Direnen Lezita işçileriyle buluşma: 'Alın terimizi hırsızlara teslim etmeyiz'

Nâzım Hikmet Kültür Merkezi ve Patronların Ensesindeyiz Ağı'nın ortak çağrısıyla Lezita direnişinin 285. gününde Manisa'nın Turgutlu ilçesinde bir buluşma düzenlendi.

Haber Merkezi

Abalıoğlu Grup'a ait Lezita'da, Öz Gıda-İş Sendikası'na üye olan ancak işverenin toplu sözleşme masasına oturmaması nedeniyle greve çıkan işçilerin direnişi aylardır devam ediyor.

Emek düşmanı siciliyle bilinen Lezita cirosunu her geçen yıl artırırken, greve çıkan işçilerin yerine yasadışı bir şekilde işçi alımı yapılıyor, tazminatlar ödenmiyor, işe iade kararları uygulanmıyor, maaşlar yüksek enflasyona rağmen baskılanıyor... 

Bu süreçte Lezita, Kahramanmaraş’ta yeni tesis kurabilmek için çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) onayı aldı. 85 bin 412 metrekareye kurulacak tesisin yatırım maliyetinin 288 milyon lira olduğu ifade ediliyor. 

Manisa'da Lezita işçileriyle buluşma

Öte yandan Lezita işçilerinin mücadelesini büyütmek ve dayanışmayı artırmak üzere Nâzım Hikmet Kültür Merkezi ve Patronların Ensesindeyiz Ağı'nın ortak çağrısıyla direnişin 285. günü olan dün akşam, Manisa'nın Turgutlu ilçesinde bir buluşma gerçekleşti. Turgutlu halkının yoğun ilgi gösterdiği buluşmaya pek çok Lezita işçisi de aileleri ile birlikte katıldı. 

Etkinliğin açılış konuşmasını Patronların Ensesindeyiz Ağı adına Banu Yıldırım yaptı. Lezita işçilerinin mücadelesinin tüm işçiler adına bir umut olduğunu ve büyütülmesi gerektiğinin vurgulandığı konuşmada, Lezita patronu Abalıoğlu’nun yaptıkları ve yıllardır süregelen büyümesi de ifade edildi. Konuşmada, teşviklerle ve emek hırsızlığı ile büyümenin karşısına örgütlü bir işçi sınıfı koymanın zorunlu olduğu vurgulandı. 

'İşveren birse biz binleriz'

Açılış konuşmasının ardında ilk konuşmayı Öz Gıda İş Sendikası Örgütlenme Uzmanı Hüseyin Zorlu yaptı. Zorlu konuşmasına geceyi düzenleyen Nâzım Hikmet Kültür Merkezi ve Patronların Ensesindeyiz Ağı’na teşekkür ederek başladı ve şu sözlerle devam etti:

“2021 yılında Turgutlu’ya geldik. Bu bölgede Lezita’nın önüne ilk geldiğimizde fabrikanın ne kadar düzensiz bir çevreye sahip olduğunu gördük. Lezita patronu kendi fabrikasının etrafına bile özen göstermiyorsa emekçi kardeşlerimizin vay haline dedik. Lezita fabrikasında 26 gün gibi kısa bir zamanda emekçilerimiz sendikamızı seçtiler ve haktan yana oldular. Bu mücadelenin kazanımları da işçilerin ve ailelerinin olacaktı."

Zorlu, yaşanan süreci şöyle anlattı:

"Karşımızda öyle çapsız bir patron vardı ki ilk olarak itiraz etti. Mahkeme kapıları açıldı. Mahkeme kapılarında 2,5 yıl emekçi kardeşlerimizi süründürdü. Sendikal hak ihlali yaptı. Sonra sendikamıza Toplu İş Sözleşmesini yapabilirsin denildi. Tabii buna kolay gelmedik. Bir sürü arkadaşımızı işinden ettiler. Hak ve özgürlüklerini engellediler. 

Ama durmadık, mücadeleye devam ettik. Biz bu işyerine onlarca yıl emek verdik. Hakkımız olan grev hakkımızı kullanmışız. Bu süreçte karşımızda kolluk kuvvetlerinin şiddetini tüm Turgutlu da memleket de gördü. Lezita grevi önünde sonunda başarıya ulaşacak. Ne olursa olsun biz Abalıoğlu’nu da rahat bırakmayız hiçbir yere de gitmeyiz. 

İşveren işçilere her attığı mesajda bizi ayaktakımı ilan ederek işçi düşmanlığı yapmıştır. Biz burada Lezita grevinde 285 gündür gecemizi gündüzümüze kattık. Yağmur çamur demeden direnişi sürdürdük ve sonuna kadar götürmeye niyetlendik. Bunu engellemeye kimsenin gücü yetmeyecek.

