Cargill ile Erdoğan'ın tartışmalı ilişkisi: Ceza almak bile şirkete sevgisini yok edemedi...

Cargill’in Bursa’daki nişasta fabrikasına siper olan ve mahkeme kararlarına rağmen Cargill’i korumaya aldığı için tazminat ödemek zorunda kalan Erdoğan, ABD’li şirkete büyük bir kıyak daha yaparak yüzde 70 vergi indirimi, KDV ve gümrük vergisi istisnası sağladı. İşte AKP ile Cargill’in karanlık ilişkisi…

Haber Merkezi

ABD’li gıda tekellerinden olan ve yıllık geliri 130 milyar doları bulan Cargill’in Türkiye hikâyesi, AKP iktidarının şirkete büyük kıyakları, mahkeme kararlarına rağmen şirkete verdiği destekler ve işçi düşmanlığına konu olmaya devam ediyor.

Cargill son olarak AKP tarafından teşvik uygulanan şirketler listesine alınırken, bu kapsamda şirkete yüzde 70 vergi indirimi uygulanacak, KDV ve gümrük vergisinden istisnası sağlanacak. Ayrıca şirketin 44 milyon 659 bin 79 liralık yatırımına da “katkı” sunulacak.

Şirkete AKP’den yapılan bu büyük kıyağın ardından gözler bir kez daha yıllara dayanan AKP-Cargill ilişkisine çevrildi.

AKP iktidarında hız kazanan işler...

1865 yılında ABD’de kurulan şirket, kuruluşundan yaklaşık 100 yıl sonra Türkiye’ye adım atarken, başlangıçta bir ortaklıkla sürdürdüğü işlerini 1986 yılından itibaren kendi ismiyle devam ettirdi. Bir yıl sonrasında Vaniköy Mısır Öğütme fabrikasını satın alan şirket, 1992 yılında İstanbul’da ilk merkezini açtı.

2000 yılında Orhangazi Mısır İşleme Tesisinde üretime geçildi. 2002 yılında Dünya genelinde Cerestar firmasının satın alınması ile Tükiye’de Cerestar’a ait olan Pendik Nişasta Sanayi hisselerinin %50’si Cargill’e geçti.

Şirket 2014 yılında Balıkesir’de bulunan Turyağ Tesislerini tüm B2B markaları, tüm çalışanları ve satış/pazarlama ağı ile beraber bünyesine kattı. Yine aynı yıl Alemdar Kimya A.Ş.'yi satın aldı. Bir yıl sonrasında ise Ekol Gıda hisselerinin yüzde 51’ini satın aldı.

AKP iktidarında Türkiye’deki büyümesine hız veren firma, ülke gündemine ise Bursa’daki hukuksuzluklarla oturdu.

Bursa’da neler oldu?

Bursa’daki 195 bin metrekarelik birinci sınıf tarım arazisi, Cargill fabrikası için en uygun alan olarak belirlendi, bu alanda fabrikanın kurulması için 1997 yılında "tarımsal sanayi kuruluşları için ÇED Raporu hazırlanması zorunluluğu" kaldırıldı.

Cargill’e yapılan bu destek mahkeme konusu oldu ve uzun yıllar devam eden mahkeme süreci 2004 yılında sonuçlandı.

Cargill’in hukuksuz tüm işlemleri mahkeme kararıyla iptal edilirken, bu kez AKP iktidarından destek geldi ve şirketin hukuksuz işlemlerine metrekareye 5 TL ödemeleri koşuluyla af getirildi.

AKP’nin Meclis affından sonra, konunun taşındığı Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, “ABD firması Cargill’in Bursa’daki nişasta fabrikasının faaliyetini sürdürmesine, idari yargının aleyhteki kararlarına rağmen göz yumdukları” gerekçesiyle başta dönemin Başbakanı Erdoğan olmak üzere, sorumlu yöneticilerinin kişisel tazminat ödemesi gerektiğine hükmetti.

Cargill istedi, şeker fabrikaları özelleştirildi

Tüm bu hukuksuz işlemlerin dışında Türkiye'de halkın sağlığı da şirket eliyle riske atılıyor.

