Depremin ikinci yılında Hatay’da acılar bitmiyor: 'Evlerimizden çıkarılıyoruz, hayatlarımız karartılıyor'

Depremin ikinci yılında Hatay’da acılar dinmiyor. Depremzedeler, "Rezerv alanından çıkacak mıyız? Çıkmayacaksak, devlet ne zaman evlerimizi inşa edecek? Bunların hiçbirinin cevabı yok" diyor.

Özkan Öztaş

Hatay’ın Defne ilçesine bağlı Turunçlu Mahallesi’nde, depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen yaralar sarılmadı. “Yeniden ayağa kalkma” umuduyla yaşayan depremzedeler, bu kez de “rezerv alan” kararıyla evlerinden çıkarılmak isteniyor. Bakanlığın “İstemeyeni çıkarmayacağız” açıklamasına rağmen, insanlar zorla yerinden ediliyor.  

'Belirsizlik içinde yaşıyoruz'

Sevim Çiçek, Turunçlu Mahallesi’nde yaşayan depremzedelerden biri. Depremde evi ağır hasar gören Sevim Hanım, geri dönüş talebinde bulunduğunu ancak hiçbir yanıt alamadığını söylüyor. Mahallelerinin rezerv alanı ilan edildiğini belirten Sevim Hanım, “Bizim içinde bulunduğumuz ada ve parsel rezerve dahil edildi. Ancak aynı adada 7 parsel var. 4’ü ayakta duran orta ve az hasarlı binalar. Komşularımız güçlendirme ruhsatı aldığı için onların evleri rezerve dahil edilmedi. Ama bizim evlerimiz yıkıldığı için rezerve dahil edildi. Neye göre bu karar veriliyor, anlamıyoruz” diye konuşuyor.  

'Dilekçelerimiz Bakanlığa ulaşmadı bile' 

Sevim Hanım, mahalleli olarak rezerv alan istemediklerini ve geri dönüş talep ettiklerini belirterek, “Herkes bireysel olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na itiraz dilekçesi verdi. Ancak il müdürlüğü bireysel dilekçelerimizi Bakanlığa bile göndermemiş. Toplu dilekçe vermemiz istendi. Biz de 20 Aralık’ta toplu dilekçe verdik, ancak hiçbir sonuç alamadık” ifadelerini kullanıyor.  

'Bu koşullarda yaşamak çok zor'

Rezerv alanı kararıyla birlikte barınma sorunu da artıyor. Sevim Hanım, “İnşaat yapamadığımız için başka yerlere gitmek zorunda kalıyoruz. Ben 10 km uzakta bir köyde konteynerde yaşıyorum. Ancak orada da istenmiyoruz. Geçenlerde konteynerimize saldırıldı, camlarımız kırıldı. Annem ve babam tehdit edildi. Bu koşullarda yaşamak çok zor” diye anlatıyor.  

'Ulaşım, eğitim, sağlık: Her şey çökmüş durumda, ilk günkü gibi'

Hatay’da depremin ardından ulaşım, eğitim ve sağlık hizmetleri de büyük ölçüde çökmüş durumda. Sevim Hanım, “Ulaşım çok zor. Otobüs, dolmuş yok. Trafik kazaları nedeniyle her gün ölümler yaşanıyor. Eğitim sistemi çökmüş durumda. Okullar yetersiz, sınıflar kalabalık. Sağlık hizmetlerine ulaşmak da çok zor. Onkoloji hastaları İskenderun’a gitmek zorunda kalıyor. Bu da hem maddi hem manevi yük getiriyor” diyor.  

Deprem bölgesinde uzun süren elektrik kesintileri depremzedelerin yaşamlarını daha çok zorlaştırıyor. Kazım Kızıl, saatler süren kesintinin ardından elektriğin geldiği anı yakalıyor.

'Evlerini kaybedenler, şimdi de ikinci kez satın almak zorunda kalacak, bu kabul edilemez' 

Rezerv alanı uygulamasının geleceğini sorgulayan Sevim Hanım, “Devlet bize evlerimizi yeniden yapma izni verecek mi? Rezerv alanından çıkacak mıyız? Çıkmayacaksak, devlet ne zaman evlerimizi inşa edecek? Bunların hiçbirinin cevabı yok. İnsanların ödeme gücü de yok. Evlerini kaybedenler, şimdi de ikinci kez satın almak zorunda kalacak. Bu kabul edilebilir bir şey değil” diye konuşuyor.  

'Acıları sindiremiyoruz'

Sevim Hanım, depremin sadece fiziksel değil, sosyal ve psikolojik yıkımlara da yol açtığını vurguluyor: “Deprem 2 dakika sürdü, ama 2 yıldır sonuçlarını yaşıyoruz. Ben çalışan bir insandım, işyerimi kaybettim. Müşterilerimin, arkadaşlarımın yarısını kaybettim. Sosyal hayatımız tamamen çöktü. Psikolojik olarak da çok yıprandık. Bazen keşke ölseydik diye düşünüyoruz. Devlet ve yetkililer hiçbir şekilde bize destek olmuyor. Bu acıları sindiremiyoruz.”  

Devlet sessiz, halk çaresiz

Hatay’da yaşananlar, devletin depremzedelere yönelik duyarsızlığını bir kez daha gözler önüne seriyor. Sevim Hanım’ın sözleri, depremin yaralarının hala kanadığını ve insanların umutsuzluğa sürüklendiğini bir kez daha hatırlatıyor: “Devlet bizi görmezden geliyor. Bu acıları yaşayan insanlar, intihar etmekten, sağa sola saldırmaktan başka çare bulamıyor. Bu kabul edilebilir bir durum değil.”  

Depremin ikinci yılında Hatay’da yaşananlar, sadece bir doğal afetin değil, aynı zamanda bir sistem çöküşünün de hikayesi. Devletin sessizliği, halkın çaresizliği ve adaletsiz uygulamalar, depremzedeleri her geçen gün daha da umutsuzluğa sürüklüyor.

İki yılda değişen pek bir şey yok: Depremzedeler kayıplarını andı
hatay