'AKP’nin akıl dışı politikaları karşısında ormanlarımız korumasız durumda'

TKP Çevre Bürosu, 'AKP’nin akıl dışı, plânlamaya düşman piyasacı politikaları karşısında ormanlarımız korumasız durumda' diyerek yangınlara ilişkin yaptığı ön değerlendirmeyi açıkladı.

Orhan Sönmez

1Ülkenin birçok noktasında devam eden ve yetersiz müdahaleler nedeniyle bir türlü kontrol altına alınamayan orman yangınlarına ilişkin TKP Çevre Bürosu'ndan bir ön değerlendirme geldi.

Değerlendirmede "Ormanlarımızın göz göre göre bu kadar kolay yanarak yok olmasındaki temel neden devletin ormanların korunması sorumluluğundan neredeyse tamamen çekilmesi ve ülkenin tüm doğal zenginlikleri gibi ormanlarımızın da kapitalizmin dizginlenemeyen kâr hırsına teslim edilmiş olmasıdır" ifadesine yer verildi.

TKP Çevre Bürosu'nun ön değerlendirmesinin tam metni şöyle: 

AKP’nin akıl dışı, plânlamaya düşman piyasacı politikaları karşısında ormanlarımız korumasız durumda

Türkiye ormanları yılın her dönemi yangına açık hale gelmiş durumda. Bunda küresel ısınma kadar AKP’nin doğal alanlara dönük piyasacı uygulamalarının payı var. AKP iktidarı döneminde orman kanununda yapılan bir dizi değişiklik ile korunması gereken sit alanları, milli parklar, koruma alanları ve bir bütün olarak ülke ormanları sermaye sınıfının sınırsız talanına açıldı. Kurulan talan düzeniyle yaşanan ormansızlaşma ülkemizde sel ve orman yangınlarının neredeyse temel nedeni haline geldi.

  • AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında ormanlardan elde edilen odun üretimi 8 milyon metreküp iken 2020 yıl sonu resmi verilerine göre 25 milyon metreküp seviyesini geçmiş durumda. Ve 2021 yıl sonunda 30 milyon metreküpü aşacağı tahmin edilmekte. Son yıllarda dolar kurunda yaşanan dalgalanma sonucunda ithalata dayalı orman endüstrisinin iç piyasaya yönelmesiyle bu yüksek seviyelere ulaşıldı. Yüksek odun üretimine bağlı ormansızlaşma ülkemizin farklı yerlerinde sel ve heyelana neden olmakta, yüksek erozyon ile toprak verimi düşmektedir.
  • Resmi rakamlara göre 2020 yıl sonu itibariyle madencilik sektöründe 47 bin hektar, RES, HES, nükleer enerji santrali, petrol arama vb. nedenler ile enerji sektöründe 34 bin hektar orman alanı sermayeye tahssis edildi. Bu izinler ile doğaya telafisi mümkün olmayan zararlar verilmektedir. Örneğin; Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve İstanbul üçüncü havaalanı yapımlarında yok edilen ormanlar, Kaz dağlarında Alamos Gold Şirketi tarafından gerçekleştirilen ağaç katliamı, daha birçok örneğini verebileceğimiz tüm bu uygulamalar orman ekosisteminde geri dönüşü çok zor bir tahribata yol açmıştır. Son olarak Temmuz ayı sonunda Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren kanunla orman arazilerinin Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri adı altında turizm yatırımcılarına açılması gündeme gelmiş bulunmaktadır. Sermaye hizmetine sunulan bu ormanlık alanların mülkiyeti kanun gereği Orman Genel Müdürlüğü’nde olduğu için yapılan bu orman katliamları ulusal orman varlığı istatistiklerine ise yansıtılmamaktadır. Sermayeye tahsis edilen orman alanlarının katledilmesi ile orman yangınlarında tahrip olan miktarın çok daha üstünde orman alanı yok edilmektedir.
  • 1 Mayıs- 1 Kasım tarihleri arası yangın mevsimi olarak adlandırılmakta ve yangında çalışacak mevsimlik işçi alımından, uçak ve helikopter kiralama sözleşmesine kadar tüm yangınla mücadele planlaması bu tarihler arasını kapsamaktadır. Ancak iklim değişikliğinin de etkisiyle orman yangınları dört mevsime yayılmakta, dolayısıyla iklim değişikliğinin etkileri hesaba katılmadan bu tarihlerle sınırlı olarak yapılan planlamalar eksik ve hatalı olmaktadır.
  • Son yıllarda özelleştirme politikalarının da sonucu olarak orman işçisi sayısının azaltılması yangınla etkin mücadele edilmesini zorlaştırmakta, işçilere fazla mesai yaptırılması iş kazalarına da zemin oluşturmaktadır. Diğer taraftan yangın işçisi eksiği mevsimlik işçi alımı ile karşılanmaya çalışılmaktadır. Bu işçilere mesleki eğitimin yanı sıra insana yaraşır barınma ve beslenme olanakları da sağlanmamaktadır. 
  • Sivil toplum kuruluşlarının iyi niyetli olmakla birlikte ekosistem restorasyonu açısından tehlikeler barındıran çağrıları ile başlatılan “Yeniden Yeşerteceğiz”, “Fidanların Takipçisiyiz” gibi yaklaşımlar bilimsel yaklaşımdan ve olması gereken merkezi bir plânlama anlayışından uzaktır. Ülke ormanlarının varlığının korunması ve ormanlık alanların genişletilmesi devletin öncelikli sorumluluk alanlarından biri olmalı ve bu merkezi bir plân dahilinde hayata geçirilmelidir. Bugün ormanlarına sahip çıkan halkımız AKP iktidarından öncelikle bu sorumluluğu yerine getirmesini talep etmelidir. Ülkenin doğal kaynaklarını yağmaya açan AKP iktidarının ormanlarımızda yol açtığı tahribat, yeni fidelerin dikilmesi ile telafi edilecek boyutların çok üstündedir.
  • Orman yangınlarıyla mücadele yurt savunması niteliğindedir ve ancak örgütlü bir toplum bu mücadelede başarılı olabilir. Bu konu ile ilgili ne bakanlıkların ne de bağlı kuruluşların hiçbir toplumcu yaklaşım ve politikası bulunmamaktadır.

Ormanlarımızın göz göre göre bu kadar kolay yanarak yok olmasındaki temel neden devletin ormanların korunması sorumluluğundan neredeyse tamamen çekilmesi ve ülkenin tüm doğal zenginlikleri gibi ormanlarımızın da kapitalizmin dizginlenemeyen kâr hırsına teslim edilmiş olmasıdır. Bugün karşı karşıya olduğumuz tehdit ve sorunlar ötelenemez bir hal almış durumdadır. Orman yangınlarında da karşımıza çıkan bu piyasacı sömürü düzeniyle hesaplaşmadan ne ormanlarımıza ne de doğal zenginliklerimize sahip çıkma şansımız bulunmamaktadır. Ormanlarımızın korunması için gerekli tedbirler bilimin ışığında merkezi plânlama ile hayata geçirilmeli, orman yangınları ile mücadele için gerekli toplumsal örgütlenme oluşturulmalı ve sürekli kılınmalı, orman işçilerinin mesleki yeterliliği ve güvenceli çalışması sağlanmalıdır.

  • 1. Orhan Sönmez, Orman Mühendisi (Çalışma TKP Çevre Bürosu bünyesinde hazırlanmıştır)