AKP'nin gözdesi: Kim bu Abdülkadir Aksu?

Ülkenin en karanlık dönemlerinin İçişleri Bakanı olan Abdülkadir Aksu, Maraş Katliamı başta olmak üzere ülkedeki birçok karanlık olayın aktörlerinden biri.

Haber Merkezi

AKP yıllarının gözde ismi Abdülkadir Aksu, karanlık yılların mükafatını şimdilerde "çift maaşlarla" ve ihaleler ile alıyor. Son olarak köprülerden kaçak geçenlerin icra takibi de, Vakıfbank Yönetim Kurulu üyesi ve eski İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun oğluna verildi.

Aksu ailesine ait ASC Hukuk Bürosu, halihazırda Ziraat ve Vakıfbank’daki icra takip işlerine bakıyordu. 

Maraş Katliamı'nın ardından yükseldi 

Ülke yönetiminde yer alan birçok ismin yolunun da geçtiği Komünizmle Mücadele Derneği ve Milli Türk Talebe Birliği yolundan Aksu da geçti. Gençlik yıllarında bu anti-komünist derneklerde yetişti. 

Maraş Katliamı başta olmak üzere birçok karanlık olayın aktörlerinden olan ve ülkemizin en karanlık dönemlerinin İçişleri Bakanı olan Abdülkadir Aksu, katliamdan önce Vali Vekili olarak Maraş'ta bulunurken, katliam başlamadan kısa süre önce Emniyet Genel Müdürü Yardımcısı olarak merkeze çekilmişti. 

12 Eylül faşizminin üzerinden 5 yıl geçtikten sonra 1985'te yılın bürokratı seçilmişti. 

İşkence, gözaltı, siyasi cinayetler

Aksu'nun, ANAP'tan milletvekili olarak İçişleri Bakanlığı görevini sürdürdüğü 1989-1991 yılları arasında 36 kişi işkence sonucu öldü, yüzlerce dernek basıldı ve binlerce kişi gözaltında işkence gördü. 

Aksu’nun içişleri bakanı olduğu yıllarda gerçekleşen siyasi cinayetlerden bazıları: 31 Ocak 1990 Atatürkçü Düşünce Derneği kurucusu Prof. Dr. Muammer Aksoy’un öldürülmesi, Mart ayında Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Çetin Emeç’in saldırıya uğraması, 6 Eylül’de yazar Turan Dursun’un ve 6 Ekim’de de Prof. Dr. Bahriye Üçok’un katledilmesi.

Aksu sadece siyasi cinayetlerle de anılmıyordu. AKP çevresince ‘‘talihsiz veya kötü olay’’ olarak adlandırılan işkence ve cinayetlerden bazıları: 

  • 1989 Ocak ayında, Cizre'nin Yeşilyurt köyüne baskın düzenleyen askeri birliklerin komutanının köylülere dayak atıp dışkı yedirmesi konusunda görüşleri sorulan dönemin İçişleri Bakanı Aksu, "olacak o kadar" yanıtını vermişti. 
  • 1991 yılı Ocak ayında Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü’nde gözaltına alınan Birtan Altınbaş, Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şubesi’ndeki sorgusunun ardından 15 Ocak 1991’de komaya girerek götürüldüğü Gülhane Askeri Tıp Akademisi Hastanesi’nde yaşamını yitirdi. Tanıklar mahkemede Altınbaş’ın işkence gördüğünü açıklarken, Abdülkadir Aksu, “kendi kendini öldürmüş” dedi.
  • Aksu'nun işkence sonucu öldürülen ancak cenazesine ulaşılamayan Cemil Kırbayır'ı yakalayan polislere, ikişer maaş ikramiye verdiği ortaya çıkmıştı. Cemil Kırbayır'ın annesi Berfo Ana, kayıp ailelerin sembol ismi olmuştu. “Tek dileğim ölmeden oğlumun mezarını görebilmek” diyen Berfo Ana, bunu göremeden 21 Şubat 2013 tarihinde 105 yaşında yaşamını yitirmişti.
  • Dönemin Kars milletvekili Mahmut Alınak’ın, Gülay Beceren’in felç bırakılmasıyla ilgili önergesindeki soruların kibirli bir üslupla yanıt veren Abdülkadir Aksu, suçlamaları inkar ederken bile açık verip ‘‘beyaz minibüsün’’ Emniyet Trafik Şube’ye ait olduğunu itiraf etmişti. 
  • Aksu'nun ilk bakanlık döneminde çocuklarda ‘‘nasibini’’ almış, bir çok çocuk işkenceye maruz kalmıştı. Aksu bu iddiaları da reddederken, Gaziantep Cezaevi’nde sürekli dayak ve kötü muameleden yakınan çocuklar, inceleme gezisi için orada bulunan Adalet Bakanı Oltan Sungurlu’ya dayak yedikleri sopayı hediye etmişlerdi. 
  • TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu'nda ifade veren ve Kenan Evren'e, "Alevi-Kızılbaş katliamını başlatan benim" diye mektup yazdığı ileri sürülen dönemin Emniyet Genel Müdürü Refet Küçüktiryaki, Aksu’yu yardımcısı yaptığını söylemişti. 

