalya, Samsun. 

Hemen öncesinde, 17 Mart 2024’te, yandaş Hürriyet’te PR çanağı:

Kamusal içerik vurgusuna yönelik ifadeler; DOB “büyük ailesi”imiş, kamusal alan için “günde 20 saat çalışıyor”imiş, “Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü olarak sanata yatkın gençlerimizi konservatuvarlara kazandırmak üzere çalışmaların hazırlığı içinde”imiş, “Anadolu’da aileler ve çocuklarımızla yüz yüze görüşüyor”imiş, “Genel müdürlük olarak daha önce opera ve bale temsili olmamış illere gitmeyi de hedefliyor”imiş vb. Bildik seçim tıraş losyonu. Ancak ilginç olan, DOB’un ilk kez gideceği kentlere örnek verirken, “Örneğin ilk kez Balıkesir’de ‘Öylesine Bir Dinleti’ eserimizle sanatseverlerle buluşacağız” demesi.

Neden Balıkesir?

Seçim sonuçları nedenini açıklıyor: 2019 Yerel Seçimlerinde AKP %47,7, İYİP %46,5. 2023’te Cumhur %45,4, Millet %46. Yani, durum at başı. İslamcılar bu seçimleri mutlaka almak istiyorlar. 

18 Mart’ta ise Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu’ndan 
erbâb-ı sika ve vukuf, seçim öncesinde, DOB Genel Müdürüne, “Saray sizden memnun. Şu seçimleri bir alalım, bir dediğiniz iki edilmeyecek. Ha gayret!” yakıtı ziyaretinde bulunuyor. Hem teşvik, hem denetim. Tan Sağtürk ile Ümit Meriç ve İskender Pala FETÖ yıllarından tanışıyorlarsa, zaten yabancılık çekilmemiştir.

1
Saray’dan kutlu ziyaret: Fecir Alptekin, Ümit Meriç, Hülya Koçyiğit, Hümeyra Şahin ve İskender Pala.

Dönelim bizimkinin 23-31 Mart haftasındaki 6 kentlik seçim deparına; neler yaptığını, “Yararlı toplantılar, temsiller, müzakereler vs.” falan diyerek geçiştiriyor (T.S. Instagram, 31 Mart 2024). Ayrıntı vermek istemiyor. PR delisi adam nedense hayli ketum davranıyor. Yoksa gezip gördükçe, seçimlerin kaybedilme olasılığının yüksek olduğunu anlamaya mı başladı? İslamcılara seçim atı olmanın bedeli ağır çekebilir. 

Antalya’daki “müzakere”den yukarıda söz ettik. Muş’ta olup bitenden de aşağıda söz edelim.

Burası Muş mudur, yoksa…

Muş, İslamcıların karnını ağrıtan bir başka kent. Bu kez Kürtler ile kafa kafayalar. 2017 şaibeli halkoylamasında %50,5 evet, %49,4 hayır. 2019 Yerel Seçimlerinde AKP %34,7, HDP %33,5. 2023 Genel Seçimlerinde %58,3’e karşı %41,6 ile yenildiler. 2024’te, 2014’ten beri ellerinde bulunan belediyeyi kaybetmeyip, psikolojik üstünlüklerini korumak peşindeler.

Yaklaşık altı buçuk yıl sonra, Muş’ta yeniden aynı siyasal oyunun sahneye konma emri veriliyor.

Altı buçuk yıl önceki oyun?

Tarih: 19 Aralık 2017. Yer: Muş Alparslan Üniversitesi. İzmir Devlet Opera ve Balesi (İZDOB) 74 kişilik ekip ile Muş’a çıkarma yapmış. Kanlı Nigâr müzikalini opera diye sahneleyecekler. Valilik, belediye ve üniversitenin katkılarıyla. Üç kurumun başında da muhteşem İslamcılar var. 68 yıl önce gelmiş olan CSO’dan sonra ilk kez DOB ile bir yüksek sanat müzik kurumu geliyor. Yandaş medya köpürtüyor.

İZDOB programını değiştirmiş, alelacele Muş’u öne almış (Aydınlık, 15 Aralık 2017).

Neden mi?

2017 Halkoylaması sonucu gerçekte “hayır”dır. Son anda damgasız iki milyon zarfın yasaya aykırı biçimde geçerli sayılmasıyla “evet”e dönüştürülmüştür. İslamcılar “Saray rejimi”nin tarihsel meşruluk taşımadığını bu halkoylamasıyla anladıklarından, Laik Cumhuriyet kurumlarıyla sorunlu olmadıklarını göstermek durumundaydılar. Siyasal mantığın doğal sonucu. Nitekim 2018’de klasik müzik açılımına başlayacaklardır. Bunun için de Fazıl Say ile anlaşırlar. Say’a sipariş ver, cam bardağı yesin! “Açılım” sürecinin ayrıntılarını yazmıştık. 

İşte, DOB’un Muş’a gönderilmesi, bu siyasal bağlamın ilk taktik adımı sayılır.

Şu ilginç tesadüfe bakın ki, Muş çıkarmasından pek memnun olan biri, Hürriyet’teki 24 Aralık 2017 tarihli yazısında, köpük partisine katılarak, Muş’taki İslamcı trio’ya övgüler düzüp, kentin yüksek sanat güzergâhına açılması gereğinden söz etmektedir:

“Gösteri valilik, belediye ve Muş Alparslan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fethi Ahmet Polat’ın katkıları ile gerçekleştiği için bir sanatçı ve vatandaş olarak kendilerine teşekkürler… Muş şehrimizin nüfusuna bakıyorum; 2016 sayımına göre 406.501. Yani ülkemizin birçok ilinden daha kalabalık. Öte yandan ülkemizdeki sahne bulamama sorunu bu şehrimizde de var. Üniversitenin sahnesinden başka, büyük eserleri icra edecek alan bulmak çok zor. Ancak gerek Devlet Opera ve Balemiz gerekse Devlet Tiyatroları ya da orkestralarımız, sahnesi olmayan şehirlerimizde bile platformlar kurarak gösterilerini yapıyorlar, konserlerini veriyorlar.”

