Aşılama başlamalı

Aşı alternatifleri hakkında yapılan tartışmalar uluslararası rekabetin baskısı altında yürüyor, Türkiye aşılama için adımlarını hızlandırmalı

soL - Sağlık

Bu yılı tüm dünyada baş gösteren salgın bir hastalıkla geçirdik. Gelinen son noktada ülkelerin bir kısmı aşılama faaliyetlerine başladı. Aşılama çalışmalarına başlayacaklardan birisi de ülkemiz. Ancak beraberinde gelen büyük soru işaretleri var. Birçok uzman toplumun büyük çoğunluğunun kısa sürede aşılanamayacağı fikrinde birleşiyor. Ayrım şuralarda başlıyor: Türkiye’de kullanılacak olan aşı, piyasada onay almış diğer aşılar gibi güvenli mi? Bilimsel çalışmaları yeterli mi?. Bu hali ile kullanılması sakıncalı olur mu? 

Çeşitli sağlık uzmanlık dallarından oluşan bir danışma kurulumuz var. Bu konularda bize ulaştırdıkları görüşleri derledik.

En başta söylememiz gereken şudur: Salgının kırılması için hızlı, yaygın, eşit, parasız ve devlet tarafından yürütülen bir aşılama şarttır. Peki süreç öyle mi ilerliyor? Kesinlikle hayır. Süreci devletler yönetiyormuş gibi görünse de dünya halkları birkaç ilaç tekelinin kâr hırsına, insafına, aklına, vicdanına ve aralarındaki pazar kavgasına terk edilmiş durumda. Bu tekeller oldukça güçlü.

Elbette arkalarında kökenlerinin bulunduğu devletler ve onlar arasındaki ilişkiler de var ama en temel belirleyen bu kuruluşların çıkarları.

Bu sürecin arkasında uluslararası tekellerin olması bu aşıların kullanılmayacağı anlamına kesinlikle gelmez. İşçi sınıfının iktidarının olduğu güçlü devletlerin olduğu bir dünyada yaşıyor olmamız elbette koşulları olumlu yönde değiştirirdi. Ne yazık ki uzunca bir süredir böylesi yönetimlerin tarih sahnesinden şimdilik çekildiği bir dönemin içindeyiz. Ve neredeyse aldığımız nefese kadar her şey sermayenin belirleniminde. Yiyeceklerimizi onlar hazırlıyor, içtiğimiz suyu onlar paketliyor, çalışma koşullarımız, alacağımız ücret, çocuğumuzun geleceği… Ortada aslında çok da yeni bir şey yok. Yapmamız gereken, bu hükümranlığın dinamiklerini bilerek kararlar vermek. 

Bu kararlar asla kişisel olamaz ve her durumda sizi ait olduğunuz sınıfın kaderi ile birleştirir. Örneğin şu günlerde işe gitmek zorunda olan, yeterince havalandırılmayan koşullarda çalışan, seyahat eden, evde yaşlı büyükleri ve çocukları bir arada yaşamak zorunda olan işçi sınıfının milyarlarca üyesinden birisi iseniz salgından korunabilmek için kullanabileceğiniz en etkili şey çeşitli tekellerce üretilmiş iki dozdan oluşan bir aşı. O yüzden içlerinde sağlıkçıların, yaşlı nüfusun birincil riskli olduğu bu grubun vakit kaybetmeden aşılamaya başlanması, ardından gerçekçi bir takvimle nüfusun geri kalanının aşılanması gerekir. 

İşçi sınıfı ve aşı: Kuşku değil talep

Aşılar konusunda yaratılan belirsizlik ve tereddüt nedeniyle, aslen emekçi sınıfların aşı hakkı gasp edilmektedir. Söz konusu belirsizlik ve tereddütleri yaratan ise, bilimsel işleyiş değil, şirketlerin arasındaki aşı savaşları ve iktidarların siyasi çıkarlarını gözeterek yaptığı hamlelerdir. Aşının geliştirilmesinden üretimine, dağıtımından yaygın olarak uygulanmasına kadar tüm süreçler devlet marifetiyle, herhangi bir kar amacı gütmeden olası en kısa sürede tüm topluma yapılacak şekilde planlanmalıdır. Talep açık, net ve tarihseldir. 

Salgının ilk ortaya çıktığı tarihten itibaren, hatta daha öncesinde, bilim insanları koronavirüslere bağlı salgınlarla ilgili uyarıları paylaştıklarında aşı çalışmaları yürütülebilir ve gerektiğinde hızla dünyadaki mevcut üretim kapasitesi tüm dünya nüfusuna yetecek şekilde organize edilebilirdi. 