Eski İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun adının da anıldığı, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın okuduğu 12 Şubat 1980 tarihli mektup şöyle:

"Beni Emniyet Genel Müdürü yapan Başbakan Süleyman Demirel değildir. Ben, beni keşfeden Amerikan Hükümeti'nin Ankara temsilcilerince tavsiye üzerine bu göreve atandım. Türkiye'de ilk defa resmi olarak Alevi-Kızılbaş 'Soykırımı'nı başlatan (devlet adına) benim. 1976 yılının Ocak ayında, Malatya Beylerderesi olayından sonra, Malatya İl Merkezi'ndeki 40 bin Alevi-Kızılbaş'a kan kusturdum. Yavuz Sultan Selim'den sonra, en büyük Alevi-Kızılbaş düşmanı benim. Bunu ispat ettim ve ispat etmekte de devam edeceğim. Ben Beylerderesi olayları sırasında yanımda Malatya İl Jandarma Komutanı Albay olduğu halde, 'Malatya'daki tüm Alevi-Kızılbaş köylerini ortadan kaldırmalı' dedim. Benim bu sözlerimi Mayıs 1976 tarihli 'Halkın Kurtuluşu' adlı dergi apaçık yazdı. Şu anda Emniyet Genel Müdürüyüm. 1976 yılında ben Malatya'da Vali iken, Malatya Emniyet Müdürü olan (ki en az o da benim kadar Alevi-Kızılbaş kasabıdır) Abdülkadir Aksu'yu benim yardımcım yaptım. Ankara'da Alevi-Kızılbaşların oturduğu 'Kurtarılmış Bölge' adlı semtlere kan kusturan Reşat Akkaya'yı Ankara Emniyet Müdürü yapan benim. Sıkıyönetim Komutanının emriyle görevinden alındı. Zannedilmesin ki pasifize oldu. Bölgede kalarak gerçek Ankara Emniyet Müdürü yine o olacaktır. Beni hiçbir kuvvet yerimden söküp atamaz. Ne Başbakan ne de Cumhurbaşkanı ne de bir başkası. 1981 yılı seçimlerinde AP'den Malatya Milletvekili adayıyım. Beni silah kaçakçılığı ile suçlayanlara şunu söylemek isterim ki: Ben Bulgaristan üzerinden gelen Komünist silahlarla Alevi kasaplığını yürütmüş adamım."

Aksu'nun dönüşü

22 Temmuz seçimleri sonrasında kabine dışında bırakılan Aksu, yolsuzluk iddiaları ile gündeme gelen Dengir Mir Mehmet Fırat'ın yerine getirilmişti. 

Aksu'nun AKP döneminde, İçişleri Bakanlığı’nda iken, Emniyet ve Jandarma içinde Fethullahçı kadrolaşma operasyonun başında olduğu, kontrgerillanın yeniden yapılandırılması sürecinin merkezinde yer aldığı iddiaları da gündemden hiç düşmedi.

Aksu'nun AKP iktidarı ile birlikte tekrar İçişleri Bakanlığı'na gelmesinin ardından yine birçok karanlık olay yaşandı:

18 Aralık 2002 tarihinde Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nden Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu evinin önünde öldürüldü. Aradan bir yıl geçmeden İstanbul bombalarla sarsıldı. beş gün arayla önce iki sinagog ardından da HSBC Bankası’na bombalı saldırı düzenlendi. Saldırıda çok sayıda kişi öldü veya yaralandı.

2006'da önce Trabzon’daki Santa Maria Kilisesi’nin İtalyan Rahibi Andrea Santoro öldürüldü. 17 Mayıs’ta Danıştay 12. Dairesi’ne düzenlenen silahlı saldırıda Yargıç Mustafa Yücel Özbilgin hayatını kaybetti. Son olarak da Ermeni asıllı gazeteci yazar Hrant Dink suikasta kurban gitti.

