Bir şeyler denetleniyor mu sahiden?

AKP döneminde Sayıştay'ın işlevini ve dönüşümünü Emekli Sayıştay Denetçisi Kadir Sev ile soL okurları için konuştuk: "Sayıştay da sonuçta düzenin bir kurumu. Gücü olmayan denetim yapamaz."

Özkan Öztaş

AKP'nin cumhuriyeti tasfiyesiyle birlikte birçok kamu kurum ya işlevini yitirdi ya da ciddiyetini. Liyakatsız atamalar, her şeyin rant için planlanıyor olması ve çürümeye eşlik eden piyasalaşma günümüz kamu kurumların karakteristik özellikleri arasında yer alıyor diyebiliriz. 

Bu kurumlardan biri de Sayıştay. Her sene Eylül ya da Ekim aylarının başında yayınlanan Sayıştay raporlarıyla kamu kurumlarının ekonomik verilerinin incelenmesi ve denetlenmesi öngörülüyor. Ancak durum pek de öyle değil. Her sene yayınlanan ve neredeyse artık senelik tek sayfaya düşen sayıştayı raporları daha çok "bir şeyler denetleniyor" algısı yaratmaktan başka işe yaramıyor. 

Emekli Sayıştay Denetçisi ve soL yazarı Kadir Sev'le denetlemeyen ve denetlenmeyen Sayıştay'ın AKP'li yıllardaki dönüşümünü ve işlevini konuştuk 

Sayıştay raporları denetim yapılıyor algısı uyandırıyor diyorsunuz. Burayı biraz açar mısınız? Nasıl oluyor da bu algıya sebep oluyor sizce?

Denetim yapılıyor sözcüğü AKP iktidarında geçerli değil. Bu yüzden de özellikle denetim algısı yaratılıyor terimini kullanıyorum. Denetim raporlarında, kamu idarelerinin, kamu kaynaklarını, gelir ve giderlerini etkili; ekonomik; hukuka uygun; özel çıkarlar için kullanıp kullanmadıkları bulgularına yer verilir.

O zaman neden hâlâ "büyük bir titizlikle" yazılmaya devam ediyor bu raporlar?

Rapor yazmanın bir nedeni olmalıdır: gereği yapılmıyorsa; yanlışlar, eksikler düzeltilmiyorsa; kasıt, kusur ve ihmalleri sonucunda kamu zararına yol açan sorumlulardan hesap sorulamıyorsa, etkili denetim yapılmıyor demektir.

Sayıştay’da yaklaşık 30 yıl görev yaptım. Haksızlık etmek istemem. Ancak denetim faaliyetlerinin sonuç almaktan uzak; Meclis denetimininse etkisiz olduğunu vurgulamak zorundayım. Raporlar, yazıldığıyla ve Meclise sunulduğuyla kalıyor. Görüşmelerden hiç sonuç alınamıyor.

Her yılın Eylül-Ekim aylarında kamu idarelerinin denetim raporları yayımlanır. Raporlarda çok önemli yolsuzluk bulguları vardır. Bu nedenle basın geniş yer verir; ses getirir. Toplumda heyecan yaratılır. Herkes, iyi ki Sayıştay var diye sevinir. Heyecan en çok bir ay sürer, unutulur gider. Bir sonraki yıl raporları yayımlandığında önceki raporlarda yazılanlar anımsanmaz. Dahası, neler yapıldığını kimse umursamaz.

Basında manşetlerde yer verilmesine aldanmayalım. Sayıştay, görevini mali tabloların doğruluğuyla sınırlandırmıştır. Kamuoyuna yansıyan yolsuzluk bulgularına raporların; “denetim görüşünü etkilemeyen diğer bulgular” bölümlerinde yer verilir. Sonuçta, denetlenen kurum hakkında olumlu görüş verilmiş olur.

Sayıştay raporları Meclis'e sunulma aşamasına gelinceye değin üç ayrı ekipte görüşülür, elemeden geçirilir. Kamuoyunda bu ekiplerde sansürlendiği kuşkuları yaygındır. Doğruluğunu kanıtlayamayacağım için iddiada bulunamam. Ancak; olanak verildiğine göre kullanılıyordur diye düşünmekten de kendimi alamam. Bu arada yeri gelmişken, iddia değil ama saptama olarak söyleyim, senin de dikkatini çekmiştir: bu yılın Sayıştay raporlarının çok zayıf olduğu görülüyor. Basında da çok az yer tutuyor. Eski heyecan kalmadı.

