Cengiz Holding’den doğal zenginliği yoğun alana maden projesi

Cengiz Holding’in Eskişehir’de 28 endemik bitki türüne ev sahipliği yapan alanda yapmak istediği siyanürlü madencilik, hayata geçirilmesi durumunda bölgedeki yaşamı olumsuz etkileyecek.

Yekta Armanc Hatipoğlu

Cengiz Holding’e bağlı Eti Bakır Anonim Şirketi, Eskişehir’in Tepebaşı ve Mihalgazi ilçelerine bağlı Alpagut ve Atalan mahallelerine yapılması planlanan “Alpagut-Atalan Altın-Gümüş Maden Ocağı ve Zenginleştirme Tesisi” için Eskişehir Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’ne 1 Temmuz’da başvuruda bulundu.

Maden ocağı kurulmak istenen alan doğal açıdan oldukça zengin. Projenin yapılması durumunda bölgede doğal hayatın ciddi anlamda yara alacağı ifade ediliyor. Türkiye’de nadir görülen mikroklima iklim özelliğine sahip Sakarya Vadisi’ne yakın olan maden alanında proje hayata geçirilirse bu iklim özelliğinin zarar göreceği de diğer bir iddia. Mikroklima, normalde geniş bölgede yetiştirilemeyen belli başlı bitkilerin küçük alanlarda yetiştirilebilmesine imkân sağlıyor. Bu imkân genellikle kuzey iklimlerindeki bitkilerin yetiştirilebilmesi adına oldukça önemli. Yanı başında siyanürlü maden araması yapılması planlanan Sakarya Vadisi, aynı zamanda Türkiye’nin narenciye ve sebze ihtiyacının yüzde 20’sini karşılıyor.

Proje alanının uydudan görünüşü

Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) başvuru dosyasındaki bilgilere göre alan, 28 endemik ve bir tane endemik olmayıp tehlike kategorisi önemli olan bir bitki, 61 omurgalı ve 128 kuş türüne ev sahipliği yapıyor. Tespit edilen endemik bitkilerden bir tür tehdit altında, bir tür tehdit altına girmeye aday ve diğer 26 tür ise en az tehdit altında kategorisinde bulunuyor.

Atalan’a 1300, Avlamış’a 3100, Alpagat’a 3300 metre mesafede kurulması planlanan ocak, yöre halkının hayvancılık ve tarım faaliyetlerine de engel olacak.

ÇED raporunda, proje alanının yerleşim yerlerine olan uzaklığını gösteren tablo.

Cengiz Holding daha önce iki kere başvuruda bulunup geri çekmiş: ‘Önceden istedikleri alan 700 küsur, şimdi istedikleri alan 2740 hektarlık’

Proje, bölgeye vereceği zara nedeniyle meslek odaları ve çevre dernekleri tarafından eleştiriliyor. Eskişehir Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği (ESÇEVDER) ve Eskişehir Bilecik Tabip Odası projeye karşı çıkan kurumların başında geliyor.

Projeyi ve detaylarını ESÇEVDER Başkanı Sadık Yurtman ve Eskişehir Bilecik Tabip Odası Başkanı Dr. Nazan Başıbüyük ile konuştuk.

Yurtman, Cengiz Holding’in yerel seçimlerden önce Alpagut ve Atalan mahallelerinde maden ocağı için iki kere başvuruda bulunduğunu ancak ikisini de geri çektiğini söyleyerek sözlerine başladı:

“Cengiz Holding, seçimden önce iki kere Alpagut ve Atalan mahallerinde altın ve gümüş maden ocağı ve zenginleştirme tesisi için başvurularını yaptı ama ikisini de geri çekti. Yerel seçimden dolayı geri çektiğini tahmin ediyoruz, bir diğer sebep de eskiden 700 küsur hektarlıktı istedikleri alan, şimdi 2740 hektara çıktı. 15 yıl olarak planlanıyor ve yılda da 12 milyon tonluk kazı yapılacak; atlatmalı ve açık ocak işletmeciliği, siyanürlü, yığın liç yöntemiyle altın ve gümüş çıkartılacak.”