Bu satırların yazarı kim mi?

Paraya ve saraya meftun Tan Sağtürk.

O sıralar, zamanında FETÖ’ye fazlaca göz süzdüğü için, günah çıkarmak kaygısıyla, Saray’a bendelik dilekçesi verip duruyor. İslamcıların Laik Cumhuriyet kültürüne en kapsamlı saldırılarının dile geldiği 3. Milli Kültür Şûrası’na (3-5 Mart 2017) davet edilip, komisyon üyesi yapılması, “temiz” kâğıdı almasının teminatı ama, çabalarına devam etmeli; kulağına güzel teklifler çalınıyor.

Tan Sağtürk’ün teşekkürlerine mazhar olan İslamcı trio’dan kısaca bahis ile;

Vali Aziz Yıldırım gerçek bir Laik Cumhuriyet valisi. Trabzon’a atanınca, “Genç Nida Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması”nda Türkiye birincisi olan öğrencileri makamında kabul” edip, “gençlerin Kur’an-ı Kerim’e olan ilgisinin artmasının memnuniyet verici olduğunu” belirtiyor (karadenizgazete.com, 17 Nisan 2025); Trabzonspor Başkanı’na bordo-mavi tespih hediye ediyor; Trabzon’dan yılın ilk hac kafilesinin, “1 Nolu Beşirli Mahallesi Sahil Camii’nde düzenlenen ve Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayıp, dualarla devam eden uğurlanma” programına katılıyor (trabzon.bel.tr, 3 Mayıs 2025) vb.

Belediye Başkanı Feyat Asya imam-hatip mezunu. Babası bölgede tanınan bir şeyh. Feyat’ın memurluk yaşamının neredeyse tamamı Muş İl Müftülüğü’nde geçmiş. Diyanet Vakfı, Diyanet-Sen, AKP’li Memur-Sen diğer uğrak yerleri.  Mekke ve Medine’de hac organizasyonları falan da var. 2014-2024 arasında Muş Belediye Başkanı.

“Üniversite tarihindeki en kapsamlı, en geniş gösteri bu oldu… Siz burada sadece bir oyun icra etmediniz, çoğu kişinin gönlünü de fethettiniz” diyen İslamcı Rektör Fethi Ahmet Polat Muş’ta 8 yıl rektörlük yaptı (2015-2023). İslamcıların militan örgütü İlim Yayma Cemiyeti’nin Muş Şube Başkanlığını da. Marmara Üniversitesi İlahiyat mezunu. Kur’ân’a Göre Ruhbanlık ve Rabbânîlik yüksek lisans, Çağdaş İslâm Düşüncesinde Kur’ân’a Yaklaşımlar ise doktora tezinin başlıkları. 6 Şubat depremi sonrasında üniversite personelinden zorla bağış toplaması (Birgün, 28 Mart 2023), üniversiteyi akraba ve yandaş çiftliğine çevirmesi (A.g.y.), tartışmalara yol açmış dini bütün büyüklerimizden.

Altı buçuk yıl sonra…

Tarih: 23 Mart 2024. Yer: Muş Alparslan Üniversitesi.

Seçimlere yalnızca 1 hafta var. Son kozlar oynanıyor. İslamcılar DOB’u yeniden namluya sürüyorlar. Bu kez Tan Sağtürk’ü genel müdür yapmışlar. 100 kişilik DOB ekibiyle Muş cephesine gönderiyorlar. Vali ve rektör değişmiş, belediye başkanı aynı. Opera diye sunulacak olanın adı Arşın Mal Alan.

Yeni Valimiz Avni Çakır ilginç bir devlet büyüğümüz. “Merkeze bağlı Yaygın Anadolu İmam Hatip Lisesi tarafından düzenlenen ve Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan "Vali Olmak" konulu” programa katılıp, Muş’un “özellikle bilim merkezi vasıtasıyla adından söz ettirmeye başladığını… Uzayda bile [Muş’tan] konuşulduğunu” müjdeliyor. (iha.com.tr, 20 Şubat 2024)

DOB’u misafir eden yeni Rektörümüz Mustafa Alican parlak bir aydın. Bu tarihçi kardeşimizin en büyük ilgi alanı, 1071 Malazgirt Savaşı’nın yaşandığı yerde kazı çalışmaları yaptırıp, savaşa katılanların, mümkünse de Alparslan’ın kemiklerini bulabilmek. En son kazılarda bazı kemikler çıkmış, hemen karbon14 testi yaptırmış, 11, 12. yüzyıla aitmişler. “Savaşa çok yakın tarih olduğu için bizim açımızdan heyecan verici bir keşif oldu” diyor (karshakimiyet.com, 25 Ağustos 2023).

2024’e damga vuran fotoğraflar arasında, Esad düştükten sonra, “Özgür ülkede ilk namaz”ı yılın fotoğrafı seçiyor. (sondakika.com, 15 Ocak 2015)

Ama kendisiyle ilgili çok daha net bir değerlendirmeyi, üniversitede verdiği Tarihselciliğin Sefaleti başlıklı konferansın ilk 1 dakika 27 saniyelik bölümünü dinleyerek yapabilirsiniz:

DOB’un seçimlere bir hafta kala nasıl bir siyasal destek bataklığına çekildiğini anlatabilmenin en kestirme yolu, belki de Muş Alparslan Üniversitesi’nin ne tür bir yer olduğuna mercek tutmaktan geçiyor.

