Almanya’da 'Bir Daha Enkaz Altında Kalmamak İçin' etkinliği

Almanya’nın Rüsselsheim kentinde 'Bir Daha Enkaz Altında Kalmamak İçin' çağrısıyla bir etkinlik gerçekleştirildi.

Cemil Fuat Hendek

Geçtiğimiz Pazar günü Almanya’nın Rüsselsheim kentinde “Bir Daha Enkaz Altında Kalmamak İçin” çağrısıyla bir etkinlik gerçekleştirildi. Böylece Almanya çapında hemen depremin ardından düzenlenen sayısız dayanışma etkinliklerine bir yenisi, fakat diğerlerinden farklı olarak salt siyasal içerikli bir etkinlik eklenmiş oldu.

Depremi tekrar yaşamak ve yaşatmak 

İki bölümden oluşan etkinliğin ilk bölümünde, deprem anında Nurhak’ta bulunan Metin Yıldız bizzat yaşadıklarını aktardı. Asıl ikinci depremden etkilenen bölgede amcası ve yengesi de içinde olmak üzere yakın akraba, dost ve tanıdıklarını yitiren Metin Yıldız, “Dağlardan yuvarlanan kayaların gümbürtüsüne evlerden dışarı fırlayan insanların feryatları karışıyordu” diye anlatısına başladı. “Dışarıda kar diz boyu, hava zifir gibi soğuk... İnsanlar belediye binasında yıkılmamış bir dam altına sığınıyor... Derken bir sarsıntı daha... Hep birlikte panik halinde tekrar dışarı kaçıyorlar. Fakat dışarısı soğuktan durulacak gibi değil... Böylece bir içeri, bir dışarı... Kimi çıplak ayak, kimi terlikle...

Ve tüm bölge halkını derinden etkileyen olayı da bütün canlılığıyla aktardı: “Kaymakam, belediye başkanı ve diğer yetkililer telaş ve şaşkınlık içinde sağa sola koşuştururken TKP merkezinden ilk yardım kamyonunun yola çıktığı, ikincisinin hazırlanmakta olduğu haberini alışını... 24 saat dolmadan ilk TKP yardım ekibinin bölgeye varışını... Salt yardım malzemesi ve yiyecek getirmek değil, TKP’lilerin güçlü yardım elleriyle yaralılara müdahale etmekten, ölülerin defnedilmesine dek her işe omuz verişlerini...

Ortalıkta görünmeyen “devlet”in üçüncü gün kendisini gösterişini... Valinin çakarlı arabalar ve eskortlarla yolları tıkayarak gelip, otomobilden inmeden, depremzedelere bir “geçmiş olsun” bile demeden dönüp gidişini... Onun hemen ardından polislerin “Her şey kontrol altında, artık size ihtiyaç kalmadı” diyerek TKP yardım ekibini bölgeden uzaklaştırmaya çalışmasını... Kendi arabası ve TKP’nin gönderdiği araziye uygun vasıtayla çevre köylerden yaralıları taşımaya çalışırken mazot almalarına bile engel olmaya çalışmalarını...

Olayları bizzat yaşayan birinin ilk günün heyecanıyla anlattıklarını dinlemek televizyonda haberleri seyretmek, gazeteleri okumaktan çok başka bir şey. Salonu dolduran katılımcılar neredeyse nefes bile almadan Yıldız’ın anlattıklarını dinlediler.

Programın sunucusu, ikinci konuşmacı olarak Fatoş Yıldız’ı mikrofona davet ederken çokların unuttuğu bir tarihsel olaya değindi: “Bundan tam 112 yıl önce, 1911 yılının 19 Mart’ında, Avrupa’da kadınların ilk kez Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla “Kadınlara Seçim Hakkı”    talebiyle meydanlara çıktığını anımsattı. O gün sadece Almanya’da bir milyonu aşkın kadın bu etkinliğe katılmıştı.

Bölgede kalan depremzede kadınların şikayetleri yanı sıra TKP’li kadınların 8 Mart’ta onları yalnız bırakmamak için bölgeye gidişi üzerine kısa bir dokümanter videonun ardından Fatoş Yıldız da depremde kadınlar ve çocukların durumuna değinen bir konuşma yaptı.

Dayanışma kasasına katkı 

Kısa arada çok çeşitli hamur işleriyle hazırlanmış bir büfeden yiyecekler sunuldu. Buradan elde edilecek gelirin de Nazım Hikmet Kültür Merkezi-Almanya’nın başlattığı deprem dayanışma kampanyasına aktarılacağı ilan edildi.

Depremden sonra en çok sorulan soruya yanıt 

Programın ikinci bölümü, ilk bölümdeki konuşmacıların yanı sıra Cemil Fuat Hendek ve gazeteci-yazar Osman Çutsay’ın da yer aldığı bir siyasi sohbete ayrılmıştı. Ali Koç’un moderasyonunu üstlendiği sohbet, depremin ardından on bir ilde en çok sorulan soruya yanıt aramakla başladı: “Devlet nerede?” Bir biri ardına söz alan konuşmacılar devlet, hükümet, iktidar partileri ve bunların her tarihsel dönemde düzenin hakim sınıflarıyla ilişkisini ve işlevini irdelediler. Türkiye’de 12 Eylül darbesinden AKP iktidarına dek olayların dünyadaki gelişmelerle doğrudan bağını açıkladılar. 70’lerden sonra estirilmeye başlayan neo-liberal rüzgarlara, özellikle Sovyetler Birliği ve Sosyalist Sistem’in yıkılışı ardından büyük saldırının sonuçlarına değindiler. Bu bölümde Osman Çutsay’ın emperyalizmin Türkiye’yi de kapsayan niyetlerine dikkat çekerken, “yeni Yugoslavyaların peşindeler” saptaması kuşkusuz herkesi derinden düşündürdü.

Sonradan katılımcıların da düşüncelerini kattıkları podyum sohbetinin sonunda, asıl amacın, “bu devleti tamir etmek değil, kamucu, eşitlikçi, laik ve bağımsız yepyeni bir devlet kurmak” olduğu vurgulandı.

Program, TKP yardım standında Genel Sekreter Kemal Okuyan’la söyleşi içeren bir video ve ardından TKP’nin seçim çağrısıyla sonlandı: “bir oy erdoğan gitsin diye / BİR OY TKP’YE!”