Buradan patronların ne mal olduğu dile getirildi. Türkiye işçi sınıfı ne olduğunu biliyor. Biz bu işyerinin kazanımlarını söyleyelim. İlk geldiğimizde asgari ücret alıyordu, gece gündüz çalışıyordu işçiler. Biz a,b,c sendikası demiyoruz. Emekçinin tek sendikası vardır emek ve alın teridir. Başka da hiçbir şey yoktur. Bayramlarda ikramiye, kreş açılmasını, kıdem farkı uygulaması sağladık."

Lezita'nın kârlarından bahseden Zorlu, "Ama işçiye geldiğinde bir kuruş vermemek için, sendika girmesin diye her şeyi yapıyor. Sözleşmedeki maddeleri fazla buluyor. Sermaye doymuyor, sermayeyi doyuramıyoruz. Bunun önüne geçecek olan ise işçinin ta kendisidir" dedi.

Zorlu, konuşmasını "Abalıoğlu bizim buradaki konuşmamızdan rahatsız olsun. Zaten başka da yoktur rahatsız olacak. Ben tekrardan Lezita emekçilerini, grevcilerini selamlıyorum. Tüm işçi sınıfını selamlıyorum. Tüm işçileri birlik olmaya davet ediyorum. İşveren birse biz binleriz. Yaşasın işçi dayanışması” diyerek sonlandırdı.

Öz Gıda İş Sendikası Örgütlenme Uzmanı Hüseyin Zorlu

İşçilerden dayanışma mesajları

Hüseyin Zorlu’nun ardından Manisa Schneider fabrikasında grevde olan Grev Sözcüsü Evren Hoşgökçen’in Lezita işçileri ile dayanışma mesajı okundu.

Dayanışma mesajının ardından Gebze’deki Hitachi fabrikasında grevde olan işçilerin yolladığı video mesaj izlendi. 

Sonrasında ise tüm Lezita işçileri adına Polonez’de, metal fabrikalarında, Çayırhan’da direnen tüm işçilere selam gönderildi. 

'Mücadele bize özgüven kazandırdı'

Dayanışma mesajlarının ardından sözü Patronların Ensesindeyiz adına tekstil işçisi Ulviye Uludağ aldı. 

“Tekstil işçisiyim. Yıllarımı tekstile verdim. Tekstil işçisi maden işçisi gibidir güneşi görmez. Yetmezmiş gibi türlü hak gaspları" diyerek sözlerine başlayan Uludağ, yaşadıkları hak gaspını ve sonrasında yürüttükleri mücadeleyi şöyle anlattı:

"Zamanında Simo Tekstil’de çalışırken patron bizi kapının önüne koyduğunda ne yapacağımızı başta bilemedik. Hatta patron bizi topladı ben sizin haklarınızı vermeyeceğim dedi açıkça. Ardından Patronların Ensesindeyiz Ağı ile tanıştık ve birlikte çok güzel bir mücadele yürüttük. 30-40 gün arası fabrika önünde çadır kurduk, direndik. Mücadelemiz kazanımla sonuçlandı. İlk defa Çiğli Organize Sanayi’deki bir fabrikada tekstil işçileri haklarını aldı.

Ama en önemlisi bu mücadele ve Patronların Ensesindeyiz Ağı bize özgüven kazandırdı. Mücadele ettiğimizde neleri başarabileceğimizi gördük. Şu anda organize sanayi içinde işçiler çok daha özgüvenli, haklarına sahip çıkıyorlar. Mücadele bize özgüven kazandırdı.” 

Tekstil işçisi Ulviye Uludağ

'Sonuç ne olursa olsun mücadeleye devam'

Ardından sözü Lezita işçileri adına Mustafa Taşçı aldı.

Taşçı konuşmasında, “Arkadaşlar, biz işçiler ve emekçiler birlik olduğumuzda hiçbir kuvvetin ve baskının karşımızda duramayacağının grev sürecinde görmüş olduk. Demek ki bundan sonrada biz işçiler birlik olduğumuzda patron sınıfına karşı hem daha güçlü oluruz hem de patron sınıfı kaybeder" dedi.

Greve çıktıkları günden gümünüze kadarki süreçte kaybedenin işçiler değil, Lezita patronu olduğunu vurgulayan Taşçı, "Bakın bizim mücadelemiz sayesinde Lezita patronu ücretleri arttırmak zorunda kaldı. İkramiyeler, altın vermeler bu zamana kadar vermediği banka promosyonlarını vermek zorunda kaldı. Üretimde aksamaların olduğunu işlerin yetişmediğini biliyoruz. Yeni yılda ikramiye sayısının artırılmasının ve zamların yapılmasının konuşulduğunu duyuyoruz. Bunlar biz işçilerin sendikal mücadelesinin kazanımlarıdır" ifadelerini kullandı.