Seçim döneminin son üç haftasında, MAUN’un (Muş Alparslan Üniversitesi) resmi sosyal medya hesabından yorumsuz:

  • Bu Ramazan MAUN’da bambaşka… Sahura kadar uyumuyoruz. (Instagram, 10 Mart 2024)
  • Rektör Danışmanı ve KÜSAM (Kültür-Sanat Uygulama ve Araştırma Merkezi) Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Ender Can Dönmez, Rektörümüz Prof. Dr. Mustafa Alican’ı ziyaret etti. Ziyaret kapsamında Dr. Dönmez, klasik Türk Müziği saz eserlerini viyola için uyarlayan ve Tamburi Cemil Bey, Refik Talat Alpman, Tatyos Efendi, Kevser Hanım gibi seçkin Türk Müziği bestekârlarının 21 eserini kaleme aldığı “Viyola için Saz Eserleri Albümü” kitabını Rektörümüze takdim etti. (11 Mart 2024)
  • Rektörümüz Prof. Dr. Mustafa Alican, Ramazan ayı boyunca devam edecek olan “Ramazan Konuşmaları” programının ilkini gerçekleştirdi. “Açlığın Metafiziği” konulu konuşmasında açlığın edebi, felsefi ve ilahi boyutlarına vurgu yaparak, orucun ibadet olarak anlamını açıkladı. Rektörümüz Prof. Dr. Alican, orucun insanın manevi ve karakter gelişimine katkılarına dikkat çekerken… (12 Mart 2024)
  • Sohbet: Ramazan ve Toplumsal Dayanışma: İyilik ve Yardımlaşma. Konuşmacı: Çağlayan Camii İmam Hatibi Mustafa İLCİ. (12 Mart 2024)
  • Ak Parti Gençlik Kolları Başkanı Furkan Yüce ve beraberindeki ekip, Rektörümüz Prof. Dr. Mustafa Alican’ı ziyaret etti. (13 Mart 2024)
  • Söyleşi ve Ney Dinletisi: Dinî Mûsikîmizde Ramazâniyyeler (15 Mart 2024)
  • Ramazan Konuşmaları : Ramazan’ın Manevi Topografyası (18 Mart 2024)
  • Rektörümüz Prof. Dr. Mustafa Alican, öğrencilerle buluşma geleneğini devam ettiriyor. Görüşme kapsamında geleneksel ve dini müzik alanında yürütülecek çalışmalara destek verilmesi konusu ele alındı. (19 Mart 2024)
  • Seminer: Fıkıh Usûlü Literatüründe Mecazın Vaz’îliği Meselesi (20 Mart 2024)
  • Kur’ân Mealleri: Sorunlar, Çözüm Önerileri Uluslararası Sempozyumu 3 Cilt Halinde Basıldı. (20 Mart 2024)
  • Ramazan Konuşmaları: Tenkit ve Teklif Arasında Gazzali’yi Okumak (22 Mart 2024)
  • Size harika bir haberimiz var! Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen “Arşın Mal Alan” Opereti Cumartesi günü saat 20.30’da 1071 Malazgirt Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek! (22 Mart 2024)
  • Muş’ta Bir İlk: Arşın Mal Alan Opereti Üniversitemizde Sahne Alacak. #muşalparslanüniversitesi , Muş Valiliği ve Muş Belediyesi’nin katkılarıyla, kültür ve sanatın önemli bir eseri olan Arşın Mal Alan Opereti, Üniversitemiz ev sahipliğinde heyecan verici bir etkinliğe dönüşüyor. Ankara Devlet Opera ve Balesi sanatçılarından oluşan yaklaşık 100 kişilik ekip, operetin sahnelenmesi için Üniversitemize ulaştı. (22 Mart 2024)
  • Rektörümüz Prof. Dr. Mustafa Alican, Devlet Opera ve Bale Genel Müdürü Tan Sağtürk’ü, Ankara Devlet Opera ve Balesi Müdürü Volkan Kıran’ı ve Orkestra Şefi Rustam Rahmedov’u ve Devlet Opera ve Bale Personel Eğitim Daire Başkanı Şahin Yiğit’i makamında ağırladı. Rektörümüzün eşi hanımefendi Dr. Öğr. Üyesi Songül Alican, Rektör Danışmanı Dr. Öğr. Üyesi Ender Can Dönmez, İdari ve Mali işler Daire Başkanı Bengü Şekeroğlu, Doç. Dr. Mustafa Önder Şekeroğlu’nun da katıldığı ziyarette ilerleyen dönemlerde Muş’ta düzenlenmesi planlanan yeni projeler üzerine istişareler yapıldı. Ziyaretin ardından Rektörümüz kendisinin kaleme aldığı Malazgirt Günlükleri isimli eserini Tan Sağtürk’e hediye etti. (24 Mart 2024)
  • Arşın Mal Alan Opereti Üniversitemizde Sahnelendi. Azerbaycanlı besteci Üzeyir Hacıbeyli’nin 1913’te kaleme aldığı ve Türk müzik tarihine damga vuran romantik komedi “Arşın Mal Alan” opereti, 112. Yılında Ankara Devlet Opera ve Balesi sanatçıları tarafından Üniversitemiz 1071 Malazgirt Kongre ve Kültür Merkezi’nde sahnelendi. Muş Valiliği, Muş Belediyesi ve Muş Alparslan Üniversitesi’nin iş birliğiyle düzenlenen bu muazzam etkinlik, Muş halkının ve sanatseverlerin büyük ilgisini çekti. Yaklaşık 2200 seyirci, operetin büyülü atmosferini yaşadı.
    Bu unutulmaz geceye, Muş Valisi Avni Çakır, Belediye Başkanı Feyat Asya, Rektörümüz Prof. Dr. Mustafa Alican, Rektörümüzün eşi hanımefendi Dr. Öğr. Üyesi Songül Alican, Devlet Opera ve Bale Genel Müdürü Tan Sağtürk ve çok sayıda sanatsever katıldı. (24 Mart 2024)
  • Seminer: Çocuk ve Ramazan (25 Mart 2024)
  • Rektörümüz Prof. Dr. Mustafa Alican, iftarda öğrencilerimiz ile Üniversite Çarşısı’nda bir araya geldi. (25 Mart 2024)
  • Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulumuzda geleneksel olarak düzenlenen iftar programı bu yıl Rektörümüz Prof. Dr. Mustafa Alican’ın teşrifleri ile icra edildi. (27 Mart 2024)
  • Ramazan Konuşmaları: Ramazan’da Edebiyat, Edebiyatta Ramazan (27 Mart 2024)
  • Sahur Buluşmaları (27 Mart 2024)
  • İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, öğrenci ve personeline yönelik geleneksel Ramazan iftarı etkinliğini gerçekleştirdi. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, sosyal etkinlikler kapsamında öğrenci dostu yaklaşımını bir kez daha ortaya koyarak Ramazan ayında öğrencilerine yönelik anlamlı bir etkinlik düzenledi. Fakülte’nin renkli ve çeşitli kültürel yapısını yansıtan bu etkinlik, öğrenciler arasında dayanışmayı ve birlik ruhunu pekiştirdi. (28 Mart 2024)
  • Seminer: Şia’nın Haber-i Vâhide Bakışı (28 Mart 2024)
  • Ramazan Konuşmaları: Osmanlı Sarayı’nda Ramazan (29 Mart 2024)
  • Malazgirt Meslek Yüksekokulumuz akademik personellerimizin katılımıyla KYK kız öğrenci yurdunda ‘’Sahur Buluşmaları‘’ etkinliği kapsamında sahur programı düzenlendi. (29 Mart 2024)
  • Ramazan Ruhu Üniversitemizin Tüm Birimlerinde Hissediliyor. Malazgirt Meslek Yüksekokulu Müdürümüz Dr. Öğr. Üyesi Adem Aktaş ve akademik personellerimizin katılımıyla Malazgirt KYK Erkek Öğrenci yurdunda ‘’Sahur Buluşmaları‘’ kapsamında sahur programı düzenlendi. (29 Mart 2024)
  • Üniversitemiz Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Turan Güler, “Anlatı Geleneğinde Roman ve Tasavvuf” konulu konuşmasını gerçekleştirdi. Tasavvufun Kuran’a dayandığını, romanın ise insan-ı kâmile ulaşmak için bir araç olabileceğini belirten Doç. Dr. Güler... (31 Mart 2024)
  • Kadir Gecesi Hatim Duası- Sultan Muhammed Alparslan Cami-i Şerifi (1 Nisan 2024)
  • Üniversitemiz Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi ve Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Kenan Yıldırım “Matematiğin Dili” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Prof. Dr. Yıldırım, Galileo’nun “Doğa’nın dili matematiktir” sözlerinden hareketle matematikteki uyum, ahenk ve zarafetin, teorem ve kuramlardaki tutarlılığın bizlere anlattığı şeyin aslında “Matematiğin zaman ve mekandan bağımsız, ancak sonsuz ilim sahibi bir yaratıcının doğadaki nakışları olabileceğini” ifade etti. (1 Nisan 2024)

