Birleşmiş Milletler’in 2254 sayılı kararı işe yarar mı?

"Suriye halkı başını kaldırıp kendi iradesini ortaya koyana kadar yeni Suriye’nin emperyalizmin oyuncağı olan zayıf bir devlet olmanın ötesine geçmesi mümkün görünmüyor."

Refik Derviş

7 Aralık günü Katar’ın başkenti Doha’da yapılan görüşmelerin sonucunda sekiz ülkenin imzasını taşıyan bir çağrı yayımlandı. Astana sürecini oluşturan Türkiye, Rusya ve İran’ın yanısıra beş Arap ülkesi; Mısır, Suudi Arabistan, Irak, Ürdün ve Katar’ın dışişleri bakanlarının katıldığı toplantının sonucunda ortaya çıkan çağrı, Suriye’nin siyasi geleceğini belirlemek için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2254 sayılı kararına dayanan bir siyasi süreç tanımlanması gerektiğini belirtiyordu. Çağrıda, siyasi sürecin başlatılabilmesi için askeri harekâtların durdurulması, böylece Suriye’nin kaos ve terörizme sürüklenmesinin engellenmesi gerektiği vurgulanıyor; ülkenin birliği, egemenliği, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünün korunmasının altı çiziliyordu. 

Çağrıda gönderme yapılan BMGK 2254 sayılı kararının uygulanması konusunda Rusya da bir süredir çaba harcıyordu. Ayrıca yine 7 Aralık’ta BM Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen de 2254’ün uygulanması için Cenevre’de acil olarak görüşmeler yapılması gerektiğini belirten bir açıklama yayımladı.

BM Suriye Özel Temsilcisi Pedersen: Durum her dakika değişiyor -  07.12.2024, Sputnik Türkiye

Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Pedersen, Suriye'deki son gelişmeleri değerlendirerek Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararının uygulanması için Cenevre'de acil siyasi görüşmeler yapılması çağrısında bulunduğunu vurguladı.

2254 sayılı karar nedir?

Suriye meselesinin önemli tarafları olan Türkiye, Rusya ve İran ile birlikte, meseleden en çok etkilenen bölge ülkelerinden beşinin işaret ettiği BMGK 2254 sayılı kararı 18 Aralık 2015 tarihinde oybirliğiyle alınmıştı. Karar, savaşan tarafların ateşkes yapması ve çözüme ulaşmak hedefiyle bir siyasi geçiş tanımlanması gerektiğini açıklıyordu

Karara göre, “terörist” olarak kabul edilen IŞİD ve El Nusra gibi örgütler dışında kalan siyasi özneler en kısa sürede görüşmelere başlayacak ve bir siyasi yol haritası belirleyeceklerdi. Süreci yönetecek bir geçiş hükümeti oluşturulacaktı. 18 ay içinde de BM gözetiminde özgür ve adil seçimler yapılacaktı. Geçiş sürecini dış güçler değil, Suriyeliler belirleyecekti. Kararda ülkenin birliği, egemenliği, bağımsızlığı, toprak bütünlüğü ve mezhepçi olmayan karakterine vurgu yapılıyordu. 

Siyasi süreç, mümkün olan en geniş yelpazedeki muhalefet bileşenleri bir araya getirilerek örülecekti. Kararda, çeşitli muhalif öznelerin bir araya geldiği Moskova, Kahire ve Riyad toplantılarına olumlu göndermeler yapılıyordu. 

Kararı izleyen dönemde İsviçre’nin Cenevre kentinde çeşitli ülkelerin ve Suriyeli muhalif öznelerin katıldığı görüşmeler yapıldı. Astana görüşmelerinin Ocak 2017’de yapılan ilk turunda Türkiye, Rusya ve İran, 2254 sayılı kararı Suriye sorununun çözümü için gereken siyasi sürecin hukuki zemini olarak kabul ettiler.

Beşar El Caferi (solda) ve Staffan de Mistura

Dönemin Suriye BM Büyükelçisi Beşar El Caferi (solda) ve BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura, Astana görüşmelerinde. Yıl 2017, 25 Ocak.