Taşçı, "Arkadaşlar mücadele hepimizin mücadelesi, mücadelemize sahip çıkarsak biz işçiler kazanıyoruz, biz kazandıkça sırtımızdan zenginleşen patronlar kaybediyor" ifadeleriyle sözlerini noktaladı.

Lezita işçisi Mustafa Taşçı

'Bu ülke emekçilerin sattırmayız, alın terimizi hırsızlara teslim etmeyiz'

Buluşmada konuşan Türkiye Komünist Partisi Merkez Komite Üyesi Savaş Sarı da “Lezita işçisi kardeşler elinize, emeğinize, mücadelenize sağlık. Bir avuç para babası zenginin, yamyamların, hırsızların nasıl pul olduğunu siz on aya yaklaşan mücadelenizle gösterdiniz. Biz size teşekkür ederiz" ifadelerini kullandı.

Sarı, "İşçilerin mücadele ile neler başarabileceğinden bahsedecektim ama baktım ve gördüm ki buna gerek yok" diyerek şöyle devam etti:

"Ben size baktığımda Avrupa’da sekiz saatlik iş günü için mücadele eden işçileri görüyorum. Ben size baktığımda 1960’ların ortasında kablo fabrikasında yüzlerce işçinin yürüttüğü mücadeleyi, Türkiye’de işçi sınıfına grev hakkını kazandıran işçi Ayşeleri Ahmetleri görüyorum. 15-16 Haziran’da sendika hakkı için fabrikalardan çıkıp sokakları inleten işçileri görüyorum. Sizlere baktığımda Ankara’yı AKP’ye dar eden Tekel işçilerini görüyorum."

Lezita direnişinin, işçilerin bir araya geldiğinde neleri başarabileceklerini gösterdiğini aktaran Sarı, işyerinde elde edilen kazanımları örnek göstererek kazananın Lezita işçisi olduğunu vurguladı. Sarı, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bugün Türkiye’de alın teri ile geçinenlere düzen diyor ki sana verilene razı olacaksın. Zaten bunun ötesini istemeye de ne gücün ne cesaretin var. Siz bunun böyle olmadığını gösterdiniz. Siz işçi sınıfı mücadelesine hiç azımsanmayacak bir tuğlayı koydunuz. O yüzden cesaretinizi kaybetmeyin. Yarın o mahkemeler kurulur biter ama asıl belirleyenin sizin gücünüz olduğunu asla unutmayın.

Belki bazen diyorsunuz ki bu işçilerle ne yapacağız. Abalıoğlu onca hukuksuzluğu yaparken ve siz direnmeye devam ederken size belki selam bile vermeyen işçileri gördüğünüzde bu işçilerle bu iş bu kadar kolay değil. Her bunu dediğinizde birbirinize bakın, birbirinizin elinden tutun. Ve şunu deyin ne mutlu ki bize onlarca Lezita işçisi, Abalıoğlu’nun onca namussuzluğuna rağmen mücadeleye devam etti. Ne mutlu ki bize onurla, işçi gibi, alnımızın akıyla cesaretle ayaktayız deyin. Ve bilin ki kardeşler biz sizlerin yanındayız. Grev yasağına rağmen greve devam eden metal işçileri yanınızda.

İzlemişsinizdir uçakta bir patron ‘sen benim kim olduğumu biliyor musun, ben paramla bu ülkeyi satın alırım’ diyor. Kardeşler bu memleket emekçilerin, sattırmayız. Bu memlekette alın terimizi de bu hırsızlara teslim de etmeyiz, helal de etmeyiz.”

Sarı sözlerini Lezita işçilerinin onurlu mücadelesini bir kez daha selamlayarak ve kutlayarak bitirdi. 

TKP MK Üyesi Savaş Sarı

Konuşmaların sonrasında Ercan ve Gökhan Çağıran şarkıları ile sahne aldı. Türküler büyük bir coşku ile hep birlikte söylendi. 

Müzik dinletisinin ardından Lezita işçileri sahneye çıktı ve kendilerine uygun bir biçimde uyarladıkları "Geliyoruz Zincirleri Kıra Kıra" şarkısını hep birlikte söyledi. 

Etkinlik, "Lezita işçisi yalnız değildir", "İşçilerin birliği sermayeyi yenecek", "Yaşasın sınıf dayanışması" ve "Patronların ensesindeyiz" sloganları ile sona erdi.

Ercan ve Gökhan Çağıran