Türkiye’nin en verimli ovalarından Çukurova’da su sıkıntısı yaşanıyor.
Seyhan Sol Sahil Sulama Birliği köy muhtarlıklarına ve ilgili birimlere yazı göndererek güzlük ekim yapılmamasını, çiftçilere su verilemeyeceğini duyurdu.
Resmi yazıyı tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabından duyurdu.
24 Temmuz 2024 tarihli yazıda "Güzlük ekim (soğan, sarımsak, patates, her çeşit sebze vb.) yapılması halinde çok yıllık bitkilere su verilmemesi riski oluşacağından, kendi imkânı ile sulama yapabilecek çiftçiler haricinde (dere yatağı ve drenaj kanalından sulama yapanlar hariç) güzlük ekim için su verilmesi mevcut su bütçesi ile mümkün görülmemektedir" denildi.
Yüreğir Ovası'na su verilmeyecek
Türkiye’nin en önemli tarım alanlarından birinde yaşanan bu önemli gelişmenin nedenlerini ve sonuçlarını anlamak için TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Adana Şubesi Başkanı Ahencan Tayakısı ile konuştuk.
Ahencan Tayakısı, öncelikle su kısıtlamasına gidilen bölgenin büyüklüğüne dikkat çekiyor.
ZMO Adana Şubesi Başkanı'nın söylediğine göre Ceyhan'ın tüm köyleri bu kapsama dahil. Yakapınar, Yüreğir ve Karataş köyleri de karardan etkilenecek alanlar içerisinde. Şehrin ortasından geçen Seyhan ile Ceyhan Nehri arasındaki tüm alanı kapsıyor. 112 mahalleye dağıtım yapılmış bile.
"Şehir merkezinde 45 kilometrelik düz bir yolu düşünün, bu yolun sağı solu olmak üzere tüm alanı kapsıyor. Yüreğir Ovası'nın tamamı aslında. Üstelik bölgede ciddi anlamda kış sebzesi de yetiştiriliyor. Yüreğir tarafında patates, soğan, sarımsak ekiliyor. Marul, lahana, ıspanak gibi güzlük sebzeler ekiliyor."
'Dünyanın en büyük verimli üçüncü ovasına su veremezsek burada üretim yapılamaz'
ZMO Adana Şubesi Başkanı, "Adana her mevsim üretim yapan bir şehir" diyor. Dolayısıyla bu durumun sebze fiyatlarına da etkisi olacağının altını çiziyor. Susuzluğun binlerce çiftçiyi etkileyeceğini dile getiriyor.
"Yılda 3 ürün alınabilen bir coğrafya burası. Çukurova Bölgesi dünyanın en büyük verimli üçüncü ovası. Biz bu ovaya su veremezsek burada üretim yapılamaz."
"'Çukurova'nın suyu bitmez' diyorlardı, biz de yıllardır uyarıyorduk. Bugün bu duruma gelindi" diyen Ahencan Tayakısı, barajlardaki su azlığına ve vahşi sulamaya dikkat çekiyor. Bölgede ovadan açık kanal ve teknelerle su taşındığını hatırlatarak, "kapalı boru basınçlı sistem sulamaya" mutlaka geçilmesi gerektiğine işaret ediyor.
DSİ 'vahşi sulamadan vazgeçilmeli' uyarılarına kulak tıkadı
ZMO Adana Şubesi Başkanı, vahşi sulamanın verdiği zararıysa şöyle anlatıyor:
"Sulamanın olmadığı dönemlerde genelde Nisan ayında suyu, şehrin içerisinden geçen arazilere suyu taşıyan sulama kanallarına bırakıyorlar. Tekneler vasıtasıyla da tarla başlarına geliyor. Ama o dönemde su kullanılmadığı takdirde suyun tamamı denize gidiyor. Yani boşa akıyor. 'Kapalı boru basınçlı sistem' olsa hiç kayıp olmaz. O teknelerin bağlantı noktalarından su kaybımız oluyor, kapakların aşırı açılmasından dolayı fazla miktarda su teknelerden taşıyor. Taşan sular tarlaya geliyor, burada üretici de zarar görüyor. Tarlanın yapısını bozuyor."
Bu sistemin önüne geçilmesi konusunda gerek Tarım İl Müdürlüğü'ne yazılarla gerekse bakanlığın yaptığı suyla ilgili toplantılarda gündeme getirerek yıllardır uyarı yaptıklarını ifade eden Tayakısı, DSİ yetkililerinin "Bu sistem için 45 milyar dolar ihtiyacımız var" dediğini söylüyor.
"Biz de kendilerine bu parayı bulup bu sistemi yapmazsanız, yarın suyu getirmek için aynı parayı harcayacaksınız diyorduk. O noktaya geldik. Şu anda kar yağışı olmasa suyumuz yok. Sonra çiftçiye uyarı yapılarak, 'Kış sebzesi ekerseniz ben size su veremem ancak narenciye bahçelerine ve meyve bahçelerine yani çok yıllık bitki denilen ağaç gruplarına yeter' deniyor."
