Demokrasiyi Güney Kore’den öğrenecek değiliz

Ödül olarak önüne atılan sermayeyle “kalkınan” Güney Kore’den ve onun siyasetçilerinden öğrenecek hiçbir şeyimiz yok.

Ogün Eratalay

Emperyalizmin eliyle kurulmuş yapay bir ülke. Yıllarca yurtseverleri Kuzeyci olmakla suçlayarak kendi halkını öldürmüş askeri diktatörler. ABD’ye yaranmak için on binlerce vatandaşını Vietnam’a ölüme gönderen işbirlikçi iktidarlar. Ödül olarak önüne atılan sermayeyle “kalkınan” Güney Kore’den ve onun siyasetçilerinden öğrenecek hiçbir şeyimiz yok.

İlginç günlerden geçiyoruz. Orta Doğu’da günlük değişen dış siyaset gelişmelerini kanıksadık. Ancak bize pek de yakın olmayan coğrafyalarda da ilginç haberler gelmeye başladı. 3 Aralık akşamı muhafazakar Güney Kore Cumhurbaşkanı Yoon Suk Yeol canlı yayına çıkarak sıkıyönetim ilan ettiğini duyurdu. Mecliste çoğunluğu bulunan liberal Demokrat Partiyi devletin işleyişini aksatmakla suçlayan Yeol, daha da ileri giderek bu partiyi suçlu bir örgüt olarak yaftalayıp ülkeyi yok etmek için Kuzey Koreli komünistlerle işbirliği halinde olmakla itham etti. 

Cumhurbaşkanının partisi olan Halkın Gücü Partisi yakın zamanda yerel seçimlerde ikinci parti konumuna düşmüştü. Bunun dışında Cumhurbaşkanı aleyhinde çok çeşitli yolsuzluk, adam kayırma gibi suçlamalar bulunuyor. Cumhurbaşkanının kendi partisine bile danışmadan ilan ettiği sıkıyönetim çok uzun ömürlü olmadı. Sıkıyönetime karşı düzenlenen gösteriler, sendikaların genel grev ilanı ve Yeol’a karşı kendi partisinden bile gösterilen tepkiler başarılı oldu ve Cumhurbaşkanı saatler içinde kararı geri almak durumunda kaldı. Bu yazının kaleme alındığı saatlerde Cumhurbaşkanı istifa etmezse aleyhinde soruşturma başlatılacağı ve azil sürecinin işletileceği kesinleşmiş gibi.

Gelişmeler bu şekilde ancak bizim odaklanacağımız kısım bu yaşananlardan bir demokrasi destanı çıkartanlara. Güney Kore’deki kapitalizmin seyrine bakıldığında herhalde hissedilmesi gereken en son şey öykünmedir…

Esir kampı isyanı sonrasındaki durum

Esir düştükten sonra ABD’ye dönmeyi reddeden Clarence Adams

Kore Savaşı

Ülkemizde de yoğun olarak maruz kaldığımız Kore Savaşı güzellemelerinin saçmalıklarına girmeyeceğim. Bugün aziz ilan edilen Menderes’in TBMM kararı olmadan ülkemizin evlatlarını ABD gemilerine bindirip, aç susuz ölmeye gönderdiği çok açık bir bilgi. Zorunlu askerlik görevini yapan erat sözüm ona gönüllü olarak Kore’ye savaşmaya gönderiliyor. Amerikan emperyalizmine yaranmak için askerimiz cephe hattının en önüne atılıyor, hem de lojistik destek, araç-gereç ve cephane tedariği sağlanmadan. Bugün bu dönem anlatılarında geçen süngü hücumu övgülerinin aslında askeri açıdan çaresizlik anlamına geldiği kimsenin aklına gelmiyor. Sonrasında unutulan, Menderes hükümetinin arayıp sormadığı savaş esirleri, kayıp denilerek geçiştirilen yüzlerce isim. 

Türk askerinin de kanıyla kurtarılan Güney Kore iktidarı ise karanlık bir geçmişe sahip. Bu durum esir kamplarında rengini belli ediyor. “Demokrat” Güney Kore yarımadanın güneyindeki Geoje Adasında kurduğu esir kampında 170 bin civarında Çin ve Kuzey Koreli askeri tutuyor. Kampta komünizmin kötülükleri şeklinde endoktrinasyon faaliyetlerine girişen rejim komünistlerden büyük tepki alıyor. Kamp yönetimi komünist savaş esirlerinin örgütlülüğünü kırmak için keyfe keder kontroller uyduruyor ancak direnişle karşılaşıyor. 1952 yılı 18 Şubat  günü kampa bu şekilde girmek isteyen Güney Kore askerleri, komünistlerin direnişini kıramayınca silahsız esirlere makinalı tüfekler ve el bombalarıyla saldırılıyor. 77 komünistin ölmesine rağmen komünistler geri adım atmıyor ve girişim başarısız oluyor.

