Asgari Ücret Toto: 'Bu ayıptır...'

Her gün bir 'uzman' televizyona çıkıyor ve yeni asgari ücret tahminini açıklıyor. Biri 7, biri 8, biri 9, biri 10 diyor... Peki bu tartışmaya ve asgari ücret totoya nasıl bakmak lazım?

Haber Merkezi

Asgari ücret için neredeyse her gün yeni bir tahmin gündeme geliyor.

"Uzman" adı altında televizyona çıkarılan isimler sürekli yeni rakamlar telaffuz ediyor, bu iddianın kaynağına ilişkin ise tek laf etmiyor.

Asgari ücretin bu kadar yoğun tartışılmasının en büyük nedeni giderek derinleşen yoksulluk olurken, TKP Merkez Komite Üyesi Selahattin Kural konuya ilişkin soL'a değerlendirmede bulundu.

'Masa değil, patronlar belirliyor'

"Rakamlar havada uçuşmaya başladı. 8, 9, 10 bin... Daha fazlası da yakın zamanda söylenir" diyen Kural, "Evet bir toto hali gibi rakamlar ortalığa saçılıyor. AKP iktidarı ve sermaye sınıfı bir süredir bu tartışmalarda ön alarak bir süreç ilerletiyor. Bu tartışmalarda işçi yok. Kurulan asgari ücret masasında da işçi yok. Her yıl kurulan Asgari Ücret masası ve yürütülen bu süreçlerin asgari ücret konusunda hiçbir etkisi ve yetkisi yok. Yalan ve göstermelik... Masa değil patronlar var. Masa değil patronlar belirliyor" dedi.

'Tartışmalarda işçiler olmadığı için rahat rahat rakamlar sallanıyor'

Öte taraftan asgari ücret tartışmalarını işçilerin başlatmadığını, patronların ve siyasi iktidarın başlattığını aktaran Kural, "İktidar, sermaye sınıfı masaya zorla gelmiyor. Kendilerinin başlattığı süreci kendileri bağlıyor, rakamı belirliyorlar. Tamamen kurgu. Üstüne bir de son dönemde AKP'nin işlettiği 'seçim ekonomisini' buna ekleyin. Normal zamanda sermaye sınıfı yine zam dönemi diye keyfi kaçar, önlem alırdı. Ama bu süreçte bir barış içinde çözme eğilimi var. Bunda genel olarak bu tartışmaların bir parçası olarak işçilerin temsil edilmemesi vardır. Masada işçi tarafını temsil eden sendikalar hükümetin bir bakanı gibi hareket ediyor. Bu yetmiyor masada olmayan DİSK, patron kulübü TÜSİAD'la poz veriyor. Sömürenlerle onları sömürenler el ele! Utanç verici. Buna mahkum değiliz. Tartışmalarda işçiler olmadığı için rahat rahat rakamlar sallanıyor" ifadesini kullandı.

'Bu tabloda tek gerçek talep düzen değişikliğidir'

Açlık sınırına yakın ücretlerin kazanım olarak sunulduğuna işaret eden Kural, sendikaları işaret ederek, "Bu eşitsiz düzeni sorgulamadılar. İşçi sınıfını rakamlarla boğdular. Masalarda işçilerden uzak belirlenen asgari ücret pazarlıklarının varacağı yer burasıydı.  Bu tabloda tek gerçek talep düzen değişikliğidir" dedi.

'Bu rakamlarla kim nasıl geçinsin?'

Konuşulan, müjde diye sunulan rakamların açlık sınırında ya da onun biraz üzerinde olduğuna dikkat çeken Kural, "Yoksulluk sınırı 24 bin TL'ye gelmiş, konuşulan ücretler bunlar. Bu ücretler resmen sefaleti işçiye layık görmektir. Yaşamak, hayatta kalmak için ücretlerin iyileşmesi gerekiyor. Ekmek 5 lira, domates 30 lira, kış geliyor, elektrik, doğalgaz, kiralar derken zaten alınan ücretler yetmiyor. Yapılacak zam anca yazın giderlere yapılan zamlara gider. Buna bir de biriken borçları ekleyin. Bu rakamlarla kim nasıl geçinsin?" diye sordu.

'Bu ayıptır...'

Öncelikle işçi ve emekçilerin temel insani haklarının devlet tarafından karşılanmasının güvence altına alınması gerektiğini vurgulayan Kural, "İnsanca yaşanabilecek konutlarda oturmak, ısınma, aydınlatma, su, beslenme, eğitim ve sağlık gibi temel hakların karşılanması bunlar arasında sıralanabilir. Ve elbette doğru olan işçilerin emeğinin hakkını almasıdır. Asgari ücret tartışması bu iki temel meselenin de üstünü örtüyor. Bugün Türkiye'de asgari ücret denilen şey ortalama işçi maaşına denk geliyor. Bu ayıptır" ifadesini kullandı.

Kural, sözlerine şöyle devam etti:

"Elbette daha fazlası hakkımızdır. Ancak asgari ücret tartışmasının bir rakam tartışması olmadığını yaşayarak görüyoruz.  Rakamların bir hükmü kalmıyor ama eşitsizlik daha fazla ortaya çıkıyor. Birileri kâr etmeye, zenginleşmeye, sömürmeye devam ediyor. Asgari ücret ve genel olarak ücretler tartışması önemsizleşiyor. Konuşulan rakamları belirleyenler işçiler değil, onların talepleri zaten konuşulmuyor. Sorun burada. İşçiyi sefalete iten bu düzene, sermaye sınıfına ve onun siyasi temsilcilerine, tümüyle bu patron düzenine karşı mücadele verilmesi gerekiyor."