Almanya'da seçimler yaklaşırken: Komünistler savaş ve sermaye koalisyonuna karşı tavrını açıkladı

Alman Komünist Partisi, 23 Şubat seçimlerinde tüm partilerin savaşa hazırlık ve sermayeye hizmet etme konusunda birleştiğini vurgulayarak seçimlere dahil olmayacağını ilan etti. TKP Almanya Örgütü de geçersiz oy verme çağrısı yaptı.

Dış Haberler

Almanya'da geçtiğimiz Kasım ayındaki hükümet krizi sonucu ilan edilen erken seçim 23 Şubat'ta yapılacak.

Bu süreçte tüm düzen partileri, seçimlerde faşist AfD partisine karşı birleşme çağrıları yapıyor. Ancak savaşa hazırlık planları ve sermaye yanlısı programları açısından hiç birinin AfD'den ayrı kalır yanı yok.

Almanya'daki mevcut düzenin geldiği noktaya ise itiraz edenler komünistler oldu. Alman Komünist Partisi, geçtiğimiz cuma günü bir açıklama yayımlayarak seçim tavrını açıkladı.

'Bu savaş ve toplumsal yıkımın büyük koalisyonudur'

23 Şubat'taki federal seçimlerin sonuçları iktidar partilerinin halkın çıkarlarına yönelik düşmanca politikalarını değiştirmeyeceği vurgulanan açıklamada, Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller, Hıristiyan Birlik (CDU/CSU), Özgür Demokrat Parti (FDP) ve Almanya için Alternatif (AfD) gibi tüm düzen partilerinin hedeflerinde fazlasıyla birleşmiş durumda olduğuna dikkat çekildi.

Açıklamada, "Bu, savaş ve yeniden silahlanmanın, toplumsal yıkımın ve demokrasinin ortadan kaldırılmasının büyük koalisyonudur. Bu, nüfusu zengin ve fakir, yaşlı ve genç, erkek ve kadın, Alman pasaportu olan ve olmayan insanlar olarak bölmenin büyük koalisyonudur" denildi.

'Tüm partiler savaşa hazır olma stratejisinde, bedelini halk ödeyecek'

Şu anda olası tüm hükümet bileşenlerinin "savaşa hazır olma" stratejisini temsil ettiğine işaret edilen açıklamada şöyle devam edildi:

"Tercüme edildiğinde, bu Almanya'yı bağımsız olarak savaşlar yürütebilecek bir konuma getirmek anlamına geliyor. İktidardakiler için saldırı yönü hala açık: Rusya ve Çin Halk Cumhuriyeti'ne karşı. Bu, Ortadoğu'daki emperyalist karakol İsrail'i desteklemeyi de içeriyor. Bunun bedelini halk ödemek zorunda. Enflasyon, altyapı, sağlık ve eğitim sistemlerinin yıkımı ve kitlesel işten çıkarmalarla sonuçlanan sanayisizleşme, savaş politikasının bedelidir. Ülkede barışı korumaya karşı baskı artıyor ve ifade özgürlüğü azalıyor."

Tüm bunların, ülkenin savaştan ve faşizmden kurtuluşunun 80. kez kutlanacağı 2025 yılında olacağı anımsatılan açıklamada, ülkede bugün yaşananların, Buchenwald ve diğer toplama kamplarında serbest bırakılan tutsakların yemin ettiği şeyin tam tersi olduğu kaydedildi. Açıklama, "Yaşananlar, hayatta kalanların Alman Demokratik Cumhuriyeti'nde arzuladığı ve başardığı şeyin tam tersidir. Faşizm ve savaş derslerinin tam tersidir" diye devam etti.

'Seçimlere girmeyeceğiz, gücümüzü işçi hareketini güçlendirmek için kullanacağız'

DKP'nin federal seçimlerde bağımsız olarak yarışmayacağı ilan edilen açıklamada, partinin gücünü barışı ve işçi hareketini güçlendirmek, DKP'yi güçlendirmek için kullanacağı belirtildi.