Aklına, “Yahu, bu nasıl üniversite? Bunlar doğru mu?” sorusu düşenler için kısaca: Muş Alparslan Üniversitesi İslamcıların 2007’de, Ergenekon sürecinin başında kurdukları bir üniversite. Kaleleri. DOB’un ısrarla oraya gönderilmesinin, bu açıdan da, güçlü bir siyasal meşruluk mesajı olduğunu söylemeye gerek yok, sanırım.

Neyse, devam edelim. Gösteriyi izleyen gün, DOB’un Muş çıkarması, Genel Müdür Tan Sağtürk’ün ağzından, kamu hizmeti vurgulu İslamcı seçim taktiğinin övgüsüne dönüşmüştür bile:

“En büyük görevimiz sanatı tanıtmak, sevdirmek yaymak. Muhtemel ki Muş’ta da birçok gittiğimiz şehir gibi hayatında belki de ilk kez bir opera seyredecek seyircimiz de vardı… Benim mutluluğum şu açıkçası. Hem seyircimizin teveccühü hem de tüm devlet kademesinin yanımızda olmuş olması, çok değerliydi" (iha.com, 24 Mart 2024)

Volkan Kıran geri kalır mı?:

"Sultan Alparslan’ın şehri laleler diyarı Muş’ta olmaktan çok mutluyuz. Gerçekten bugün çok güzel bir akşam yaşadık. Unutulmaz bir akşam yaşadık. Bizi bugün dakikalarca ayakta alkışlayan kıymetli kardeşlerimizin karşısına başka eserlerle de gelebilme imkânı buluruz.” (A.g.y.)

Vali Bey de çok mutlu:

“Muş’un kültür ve sanat anlamında ne kadar hassas olduğunu bu gece gördük. Salon muhteşemdi. Sanatçılarımızla biraz sohbet ettik. Onlar da Muş halkının bu anlamdaki ilgisinden çok aşırı memnun olduklarını söylüyorlar. Harika bir geceydi. Bundan sonra da Muş’un kültür ve sanat hayatına bu etkinliklerle renk katmaya, tüm kurumlarımızla işbirliği içerisinde devam edeceğiz.” (A.g.y.)

1
Kıymetli Muş Valimiz ve Malazgirt ruhunun simgesi cengâver rektörümüz…

Gel gör ki, Muş’ta “büyük beğeni” toplayıp, “seyircileri mest eden” DOB etkinliği, İslamcıların umduğu sonucu vermedi. Seçimlerde ağır bir yenilgi aldılar: DEM %42,8 - AKP %25,2. O gün bugündür Muş’a uğrayan yok. Oysa ne sözler verilmişti, ne umutlar yaratılmıştı…

Örnek mi?

Bizim İslamcı rektör seçimlerden hemen sonra Ankara’ya gelir. Tabii, Tan Sağtürk’e de uğrar:

“Ankara’da resmî görüşmelere devam eden Rektörümüz Prof. Dr. Mustafa Alican, Devlet Opera ve Bale Genel Müdürü Tan Sağtürk’ü ziyaret etti. Rektör Danışmanlarımız Doç. Dr. Mehmet Özalper ve Dr. Öğr. Üyesi Ender Can Dönmez de bu önemli görüşmeye eşlik etti. Görüşme sırasında, Muş’u Devlet Operası’nın Kültür Yolu Projesi’ne dahil etme ve Muş’ta sahnelenmesi planlanan yeni gösteriler hakkında detaylı bir istişare gerçekleştirildi.(MAUN Instagram, 19 Nisan 2024)

1
Rektör Alican’dan esbâb-ı efâil-i azîme maksadıyla iade-i ziyaret.

Volkan Kıran ile zaten kanka olmuşlardı:

“Rektörümüz Prof. Dr. Mustafa Alican, Ankara Devlet Opera ve Balesi Müdürü Volkan Kıran’ı ziyaret etti. Rektör Danışmanlarımız Doç. Dr. Mehmet Özalper ve Dr. Öğr. Üyesi Ender Can Dönmez’in de katıldığı bu özel ziyarette, Üniversitemizde gerçekleştirilen kültür-sanat faaliyetleri masaya yatırıldı ve önümüzdeki günlerde Muş’ta düzenlenmesi muhtemel opera temsillerinin planlamaları yapıldı. Görüşmenin sonunda, Rektörümüz kendi kaleme aldığı “Doğu’nun ve Batı’nın Büyük Sultanı Alparslan” eserini Volkan Kıran beyefendiye hediye etti.” (A.g.y., 18 Nisan 2024)

Bırakın Muş’a özel DOB temsilini filan, adı Kültür Yolu Festivalleri listesine bile alınmadı.

26 Mart’ta, seçim kampanyasının son büyük hamlesi, “Türkiye Kültür Yolu Festivali 2024 lansmanı” İstanbul AKM’de yapılır. Öngörülebileceği üzere, Tan Sağtürk dahil, bütün tayfa orada. Müthiş bir siyasal PR. Bakan, “Dünyada bununla kıyaslanabilecek başka bir organizasyon yok” diyor. Herkes memnun. İslamcılar ile yüksek sanat kurumları bir ve bütün olmuş, dünyada eşi benzeri olmayan bir organizasyon ile halkı sanata doyuruyorlar.

Tan Sağtürk, İslamcı-DOB örtüşmesine teyellediği sallabaş kafalı bir gösterge ile seçim dönemini kapatıyor: DOB tarihinde ilk kez iftar veriliyor. 29 Mart’ta Opet Caner İDOB’da, ardından tüccar Genel Müdür Ankara’da.

Seçim sonuçları İslamcıları ve Tan Sağtürk’ü yıkıyor

Ancak seçim sonuçları aynı telden çalmıyor. İslamcılar 22 yıllık iktidarlarının en ağır yenilgisini alıyorlar. Tan Sağtürk perişan durumda. DOB’un seçim aparatı olmasına yönelik her emri fazlasını da ekleyerek yerine getirdi. Artık İslamcılar koltuklarında siyaseten ne kadar meşrularsa, o da o kadar meşru. Yani, Abbas yolcu…

İşbirlikçi imajını acilen temizlemesi gerek; Tan Sağtürk Akademi müşterilerinin ezici çoğunluğu cumhuriyetçi, laik kesimden. Piyasada rekabet de çok. Maazallah! 

Aklına ilk gelen, bir vesileyle kapağı Anıtkabir’e atıp, Atatürkçülük PR’ını hemen devreye almak. Hazır 19 Mayıs da yaklaşıyor… Araya gerekli kişiler sokulur ve 17 Mayıs’ta Anıtkabir Şeref Defteri’ne imza atması sağlanır:

“Sevgili Atam, Türkiye Cumhuriyeti Devletini adeta bir sanatçı gibi yeniden inşa etmeniz bize rehberlik ediyor.”

İlginç olan, orada, ayaküstü, o sayfayı şu sanatsal kaligrafiyle nasıl doldurduğudur. Bakın:

1

İşbirlikçilik konusu o denli paniğe kapılmasına yol açıyor ki, kişisel instagramında yer alan (18, 21 Mayıs 2024) ve “Nasıl gururluyuz bir bilseniz. Devlet Opera ve Balemiz ile Atamızın Huzurundayız” cümlesi eşliğinde paylaştığı bu görseli ki, DOB’unkinde gönderilerin en başına sabitlenmesini isteyecektir, Atatürkçülüğünün kanıtı olarak pazarlıyor. 

Acele etmekte çok haklı; özel okulundaki siyasal nabız, İslamcılar ile yakınlığından bayağı etkilenmekte:

“Senelerdir Bağdat Caddesi okulunuzun öğrencisi yeğenim. Türkiye’nin her yerinde dans ve balenin yaygınlaşması için verdiğiniz emek için öncelikle teşekkür ediyorum. Her yıl yılsonu gösterileri Cumhuriyet Marşları ile kapanırdı. Cumhuriyetin en büyük hediyelerinden biri olan Devlet Opera ve Balesi Genel Müdür olduğunuz sene, Cumhuriyet marşlarının çalınmadığı, Mustafa Kemal Atatürk’ün mavisi ile kapanmayan yılsonu gösterisinin kötü bir tesadüf olmasını dilerim. Cumhuriyetin kurumları, parti kurumları olamaz. Umarım en çok da kendi emeğinize haksızlık yapmıyorsunuzdur. Zira kişiler gider lakin Cumhuriyet ve değerleri sonsuza dek yaşar.” (T.S. Instagram, Yorumlar, 6 Haziran 2024)

Tüccar genel müdür işbirlikçi kimliğini temizlemeye çalışıyor

Tan Sağtürk için seçim yenilgisi gerçekten yıkıcı bir depremdir. Değil Anıtkabir’de bir defalığına göstermelik şov, yatağını orada bir köşeye taşısa, yine hafriyatı kaldıramaz. O halde, en iyi bildiğine, PR’a abanmalı. TRT, NTV, AA, Hürriyet, Sabah türü yandaşlarda çıkan övgü çanaklarının kiri temizleyemeyeceğini bildiği için, gözünü “muhalif” alana diker. Araya hatırlı ricacılar da girince;

İlk çıkış, 15 Haziran 2024 tarihli, Halk TV Hafta Sonu Sabah programı. Sunucu Selin Sabit:

“Alkışladık, alkışladık. Oturduk kalktık alkışladık. Alkışlamayacağız da ne yapacağız, hayran olmayacağız da ne yapacağız! Gerçekten hak teslimi yapmak lazım. Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Tan Sağtürk yönetiminde, bütün birimleriyle birlikte muazzam bir sezon geçirdiler; Tan Sağtürk yönetimiyle birlikte. Zaten TUİK verileriyle bile operada, balede izlenme oranlarının nasıl arttığının da haberini yapmıştık.”