Denetçilerin üzerinde baskı kurulduğunu söyleyebilir miyiz? Bulguları sansürlenen denetçiler neden direnmiyorlardır?

Sayıştay Yasası'nda denetçiler üzerinde baskı öngörülmemiştir. Görevlerini bağımsız yaparlar. Ancak Kurum içi gerçekleri, ilişkilerin niteliğini bilemem. Belki kurum içinde yaratılan iklim, direnmelerinin etkili boyutlara yükselmesini engelliyordur. Sansürlenmemiş olsa da raporlarda yazılanların gereği yerine getirilmiyor. Bu da önemli bir motivasyon eksikliğine yol açıyor elbette.

Peki kamu idarelerinin Sayıştay Raporlarındaki bulguları yerine getirmediklerini nereden biliyoruz?

Uluslararası Şeffaflık Derneği, 2021 yılı Sayıştay Kamu İdareleri Denetim raporlarına dayanarak 2020 yılı izleme tabloları üzerinden Kamu İdarelerinin Sayıştay bulgularını yerine getirme oranını ölçen bir çalışma yaptı. 

Sonuçları özetleyim:  

  • Sağlık; Milli Savunma; Dışişleri; Gençlik Spor; Ulaştırma ve Altyapı Bakanlıkları bulguların %100’ünü yerine getirmedi.
  • Hazine ve Maliye Bakanlığı %80’ini yerine getirmedi, %20’sini kısmen yerine getirdi.
  • Milli Eğitim Bakanlığı %66,7’sini yerine getirdi, %33,3’ünü kısmen yerine getirdi.
  • Tarım-Orman Bakanlığı, %63,6’sını yerine getirmedi; %36,4’ünü kısmen yerine getirdi.
  • Diyanet İşleri; Göç İdaresi; AFAD Başkanlıkları; Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü, %100’ünü yerine getirmedi

Emekli Sayıştay Denetçisi Kadir Sev

Sayıştay için bir tür "hesap mahkemesi" benzetmesi yapılıyor. Bugün bu mahkeme sizce işliyor mu? 

Sayıştay, 6085 sayılı örgüt yasasında bir hesap mahkemesi olarak tanımlanmıştır. Sayıştay denetçileri kamu görevlilerinin, kasıt, kusur ve ihmallerinden kaynaklanan eylemlerinden ötürü kamu zararlarına yol açıldığını düşünüyorsa yargı raporu düzenler. Sayıştay Daireleri'nde yargılanır, sorumlularına ödettirilmesine ya da kasıt-kusur-ihmalleri olmadığı gerekçesiyle sorumluluklarının olmadığına karar verilir.

832 sayılı Sayıştay yasasında, bir işlemin yasaya aykırı olması tazmin kararı vermek için yeterliydi. 2010 yılında yürürlüğe giren 6085 sayılı yasada tazmin kararı verilebilmesi için, önce kamu zararı tespiti yapılması; kesin tutarının belirlenmesi gerekiyor. Sonrası çok daha karmaşık: kamu zararına yol açan işlemlerle harcama yetkililerinin ilişkisini-aralarındaki illiyet bağını kurmanız; kasıt, kusur, ihmal seçeneklerini değerlendirmeniz gerekiyor. Her birinin tanımı ve cezası farklı, ceza yasası kapsamına giriyor. Asıl adres ceza mahkemeleri olmalı.

Sayıştay Daireleri Ceza Mahkemeleri yetkileriyle donatılmamıştır. Soruşturma yetkisi bulunmamaktadır. Bu yüzden, yargı yetkisi fiilen kısıtlanmış olmaktadır. 

Yargı kararları, Sayıştay internet sitesinde yayımlanmaktadır. Sayıları binleri bulan kararları elden geçirip, bütün olarak değerlendirilmesi yoğun ve uzun çalışmaları gerektirir. Söyleşi için yargı kararlarının az bir bölümüne göz atabildim. Denetçilerin tazmin (sorumlularına ödettirilmesi) taleplerinin  sayıca azının itibar gördüğü dikkatimi çekti.

