Adana’da haklarını aramak için eylemler düzenleyen SASA Gemont işçilerinin direnişi devam ediyor. Karşılarında muhatap bulamamaktan yakınan işçiler, “Hakkımızı nerede arayacağımız bile belli değil” diyor.
SASA Gemont’ta çalışırken işten çıkarılan bir işçiyle çalışırken yaşadığı sıkıntıları, eyleme giden süreci ve çözümü konuştuk. Mücadele etmek gerektiğini vurgulayan işçi “Hep beraber hareket edebilsek çok güçlüyüz ama bölününce patronların istediği gibi oluyor her şey” diyor. İşçilerden biri 15 ay SASA'da çalıştığını ifade ediyor. Beden işçisi olarak çalışan işçi "Çok zor koşullarda çalışıyorduk ama her şeye rağmen işçiler arasında yemeklerde ve molalarda güzel bir ortamımız vardı" diye konuşuyor.
"Ne gibi zorluklar yaşadınız?" diye sorunca anlatmaya başlıyor:
"Yazın Adana sıcağında şantiyede çalışıyorduk. Soğuk suyumuz yoktu içecek. Ilık su içince 40 derece sıcakta çalışılmaz. Ben bunun çok kavgasını verdim. İş bıraktık, çalışmıyoruz dedik. Kışın da havalar çok soğuk oldu. Dışarıda çalışıyoruz hep. Şantiye malum. Yağmur yağdığında her yer çamur oluyor, çadırın altına giriyorduk ıslanmamak için. Şefler gelip bize 'Niye çadırdasınız, iş ilerlemiyor, çalışın' diyordu. Çok af edersin, tuvalete çıktığımızda ne zaman döneceğimizin hesabını yapıyorlardı."
'SASA'dan para gelecek dediğinde kimse beklemiyor'
"Bu koşullarda aldığın maaş sana yetiyor mu?" diye sorunca öfkeyle yanıtlıyor:
"Kesinlikle hayır. Şimdi aldığımızın üç katını alsak yine hakkı değil. Ben evli değilim ama evli ve çocuklu olanlar var. Evi kira olanlar var. Ev sahipleri, kira vakti geldiğinde 'SASA'dan para gelecek' dediğinde kimse beklemiyor. Kasap, manav ya da market 'SASA'dan para gelecek, o zaman ödeyeceğim' deyince beklemiyor. Hayatımız duruyor resmen maaş almayınca. Benim şimdi hiçbir gelirim yok. Hakkımı da alamadım SASA Gemont'tan. Kız kardeşim Malatya'da üniversite okusun diye banka kredisi çekmiştik. Kredi kartlarımın hepsi patladı. Ödeyemedim. Ben nişanlıyım. Nişanlım çalışıyor ama ben şimdi çalışmıyorum. Bir insan için gurur kırıcı bu durum. Neyse ki nişanlım bunları dert edecek karakterde birisi değil. Tek tesellim bu oldu."
'Artan ekmekleri evine götürüyor işçiler'
"Yemekler nasıldı?" diye sorunca da şunları söylüyorlar:
"Çok kötüydü. Ben oradan yemiyordum. Dışarıdan söylüyordum bazen, bazen de evden yemek getiriyordum. Durumu olmayanlar vardı. Kirada oturanlar, çoluğu çocuğu olanlar vardı... Orada dağıtılan meyve sularını, meyveleri, tatlıları hatta artan ekmekleri bile eve götürüyorlardı işçiler. Bugün bir ekmek 10 lira. Bir işçi 5 ekmek alıp evine götürüyor. 50 lirası cebinde kalıyor. 50 lira çok iyi para bir işçi için..."
'Manava, markete yaptığımız borcu ödeyemeyince bizim itibarımız ne oluyor?'
"Sıkıntı bitmez burada" diye devam ediyor işçi:
"İskeleciler var mesela. İskeleciler başlar işe, iskeleciler bitirir işi. Hayati tehlikeleri de oluyor. Risk alarak çalışıyorlar. Boru yardımcıları ve kaynak yardımcıları var. Onlar da benzer durumda.
