Nâzım Hikmet'in doğum gününde, 'Havana Röportajı' şiirini Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir'le edebi gazetecilik türü olarak inceliyoruz.
Özkan Öztaş
"956'nın kasımında
Fidel de içlerinde
82 kişi Granma gemisinden denize indi
956'nın kasımında Küba kıyılarına sokulan Granma gemisinden denize inip yarı bellerine
kadar suya gömülü
ve silâhlarını başlarının üstüne tutarak
ve ansızın
ve bir anda açılan top ve mitralyöz ateşi altında karaya çıkıp
ve karanlıkları polis köpekleri gibi koklayan araştıran ışıldaklardan sakınarak
ve sarıldınız teslim olun seslerini
ve iri kurbağaları çiğneyip bataklıklara
ve şekerkamışı tarlalarına dalarak
ve palmiyelerle hindistancevizi ağaçlarının ardı sıra tepeleri tırmananlar
Sierra dağında buluştu
Fidel de içlerinde 82'nin 12'si sağ kalmıştı"
Adında röportaj geçen kaç şiir var? İlk akla geleni Nâzım'ın Havana Röportajı. Peki usta şair bir şiirine neden "röportaj" adını vermeyi tercih etti? Ya da soruyu daha farklı soracak olursak bu şiirde röportajın öğeleri gerçekten yer alıyor mu?
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü'nden Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir'le birlikte Nâzım'ın doğum gününde bu soru etrafında buluştuk: Havana Röportajı, gazetecilik açısından ne yana düşer?
***
Kimi kaynaklar 12 Mayıs, kimileri de 13 Mayıs 1961 yılında Nâzım'ın Küba'ya ayak bastığını söyler. İtilafa neden olan şeyin uzun süren uçak yolculuğu ve saat dilimi farkından kaynaklanabileceği kuvvetle muhtemel.
"Prag Havana uçağı
Küba Bale Takımını bekliyor
sosyalist şehirlerde dans ettiler altı ay
sıcak denizlerdeki adalardan çığlıklarla kalkan renkli kuşlardılar."
Prag'dan Havana'ya yolculuk eden Nâzım, Havana'ya indiğinde büyük bir ilgiyle karşılanır. Uçak yolculuğu boyunca Küba Bale Takımı ve diğer yolcularla birlikte Küba'ya dair sohbet eder.
"Küba Ural’dan biraz gençtir diyor
iki milyon yıl daha genç
ama toprakaltı zenginliği
bin bir gece definesi Ural’ınki gibi"
Bu sözlerle anlatıyor yanı başında oturan Rus jeologla olan sohbetini. Ve Havana'ya vardıktan sonra duyduğu heyecanı ve mutuluğu anlatmak için kelimeleri titizlikle seçer. Her birini özenle dizer defterine. Havana'da başlayan şiirini Sovyet Rusya'da tamamlar.
***
Nâzım Hikmet’in 'Havana Röportajı' adlı şiiri, Küba Devrimi’nin enternasyonalist dayanışmasını ve devrimci ruhunu estetik bir biçimde ifade eden bir eseri olarak hatırlanıyor. Şiir, Fidel Castro'dan, Che Guevara'ya ve José Martí'den Küba’nın tarihsel ve kültürel zenginliğine dair birçok veri sunuyor.
Şiirde Fidel Castro, Küba Devrimi'nin öncüsü olarak resmediliyor. Nâzım, Fidel’in devrimci karakterini ve halkına olan bağlılığını övgüyle dile getiriyor. Şiirde, Havana şehri devrimin kalbinin attığı bir merkez olarak betimleniyor. Nâzım, Havana’nın sokaklarında devrimin coşkusunu, rüzgarında ise özgürlüğün nefesini hissediyor. Devrimcilerin destansı mücadelesine sahne olan Sierra Maestra Dağları, şiir boyunca Kübalı devrimcileri selamlıyor.
Nâzım Hikmet’in, mücadeleye, dayanışmaya ve sosyalizme inancını bir kez daha ortaya koyduğu bu eser, yalnızca bir şiir değil, aynı zamanda tarihsel bir belge niteliği taşıyor.
