ÇEVİRİ | Küba dostu ABD istihbaratçısı: Ana Belen Montes

'Montes’in çifte ajanlığı maddi bir gelire değil adalete olan bağlılığa ve Küba halkıyla dayanışma isteğine dayanıyordu.'

Haber Merkezi

Morning Star'da Marc Vandepitte imzasıyla 16 Ocak 2023 tarihinde "Ana Belen Montes: US double agent and defender of Cuba" başlığıyla yayımlanan yazının çevirisini soL okurlarıyla paylaşıyoruz

Çeviri: Umut Araz

Ana Belen Montes, federal askeri hapishanede geçirdiği 21 yılın ardından 6 Ocak 2023’te serbest bırakıldı. ABD istihbarat servisinin yüksek dereceli bir çalışanı olan Montes ABD’nin Küba’ya karşı saldırılarını önlemek için Kübalı yetkililere gizli bilgiler taşımıştı. “Terörizme karşı” savaşıyordu ama söz konusu olan kendi ülkesinin Küba’ya karşı uyguladığı devlet terörüydü. 

1959 yılında Kübalılar, muktedir komşularının yanı başında bir sosyalist devrim yapmayı başardı. Bu nedenden dolayı, ABD’nin göreve gelen tüm başkanları devrime boyun eğdirmek için büyük çabalar harcadı.

Küba’nın tarihin en uzun süreli ekonomik ablukası altında olduğu ve bu ablukanın yıkıcı sonuçları herkes tarafından biliniyor. Küba’nın 64 yıldır ABD tarafından maruz bırakıldığı çeşitli saldırılar ise pek bilinmiyor: Başarısız bir istila girişimi olan 1961 yılındaki Domuzlar Körfezi Çıkarması, 1976’da CIA tarafından Küba’ya ait bir yolcu uçağının düşürülmesi; yüzlerce suikast, bombalama ve sabotaj eylemi; 1960’lı yıllarda Küba’ya karşı başlatılan biyolojik savaş.

ABD’nin bu terör eylemleri 2.099 insanın ömür boyu sakat kalmasına ve 3.478 insanın ölümüne neden oldu. Bu sayılar, ABD’nin 11 Eylül saldırılarındaki kayıplarından çok daha fazla sayıda kayıp anlamına geliyor. 

Montes’in başarılı istihbarat kariyeri

Bazı sosyalist Kübalılar, kendi ülkelerini savunmak için ABD’nin Miami’deki terör şebeklerine sızabilmişlerdi. Bu kişiler yakalandıklarında tüm dünyada Küba Beşlisi olarak tanındılar ve öyküleri 2020 yılında Casuslar Şehri ismiyle Netflix tarafından sinemaya taşındı.

Bununla birlikte Küba, bazı ABD vatandaşlarının da desteğini alabilmeyi başarmıştı. O kişilerden biri de Montes idi. Ailesi Porto Rikoluydu yani Montes de bir ABD vatandaşıydı. 

Montes, 1980’lerin ortasında Pentagon’un önemli bir istihbarat servisi olan Savunma İstihbarat Ajansı’na (DIA) katıldı. Çalışma alanı Küba’ydı ve hızlıca yükselerek olağanüstü bir kariyere sahip oldu. 

Yüksek derecesi sayesinde ABD’nin Küba’ya dair topladığı neredeyse tüm istihbarata erişebiliyordu ve kurumlararası çalışan gizli “Küba Çalışma Grubu’nun” üyesiydi. Bu grup CIA, Dışişleri Bakanlığı ve Beyaz Saray gibi federal kurumların önemli uzmanlarından oluşuyordu.

Montes’in faaliyetleri çok fazla takdir gördü. Üçüncü en yüksek istihbarat ödülü dahil olmak üzere birçok farklı ödül aldı ve başarıları sayesinde “Küba Kraliçesi” olarak istihbarat çevrelerinde tanınmaya başladı.

1980’lerde John Hopkins Üniversitesi’nde sol Latin Amerika siyaseti ile ilgilendikten sonra vicdanı sonraki yıllarda onu Küba’nın yanında durmaya itti. 