Ardından, Fazıl Say’ın, 17 Temmuz 2024 tarihli, bir önceki yazıda ayrıntılı olarak ele aldığımız sosyal medya mesajı. (https://haber.sol.org.tr/haber/bale-tuccarligi-dobu-kemiriyor-8-397803) Hani, İslamcılar ve Tan Sağtürk’ün, Atatürk’ün arzuladığı yolda el ele verip, opera ve balemizi “dünya yarışında” var ettiklerini, “DOB’u, tarihinde olmadığı kadar verimli bir yapıya” dönüştürdüklerini ileri sürdüğü mesaj.

1 Eylül 2024’te sıra Cumhuriyet’te. Öznur Oğraş Çolak imzalı söyleşi, bildik çanak sorulardan oluşan PR balonu. Tıpkı, bir yıl önceki gibi. Şöyle:

“Geride bıraktığımız sezonda balet Tan Sağtürk’ün, Devlet Opera ve Balesi (DOB) genel müdürü olarak atanması yenilikleri de beraberinde getirdi… Sağtürk Uluslararası Bale Yarışmaları Federasyonu genel başkan yardımcısı da oldu. DOB dolu dolu bir sezonu geride bıraktı. Sezon bitişine yakın sahnelenen İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin “Carmina Burana” eseri ise tam anlamıyla görsel bir şölendi. Yeni sezona deyim yerindeyse tam gaz hazırlanan DOB için Sağtürk, çocuklara ve gençlere özel bir programlama gayreti içerisinde. Çocuklara yönelik eğitici ve eğlenceli temsiller, gençler için ise sanatın çeşitli dallarında yeteneklerini geliştirebilecekleri etkinlikler ve yarışmalar düzenleyecekler. Sağtürk ayrıca bu etkinliklerle, genç yaşta sanata olan ilgiyi teşvik etmeyi ve geleceğin sanatçılarını desteklemeyi de amaçladıklarının altını çiziyor.”

İzleyen söyleşide, DOB’un harika çalışan ve üreten bir kurum olduğunu, İslamcıların bırakın kendilerine karışmayı, çoksesli müzik eğitimini bile dünya standartlarında gerçekleştirdiklerini falan okuyorsunuz:

“Sahne sayımız ve kapasitemiz, normal şartlar altında sanat programımıza yanıt verecek şekilde düzenlenmiş durumda… mevcut koşullarda bile sanatseverlerin ilgisini karşılayabilecek bir seviyede olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz.”

Neyse, salon sorunumuz yokmuş; sevindirici. Peki, ödenek?

“Ödenek ve kaynaklar konusunda ise devletimizin sanata verdiği destek, sanatın gelişimi açısından büyük bir önem taşıyor. Bu destek sayesinde yerleşik temsiller, yurtiçi ve yurtdışı turneler ile uluslararası festivaller düzenlenebiliyor.” 

Harika ötesi! Eğitim durumumuz?

“Eğitim alanında da konservatuvarlarımız ve diğer sanat okullarımız, dünya standartlarına uygun bir eğitim sunarak genç yeteneklerin yetişmesine katkıda bulunuyor. Devlet Opera ve Balesi olarak bizler de konservatuvarlardan mezun olduktan sonra aramıza dahil olan tüm sanatçılarımıza sanatsal gelişimlerini sürdürebilmeleri adına elimizden gelen tüm desteği sağlıyor ve onların başarıları için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.” 

“Sonuç olarak, ülkemizde opera ve bale, hak ettiği değeri görüyor.”

Eh! Allahtan daha ne isteriz ki! Biraz da DOB’un üvey evlat muamelesi gördüğü AKM’den…

“Yenilenmesiyle birlikte ise bu köklü mirası geleceğe taşıyan, modern ve ileri teknolojilerle donatılmış bir sanat mabedi olarak karşımıza çıkıyor… Atatürk Kültür Merkezi bizler için eşsiz bir fırsat.”

Anladınız, değil mi?

Son durak, 14 Ekim 2024’teki Sözcü. Taşkın Su imzalı haber, DOB’un Tan Sağtürk sayesinde İslamcıların müdahalesine uzak kalışını vurgulayarak başlıyor:

“Benim birimim emir vererek çalışacak bir yer değil. Yan yana oturarak, birlikte fikirler üreterek bir sistemin yürütüleceği inancını taşıyorum.”

Sonrasında, elde ettiği başarı grafiği:

“Bin 6 temsile çıkmışız, 610 bin seyirciye ulaşmışız. Temsil sayısında yüzde 39, seyirci sayısında yüzde 63 artış meydana getirmişiz. Sahnelerimiz, Atatürk Kültür Merkezi'miz artık hınca hınç doluyor. 2023-2024 sezonunda opera-bale festivalleri temsil sayısında yüzde 114, seyirci sayısında yüzde 91’lik artış meydana geldi. Uluslararası İstanbul Opera Festivali'nde bir önceki yıla temsil sayısı da seyirci sayısı da iki katını hayli geçti. Devlet Opera ve Balesi olarak sanatseverlere sunduğumuz sanat eserleri, projelerimiz ve özel etkinliklerimizin basında yansımaları da karşılaştığımız muazzam teveccüh ile paralellik göstermiştir… Bu gelişmede önemli belirleyicilerden biri de opera ve baleye yerli ve milli  eserlerimizi kazandırma çalışmalarımızdır…  çocuklarımıza yönelik özel etkinlikler düzenlemeye büyük önem veriyoruz…  deprem bölgesine 50 özel etkinlik gerçekleştirilmiştir.”

“Muhalif” cenahın değerlendirmelerini okuduktan sonra, “Zaten DOB bundan daha iyi nasıl olabilir ki!” ferahlığını soluyabilirsiniz.

Peki, bizim tüccar ne yapar?