"Bir partiyi öneremeyiz çünkü yarışan partilerin hiçbiri savaşa ve silahlanmaya karşı, sosyal refahın ve demokrasinin ortadan kaldırılmasına karşı tutarlı bir kitle hareketi için mücadele etmiyor" denilen açıklamada, parti üyeleri, destekçileri ve tüm yurttaşlar seçim kampanyası sırasında ve sonrasında aktif olmaya çağrıldı. Bu dönemde parti için mücadele başlıkları şöyle sıralandı:

  • Bundeswehr'in (Alman Ordusu) savaş politikasına ve yeniden silahlanmasına karşı, nükleer silah taşıyabilen yeni ABD füzelerinin konuşlandırılmasına karşı, özellikle Taurus seyir füzeleri olmak üzere Ukrayna'ya silah teslimatlarına karşı, zorunlu askerliğin yeniden getirilmesine karşı
  • İşten çıkarmalara ve tesis kapatmalarına karşı, yoksulluktan uzak ücretler ve emekli maaşları için, ücret artışları ve asgari ücretin artırılması için
  • Daha yüksek sosyal harcamalar, uygun kiralar için, vatandaşların gelirlerine uygulanan yaptırımlara karşı, Gündem yasalarından (Hartz yasaları) önce olduğu gibi işsizlik yardımlarının ve işsizlik yardımının yeniden getirilmesi için
  • Kamu hizmetlerinin özelleştirilmesine ve kan kaybetmesine karşı
  • Mülteciler ve Alman pasaportlu kişiler arasında dayanışma ve ortak mücadele için, parlamento dışı hareketlerin güçlendirilmesi için. Komünistler olarak, şu anda asıl görevi barış için mücadele ve toplumun gerici-militarist yeniden yapılanmasına, sanayisizleşmeye ve savaş ekonomisine karşı.

ABD füzelerinin yerleştirilmesine karşı imza kampanyası: Berlin Çağrısı

"Bizim için bu mücadeledeki belirleyici faktör, işçi ve sendika hareketinin Alman emperyalizminin savaş ve kriz sürecine entegrasyonunu geri püskürtmektir" ifadelerinin yer aldığı açıklama şöyle sonlandı:

"Seçim kampanyası dönemini savaş politikalarına ve sosyal refahın ve demokrasinin ortadan kaldırılmasına karşı aktif olarak müdahale etmek için kullanıyoruz. Zamanı, şirketlerde ve sendikalarda yaklaşan ücret anlaşmazlıkları için seferber olmak için kullanıyoruz.

Eylemlerimizin odak noktası, 2026'dan itibaren Almanya'ya yeni ABD füzelerinin yerleştirilmesine karşı direniştir. Bunun aracı, Berlin Çağrısı kapsamında imza toplamaktır.

Barış, çalışma, demokrasi, anti-emperyalist dayanışma ve sosyalizm için parlamento dışı hareketi güçlendirmek için birlikte mücadele edelim."

TKP Almanya Örgütü de seçim tavrını açıkladı

Türkiye Komünist Partisi'nin Almanya Örgütü de, gelecek seçimlere dair tavrını ilan eden bir açıklama yayımladı.

Şubat‘ta gerçekleşecek seçimlerin bir kez daha "en önemli" denilerek halkın karşısına çıkarıldığına dikkat çekilen açıklamada, yalnızca Alman kurum ve kuruluşlarının değil, Almanya’daki Türkiye toplumunu temsil ettiğini iddia eden birçok kurum ve kuruluşun da AfD‘ye karşı birleşme ve demokrasiye oy verme çağrısı yaptığı anımsatıldı.

Son birkaç ayda yaşanan gelişmelerin, bu seçimlerde AfD‘yi hükümet bileşeni yapmasa bile, sermaye desteğiyle AfD‘nin toplumsal algıda zemin kazanmasına ve meşrulaşmasına yol açtığı belirtilen açıklamada,işçi sınıfının temsil edilmediği ya da edilemediği bir seçim ortamında "demokrasi için oy ver" söyleminin hiçbir karşılığı olmadığı kaydedildi.

Açıklamada, "Türkiye deneyiminden de biliyoruz ki, tüm siyaseti bir kişiye ya da bir partiye karşı olmaya indirgemek, düzenin devamı için emekçileri arkasına almak ve nihayetinde onlara ihanet etmek anlamına gelir" denildi. 

'Oy pusulasındaki hiçbir parti işçi sınıfını temsil etmiyor'

"AfD‘ye geçit yok" söyleminin gerçekten karşılık bulmasının ancak sınıf mücadelesiyle mümkün olduğu vurgulanan açıklamada, "Oy pusulasında adını göreceğimiz hiçbir parti işçi sınıfını temsil etmiyor. Dahası, bu partilerin çoğu, işçi sınıfının düşmanı sosyal demokrasinin farklı renklerinden ibarettir" ifadeleri kullanıldı.