Savaşın ateşkesle sona ermesiyle beraber esir takası sırasında da bize bugün anlatılmayan ilginçlikler yaşanıyor. Pek çok Güney Koreli askerin güneye gitmeyi reddetmesinin yanı sıra ABD Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan 21 asker ABD’ye dönmek istemediklerini belirtiyor. Bunlar arasında anılarını kitap haline getiren Clarence Adams, sosyalizmi benimsiyor. Sonraki dönemde Vietnam Savaşına savaşmaya giden siyahi ABD askerlerine Hanoi Radyosu üzerinden hitap eden Adams, ABD’de otobüsün en arkasında oturmak zorunda kalan, lokantalara sokulmayan, oy hakkı bulunmayan siyahilerin önce kendi özgürlükleri için memleketlerinde kavga etmeleri gerektiğini söylemiştir.

1960 eylemlerinde öğrenciler

Savaşın ardından kurulan rejim ve anti-komünizmde yarışanlar

Savaşın ardından Syngman Rhee tarafından yönetilen rejim ABD yanlısı ve komünizm karşıtı eğilime sahipti. Savaştan önce gerçekleştirdiği Jeju, Mungyeong ve Bodo katliamlarında en az 100 bin kişinin katili olan Rhee, kapitalist idareyi sorgulayan her türlü girişimi kanla bastırır. Ancak 1960 yılı Nisan ayında başlayan ve hızla yayılan öğrenci eylemleri sonrasında istifa etmek zorunda kalır. Güney Kore’de rejimlerini sorunsuz sürdürmek isteyen patronlar belirsizliği 16 Mayıs 1961 tarihindeki askeri darbeyle ortadan kaldırırlar. Başa geçen komutan Park Chung Lee, cumhurbaşkanı olur ve 1979 yılına kadar iktidarda kalır. 

Vietnam’da düzenlenen tören sırasında ABD-Güney Vietnam ve Güney Kore bayrakları (1968)

Emperyalist yalakalık, kalkınma ve halka ihanet: Vietnam Savaşı

Park Chung Lee iktidarı ekonomik veriler açısından bakıldığında “kalkınma” dönemi olarak nitelendirilse de gerçekler farklıdır. ABD’nin kuyruğundan ayrılmayan Güney Kore patronları, Amerikan sermayesinin ülkeye girmesi için her türlü onursuzluğu kabul ederler. Bu dönemde ABD’nin başına açılan en büyük bela olan Vietnam’da savaşmak için onbinlerce askerini bu ülkeye gönderir. 1964-1973 döneminde 350 bin Güney Koreli asker Vietnam’a gitmiş, bunların 5 bini öldürülmüş, 11 bini ise ağır yaralı olarak dönmüştür. Chae Myung-shin komutasındaki Güney Kore Deniz Piyadeleri, ABD’de gördükleri eğitimleri sahada uygulamış, Vietnamlı sivillere karşı akıl almaz işkenceler ve toplu katliamlar gerçekleştirip, bunları Vietcong birliklerinin üzerine atmaya çalışmıştır.  

Gwangju eylemlerinde öldürülenler anısına yapılan anıt

Demokrasiye geçiş?

Park Chung Hee sonrasında askeri dikta rejimleri ülkeyi yönetmiştir. Özellikle işçiler ve öğrenciler arasında dikta rejimine karşı mücadele devam etmiş, 18 Mayıs 1980 günü kitlesel eylemler ülkeyi felç etmiştir. ABD Başkanı Jimmy Carter tarafından verilen onay ve askeri yardımla gösterilere silahla müdahale eden Güney Kore Ordusu  Gwangju Olaylarında binlerce kişiyi öldürür. Ülke 1987 yılında çok partili sisteme geçmiştir.

*

Sanırız bu kadar tarih hatırlatması yeterli. Yolsuzluğa bulanmış bir siyasetçinin, paçasını kurtarma çabasından demokrasi destanı çıkarma meraklılarına bir çift sözümüz var. Yurttaşlarına, kendi çıkarları için kurulduğu günden bu yana ölümden, zulümden, baskıdan başka bir şey reva görmemiş siyasetçilerden öğrenecek hiçbir şeyimiz yok. Memleketimizde Kore’nin gerçekleştirdiği “sanayi atılımının” güzellemecilerine, K-Pop düşkünlerine de bizzat Güney Kore sinemacılarının verdiği yanıtları hatırlatıp, A Taxi Driver1 ve 19872 filmlerini izlemelerini salık vermiş olalım.