Son süreçte şeker fabrikalarının özelleştirilmesi süreci de iddialara göre yine Cargill'in isteğiyle gerçekleştirildi. Şirketin 2018 yılında hazırladığı bir raporda şeker üretimi için en kötü senaryo "devlet üretimi" olarak tanımlanırken, bu rapordan aylar sonra AKP şeker fabrikalarının özelleştirilme sürecini de başlatmıştı.

Cargill halk sağlığı sorunu

Mahkemelerin hukuksuz kararları sonrası faaliyetlerine kesintisiz devam eden Cargill, nişasta bazlı şeker üretimiyle halk sağlığını da riske atmaya devam ediyor.

Cargill’in talimatıyla AKP tarafından şeker fabrikalarının kapısına kilit vurulurken, şirket Türkiye’deki kârına kâr katmaya devam ediyor.

Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı'nda öğretim görevlisi olarak çalışan Dr. Ahmet Soysal, konuya ilişkin önemli noktalara dikkat çekmiş, bazı tehlikeleri şöyle sıralamıştı:

• Früktozun sindirimi, absorbsiyonu ve metabolizması glikozdan çok farklıdır. İnce bağırsaktan emildikten sonra karaciğere taşınan früktoz; glikoz gibi glikojene çevrilmemekte, aksine karaciğerde glikozdan çok daha hızlı yıkılarak yağ asitlerine dönüşmekte ve alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanmasına, fibroza ve siroza yol açmaktadır. 

• Früktozun diğer bir özelliği ise pankreastan insülin salınımını uyarmamasıdır. Pankreastan insülin hormonunun salgılanmaması doygunluk hormonu dediğimiz leptinin de salgılanmaması sonucunu doğurmaktadır. Bunun sonucunda NBŞ ile tatlandırılmış gıdaları tüketenler tokluk hissetmedikleri için yemeye devam etmektedirler. Bu durum obezitenin tek nedeni olmasa da, önemli nedenlerinden biridir. ABD’de yapılan çalışmalarda özellikle 1980’li yıllardan sonra NBŞ kullanımının artması ile obezite sıklığının artması arasında pozitif bir ilişki bulunmuştur.

• Yüzde 55’lik ve üzeri früktoz şurupları ile hazırlanan gıda maddelerinin tüketilmesinin insülin direnci gelişmesi, tip II diyabet, hipertansiyon ve kalp-damar hastalıklarına yol açtığını gösteren özellikle son on yıl içinde yoğunlaşan bilimsel çalışmalar vardır.  

• İnsan vücudundaki früktoz metabolizmasının bir diğer önemli özelliği ise ürik asit seviyelerinde de yükselmelere yol açmasıdır. Çok sayıda bilimsel araştırmada NBŞ kullanılmış besin maddeleri tüketen ve özellikle hipertansif olan insanlarda bu besin maddelerinin tüketiminden sonra plazma ürik asit seviyelerinde artış bulunmuştur. Artan bu ürik asit seviyesi koroner kalp hastalıklarına zemin hazırlamaktadır.  

• NBŞ kullanılan besin maddelerinin ısıl işlemden geçirilmesi halinde içindeki früktoz miktarı ile doğru orantılı olarak artan miktarda kanserojen bir kimyasal olan akrilamid oluşmaktadır. Oysa sakaroz kullanılan aynı tip besin maddelerinde ise oluşan akrilamid miktarı önemsiz denecek şekilde düşüktür.

• Yine ABD’de yapılan bir çalışmada haftada 5 seferden fazla NBŞ kullanılarak yapılmış alkolsüz gazlı içecekler, meyve suları tüketen 20-30 yaş arası gençlerde eklem iltihabı görülme sıklığının tüketmeyenlere oranla yaklaşık üç kat fazla olduğu gösterilmiştir.

• NBŞ’lerin kullanımı sonuç olarak;

• Karaciğer yağlanması, fibrozis ve siroza,

• İnsulin ve leptin salgısını düşürerek aşırı yemeye ve obezite ve metabolik sendroma

• Kanserler de dahil olmak üzere obezite ile ilişkili hastalıklara,

• İnsulin direnci, Tip II Diyabete,

• Hipertansiyon ve koroner kalp hastalıklarına yol açabileceği özellikle son on yıl içinde yapılan çok sayıda bilimsel çalışmada gösterilmiştir.