'Bakan düzeni eğitim yükümlülüğünden kurtarmaya çalışıyor'

Eğitim sistemi felç olmuş, öğrenciler kaderlerine terk edilmiş durumda. Bu hal 'Bakan Selçuk düzeni eğitim ve öğretim yükümlülüğünden kurtarmak için çalışıyor' dedirtiyor.

Haber Merkezi

Ülkemizde eğitim sistemi geçtiğimiz Mart ayından beri adeta felç olmuş durumda. TKP’li öğretmenler mart ayından bu yana eğitim alanında yaşananları ve gelinen noktayı soL'a değerlendirdi.

Milli Eğitim Bakanlığı pandemi sürecine belli bir hazırlıkla mı girdi?

Salgın dünya gündemine 2019’un sonu itibari ile girdi. Mart ayına kadar geçen 4 aylık süre içerisinde Türkiye genelinde olduğu gibi eğitim alanında da bir hazırlık ve planlama yapıldığından söz etmek çok zor. Zaten bu hazırlığın olmadığı, Mart ayında pandemi hayatımıza girdiğinde daha açık olarak da görüldü. Pandemiyle mücadele kapsamında alınan ilk önlemlerden biri uzaktan eğitime geçmek oldu. Biz öğretmenlerin ve çocuklarımızın hayatına EBA denilen uzaktan eğitim sistemi girdi. 

Uzaktan eğitim gerçekten öğrencilerin eğitim öğretim açıklarını kapatmada bir işlev görebildi mi?

Uzaktan eğitim, milyonlarca emekçi çocuğunun eğitimden mahrum kalması anlamına geldi. Bilgisayar ve interneti olmayan evler, bunlar olsa bile evdeki tek bilgisayarı sırayla kullanmak zorunda kalan çocuklar var. Zaten eğitim sisteminde var olan eşitsizlik uzaktan eğitim ile birlikte bir kat daha arttı. AKP halka “alın size EBA, gerekli koşulları yaratın çocuklarınızın eğitimlerinde geri kalmamasını sağlayın” demiş oldu. Kaldı ki uzaktan eğitime erişebilen çocukların da verimli bir öğrenme süreci geçirdiği söylenemez. Tüm gün tek başına bilgisayar başında ders dinlemek ilk ve orta öğretim çağındaki çocuklar için faydalı bir öğrenme yöntemi değildir. Öğrenmeyi zorlaştırmasının yanında çeşitli fiziksel ve psikolojik sorunlara yol açar. Bütün bu olumsuz değerlendirmelere rağmen Bakan Selçuk, uzaktan eğitiminin pandemi sonrasında da EBA üzerinden devam edeceğini söyleyerek eğitimi dijital uygulamalara havale etmiş durumda. 

Peki, salgın koşullarında okullarda gerekli düzenlemelerin yapılması ve tedbirlerin alınması için bir şey yapılmadı mı?

Bakanlık yazın 3 ay boyunca okullarda gerekli tedbirlerin alınması, yüz yüze eğtiimin koşullarının yaratılması için en ufak bir hazırlık ve planlama yapmadı. Ağustos ayının sonu geldiğinde ise tüm okullarda covid-19 ile ilgili önlemleri almak yerine, okulları denetlemekle yetinen bir tutum izledi. Bu eğitim-öğretim yılı başında ‘okulum temiz belgesi’ uygulaması başladı. Buna göre gerekli şartları sağlayan okullar denetlendikten sonra bu belgeyi alabilecek ve yüz yüze eğitime başlayabilecekti. Bu uygulama okullara bir standart getirmeyi değil özel okullara reklam malzemesi vermeyi amaçlıyordu. Binlerce özel okul bu belgeyi alarak yüz yüze eğitime geçerken bakanlık devlet okullarına bir nasihatte bulundu: ‘kendi imkanlarınızla karşılayamadığınız ihtiyaçlarınızı bize bildirin’.

Devlet okullarının ihtiyaç duyduğu malzemelerin listesi alındı ancak bunlar karşılanmadı, okullar kaderine terk edildi. Okullarda çalışan temizlik personelinin sayısı azaltıldı. Bu durum son yıllarda özel okullara güvensizlik duyan ve çocuğunu devlet okuluna göndermek isteyen velileri tekrar özel okulları seçmeye mecbur bıraktı. 

