CHP’nin Ankara İl Kongresi’ne bakın, kavga olmayacak toplantıya giden de olmuyor. Bomboş, kimsenin ilgi göstermediği, en ufak heyecan kıpırtısının bile olmadığı buluşmalar.
Ali Ufuk Arikan*
Cumhuriyet’in kurucusu olma unvanına sahip bir parti düşünün, Cumhuriyet’in 100. yılında karşı-devrim cumhuriyetin tüm kazanımlarını tek tek ortadan kaldırırken, buna seyirci kalmanın ötesinde, payanda olan bir parti.
Cumhuriyet patron sınıfının çıkarları ve AKP iktidarı eliyle gün gün tasfiye edilirken kılını dahi kıpırdatmayan, laiklik ortadan kaldırıp ülke tarikatlara teslim edilirken bir tarikattan seçim desteği aldığında mutlu olan, “laiklik tehlikede değil”, “imam hatipleri biz kurduk”, “helalleşeceğiz” diyen, patronlar ülkeyi gün gün yağmalarken göstermelik olarak sadece bir avuç AKP’li patronla uğraşan, Türkiye’nin büyük patron gruplarına ise ben size daha çok kazandırırım demekten geri durmayan…
Şimdilerde bu parti büyük bir güldürüye ev sahipliği yapıyor.
28 Mayıs seçiminin ardından siyaset sahnesinin neredeyse bütünüyle dışına düşen CHP, tam 4 aydır sadece kimin daha fazla delege çıkaracağına, kimin genel başkan olacağına kilitlenmiş durumda.
Üstelik buna kilitlenen milyonlarca CHP seçmeninden değil, bir avuç “parti elitinden” söz ediyoruz. CHP’ye oy veren milyonlarca seçmenin bu kadar umursamadığı başka bir CHP kurultay süreci yaşanmış mıdır, şüpheli.
Nereden mi biliyoruz bu tabloyu?
CHP’nin en çok kurultay delegesine sahip olan ikinci kent Başkent Ankara. Ankara’nın en büyük ilçelerinden ve CHP’nin en güçlü olduğu yerlerden birisi malum Çankaya…
Açıp il ve ilçe kongresi toplantılarının fotoğraflarına bir bakın, bir avuç parti yöneticisinin ötesini göremezsiniz. Dahası Ankara İl Kongresi’ne bakın, 4 bin kişilik salonda onlarca milletvekili ve parti yöneticisi var, bir avuç da oy kullanacak ilçelerden gelen delege. Kavga olmayacak toplantıya giden de olmuyor. Bomboş, kimsenin ilgi göstermediği, en ufak heyecan kıpırtısının bile olmadığı buluşmalar.
Bunda CHP’nin ANAP’lı ruhuna sahip İBB Başkanı İmamoğlu’nun Genel Başkanlık koltuğunu kazanmasının riskli olduğunu görmesi sonrası erken havlu atması da etkili olabilir kuşkusuz.
Hatırlanacağı gibi CHP’nin birçok ağır topunu etrafında toplayan, onlarla “gizli” bir online buluşma da yapan İmamoğlu, burada stratejisini ilan etmiş, ancak kazanacağından emin olamayınca geri çekilmişti.
O toplantıya katılanlardan biri, bugünlerde Kılıçdaroğlu’nun karşısına “değişimin” adayı olarak çıkmış durumda.
Yıllardır partinin en kritik kararlarında CHP’yi AKP Türkiyesi’ne tam uyumlu hale getiren kararlarda imzacı olan Özgür Özel, Kılıçdaroğlu’nun karşısına “değişim” adayı olarak çıkınca tablo giderek daha da tuhaf bir hal aldı.
Yüz binlerce CHP’linin bir kez daha “elim kırılsaydı da oy vermeseydim” dediği bu parti, bugünlerde bunun bile söylenmesine lüzum görülmeyen bir hale gelmiş durumda.
Tabloyu daha net anlamak için iki küçük örnekle devam edelim.
Cumhuriyet’in kurucu partisi dediğimiz CHP’nin mevcut genel başkanı ile, “değişimcilerin” safında yer alan bir milletvekilinin son Parti Meclisi’ndeki “kritik” tartışmasına bir göz atalım istersiniz:
“- Divriği Kongresi’ne müdahale ettiniz Sayın Kılıçdaroğlu!
- Ben ne bilirim Divriği Kongresi'ni.”
Evet, CHP’nin en yetkili parti organlarından birinde bu detayda bir tartışma var, üstelik Kasım ayına kadar sürecek bu “kritik” tartışmalar.
Hepsi bu da değil. Yıllarca düzen partilerinin tümünde uygulanan taktikler bu kez karşılıklı olarak hamle yapıldığı için çarşaf çarşaf ortaya çıkıyor, gerginliğe neden oluyor.
CHP’nin İzmir ve Ankara’daki kongreleri sonrası ortaya çeşitli listeler çıktı. Bir vekilin yıllarca İzmir’de imar başkanlığı yapmış kardeşi, eşini kurultay delegesi olarak listeye sokuyor. Bu sadece küçük bir örnek, Ankara ve İzmir kongreleri sonrası ortaya çıktı ki, böyle onlarca örnek var. Bir vekilin ya da parti merkezi yöneticisinin kardeşi, eşi, kayınbiraderi, kayınbabası, baldızı ve dahasının kurultay delegesi yapılması, şimdilerde karşılıklı “böyle parti içi demokrasi mi olur?” diye eleştiri konusu yapılıyor. Yıllardır bu partileri nasıl yönettikleri bilinmiyormuş gibi.
Hepsi bir pasta kavgası aslında, diğer düzen partilerinde nasılsa, burada da işler aynı şekilde yürüyor. Üstelik yerel seçimler öncesi pasta kavgası iyice alevlenmiş durumda. Belediyeler üzerinden ortaya çıkan rantın hangi isimlere gideceği de netleşeceği için bazı yerlerde sandalyeler havada uçuşuyor, yumruklar konuşuyor CHP’de.
Aslında bu tablo, ülkenin cumhuriyetçi, aydınlık, laik birikime sahip çıkan, CHP’nin yıllardır ortada olan bu hali nedeniyle partiden giderek uzaklaşan ve bir umutsuzluk cenderesine hapsolan yurttaşlara gerçek bir çıkış için el uzatmanın da fırsatı. Türkiye’nin eşit, özgür, laik, refah içinde, planlı ve devletçi bir ekonomiyle ayağa kalkması için, içinde bulunulan bu tablo sanıldığı gibi bir çaresizliğin değil, çıkışın da zeminini gösteriyor.
* TKP Merkez Komitesi üyesi