Artık fırtınanın geçtiğini duyumsayarak, 16 Ekim 2024’te, Devlet Bahçeli’yi ziyarete gider: 

“MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli bizleri makamında kabul etti. Nazik davetleri için teşekkür ederim. Sanatın ve kültürün önemini vurgulayan bu görüşme, sanat alanındaki işbirliklerinin güçlenmesine katkı sağlayacaktır. Sayın Bahçeli’nin sanata olan duyarlılığı ve destekleri, ülkemiz kültür hayatına büyük değer katmaktadır.” (T.S. Instagram, 16 Ekim 2024)

Bahçeli’nin yüksek sanata olan duyarlılığı ve desteği zaten biliniyor; Ferdi Tayfur’un ölümünde bir kez daha görülmüştü. Bilinmeyen, Tan Sağtürk’ün sözünü ettiği “işbirlikleri”nin neler olabileceği.

1
DOB’u kanatlandıracak Devlet Bahçeli-Tan Sağtürk işbirliği hayırlara…

Bu arada, merak bu ya, Tan Sağtürk’ün Bahçeli’ye koşması koltuğunu sağlamlaştırmak için taktik bir siyasal adım mı, yoksa kökleri daha derinde bir siyasal kültür mirasının itimi mi? Unutmamalı ki, MHP’nin Türk Kültür Sanat-Sen’i DOB’da belirli bir ağırlığa sahip. Genel müdürlük koltuğunda gözü olan MHP’ye yakın isimlerin varlığı da biliniyor.

Eyvallah da, hangi siyasal kültür mirası?

Tan Sağtürk’ün babası Okay Sağtürk, nam-ı diğer Sifu Okay, dövüş sanatlarına çok meraklı biri. O kadar ki, Türkiye’deki ilk Kung Fu eğitmeni. Ama çok daha ilginç bir yönü var: Yerli ve milli bir dövüş sanatımız olması gereğine inanarak, ÇARP adını verdiği bir “Türk Savunma Sanatı” geliştiriyor. İzmir’de bunun eğitimini vermeye başlıyor. Kendisi ve eşi dövüş sanatlarında siyah kuşak sahibi.

“ÇARP öz be öz, özüyle ve hareketleri, teknik isimleriyle tam anlamıyla yerli bir sistemdir. Çalışanların ve Milletin ihtiyacından doğmuştur. En başarılı olacağımız mücadele sanatıdır” diyor.

Küçük Tan’ın da dövüş sanatlarında pişmesini istiyor:

1

Soru şu: 

1960’lar sonundan itibaren, 1970’li yılların tamamını içine alan dönem, MHP’nin paramiliter gücü olan Ülkücü faşist yapılanmanın sol hareket üzerine sürüldüğü zaman aralığına denk geliyor. Ülkücülerin eğitildikleri komando kamplarında dövüş sanatlarına özel önem veriliyordu. Bu kamplardan binlercesi geçti.

Acaba Sifu Okay doğrudan ya da dolaylı olarak, MHP ideolojisiyle temellenmiş bu dişlinin herhangi bir yerinde bulundu mu? Milli dövüş sanatı vurgusunun MHP’nin milliyetçi ideolojisiyle bir ilişkisi var mı? Çocuklarının isimleri olan Han ve Tan aynı ideolojinin yansıması mı?

İlgilisi biliyordur. Biz işimize bakalım.

Tüccar genel müdür temizlik işlemine devam ediyor

Tüccar genel müdürümüz gerçekte Atatürkçü olduğunu kanıtlamak için her fırsatı değerlendirmek durumunda. Bunlardan biri, Bir Cumhuriyet Şarkısı filmi.

Saray’ın 2017 Halkoylamasından bu yana, tarihsel meşruluk sınırlarına ulaşmış olmanın getirdiği siyasal daralmayı, Osmanlı-Cumhuriyet devamlılığı teması üzerinden, Laik Cumhuriyet’in bazı kültürel değerlerine kur yaparak aşma çabasına işaret etmiştik. 2023 Genel Seçim sonuçları bu yöndeki adımları daha da zorunlu hale getirmiştir. 

İşte, Bir Cumhuriyet Şarkısı tam olarak bu siyasal bağlamın ürünü. İlk operamız kabul edilen Saygun imzalı Özsoy’un öyküsü. Neden opera? Hep söylüyoruz; opera ve kurumu DOB Laik Cumhuriyet’in saf kan kalemlerindendir. İslamcıların özellikle buraya, işbirlikçileri eliyle çöküp, başkalaştırma çabalarının büyük ölçekli bir tarihsel ve siyasal anlamı vardır.

Bir Cumhuriyet Şarkısı da, bu amaç doğrultusunda, İslamcıların yaptırdığı bir filmdir. İçeriği ve sinematografik değeri bu yazının sınırları içinde değil, ancak şu içinde: Film, Saray meşâhîrinden Yılmaz Erdoğan’ın BKM’si tarafından yapılıyor. Yani, Saray siparişi. Yönetmeni Yağız Alp Apaydın, TRT’nin medar-ı iftiharı kabul edilen dizilerinden Teşkilat’ın yönetmeni. Hani, MİT’in müthiş başarılarının konu edildiği, Bakan Yardımcısı Batuhan delikanlının da rol aldığı dizi. Cumhuriyet’in 100. yılıyla falan da ilgisi yok. Öyle olsaydı, 2023 tarihli olurdu. Doğrudan seçimler ile bağlantılı.

Senaryonun BKM ekibince yazıldığı ilan edilmesine karşın, yakın zamanda, Sırrı Süreyya Önder’e ait olduğu ortaya çıkmış, ancak Önder’in, bunun “sır” olarak saklanmasını istediği CHP Genel Başkanı Özgür Özel tarafından duyurulmuştu.

Neden sır?