‘Maden ocağı kurulmak istenen alanda 28 endemik bitki türü, 61 omurgalı türü, 128 kuş türü bulunuyor’

Maden ocağı açılmak istenen alanın yerleşim yerlerine yakınlığına ve bölgenin doğal zenginliğine değinen Yurtman, bu detayların Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) başvuru dosyasında olduğunu söyledi:

“Çıkartma yapılacak maden sahası Atalan’a 1300, Alpagat’a 3300 metre mesafede; dağlık, ormanlık bir arazi. Arazinin bir kısmı yöre halkının tarlası, çoğu da orman arazisi. ÇED başvuru dosyasında kendileri yazmışlar bölgenin doğal zenginliğini. 28 endemik bitki türü, 61 omurgalı türü, 128 kuş türü olduğu; birinci derece arkeolojik sit alanına 220 metre mesafede bu işi yapacaklarını ÇED başvuru dosyasına kendileri yazmış. Normalde bu kadar şey yazılmıyordu, bunları biz bulup yazıyor, itiraz ediyorduk. Burada hepsi yazılmış, dökülmüş. Bölge doğal olarak ciddi şekilde zengin.”

Yurtman, maden sahasındaki yüzde 40 eğimin akıllara İliç’teki faciayı getirdiğini, maden yapılması planlanan alanın İliç’tekinden 3-4 kat daha büyük olduğunu kaydetti:

“Maden sahasının en yüksek noktası 1285 metre, en düşüğü de 340 metre. Yani yüzde 40’tan fazla eğim var. Bu eğimli arazi aklımıza İliç’teki faciayı getiriyor. İliç’tekine benzer bir şeyin burada olmayacağını kimse garanti edemez. Öte yandan, yapılması planlanan alan İliç’tekinden 3-4 kat daha büyük. Bütün risk faktörlerinin üstüne bir de bunu eklemekte yarar var.”

Proje hayata geçerse yöre halkı üretimin yapamayacağı, bölgenin mikroklima özelliğinin yok olacağı iddia ediliyor

Bölgenin Sakarya Nehri ve Sakarya Vadisi’ne yakın olduğunu söyleyen Yurtman, projenin hayata geçirilmesi durumunda nehrin siyanürle zehirleneceğini, yöre halkının tarım ve hayvancılık yapamayacağını ve Sakarya Vadisi’nin mikroklima özelliğini kaybedeceğini belirtti. Yurtman, sözlerini bölge halkını projeye karşı bir araya getireceklerini söyleyerek noktaladı:

“Diğer bir problem Sakarya Nehri. Alanın hemen altından geçiyor nehir. Böyle bir yerde de altın ve gümüş çıkartmak için siyanür kullanılacak. Eğer proje yapılırsa koca bir nehir siyanürle zehirlenir. Aynı zamanda siyanür orada tarım ve hayvancılık yapan yöre halkını bir şey yapamaz hale getirecek. Yöre halkı üretim yapsa da ürettiğini satamayacak bir hale gelecek. Sakarya Vadisi, maden sahasının hemen altında bulunuyor, iklimi mikroklima özelliği taşıyor. Mikroklima ikliminde her türlü meyve-sebze üretilir, senede birkaç kez ürün alınır. Ancak bu maden buraya yapılırsa bölge bu özelliğini kaybeder.

Biz ESÇEVDER olarak yöre halkını bu projeye karşı bir araya getirmek için çeşitli kahve toplantıları yapmayı planlıyoruz. Şimdiden sesimizi çıkardık, devam edeceğiz.”

‘Ormanları, tarım alanları, meraları, akarsuları ve kültürel zenginliğiyle, şehrimizin ve ülkemizin gözbebeği bir bölgeden bahsediyoruz’

Eskişehir Bilecik Tabip Odası Başkanı Başıbüyük, sözlerine bölgenin doğal zenginliğini anlatarak başladı:

“Öncelikle, Cengiz Holding’e bağlı Eti Bakır A.Ş’nin altın madeni açmak istediği bölgeyi kısaca tarif etmek isterim. Bu bölge Eskişehir’e kuş uçuşu 20 dakika mesafede, Orta Sakarya Havzası’nda ve Sakarya Nehri’ne sadece 4 km uzaklıkta, Eskişehir’in Tepebaşı İlçesi Atalan Mahallesi ve Mihalgazi İlçesi Alpagut Mahallesi mevkiinde, verimli toprağı ile İç Anadolu’nun Çukurovası olarak anılan, dört mevsim zeytin ve narenciye dahil çok çeşitli sebzenin, meyvenin yetiştiği bir bölgedir. Ülkemizde Iğdır’la birlikte mikroklima özelliği olan iki bölgeden biridir. Maden projesinin sahasında 28 endemik bitki türü, 61 omurgalı türü ile 128 kuş türü olduğu biliniyor. Ayrıca birinci derecede arkeolojik sit alanına çok yakındır. Yani ormanları, tarım alanları, meraları, akarsuları ve kültürel zenginliğiyle, şehrimizin ve ülkemizin gözbebeği bir bölgeden bahsediyoruz.”

‘Seçim bitti ve maalesef ÇED süreci yeniden hareketlendirildi’

Süreci özetleyen Başıbüyük, yerel seçim öncesi ÇED başvurusunun durdurulmasının nedeninin seçim öncesi halkın tepkisini çekmemek olduğunu söyledi. Başıbüyük, seçimden sonra ÇED sürecinin hareketlendiğini kaydetti:

Süreci şöyle özetleyebiliriz: Şirketin 2022 yılında devraldığı maden arama ve işletme ruhsatı 2019 yılına dayanıyor, o dönemden bu yana bölgede yüzlerce ağaç kesildi, sondajlar açtı. Bu haliyle bile yürek acıtan bir görünüm oluştu.

Yerel seçim öncesi Ocak 2024’te, şirket ÇED başvurusunu durdurdu. Bunun nedeninin seçim öncesi bölge halkının tepkisini çekmemek olduğunu tahmin etmek hiç de zor değil. Aslında bu bile bölgeye verilecek zararın açık bir kanıtıdır. Bu dönemde Eskişehir-Bilecik Tabip Odası’nın da bileşeni olduğu ‘Eskişehir Kıymetlidir Platformu’nun bölgedeki mücadelesinin çok önemli olduğunu belirtmeliyim.

Seçim bitti ve maalesef ÇED süreci yeniden hareketlendirildi. 5 Temmuz 2024’te, şirket ÇED başvuru dosyasını Eskişehir Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğüne teslim etti ve 5 gün gibi çok kısa bir süre sonra 10 Temmuz 2024’te, 15 Ağustos 2024’te Halkın Bilgilendirme Toplantısı’nın olacağı duyuruldu.

Üzerinde konuştuğumuz işletmede, ÇED ve ünitelerin toplam ruhsat alanı 1836 hektar, ÇED alanı 509 hektardır (716 futbol sahası). Alanda 750 m derinlikte dev bir çukur açılacak. 15 yıllık olarak planlanan projede yılda 12 milyon ton kazı yapılacak ve patlatmalı açık ocak işletmeciliği, siyanürlü yığın liç yöntemi ile altın ve gümüş çıkarılması hedefleniyor.

Bu yöntem sadece 5 ay önce 13 Şubat 2024’de 9 işçimizin can verdiği Erzincan-İliç madeninde kullanılan yöntemlerden biridir. Bu bölgedeki saha da tıpkı Erzincan İliç gibi tepede ve burada da eğim var ve biraz öncede belirttiğim gibi Sakarya Nehri’ne sadece 4 km mesafede. Bu eğimli arazi aklımıza yine hemen Erzincan İliç altın madenindeki siyanürlü yığın liçinin kaymasını getirmelidir.”

Eskişehir-Bilecik Tabip Odası Başkanı Dr. Nazan Başıbüyük

‘Bölgede madenciliğe izin verilirse halkımız üç önemli sağlık öğesini de kaybedecek’

Yapılması planlanan madencilik yönteminde uygulanan aşamaların her birinin sağlığa zararlı olduğunu söyleyen Başıbüyük, madenin bölgedeki yurttaşlara işsizlik, umutsuzluk ve ruhsal rahatsızlık olarak yansıyacağını belirtti:

“Patlatmalı açık ocak işletmeciliği, siyanürlü yığın liç yöntemi ile altın madenciliğinde, arama, sıyırma, patlatma, öğütme, siyanürleme ve depolama aşamaları vardır ve bu aşamaların her biri sağlığa zararlıdır. Bizler sağlığı, fiziksel, ruhsal ve sosyal olarak tam iyilik hali olarak tanımlarız. Oysa bölgede madenciliğe izin verilirse, halkımız bu üç önemli sağlık öğesini de maalesef kaybedecek.