Pandemi koşulları eğitimde özelleştirmenin bir bahanesi olarak değerlendiriliyor

Milli Eğitim Bakanlığı on aydır yaşanan bu sorunlara çözüm üretmek yerine, özel okul patronlarının karlarını gözeterek kararlar alıyor. Eğitim öğretim yılının başlamasıyla özel okulların kayıt almasını sağlamak için yüz yüze eğitimi hızlıca başlatmak zorunda kaldılar. Bir çok özel okulda tüm sınıflar yüz yüze eğitim alırken devlet okulları kısa bir süreliğine sadece 1,5,8,9 ve 12. Sınıflar için açılabildi. Yüz yüze eğitime geçen kademeler de haftanın üç günü uzaktan eğitime devam etti. Bu arada defalarca EBA çöktü, dersler yapılamaz oldu. 

Neden eğitimden çok sınavlar tartışılır hale geldi?

Ülkemizde eğitim sistemi sınavlar yoluyla elemeye dayalı olduğu için bir diğer önemli sorun başlığı sınavlar oldu. Bakanlık bunun için de herhangi bir hazırlık yapmamıştı. Önce uzaktan yapılan eğitim için yüz yüze sınav yapmaya karar verildi ancak ara tatil öncesi vaka sayıları artınca sınavlar ertelendi. Bakan Ziya Selçuk ara tatilden sonra okulların açılacağını vaadettiği için çoğu okul sınavları ara tatil sonrasına ertelendi. Birkaç hafta sonra okulların 4 Ocak’a kadar kapalı kalacağı duyuruldu, daha sonra bu süre 22 Ocak’a kadar uzatıldı.

Sınavlar yapılamayacaktı ancak not verilmek zorundaydı, çünkü eğitim sistemi öğrencide öğrenme heyecanı yaratan, akademik, fiziksel ve psikolojik açılardan sağlıklı bir gelişim evresi geçirmesini sağlayacak şekilde değil, seçmeye dayalı bir sistem. Bu durum bakan Ziya Selçuk’un şu sözlerinde de ortaya çıkıyor: ‘ sınav yok dersek, bu önümüzdeki 5-6 senenin eğitim sistemini felç eder’ Bu bakış açısıyla alınan karar sonucunda verilecek notlardaki adaletsizlik de bakanın görmezden geldiği yan oluyor.

Bakanlık yarıyıl tatili sonrası için en azından eğitimin nasıl devam edeceğine dair bir şey diyor mu?

Bunca sorun ortadayken, birkaç gün önce bakanlık tarafından yayınlanan yazıda ise özel okulların 15 Şubat’ta kurs adı altında yüz yüze eğitime geçmesinin beklendiği belirtiliyor. Fakat devlet okulları için bir planlama ve hazırlık mevcut değil. Bakanlık çok sıkışırsa topu Bilim Kurulu’na atıyor. Bilim Kurulu da başka yere... Devletin eğitim ve öğretim yükümlülüğü yokmuş da Bakanlık bazı hizmetleri lütfediyormuş gibi davranılıyor.

Kendi de özel okul patronluğundan gelen Bakan Selçuk eğitim sisteminde önümüzdeki 5-6 seneyi çoktan felç etmiş durumda. Özel okul patronlarının temsilcisi gibi davranıyor. Emekçi halkın çocuklarının eğitim hakkının engellendiği bir süreci yaşıyoruz. Pandemi bahane edilerek çocuklarımız okulundan, öğretmenlerinden, arkadaşlarından mahrum bırakıldı. Kaygımız bu sorumsuzluğun bir eğitim politikası olarak önümüzdeki dönem kalıcılaşacağı ve hatta eğitimdeki eşitsizliğin daha da artacağı yönündedir. 

Peki eğitimde ortaya çıkan bu arızanın giderilmesi mümkün mü hala?

Aslında yapılması gereken belli. Pandemiyle mücadelede yaratılan acizlikten dolayı okullar bir türlü açılamadı. Okulların açılması için yapılması gerekenler bellidir: 

* Tüm özel okullar devletleştirilmelidir.

* Gerekli planlama ile sosyal mesafe kurallarına uygun sınıflarda, temizlik ve sağlık tedbirleri tüm okullarda alınarak, öğrencilerin toplu taşıma kullanmasını önleyecek tedbirler alınarak eğitim derhal başlatılmalıdır.

* Tüm öğretmenler ücretsiz bir şekilde aşılanmalı, öğrencilere düzenli olarak test yapılmalıdır.

* Öğrenciler ve öğretmenler üzerindeki not baskısı kaldırılmalı, eğitimin içeriği pandeminin yarattığı travmaları iyileştirmek üzere yeniden planlanmalıdır. 

TKP’li öğretmenler olarak çocuklarımızın geleceğinin karartılmasına ve laik, bilimsel ,kamusal ve yüz yüze eğitim haklarının ellerinden alınmasına izin vermeyeceğiz. 2021 yılına, çocuklarımıza sözümüz bu olsun.