"Sınıflı bir toplum yapısını tamamıyla reddettiklerini" öne süren Devlet Bahçeli, bu cümleyi "siyaseti bir savaş biçimi olarak ele almadıklarını" söylerken kurdu.
Haber Merkezi
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmeler yaptı.
Siyaseti bir savaş biçimi olarak ele almadıklarını, kriz ve grilim süreci olarak tanımladıklarını öne süren Bahçeli, "Sınıflı toplum yapısını reddediyoruz" dedi:
"Biz siyaseti Weber'in söylediği gibi 'İnsanların birbirine egemenlik kurması' olarak değerlendirmiyoruz. Biz siyaseti teorik ve retorik arka planı Batı'nın sınıf çatışmalarına dayanan, toplumun düşman kamplara bölünmesine çanak tutan gerilim süreci olarak tanımlamıyoruz. Çünkü sınıflı bir toplum yapısını tamamıyla reddediyoruz."
Bahçeli "reddediyoruz" derken, değiştirmekten, buna karşı mücadele etmekten bahsetmedi. Böyle bir tanım yapmayı reddetti. Dolayısıyla sınıflı toplum yerine neyi savunduğunu söylemeyen Bahçeli'nin bu altı boş postmodern "reddiyesi"nin herhangi bir karşılığı da bulunmuyor.
'Durduk yere el vermeyiz'
Bahçeli, geçen hafta DEM Parti sıralarıyla tokalaşmasına ilişkin gelen eleştirilere de yanıt verdi. "Uzattığım el milli birlik ve kardeşliğimizin mesajıdır. Uzattığım el ilk Meclis'in ve cumhurbaşkanımızın meşale gibi yanan aydınlığıdır" dedi, "Durduk yere el vermeyiz" ifadelerini kullandı:
"Gelin Türkiye partisi olun, milli birliğimizde kenetlenin teklifidir. Biz gelişigüzel, anlık olarak el uzatmayız. Biz durduk yere el vermeyiz. El sıkmanın merakına teşebbüs etmeliyiz. DEM'e düşen sorumluluk uzanan elin kıymetini anlaması ve eşik olarak değerlendirmesidir. Siyasetimiz günü kurtarma çabası değildir."
'Kapalı oturum yerinde bir karar'
MHP Genel Başkanı, Meclis'in kapalı oturumla yapılacak İsrail gündemli toplantısına ilişkin de konuştu.
"Karşımızda yeni bir Sevr dayatması olduğunu göreceksiniz. Bugün mesele Beyrut değil Ankara'dır, hedef Şam Bağdat değil İstanbul'dur. İsrail terörünün saklı ajandasında Türkiye vardır" diyen Bahçeli, İsrail'e karşı silah ambargosunun yetersiz olduğunu, kınama mesajlarının bağlayıcılığının bulunmadığını ifade etti.
"İsrail'i durdurmak için acilen kuvvet kullanmak gerekmektedir. Birleşmiş Milletler (BM) bu tarihi ve ertelenemez görevi üstlenmek ve katiller sürüsünü cezalandırmak zorundadır. 2 Ekim'de İran'ın fırlattığı füzelerden sonra süreç iyice kızışacaktır. TBMM'de yapılacak kapalı oturum yerinde bir karardır. İsrail üzerimize gelirse bu hain cüretinden dolayı bin pişman edileceğini yedi düvel hatırında tutmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti bunu yapacak güce sonuna kadar sahiptir."