Abidin Dino ve Uzun Yürüyüş

"İnsanlık uzunca bir süredir kendi 'uzun yürüyüşünde', bu geri çekilme elbet bir gün bitecek."

Fide Lale Durak

Abidin Dino, 1956, Uzun Yürüyüş

Bu adamlar Dino,
Ellerinde ışık parçaları,
Bu karanlıkta, Dino,
Bu adamlar nereye gider?
Sen de, ben de, Dino,
Onların arasındayız.
Biz de, biz de, Dino,
Gördük açık maviyi.1

Nâzım Hikmet, bu dizeleri Abidin Dino’nun “Uzun Yürüyüş” resmi için yazmıştı. Resimde kaligrafiyi anımsatan fırça hareketleriyle oluşturulan figürler, bir halk hareketini temsil edecek şekilde kalabalık ve anonimdir. Kompozisyon büyük hareketlerin yarattığı soyut bir mekândadır ve aynı anda gerçeklik hissini de verir. Abidin Dino’nun 1950’li yıllardan itibaren bir seri olarak yaptığı bu resimlerde hem içerik hem de biçimsel olarak Uzakdoğu etkileri hissedilir. Mao’yu bir öncü haline getiren, tarihe Uzun Yürüyüş olarak geçen ve halkı iktidara taşıyacak yolun başlangıcını temsil eden bu yürüyüş, aslında bir yıl süren uzun bir geri çekilişti. Geri çekiliş bittiğinde ise güven tazelenmiş, koşullar oluşmuş ve ileriye yürümek için hazır hale gelinmişti. Nazım’ın, Abidin’i ve kendisini içinde gördüğü yürüyüş budur. 

Abidin Dino, 1950’ler, İsimsiz (İşkence serisinden), Ankara Resim Heykel Müzesi

 Abidin Dino, 1940’larda TKP üyesi olur, siyasi faaliyetleri nedeniyle önce Çorum ardından Adana’ya sürgüne gönderilir. 1950’de sürgün bitiğinde Güzin Dino ile birlikte İstanbul’a dönerler. Bu yıllarda TKP üyelerine yönelik soruşturmalar ve işkencelerle birlikte TKP’nin uluslararası faaliyetlerinde aktif görevler alan Abidin Dino üzerindeki tehditler de artmıştır. 1952’de yurt dışı yasağı kalkınca Güzin Dino ile birlikte Paris’e yerleşirler. 

Sol: Abidin Dino, 1950’ler, İşkence desenleri, Salt Research arşivi.

Sağ: Abidin Dino, 1950’ler, İşkence desenleri

Abidin Dino’nun Paris’te açtığı ilk sergi İşkence serisidir. 167 kişinin tutuklandığı 1951 Tevkifatında kendisi de sorgulanmış ama salıverilmiştir. “Tutuklanan pek çok yazar, sanatçı, düşünür, akademisyen arasında, o günlerde Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde felsefe öğrencisi olan ozan Ahmed Arif de vardır. Gözaltındaki sorgulamalarından sonra Ahmed Arif, Abidin Dino’yu ziyaret ederek sorgulamalarda yaşadıklarını anlatmış ve “İşkence Desenleri” böylece onun tanıklığıyla yaratılmışlardır.2 İşkence serisini ilk kez 1955 yılında Paris’te Galerie Kleber’de sergilediğinde Abidin Dino, bir sanatçı olarak Paris’te tanınmaya başlar.3

Abidin Dino, 1950’ler, Savaşın Vahşeti, Sakıp Sabancı Arşivi

Francisco Goya, 1814, 3 Mayıs 1808 (Madrid’de 3 Mayıs), Prado Müzesi

Abidin Dino, yine 1950’lerde Savaşın Vahşeti adında bir seri resim yapar. Aynı yıllarda, ABD’nin 1945 yılında önce Hiroşima sonra Nagasaki’ye attığı atom bombalarının yıkıcılığı Nâzım Hikmet’in dizelerine de yansır. ABD’nin İkinci Dünya Savaşı sonrasında başlattığı soğuk savaş, sadece Sovyetler Birliği’ne karşı değil, dünyadaki tüm komünistlere karşıdır ve Türkiye’de yaşanan soruşturmalar da, işkenceler de aynı saldırgan ve düşman politikaların sonucudur. Savaş ve işkence serileri, İkinci Dünya Savaşı’nın ve ABD’nin tehditleriyle dolu bir dünyanın Abidin Dino’nun resmine taşınmasıdır.

Hem İşkence serisinde hem de Savaşın Vahşeti’nde Goya’nın etkileri vardır. Goya’nın karanlık resimler olarak adlandırılan, İspanya Engizisyonunun işkenceleri ve sorgu yöntemleri ile halkın batıl inançlarına eleştiri anlamı taşıyan resimlerinin etkileri Abidin Dino’nun işkence serisinde görülür. Halkın cadılık, şeytanilik gibi metafiziğe olan inancı Engizisyona meşruluk kazandırır ve din adına insanları insanlık dışı yöntemlerle “sorgulamasının” önünü açar. Goya bu yüzden de karanlık resimlerinde, batıl inançların yarattığı gölgelere yer vermiştir. Abidin Dino’nun İşkence serisinde ise karanlık, sorgunun kendisidir. Benzerlik kurmaya devam etmek gerekirse, halkın batıl inançları da ABD’nin soğuk savaşta ortaya attığı palavralara inanmaktır. 

Abidin Dino, 1950’ler, Yürüyüş serisinden

Dünya’nın bu karamsarlığında 1949 yılında Çin Halk Cumhuriyeti kurulur. İşte Abidin Dino’nun peş peşe yaptığı bu karanlık ve umutlu resimlerinde böyle bir dünya vardır. 1953’te Stalin’in ölümünün ardından Çin’in Sovyetler Birliği ile ilişkileri gerginleşmiş ve sosyalizm rotası bugünkü haline varacak bir yola girmiş olsa bile, bu ülke 1950’lerde umutlu bir yürüyüşün imgesidir. Bu yüzden ülkesinden ayrılmak zorunda kalmış iki aydın kendini bu yürüyüşün bir parçası görmektedir.

Abidin Dino’nun 7 Aralık’ta ölüm yıl dönümüydü ve aramızdan ayrılalı tam 21 yıl oldu. Birden fazla sanat dalında sayısız üretim yapmış olan ustanın hayatını anlatmak kolay değil. Ölümünün onuncu yılında Serpil Güvenç şu yazıyla ele almıştı.4Bu yazıdan Abidin Dino hakkında anılar okunabilir.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte ABD’nin var olduğunu iddia ettiği “tehdit” de ortadan kalktı, ama NATO halen aktif ve sürekli genişliyor. Tehdit başından beri ABD’nin kendisi olduğu için dünyadaki barbarlık arttı. İsrail’in Filistin halkına uyguladığı soykırım, bölgedeki saldırganlığı, Halep’te yaşananlar ve nükleer savaş tehdidi, hepsi koca bir karanlık olarak dünyanın üstüne çöküyor. 

İnsanlık uzunca bir süredir kendi “uzun yürüyüşünde”, bu geri çekilme elbet bir gün bitecek.