Muhalefet örgütleri bir araya geliyor

Yine 2015 yılının Aralık ayında Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da çeşitli muhalif kişi ve örgütler bir konferans düzenledi. Bu konferansın sonunda Yüksek Müzakere Komisyonu’nun kurulduğu açıklandı. Komisyonun adı daha sonra "Suriye Müzakere Komisyonu" olarak değişti. 2254 sayılı kararla birlikte bu komisyon BM tarafından Suriye muhalefetinin tek temsilcisi olarak tanındı.

Başlangıçta komisyonun 6 bileşeni vardı. Her bileşen de belli sayıda örgüt ya da kişiden oluşuyordu ve böylece toplam 32 komisyon üyesi bulunuyordu. Günümüze kadar bu sayıda bir miktar artış oldu. Üye örgütlerin siyasi çizgileri çok geniş bir yelpaze oluşturuyor. Komisyonda adında komünist, sosyalist, Marksist gibi sıfatlar bulunan ya da bu çizgide olduğunu açıklayan partiler; merkez sol ve sağ çizgideki partiler; milliyetçi partiler; Müslüman Kardeşler gibi İslamcı çizgide yer alan partiler bulunuyor. Ayrıca Araplar dışında Kürtler, Süryaniler gibi ülkede bulunan çeşitli etnik toplulukları temsil etme iddiasındaki çok sayıda parti de komisyona dahil. Özellikle Kürt partilerinin sayısı epeyce yüksek. 

Komisyon üyelerinin uluslararası ilişkileri de geniş bir yelpazeye yayılıyor. Batılı emperyalist ülkelerle ilişkide olanların yanında Rusya’ya yakın olanlar da var. Bu son grubu "Moskova Platformu" isimli bileşen oluşturuyor. Platformun başkanlığını, 2000 yılında Suriye Komünist Partisi’nden ihraç edilen ve daha sonra Halkın İradesi Partisi’ni kuran Kadri Cemil yapıyor. 

Rusya da 2254’ün uygulanması için çaba harcıyor

2254 sayılı BMGK kararı, öngörülen hedeflere ulaşamadı ve zaman içinde fiilen kadük kaldı. Esad iktidarının Rusya ve İran gibi destekçilerin de yardımıyla askeri başarılar elde etmesi, üzerinde bu yöndeki basıncın azalmasına neden oldu ve hükümet 2254’ün uygulanması doğrultusunda adım atmadı. Benzer nedenlerle Rusya da Cenevre’de yapılan görüşmelerin devamı için çok istekli bir tutum sergilemedi. 

Uluslararası dengelerin değişmesi ve başka hesapların devreye girmesi, Rusya’nın son dönemde 2254’ün uygulanması için yeniden girişimlerde bulunmasını beraberinde getirdi. HTŞ’nin öncülüğünde yürütülen saldırı başlamadan önce, geçtiğimiz Kasım ayında Rusya 2254 sayılı BMGK kararı doğrultusunda Suriye Müzakere Komisyonu’nun bileşenlerinden Moskova Platformu ve Kahire Platformu’nu bir araya getirdi. Bazı tartışmaların ardından iki bileşen uzlaştı ve Riyad Platformu’nun da desteğinin alındığı belirtilerek 2254’ün uygulanması doğrultusunda bir açıklama yayımlandı. Açıklamada Suriye Müzakere Komisyonu dışındaki muhalif unsurlarla da birlikte çalışılacağı belirtildi. 

Böylece her ne kadar bir taraftan Esad iktidarını desteklemiş olsa da Rusya’nın da muhalefete alan açtığı ve “kendi muhalefetini” el altında tuttuğu açıkça görülüyor.

(Soldan sağa) İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdollahian, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Suriye  Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu

(Soldan sağa) Eski İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad ve Eski Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Suriye konulu 4'lü dışişleri bakanları toplantısı için 10 Mayıs 2023'te Moskova'da bir araya gelmişti.