Ne olacak? Ağaçlarımız kesilecek, ormanlarımız, tarım arazilerimiz yok edilecek, sondajlar, patlamalar ve işletme için kullanılacak milyonlarca ton su nedeniyle su kaynaklarımız kuruyacak, tarım, hayvancılık, arıcılık yok olacak. Binalarımız hasar görecek, temiz havamız yerini toza bırakacak, yüzyıllardır bu topraklarda üreten halkımız, çaresizce köylerinden göç edecek. İşsizlik, umutsuzluk ve ruhsal rahatsızlıklar olacak.”

Başıbüyük, madenin yapılması durumunda karşılaşılacak hastalıkları detaylandırarak sözlerini sürdürdü:

“Siyanür ve toprakta bulunan ve siyanürle temas edince serbest ve zararlı hale gelen arsenik, kurşun, cıva gibi ağır metaller, buharlaşma ve yağmur, sızma, taşma gibi yollarla Sakarya Nehri’ni de besleyen yer altı sularına karışacaklar, solunum, cilt teması veya bulaştıkları içme ve kullanma suları ve besin yoluyla vücuda girecekler ve kan hastalıkları, kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, akıl hastalıkları, anormal doğumlar, bebeklerde bedensel ve zihinsel gelişme geriliği ve cilt, prostat, karaciğer, mesane, böbrek, akciğer gibi çeşitli kanserlere neden olacaklar. Ayrıca, sondaj, patlatma ve taşıma sırasında oluşacak toz da amfizem, KOAH, silikozis, kanser gibi akciğer hastalıklara neden olacak. Kayaçları patlatma için dinamitler kullanılacak ve bu sırada oluşacak gürültü işitme sorunlarına ve ruhsal hastalıklara neden olacak.”

Maden bölgesinde oluşacak devasa pasa yığınlarının iş cinayetlerine yol açabileceğini söyleyen Başıbüyük, sağlık anlamında en büyük riski madence çalışacak işçilerin yaşayacağını söyledi. Başıbüyük, “vahşi madenciliğe” karşı olduklarını kaydetti:

“Önemli bir durum da siyanürlü yığın liçlerinde ve dev pasa dağlarında oluşacak kaymalar nedeniyle yaşanan iş cinayetleridir. Yukarıda saydığımız hastalıklar açısından en yüksek risk altında olanlar ise, o işletmede çalışan işçiler olacak maalesef. Kısaca anlatmaya çalıştığımız nedenlerle, yaşatmaya yemin etmiş bir meslek grubu olarak bu madene ve ülkemizin tüm varlıklarını talan eden vahşi madenciliğe karşı olduğumuzu ifade etmek isterim.”

6 Temmuz 2024, Eskişehir Kıymetlidir Platformu’nun Alpagut ziyaretinde çekilen fotoğraf

‘Bu maden işletmesinin kurulmasına izin vermeyeceğiz’

Bölge halkının da madene karşı olduğunu ifade eden Başıbüyük, yaklaşık beş yıl önce Eskişehir Tepebaşı Alpu Kömürlü Termik Santrali’nin yapımını durduklarını hatırlatarak, bu madenin yapılmasına da izin vermeyeceklerini söyledi:

“Yöre halkı her şeyin çok farkında, çok bilinçli ve yüksek sesle bu madene karşı olduklarını dile getiriyorlar. Eskişehir kent merkezinde ve siyanürün ve ağır metallerin bulaşacağı suların Karadeniz'e kadar ulaşacağı Sakarya Havzası’ndaki diğer illerimizdeki yurttaşlarımızın da konu hakkında bilgilenmeye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Basının desteği bu açıdan çok kıymetli bizler için. Eskişehir’de, yaklaşık beş yıl önce mücadele vererek Eskişehir Tepebaşı Alpu Kömürlü Termik Santrali’nin yapımını durdurduk. Bu maden işletmesinin kurulmasına da izin vermeyeceğiz.”