Bölgesel kuraklık artışı ve yanlış su politikaları sonrası bu noktaya gelindi
Peki bu durumuna nasıl gelindi, neden susuz kalındı?
Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız, bölgesel kuraklıkların altını çizerken, uygulanmayan planlamalarla yasal-kurumsal eksikliklerin sorunları büyüttüğüne dikkat çekiyor.
Su verimliliği seferberliği ilan edildiğini, bu kapsamda bir "Su Verimliliği Strateji Belgesi ve Eylem Planı" yayımladığını hatırlatan Yıldız, söz konusu politikaların uygulanması ve hedeflere ulaşılması konusunda havza ölçeğinde kurumsal yapılanma eksikliği olduğunu söylüyor. Su, bağlantılı olarak tarım, enerji, çevre, ekoloji sorunlarının; artan talep, verimsiz su kullanımı ve yasal-kurumsal eksiklikler nedeniyle önümüzdeki dönemde daha önemli sorunlar ortaya çıkarabileceğini belirtiyor.
"Burada tarımsal olarak suyun yönetimi ve suyun verimli kullanımı konusundaki eksikliklerimiz ortaya çıktı. Bunun giderilmesi için bazı tedbirlerin acil olarak alınması gerekiyor. Mesela özellikle bölgesel kuraklığın yerleşmeye başladığı havzalardan başlayarak 'suya göre tarım' anlayışı öne çıkartılmalı.
Çiftçiye verilen ürün destekleri iklim değişikliği etkisi ve suya göre tarımsal ürün yetiştirme anlayışı dikkate alınarak yeniden gözden geçirilmeli."
'Su akılcı, planlı ve verimli bir şekilde yönetilemedi'
Dursun Yıldız, Türkiye'nin "bölgesel kuraklıklar ülkesi" olduğunu ifade ederken, bölgesel kuraklıkların risk olarak birbirini takip ettiğini anlatıyor. Yıldız'a göre, bölgesel kuraklık yaşayan alanlar da ülkenin büyük bir bölümünü kapsıyor: Trakya Meriç Havzası, Marmara'nın güneyi, İç Ege, Güney Ege, Büyük Menderes ve Gediz Havzaları, Doğu Akdeniz, Batı Akdeniz, Hatay-İskenderun civarı, Orta Anadolu ve Güneydoğu Anadolu'nun batısı.
"Bölgesel kuraklık yıllar geçtikçe şiddeti ve süresi artarak birbirinin peşi sıra yerleşik hale gelmeye başladı. Bu bir risk. Şu anda Çukurova'da Seyhan Barajı'nda ortaya çıkan tarımsal sulama konusundaki aksaklığın su kıtlığı boyutu da buradan geliyor. İki boyutu var aslında; suyun miktar olarak azalması, suyun akılcı, planlı ve verimli bir şekilde yönetilememesi."
Adana'daki durum özetle Seyhan Barajı'ndaki suyun planlı bir şekilde sulama yönetiminde kullanılamamasından kaynaklandığını belirten Yıldız, "Adana'da su kullanımında iklim değişikliği etkisi ve kuraklık dikkate alınarak uygun planlama yapılamadı" diyor. Sulama sistemlerinde anlayış değişikliğine gidilmesi gerektiğine işaret eden Dursun Yıldız, modern sulama sistemlerine geçilmesinin zorunlu olduğunu bunun için de devlet desteğinin en yüksek seviyeye çıkartılması gerektiğini ifade ediyor.
Söke Ovası da tehlikede
Yıldız, benzer bir durumun Söke Ovası'nda da yaşandığını, bölgenin önemli geçim kaynaklarından pamukta kuruma başladığını söylüyor:
"Söke'de 25 bin dönüm arazide pamuk kurumaya başladı. Bunun nedeni aslında şu anda su olmaması değil. Bölgesel kuraklık yerleşirken sonbahar ve kış aylarında bölge alması gereken yağışı almadığı için ürün rekoltesi bundan olumsuz etkileniyor."
Modern sulama tekniklerine geçiş zorunlu
Yapılabilecekleri sorduğumuz Su Politikaları Derneği Başkanı Yıldız, sulama birlikleri ve kooperatiflerinin yasal ve kurumsal olarak yetersiz ve güçsüz olduğunu söylerken, alanda liyakatli teknik personele ihtiyaç duyulduğuna işaret ediyor.
Bölgesel kuraklığın yerleşmeye başladığı havzalardan başlayarak modern sulama tekniklerine geçiş için devletin tam destek vermesinin zorunlu olduğunu ifade ediyor.
"Havza ölçeğinde suyun azlığı ve çokluğunu havzadaki diğer doğal kaynaklar ve ihtiyaçlarla birlikte optimum şekilde yönetebilecek etkili bir kurumsal yapı gerekli. Bu işler şimdiye kadar DSİ bölge müdürlükleri tarafından yerine getirildi ancak artık havza ölçeğinde bir yönetim anlayışına geçilmeli. Bölge müdürlükleri çeşitli yerlerde örgütlenme olarak yetersiz kalabiliyor."