Peki ya şiirin röportaj adını taşıyor olması? Akıllara ilk gelen şey şiirden röportaj ya da röportajdan şiir olup olamayacağı sorusu oluyor. Gamze Yücesan'a sözü vermeden önce Yaşar Kemal'i hatırlayalım. Söz röportaj ve edebiyat tartışmalarına geldiğinde Yaşar Kemal şu cümleleri sıralar:
"Röportajı bir edebiyat dalı saymak ne, röportaj bal gibi edebiyattır. Onu haberden ayıran nitelik onun edebiyat gücüdür. Haber bir yaratma değildir, bir taşımadır. Röportaj bir yaratmadır. Gerçeğe, gerçeğin, yaşamın özüne yaratılmadan varılamaz. Yaratmadan hiç kimse hiçbir şekilde gerçeği yakalayamaz, yakalarsa da karşısındakine anlatamaz. Haber gerçek değil mi, bence haber gerçeğin simgesidir. Haberin arkasında neler var, neler dönüyor, ne yaşamlar, dramlar, sevinçler var, haber bunu bize veremez. Röportaj haberin varamadığı yere varandır, nasıl, yaratarak, gerçeği değiştirerek değil, yaratarak.”
Küba'da eşit ve özgür bir dünya yaratanların yaşadıkları gerçekliklere mercek tutuyor Nâzım, Havana Röportajı şiiriyle.
'Olay, olgu, gerçeklik ile edebi üslup ve anlatımın muazzam bir bileşimi'
Gamze Yücesan Özdemir, Nâzım'ın Havana Röportajı şiirini Yaşar Kemal'in de girdiği tartışmadan yola çıkarak anlatıyor: Edebiyat ve röportaj ilişkisi...
"Röportaj, gazetecilikle edebiyatın kesiştiği özgün bir tür. Hem gazeteciliğe dair olan bilgi, haber ve gerçek olayları içeriyor. Hem de edebiyatın dil, üslup ve anlam üreten imkanlarından yararlanıyor. Dolayısıyla bir ayağı gazeteciliğe bir ayağı edebiyata basan bir tür röportaj. Bu nedenle edebi gazetecilik olarak da anılıyor. Bu türde haberin kuru, standart ve kısıtlı çerçevesini yazarın edebi üslup ve biçimlerle kurduğu anlatı dünyası genişletiyor" diye başlıyor söze ve ekliyor: "Nazım’ın Havana Röportajı olay, olgu, gerçeklik ile edebi üslup ve anlatımın muazzam bir bileşimi olarak ortaya çıkıyor. Bu nedenle röportaj olarak anılıyor."
'Gerçeğin ve hayatın kendisine bu zenginlik ve derinlik olmadan tam olarak dokunulamaz'
Belli açılardan terazinin edebi kısmında gerçeklikten, gerçekliğe bakarken de estetikten ödün vermeyen bir biçim ortaya çıkıyor.
Gamze Yücesan bunu anlatırken şiirdeki hem haber niteliğindeki bilgileri hem de bu haberin ardındaki yaşanan acıları, sevinçleri ve mücadeleleri hatırlatıyor.
"956'nın kasımında
Fidel de içlerinde
82 kişi Granma gemisinden denize indi
956'nın kasımında Küba kıyılarına sokulan Granma gemisinden denize inip yarı bellerine
kadar suya gömülü
ve silâhlarını başlarının üstüne tutarak
ve ansızın
ve bir anda açılan top ve mitralyöz ateşi altında karaya çıkıp
ve karanlıkları polis köpekleri gibi koklayan araştıran ışıldaklardan sakınarak
ve sarıldınız teslim olun seslerini
ve iri kurbağaları çiğneyip bataklıklara
ve şekerkamışı tarlalarına dalarak
ve palmiyelerle hindistancevizi ağaçlarının ardı sıra tepeleri tırmananlar
Sierra dağında buluştu
Fidel de içlerinde 82'nin 12'si sağ kalmıştı
Fidel de içlerinde 12 kişiydiler 56'nın kasımında
Fidel de içlerinde 150 kişiydiler aralığında 56'nın
Fidel de içlerinde 500 kişiydiler şubatında 57'nin
Fidel de içlerinde 1000 oldular 5000 oldular
Fidel de içlerinde
Fidel de içlerinde bir milyon yüz milyon bütün insanlık oldular
yıktılar Batista'yı 959'un ocağında
ve 50 binlik orduyu
ve şekerkamışı milyonerlerini
yerlisini de yankisini de
ve tütün ve kahve milyonerlerinin
yerlisini de yankisini de
ve kışlaları
ve önlerinde cesetler çürüyen karakolları
ve eroin toptancılarını
ve kumarhaneleri
ve Birleşik Amerika Devletleri hava deniz ve kara kuvvetlerini
ve Birleşik Amerika Devletleri dolarını
ve Küba'nın havasında ağır çiçek kokularına karışık leş kokusu dağıldı
yani Birleşik Amerika Devletleri korkusu"
Şiirin gerçeklikle kurduğu ilişkiyi ve röportaj öğesine dair ayrıntıları şu sözlerle anlatıyor Gamze Yücesan.