Ayrıca Rusya’nın, yaklaşmakta olan saldırının önünü almak için 2254’ün uygulanması sürecini hızlandırmış olması şaşırtıcı değil. Ancak daha sonra yaşanan gelişmeler bu açıdan geç kalındığını gösteriyor. 

Rusya ve İran’ın, Baas iktidarının olmadığı bir Suriye’de eski güçlerini korumaları olanaksız. Ancak toprak bütünlüğü korunan bir Suriye’yi tercih etmeleri, gelecekteki olası gelişmeler düşünüldüğünde kendileri açısından daha tercih edilir görünüyor. Ayrıca kendilerine yakın muhaliflerin yeni dönemde etkin olmasını arzuluyorlar.

Doha’daki çağrıya imza atan Arap ülkelerinin ortak kaygısı ise Suriye’den başlayacak bir dağılma sürecinin kendi ülkelerine de sıçrama olasılığı. Bu kaygıyı en çok hisseden ülke Irak. Emperyalist müdahalenin daha ileri gitmesi ve bölgede sınırların yeniden çizilmesi olasılığı, Ürdün gibi diğer ülkeleri de kaygılandırıyor. Bu nedenle bu ülkeler sınırların değişmesine neden olacak siyasi gelişmelerin önünü almaya çalışıyor. Ayrıca Suriye’nin radikal İslamcı örgütlerin kontrolünde bir tür serseri mayına dönüşmesi de aynı ülkeleri korkutuyor. Emperyalizmin ve bölgedeki başat saldırgan ülke İsrail’in denetimindeki böyle bir rejimin diğer ülkeleri tehdit etmesi kaçınılmaz olacak. 2254 sayılı kararı bu yüzden desteklemeleri son derece anlaşılır. 

AKP hükümetinin önemli gördüğü olgu ise Suriye’de ayrı bir Kürt devletinin kurulmaması. 2254’ü desteklemenin, bu ülkedeki Kürt siyasi öznelerini ortak bir çözümün parçası haline getirmenin zeminini oluşturacağı hesaplanıyor. 

2254 egemen bir Suriye için yeterli olur mu?

Geçtiğimiz iki hafta içinde yaşananlar, Suriye’nin bambaşka bir ülke haline gelmesine neden oldu. Emperyalizmin doğrudan müdahalesiyle iktidar değişikliği yaşandı. Bu müdahalenin en önemli bileşenlerinden biri olan İsrail ise son birkaç gündür tabloya açık bir şekilde dahil oldu. 1967’den beri işgal altında tuttuğu Golan Tepeleri'nin ötesine geçerek Suriye’nin, aralarında askeri açıdan stratejik kesimlerinin ve verimli tarım topraklarının da bulunduğu bir bölümünü daha işgal etti. Ülkenin askeri ve sivil altyapısını yok etmeye dönük sayısız hava saldırısı düzenledi. Halen devam eden bu saldırılar, her nasıl şekillenirse şekillensin yeni dönemdeki Suriye’yi son derece zayıf bir devlet haline getirecek

Suriye halkı başını kaldırıp kendi iradesini ortaya koyana kadar yeni Suriye’nin emperyalizmin oyuncağı olan zayıf bir devlet olmanın ötesine geçmesi mümkün görünmüyor. 2254 sayılı BMGK kararının uygulanması ülkenin toprak bütünlüğünün korunmasını sağlayabilir. Ancak mevcut koşullarda bu kararın uygulanması emperyalizmin onayına bağlı. Emperyalizm ise burada güçlenmesi olası bir özneyi istemiyor. Kısacası Suriye’nin yeniden egemen bir ülke haline gelmesi kısa vadede epeyce güç. 

İki hafta içinde son derece hızlı gelişen siyasi hareketliliğin bir süre daha belirsizliklerle devam etmesi kaçınılmaz görünüyor. 2254’ün uygulanıp uygulanmayacağı da belirsizliğini koruyor.