'Cumhuriyet'in bir Sayıştay'ı vardı artık yok' diyebilir miyiz? Bir Sayıştay var mıydı sahiden? Bugün  mahrum kaldığımız şey tam olarak ne?

Sayıştay Yasası 2010 yılında yenilendi. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Sayıştay’a bağlandı. Önceleri yalnızca yargılama yapmak ve Meclis'e (ödenek üstü harcama hesabının yapıldığı) Genel Uygunluk Bildirimi vermek olan Sayıştay’ın görevleri çeşitlendirildi. Sadece 200’ü aşkın Kamu İdaresi Denetim raporu yazılıp gönderiliyor. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu Sayıştay’a bağlandığı için ekonomik faaliyetlerin yoğun olduğu KİT’lerin raporları da Sayıştayca hazırlanmış oluyor.

Sayıştay, biraz da çok rapor yazıldığı ve yayımlanarak paylaşıldığı için kamuoyunun gözde kurumları arasına girdi. Yolsuzluklar giderek artıyor ve hepsini gizlemeye kalkarlarsa inandırıcılıkları hiç kalmaz. Bu yüzden esnek davranılıyor olabilir.

Sayıştay’ın zaman içindeki değişimleriyle Cumhuriyetin yıkılmasının birebir bağlantısını kurmak zorlama olabilir. 1967-2010 yılları arasındaki 832 sayılı Sayıştay Yasası döneminde de etkin denetim yapılmıyordu.

Varlık fonu gibi en temel meselelerde Sayıştay'ın bir denetim hakkı yok. Cumhuriyetin yıkılmasıyla bağ kuramaz mıyız? Bu büyük bir sorun değil mi?

Varlık Fonu gerçekten önemli bir sorun. Hatırlatman çok iyi oldu. Bu konunun Cumhuriyet ile yakından ilişkisi var.
Sayıştay KİT’leri önceden olduğu gibi yine denetliyor, bu durum değişmedi. Ancak, Varlık Fonu'yla fonun kuracağı alt fonları ve şirketleri denetleme yetkisi yok. Denetimden bağışık tutulan bu örgütlerde neler yapıldığını, Fon yönetiminin seçtiği, parasını ödediği, bağımsız denetim yaptığı varsayılan yabancı şirketler dışında milletvekilleri bile bilmiyor. Kamuoyundan da gizleniyor.

Denetlenmeyişine takılıp şu gerçeği ihmal etmeyelim: Varlık Fonu ve türevlerine Türkiye Cumhuriyet Yasaları işlemiyor. Kural öngörülmüyor. Kural olmayınca sorumlularına yükletilecek sorumluluk bulamazsınız. Denetimi de yok hükmündedir.  Ancak denetim raporlarında yazılanlardan yola çıkarak gelişmenin yönü ve hızı ölçülebilir. Bu da bir şeydir…

Ülkeyi yönetenlerin, denetimsiz bir ortamda iş yapmalarını nasıl önleyebiliriz? 

Denetimin etkili olabilmesi ve sonuç alınabilmesi için güçlü bir kamuoyu desteği gerekir. Karşılaştığımız her olumsuzlukta gözümüzü Sayıştay’a dikmeyelim: Sayıştay da sonuçta düzenin bir kurumu. Denetim bulgularına sahip çıkacak mekanizmalar geliştiremezsek eğer, yazılanlar hiç işe yaramaz.

Sayıştay’ın Parlamentonun bütçe hakkını kullanabilmesi için var olduğu söylenir. Bu görüşe göre Yasama organı yürütme organına kamu kaynaklarını kullanma yetkisi tanır ve dönem sonunda nasıl kullandığını denetler.

Önce şu gerçeği anımsayalım: bütçe hakkı demokrasiye ait bir kavram değildir. 1215 yılında Magna Carta dönemi uygulamasıdır. Senyörler, krala ülkeyi yönetmesi için para ve kaynak verir, yıl sonunda nasıl kullandığını denetler. 
Bundan şu sonuç çıkıyor: Gücü olmayan denetim yapamaz.