Aksu'nun görevde bulunduğu dönem boyunca tekrarda onlarca insan için gözaltındayken "kendini öldürdü", "camdan atladı", "kaçarken düşüp yaralandı" açıklaması yapılmıştı. 

Aksu'nun uyuşturucu kaçakçılarıyla bağlantısı iddiaları

Daha önce, Kürt sorununda çözüm için “tespihlilerin sayısının artırılması gerektiğini” savunan ve bu şekilde Hizbullah terörüne ön ayak olan ve polis teşkilatındaki tarikatçı örgütlenmenin mimarlarından olan Aksu'nun uyuşturucu kaçakçıları ile de bağlantısı olduğu sık sık dile getirilmişti. 

Erdoğan'ın Meclis'te Kürt sorunu hakkındaki yaptığı açılımla konuşma sırasında "gözyaşlarını tutamayan" Aksu,  "Bu ülkenin insanından daha çok demokrasi esirgenmemelidir" demişti. 

29 Kasım 2010 tarihinde WikiLeaks tarafından açıklanan "05ANKARA3199" adlı, gizli ibaresi bulunan ve 6 Ağustos 2005 tarihli belgeye göre kendisinin eroin kaçakçısı, ‘‘genç kızlara düşkün olduğu’’ ve oğlunun mafya lideri olduğu iddia edilmişti.

Vakıfbank, Ziraat, Halk Bankası...

Abdülkadir Aksu, 26 Mart 2019 tarihinde Vakıfbank Yönetim Kurulu Başkanlığına getirilmişti. 26 Mart 2021 tarihinde de bu görevden alınmasına rağmen bağımsız üye olarak Vakıfbank Yönetim Kurulundaki görevine halen devam ediyor. Aksu’nun oğlu Murat Aksu’nun kurucu ortağı olduğu ASC Hukuk Bürosu ise Vakıfbank’ın icra dosyası takibi işlerini yürütüyor. Aynı zamanda Halk ve Ziraat bankalarının da icra dosyalarının takibini yapıyor. Son olarak köprülerden kaçak geçenlerin icra takibi de, Vakıfbank Yönetim Kurulu üyesi ve İçişleri eski Bakanı Abdülkadir Aksu’nun oğluna verildi. 

Aksu ailesi spora çöktü

Türkiye Voleybol Federasyonu’nun (TVF) Asbaşkanı Ahmet Göksu, eski İçişleri Bakanı, şimdilerde ise VakıfBank’ın Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı üstlenen Abdülkadir Aksu’nun halasının oğlu ve kayın biraderi. Uzun yıllardır TVF’nin yönetim kurulunda yer alan ve bir dönem Diyarbakırspor’un da başkanlığını yapan Göksu, "2 erkek 4 kız kardeşiz. 3 ablamın eşi de bakanlık ve milletvekilliği yaptı. Abdülkadir Aksu hala çocuğum ve eniştem olur, ayrıca Tevfik Ensari ve Esat Kemaler de diğer eniştelerim" demişti.

Yönetim kurulunda eski ve aktif bakanların kardeşleri cirit attığı Türkiye Atletizm Federasyonu’nun (TAF) yönetim kurulunda da Ali Aksu bulunuyor. 

Şeker fabrikalarını sattılar 

Türkşeker Genel Müdürü Azmi Aksu, Abdülkadir Aksu'nun öz kardeşi. Azmi Aksu, Türkiye'nin şeker politikalarını belirlemekle görevli olan Özerk Şeker Kurulu'nun başkanlığını yapıyor. 

Türkşeker'in elinde bulunan 25 şeker fabrikası ilk başta topluca satılmaya çalışılmış, bu girişim Danıştay'dan dönünce kuruma ait fabrikalar ‘‘verimsizlik’’ nedeniyle’’ parça parça satılmıştı. 

Azmi Aksu, verimsizlik nedeniyle kapatılması gerektiğini ifade ederek şunları söylemişti:  

"Bizim 25 fabrikamızdan 13'ünü kapatsak, 12'sinde daha verimli, daha az maliyetle aynı şekeri üretiriz. Türkşeker'in bugüne kadar üstlendiği sosyal sorumluluğu, dünya ve Türkiye'de yaşanan rekabet ortamında artık sürdürmesinin mümkün  değil.’’