Bizim aldığımız maaş patronların mazot parası bile değil. Patron konuşuyor biz eylem yapıyoruz diye. Firma olarak itibarımız zedelenmemeli diyor. Biz ev sahibine kira ödeyemeyince, manava, markete yaptığımız borcu ödeyemeyince bizim itibarımız ne oluyor? Şimdi ben çalışmıyorum, nişanlım çalışıyor, bizim itibarımız yok mu?"
7 Eylül'de işten çıkarıldıklarını söyleyen işçi sadece Gemont'tan yaklaşık 1000 işçinin çıkarıldığını belirtiyor. "Bizde maaş bir ay geriden gelir. Birer maaşımız içerideydi. Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı hepsi içeride kaldı. Ben çalıştığım süre boyunca hiç yıllık izin kullanmadım. Onların da parası içeride. Bütün arkadaşlarım da aynı durumda. Kasım ayının başında ödeneceğinin sözünü vermişlerdi. Ama bekliyoruz" diye anlatıyor sorunları.
Tazminatları ve alacakları için arabulucuya giden işçilere 15 Kasım'da paranın ödeneceği söylenmiş. Kasım bitmesine rağmen gelen giden yok. 2 Aralık'ta firma ödemeleri yapacağını söylemiş yeniden. 2 Aralık tarihinin de üzerinden günler geçti ama işçiler hâlâ alacaklarını alamadı.
21 Kasım'dan beri de eylemde olduklarını söyleyen işçi, "22 Kasım'da bir de polis tarafından gözaltına alındık hakkımızı istediğimiz için. Yapı Yol-İş Sendikası ve Patronların Ensesindeyiz Dayanışma Ağı yanımızda durdu bu süreçte. Gazeteci dostlarımız vardı. Haberimizi yaparak bize destek oldular. Sesimizi duyurdular. Allah razı olsun hepsinden" diyor.
'Kışladaki askerler bile bizden daha rahattır, burası askerlikten beter'
SASA için eskiden "Adana'nın Almanya'sı" derlermiş. SASA'da çalışmak bir prestij bir itibar konusuymuş. Söz buraya gelince gülüyor işçi. Tüm bunlar eskide kaldı diye giriyor söze:
"Eskiden şartlar daha iyiymiş. Şimdi dışarıda çay, sigara bile içemiyoruz. Hemen başımıza üşüşüyorlar. Kışladaki askerler bile bizden daha rahattır. Burası askerlikten beter. Eskiyi anlatıyorlar bazen bize ama biz, şimdiki halini görüyoruz. Ne Almanya'sı ya. Orada işçiler iyi koşullarda yaşıyor. Yani en azından biz öyle biliyoruz dışarıdan bakınca. Kalifiye elemanlar buradan kaçıp Almanya'ya gitmek istiyor. Almanya'da işçiler bizim bu durumumuza düşer mi hiç? Burada iliğimizi sömürüyor patronlar ve şefler. Olsa olsa Nazi Almanya'sı olur burası."
Çözüm nedir diye sorunca düşünüyor. "Asıl sorun taşeron" diye başlıyor söze:
"Muhatabın yok karşında. Kadrolu işçisi olsak fabrikanın, haklarımız daha fazla olurdu. Eskiden öyleymiş. Şimdi bir talebimiz oluyor ama karşımızda muhatap bulamıyoruz. Gemont'a gidiyoruz konuşan yok. SASA'ya gidiyoruz biz Gemont'a ödemelerinizi yaptık diyorlar. Hakkımızı nerede arayacağımız bile belli değil bu haliyle. Aslında işçiler güçlerinin farkında değil. Bak iki ay önce başka bir taşeron firma Bismak'ta işten çıkarmalar oldu. 200 işçi aynı anda iki gün eylem yaptılar. Haklarını hemen aldılar. Hep beraber hareket edebilsek çok güçlüyüz ama bölününce patronların istediği gibi oluyor her şey."