Son derece dikkatli ve ketum davranıyor, mütevazı bir dairede yalnız başına yaşıyordu. Yakalanmamak için yanında hiçbir şey taşımadan eve dönüyor, her şeyi ezberliyor ve sonra ezberlediği bilgileri şifrelenmiş hard disklere işleyerek Kübalı yetkililere ulaştırıyordu.

Montes, 17 yıl boyunca, tıpkı Küba Beşlisi gibi, sızdırdığı gizli bilgilerle Küba’ya karşı planlanan sayısız istikrarsızlaştırma operasyonunu önlemeye yardımcı oldu. Ayrıca ABD Başkanları Bill Clinton ve George W. Bush’u Küba’nın ABD için askeri bir tehdit olmadığına ikna etmeyi başardı.

Montes tüm bu yaptıklarıyla sayısız Kübalının ölümüne neden olacak bir savaşı önlemiş olabilir. Küba’da çalışan gizli dört ABD istihbaratçısının kimliği de onun sayesinde ortaya çıkarılmıştı.

Yakalanışı ve mahkûmiyeti 

Küba Beşlisi'nin açığa çıkarılıp tutuklanmasından üç yıl sonra, 2001 yılının Eylül ayında Montes de tutuklandı ve delil yetersizliğine rağmen Küba lehine “casusluk yaparak komplo kurmak” ile suçlandı. Aynı suçlama Küba Beşlisi için de yapılmıştı.

Takip altında olduğunu tutuklanmasından bir hafta önce öğrenmişti ve kaçma şansına sahipti. Ama, onun kendi sözleriyle, siyasi duruşu yardım ettiği Küba halkını yarı yolda bırakmaya izin vermemişti. 

ABD karşı istihbarat başkanının “ABD tarihinin en tehlikeli casuslarından biri” olarak tanımladığı Montes "ülke için bir tehlike” olduğu gerekçesiyle 25 yıllık hapis cezasına mahkûm edildi.

11 Eylül saldırılarından sonra oluşan siyasi atmosfer Montes’in ölüm cezasına çarptırılması riskini doğurmuştu. Bu süreçte mahkeme ile Montes arasında yürütülen müzakereler Montes’in suçunu kabul etmesiyle sonuçlandı. Böylece Montes de özel bir hapishaneye yerleştirildi. Bu hapishane Julian Assange’in kaldığı hapishane gibi psikiyatrik sorunlara sahip şiddet suçlularının kaldığı bir yerdi.

Bazı istisnalar dışında Montes’in hiç kimse tarafından ziyaret edilmesine izin verilmedi ve annesini bile göremeyen Montes tam bir tecrit altında yaşadı. Telefon hakkından menedildi, gazete ya da dergi okuyamadı, televizyon izleyemedi. Hapishanede kaldığı süreçte kansere yakalandı.

Kendi sözleriyle Montes’in motivasyonu

Montes’in çifte ajanlığı maddi bir gelire değil adalete olan bağlılığa ve Küba halkıyla dayanışma isteğine dayanıyordu. Yargılanma sürecinde Montes mahkemede şöyle demişti:

İnandığım temel hakikati bir İtalyan atasözü en iyi şekilde açıklayabilir: Bütün dünya tek bir ülkedir.

Böylesi bir “dünya ülkesinde”, “kişinin komşusunu kendisini sevdiği kadar sevmesi” ilkesinin komşu uluslarla uyumlu bir ilişki için ana kılavuz olduğunu düşünüyorum.

Bu ilke, başkalarının farklılıklarına karşı hoşgörü ve anlayış demektir. Bu ilke, başka uluslara kendimize davranılmasını istediğimiz gibi sevgi ve saygıyla davranmamızı gerektirir. Bu ilkeyi Küba’yla ilişkilerde ne yazık ki hiç uygulamadığımızı düşünüyorum.