İşçi sınıfının temsil edilmediği veya düzen siyasetinin, "kötünün iyisi“ üzerinden birleştirildiği hiçbir seçimin "demokratik" olamayacağına işaret edilen açıklama şöyle devam etti: 

"Baraj kuralı, imza kotası, milyon avroluk bağışlar... Eşit olmayan koşullarda adil seçim yapıldığı aldatmacasına itiraz ediyoruz! Emekçileri bu deli gömleğine kapatmaya çalışanlara sözümüz: Bu partilere ve adaylara oy yok! Seçme hakkımıza sahip çıkacağız ve oyumuzu kullanacağız. Ama oyumuz tıpkı sizin meşruiyetiniz ve emekçi sınıfını temsil ehliyetiniz gibi geçersiz olacak."

'Tüm partiler sermaye ve savaşa hizmet ediyor'

Alman sermayesinin güçlenmesinin yolunun yeniden savaştan geçtiğine dikkat çekilen açıklamada, "Ve bir seçenek olarak öne sürülmüş tüm partiler buna hizmet ediyor. Ukrayna‘da veya Ortadoğu‘da barışın yolu daha çok silahlanma ve silah üretiminden mi geçiyor?" denildi.

"AfD‘ye geçit vermemek için sosyal demokratları, Yeşilleri mi seçeceğiz?" diye sorulan açıklamada, tüm düzen partilerinin bu dönemdeki misyonları hakkında şunlara dikkat çekildi:

"Yalnızca AfD‘yi günah keçisi ilan eden bu partilerin göç konusuna yaklaşımlarında nasıl bir fark var ki? 
Silahlanmaya bütçe artırılsın, orduya bütçe artırılsın, kamu hizmeti azaltılsın, sosyal yardımlar azaltılsın, sağlıktan ve eğitimden kısılsın. Hâlihazırda geçen yıla göre alınan net ücretler düşmüşken, asgari ücretin iki avro daha artması seçim vaadi olabilir mi?

Silahlanmaya tüm partilerden daha fazla bütçe isteyen Yeşiller artık halkı anti-militarizm üzerinden kandıramaz. Feminizm kisvesi altındaki dış politika tam da Şara‘nın elini sıkmadığı Annalena Baerbock‘ta cisimleşmiştir. 

Almanya’da hükümet kurulduğunda, Türkiye’de liberaller Alman demokrasisini yere göğe sığdıramamıştı. Tekrar söylüyoruz: Daha yaşanabilir bir kapitalizm yok; geçmişte olmadı, gelecekte de olmayacak. Bunun mümkün olduğunu düşünenler, bugün Yeşillerin, sosyal demokratların, liberallerin oluşturduğu çok sesli koalisyona baksın. 

Sol adına parlatılan BSW ise, tüm bu partilerin programlarından alınmış unsurların birleşiminden başka bir şey değildir. Ne yazık ki geçmiştekikomünist ve sol kimliğini işine geldiği gibi kullanıyor, yalnızca sağa bir seçenek olarak karşılık bulabiliyor. Emekçiler, mevcut emekçi düşmanı, savaş çığırtkanı hükümetle aynı özelliklere sahip başka bir hükümeti seçmek zorunda değildir. Bu bir seçim değil, bir dayatmadır. 

Yöntemleri değişse de tüm bu partilerin örtülü ya da açık bir biçimde ortaklaştığı nokta, egemen sınıf olan sermaye sınıfıyla kol kola yürümeleridir. 

Görevleri, egemen sınıfın önündeki taşları — yani işçi sınıfını— temizlemektir. Mevcut koşullarda, bu düzen içinde düzenin devamını sağlamaya yönelik yürütülen her siyaset, alınan her karar emekçi sınıfa savaş ve yoksulluk getirecektir."

Geçersiz oy çağrısı

Güçlü bir işçi sınıfına sahip olan Almanya’da, emek mücadelesinin de güçlenmesi gerektiği belirtilen açıklama, şu çağrıyla sonlandı: 

"Etrafı yağmacılarla çevrili işçi sınıfı, Alman’ıyla, göçmeniyle bir bütün olarak kendi tarihini hatırlayacak ve ayağa kalkacaktır. 

Bunun için 23 Şubat’ta tüm seçmenleri genel oy hakkına sahip çıkmak için sandıklara gitmeye ama 'İTİRAZIMIZ VAR!' demek için geçersiz oy kullanmaya çağırıyoruz.

İspanya'da emlakçıların çıkarlarını gözeten konut yasası: Binlerce kişi sokağa çıktı
p