Birkaç istisna dışında tüm dünyada aşı üretimini elinde tutan ilaç tekelleri de olanaklarını bu pastadan alacakları payı kendi adlarına büyütmek doğrultusunda seferber ettiler. ABD, İngiltere, Almanya, Çin, Rusya ismini sıklıkla duyduğumuz ülkeler olsa da; Hindistan, Endonezya, Brezilya, Türkiye, BAE vb… birçok ülke gerek aşının üretimi gerek kendi ülkesi gerekse de farklı coğrafyalara dağıtım işleyişi üzerinden pay kapma yarışı içerisindedirler. Elbette ki bu “rekabette” sermaye gücünün yanı sıra devletler aracılığıyla hegemonik güç olma ve ideolojik olarak siyaset, kültür, bilim gibi alanları belirleyebilme kapasitesi, gerek devletlerin gerekse de tek tek bireylerin kararlarını belirlemektedir. 

Pfizer ve Moderna arasındaki tekel farkı

Aynı teknolojiyle üretilmesine, saklama ve ulaştırma koşulları daha avantajlı olmasına rağmen Moderna aşısının Pfizer’in aşısı kadar yer bulamamasının cevabı budur. Bunu açıklayacak herhangi bir bilimsel veri yoktur. Aynı şekilde aynı yöntemle üretiliyor olmasına rağmen Astra Zeneca-Oxford aşısının, Sputnik V aşısından daha fazla alıcısının olmasının da bilimsel bir açıklaması yoktur. 

CoronaVac hakkında yaratılan kuşkular politiktir

Pazarda kendisine yer bulmaya çalışan bir diğer aşı Sinovac şirketinin üretimi olan CoronaVac. Bu ükemizde de kullanılması planlanan hatta çalışmalarının bir ayağının ülkemiz kurullarınca yürütüldüğü aşıdır. Buna yönelik Faz 3 çalışmasında hedeflenen vaka sayısına ulaşılmadan açıklanan ara sonuçların yetersizliğine yönelik söylem “olağan şartlarda kabul edilebilir bilimsel bir yetersizlik” olabilecek iken, milyonların kırıldığı, her gün yüzlerce emekçinin hastalık nedeniyle öldüğü ülkemiz için bir noktadan sonra “sadece politiktir”. Bu tavır hem emekçilerin aklını karıştırmakta hem de sermaye sınıfının durumu kendi çıkarları doğrultusunda kolaylıkla yönetmesine olanak sağlamaktadır. 

Sağlık Bakanlığı’nın Sinovac’ın aşısı CoronaVac için yürütülmekte olan Faz 3 çalışmasının ara sonuçlarını açıkladığı toplantıda aktarılan bilgilerden hedeflenen vaka sayısına ulaşılamadan çalışmanın kod kırılmasına1 uğradığı dolayısıyla aşının halihazırdaki etkinliğinin (%91) hedeflenen örneklem evreninde düşebileceği öngörülebilir ancak DSÖ acil kullanım onayı için aşı etkinliğinin yüzde 50 olmasının yeterli olduğunu açıklamıştır. Bunun yanı sıra; çalışma süresince hafif anaflaktik reaksiyon dışında istenmeyen etki de bildirilmemiştir. Bu nedenle, ilk elde aşılanması planlanan sağlıkçıların da içinde yer aldığı emekçi sınıflar bakımından Covid-19’un ölümcüllüğü varlığını korurken, virüsün bulaşıcılığında herhangi bir azalma olmadığı bilimsel çevrelerce dile getirilirken, herkes için etkin, güvenli, ücretsiz aşının kamu tarafından en kısa zamanda temin edilmesi gerekmektedir.

Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü ve Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun gerçekleştireceği toksikolojik ve mikrobiyolojik analizlerin sonuçları kamuoyuyla paylaşılmalı ve akabinde kitlesel, eşzamanlı aşılamaya başlanmalıdır.

  • 1. Aşı deneylerinde, deneye katılanlar, hekimler ve şirketler için deneyler sonuçlanana kadar bilinmez kılınmış verilere belirlenmiş bağımsız kuruluşlarca olağanüstü durumlarda erişilebiliyor. Tehlikeli etkilere ilişkin kuşkular ya da süreci hızlandırmak adına yapılan bu işlemde kapalı verilere "kırılan" bir gizli kod aracılığıyla ulaşıldığı için "kod kırılması" terimi kullanılıyor.