Sayın Yargıç, beni huzurunuza getiren eylemleri gerçekleştirdim çünkü yasalara değil vicdanımın sesine kulak verdim. Hükümetimizin Küba politikasının zalimce, adaletsiz ve komşuluk ilişkilerine hiç uymayan bir politika olduğuna inanıyorum. Ülkemiz kendi değerlerini ve siyasi sistemini Küba’ya dayatıyor. Buna karşı Küba’nın kendini savunmasına yardımcı olmayı ahlaki bir zorunluluk olarak gördüm.

Son kırk yıldır Küba'yla ilişkilerde hoşgörüsüz ve aşağılayıcı bir yol izledik. Küba'nın kendi eşitlik ve adalet idealleri doğrultusunda yaşaması hakkına hiçbir zaman saygı duymadık.

Neden Kübalıların kendi liderlerini nasıl seçeceklerine, kimi seçip seçmeyeceklerine ve kendi ülkelerinde hangi yasaları uygulayacaklarına müdahale etmeye devam etmemiz gerektiğini anlamıyorum. Neden Küba’nın da ABD'nin iki yüzyılı aşkın bir süredir yaptığı gibi kendi yolundan yürümesine izin vermiyoruz?

Ülkemizin Küba politikasına yanıt verme biçimim ahlaki açıdan yanlış olabilir. Belki de Küba’nın siyasi ve ekonomik baskılar olmaksızın yaşama hakkı, Küba’ya kendini savunması için gizli bilgilerin verilmesini meşru kılmıyor. Söyleyebileceğim tek şey şu: Büyük bir adaletsizliğe karşı yapılması gerektiğini düşündüğüm şeyi yaptım.

En büyük isteğim ABD ile Küba arasında dostça ilişkilerin kurulduğunu görmek. Benim davamın hükümetimizi Küba’ya karşı düşmanca tavrından vazgeçmeye teşvik etmesini; Küba’yla hoşgörü, karşılıklı saygı ve anlayışa dayanan bir iş birliğinin geliştirilmesini umuyorum.

Bugün ister hükümetlerden ister bireylerden gelsin, hoşgörüsüzlüğün ve nefretin sadece acı ve ıstırap doğurduğunu her zamankinden daha açık bir şekilde görüyoruz. ABD’nin bunlar yerine dostça bir sevgiye dayanan, diğer tüm ülkeler gibi Küba’nın da aşağılanarak değil onurlu bir şekilde yaşama isteğini tanıyan bir politika geliştirmesini umut ediyorum.

Böyle bir politika, hükümetimizi yeniden Amerika halkının şefkati ve cömertliği ile uyumlu hale getirecektir. Böyle bir politika, Kübalıların ve Amerikalıların birbirlerinden öğrenmelerine ve birbirleriyle paylaşmalarına olanak sağlayacaktır. Böyle bir politika, Küba’ya savunmacı önlemleri bırakma ve değişimlere daha cesur yaklaşma imkânı tanıyacaktır.

Ve böyle bir politika bizim biricik “dünya ülkemizde”, biricik “dünya vatanımızda”, hoşgörüyü ve iş birliğini güçlendirmek için iki komşunun ve diğer ulusların birlikte çalışmasını mümkün kılacaktır.

Porto Riko’da özgürlük

Montes serbest bırakıldığından beri Porto Riko’da yaşıyor. Özgürleşmesi birçok Latin Amerika ülkesinde coşkuyla karşılansa da yaptığı bir yazılı açıklamayla medyanın ilgisini istemediğini duyurdu:

"Ben, bir kişi olarak önemsiz biriydim. Benimle ilgilenmek isteyenlerin Porto Riko halkının çektiği önemli sorunlarla ya da ABD’nin Küba’ya karşı uyguladığı ekonomik ambargoyla ilgilenmeleri daha doğru olacaktır.

ABD’nin 60 yıldır nefes almayı engelleyen ve halkın acı çekmesine neden olan ambargosunu isteyip istemediklerini Küba halkına soran kimse oldu mu? İlgilenmemiz gereken bir başka acil konu da çevrenin uğradığı tahribatı durdurmak ve tersine çevirmek için gittikçe artan küresel iş birliği ihtiyacıdır."