Filmin çekimine 2024 seçimlerine iki hafta kala başlanıyor. Tabii, basında yine tam yol ileri rüzgârı. Yazık ki, Cumhuriyet yine tuzağa düşüyor:

“BKM'nin sinema dünyasına iddialı bir adımı olan "Bir Cumhuriyet Şarkısı" projesi, Türkiye'nin tarihine dokunacak büyüleyici bir yolculuğa hazırlanıyor.” (Cumhuriyet, 15 Mart 2024)

Tan Sağtürk, bolca Atatürk’lü filmde 5 saniye bile görünmesi ve adının jenerikte yer almasının, işbirlikçi imgesinin temizlenmesinde rolü olacağını düşündüğünden, son dakikada, gerekli müdahale sonucu, birkaç saniyelik perde kapama sahnesinde görünür. Yapımcı Saray eşhasından, yönetmen keza, Tan Sağtürk murtaza…

Film 25 Ekim 2024’te gösterime giriyor. 29 ve 31 Ekim’de ise Özsoy’un konser versiyonu İDOB’da sahneye taşınarak, “Cumhuriyet’in 101.yılına özel” olduğu vurgulanıyor. 

Film ile eşzamanlı oluşu ilginç, değil mi? 

İşbirlikçi imgesinden kurtulabilmenin inandırıcı göstergeleri arasına, elbette, CHP ile kesişme mesajı da sıkıştırılmalı. O koltuğa oturmasından bu yana ilk kez yapıyor; CHP’li bir siyasetçiyle, Çankaya Belediye Başkanı Hüseyin Can Güner ile makamında fotoğraf çektiriyor. Tarih: 26 Ekim 2024. Tabii, efendilerinin izniyle. İyi polis rolünün devam etmesi gerekiyor.

1
CHPmatik, kirlerden arınmanın en hızlı yolu…

Temizlik sürecinin tipik hamlelerinden biri de, 2 Aralık 2024’te AA’ya verdiği demeç:

“Kültür ve Turizm Bakanlığının Meclis'teki bütçe görüşmelerinde DOB'un hemen hemen hiç eleştiri almaması ve kurumdan övgüyle bahsedilmesinden gurur duyduklarını” dile getiriyor. 

Kimden eleştiri alabilir? Herhalde Saray’dan değil. Zaten İslamcıların adamı. O halde, muhalefetten. Nitekim Eylül sonunda yaşanmış olan, aşağıda söz edeceğimiz CHP-Tamer Karadağlı tansiyonu henüz taze. Demek istiyor ki, “CHP bana yüklenmiyor, benden razılar, dolayısıyla, işbirlikçi sayılmam.”

Devamında Muş kepazeliğini örtecek arsız bir yalana başvuruyor:

“Muş'ta, 2 bin kişilik, orkestra çukuru bulunan, daha önce bilmedikleri bir salon belirlediklerini” söylüyor.

Oysa 2017’de İZDOB’un Muş’ta aynı salondaki Kanlı Nigâr’ından yukarıda söz ettik. Dahası, o tarihte, Hürriyet’te, bu girişimi alkışlayan yazının kendisine ait olduğundan da. 

Piyasacıların ahlak anlayışları örnek alınacaklardan değildir.

Kötü polis Tamer Karadağlı’dan uzak durmak

26 Eylül 2024’te, DT Genel Müdürü Tamer Karadağlı CHP’nin hedefinde kalıcı hale gelir. Sanatçılara yönelik, “Lale Devri bitti. Çalışmayacaksanız, istifa edin” çıkışı sert tepkiyle karşılanırken, kurum sanatçısı Gaye Filiz Alacacı’nın bu söylemi eleştiren mesajı müfettişlik olmasına neden olur. Sorgu öncesinde kanunsuz olarak telefonuna el konması ve 3 saatlik sorgu, bardağı taşıran damladır. 

CHP Ankara Milletvekili ve Anayasa Komisyonu üyesi Umut Akdoğan, DT’de yaşanan usulsüzlüklere ilişkin, kurum önünde sert bir basın açıklaması yaparak, Tamer Karadağlı’ya ağır ifadeler ile yüklenir.

Karadağlı’nın zaten sorunlu imgesi hepten zifiriye dönüşür ve kötü polis rolü sabitlenir. Tan Sağtürk’ün tam da bu süreçte, İslamcıların işbirlikçisi algısını değiştirmeye ve iyi polis rolüne sabitlenmeye çalışırken, dostu Karadağlı ile aynı fotoğraf karesinde yer alması hiç de uygun değildir. 

Oysa epey yakındırlar. Başlarında amirleri Batuhan delikanlı, Star Wars türü yüksek sanat sergilerini izlerken çocuklar gibi şendirler:

O gün Beyoğlu’nda, yelkenimizde seçim umutları, çocuklar gibi şendik.

Sonrasında, ciddi ortak kamusal projeler üzerinde çalışacaklarını bile ilan etmişlerdir:

“Devlet Tiyatroları bizim kardeş kuruluşumuz. Bu fotoğrafta konservatuvarımızın gösterisinde gözbebeğimiz Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü sevgili dostum @karadagli.tamerr ile buluştuk. Yan yana, birbirimizle omuz omuza dikkatle atacağımız her adım ülkemizin sanat geleceğinin gelişimine bir katkı daha sunacaktır. Ülkemizin sanat yuvası konservatuvarlarımız için bu buluşmaya çok değer veriyorum. Nice birlikte ortak çalışmalara.” (T.S. Instagram, 10 Ocak 2024)

Sevgili dostu ile omuz omuzanın görseli de şu:

1

Ama artık seçimler geride kalmış, İslamcılar ile beraber her ikisi de partiyi kaybetmiştir. Bizimki için “Taş Fırın Erkeği” artık sakınılması gereken kişilerdendir. Tabii, özelinde değil, kamuoyunun gözü önünde. Sosyal medyasında ismi de, cismi de bir daha yer almaz. Zorunlu olarak birlikte görünmeleri gerektiğinde ise, ters köşede, tek tabanca görüntüsü vermeyi yeğleyecektir. 

Bir yıl sonra, aynı kent, aynı cadde:

1

Burada bitirelim. 

Gelecek yazıda bu dolar arsızı tüccarın DOB’u sanatsal olarak nerelere düşürdüğünü örnekleriyle ele alacağız.

Gelecek yazı: Yüksek sanat İslamcı siyaset pazarında ufalanıyor (10)

[email protected]