"Nâzım’ın Havana Röportajı’nda gördüğümüz gibi röportaj bir gerçeği tüm zenginliği ve derinliğiyle ortaya koymaktır. Gerçeğin ve hayatın kendisine bu zenginlik ve derinlik olmadan tam olarak dokunulamaz. Yalnızca gerçeğe dokunmak için değil aynı zamanda gerçeği karşınızdakine aktarmak için de gereklidir bu zenginlik ve derinlik. Haberin ardında neler var, ne yaşamlar, ne sevinçler, ne zorluklar, ne mücadeleler… Dolayısıyla haberin ardına varan röportajdır. Gerçeği değiştirmez ama büyülü kılar. Nâzım Küba seyahatini anlatırken haber niteliğinde bilgiler sunuyor ama ardına geçiyor. Küba gerçeğini devrimiyle, sosyalizm mücadelesiyle, iradesiyle, inadıyla ve umuduyla örüyor."
Bir edebi gazetecilik türü olarak Havana Röportajı
Nâzım’ın Havana Röportajı oldukça önemli bir yerde duruyor Gamze Yücesan'a göre.
"Nazım’ın şiirinin büyüleyici gücü, derinliği ve muazzamlığıyla olayları ele alışını, kendi deneyimlerini tarihsel ve toplumsal bağlamla iç içe geçirmesini izleyebiliriz bu eserde" diyor.
Şiirin edebi röportaj türü olarak ele alınışını ise şu sözlerle anlatıyor:
"Eserin kurgusu, anlatımındaki sıralama, gerçekliğe bağlılık gazetecilikle bağlantıyı kurarken, şiirsel üslup, anlatı teknikleri, ritm ve metaforlar da edebi boyutunu ortaya koyuyor. Bu yönleriyle Havana Röportajı oldukça zengin ve önemli bir edebi gazetecilik türü olarak çıkıyor karşımıza."
Ve bugün.. "Bugün bu şiir, okurlara ve bilhassa bugünün gazetecilerine ne anlatıyor?" diye soruyorum Gamze Yücesan Özdemir'e.
Özdemir kısa bir duraklamanın ardından söze giriyor:
"Nâzım’ın doğum gününde onu anarken, halkın ve toplumun gerçeklerini büyülü biçimde anlatacak ama aynı zamanda sosyalist değerleri yaratacak devrimcilere, yeni röportajcılara, yeni röportajlara ihtiyacımız var. Bugün memleketin doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine ne hayatlar yaşanıyor? Bu ülkenin işçileri, madencileri, köylüleri, sosyal yardım alanları, plazada çalışan beyaz yakalıları, işsizleri nasıl bir hayat sürüyor? Yaşadıklarını nasıl değerlendiriyorlar? Neye isyan ediyorlar? Neye öfkeliler ve ne istiyorlar? Bugün biraz bu soruları düşünmek ve bunlar etrafında üretmek gerekiyor".
Gülümsüyor bunları anlatırken Gamze Yücesan.
"Nâzım’ın doğum gününde büyük ustayı anarken, bu topraklarda halk sınıflarının hayatını, değerlerini ve umutlarını bakır taslarla taşıyacak olanlar, yarının ülkesinde güneşin sofrasını kuracak olanlardır" diyor sözlerini bitirirken.
Usta şair ve evrensel ozanın Havana Röportajı şiiri edebi gazetecilik türünde bir röportaj biçimi olarak yeniden hatırlanmayı hak ediyor. Bir kez daha.