ABD ve İran heyetleri nükleer program müzakereleri için Umman'da

ABD ve İran, nükleer programa ilişkin dolaylı müzakerelere Umman başkenti Maskat'ta başladı.

Dış Haberler

ABD ve İran delegeleri, ABD Başkanı Donald Trump'ın anlaşma sağlanamaması durumunda Tahran'ı askeri eylem konusunda üst üste uyardığı bu dönemde, Umman başkenti Maskat'ta nükleer program müzakerelerine başladı.

Trump, dün gece Florida'ya giderken Air Force One makam uçağında gazetecilere, "Onların nükleer silaha sahip olmamasını istiyorum. İran'ın harika, büyük, mutlu bir ülke olmasını istiyorum ancak nükleer silaha sahip olamazlar" dedi.

Beyaz Saray basın sekreteri Karoline Leavitt de Trump yönetimi tarafından dillendirilen nakaratı yineledi ve başkanın talepleri İran tarafından karşılanmazsa "cehennemin dibine kadar yol açacak" şeklinde konuştu.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio da önceki gün, "İran'ın asla nükleer silaha sahip olmayacağını çok net bir şekilde belirttik ve bence bu toplantıya yol açan da bu oldu" ifadelerini kullanmıştı.

ABD Özel Temsilcisi Steve Witkoff, ABD heyetine başkanlık ederken, İran heyeti, bu sabah Umman'a gelen Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi tarafından yönetiliyor. Siyasi İşler Yardımcısı Mecid Taht Revançi, Uluslararası İşler Yardımcısı Kazım Garibabadi ve Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Baghey eşlik ediyor.

Umman arabulucu

Maskat'ta Umman Dışişleri Bakanı Bedir bin Hamad el Busaydi ile bir araya gelen Irakçi, İran'ın ABD ile "adil ve onurlu bir anlaşmaya" varmak istediğini söyledi.

Irakçi "Yeterli irade varsa, müzakerelerin takvimi hakkında bir karar vereceğiz" dedi.

Trump ve yetkilileri görüşmelerin "doğrudan" ve "aynı odada" olacağına dair bilgi verirken, Tahran müzakerelerin dolaylı olacağı konusunda ısrar etti.

İran devlet televizyonu da, Irakçi'nin görüşmeler sırasında Trump'ın elçisi Witkoff ile fotoğraf çektirme fırsatı yakalayamayacağını bildirdi.

Umman Dışişleri Bakanı Bedir El Busaydi görüşmelerde baş arabulucu olarak görev yapacak.

İran: Gerçek ve adil bir anlaşma arıyoruz

İran ve dini lideri Ayetullah Ali Hamaney de, ABD’ye güvenilemeyeceğini ve Trump’ın 2018’de ilk başkanlık döneminde dünya güçleriyle yaptığı 2015 nükleer anlaşmasından tek taraflı olarak çekilmesi nedeniyle İran’ın ABD yetkilileriyle doğrudan görüşmeyeceğini vurguladı.

Görüşmeler öncesinde, dini lider Hamaney’in kıdemli yardımcısı Ali Şamhani, Tahran’ın Washington ile “gerçek ve adil” bir anlaşma aradığını ifade etti.

Şamhani dün X’te “Tahran şov yapıp sadece kameraların önünde konuşmaktan çok uzak, gerçek ve adil bir anlaşma arıyor, önemli ve uygulanabilir öneriler hazır” diye yazdı.

Trump'ın anlaşmadan çekilmesi sonrası yaşanan gerilimler

2015 anlaşması, Birleşmiş Milletler yaptırımlarının kaldırılması karşılığında İran'ın uranyum zenginleştirme, nükleer malzeme stokları ve araştırma ve geliştirme faaliyetlerine katı sınırlamalar getirmişti.

ABD, 2018'de anlaşmadan caymasının ardından şimdiye kadarki en sert yaptırımlarını uyguladı. Bu yaptırımlar, Trump'ın halefi Joe Biden tarafından daha da kötüleştirilerek ekonomiye ve 90 milyon İranlıya ağır darbeler indirdi.

İran'ın para birimi, dış baskı ve yerel kötü yönetim sonucunda tüm zamanların en düşük oranlarında seyretmeye devam ediyor. Ancak geçen hafta Umman'daki İran-ABD görüşmelerine dair haberlerin çıkmasıyla birlikte kaybettiği zeminin bir kısmını geri kazandı.

2015 anlaşmasına taraf olan Avrupa güçleri, yani Fransa, Birleşik Krallık ve Almanya da, hem Trump'ın çekilmesinin ardından İran'ın nükleer ilerlemesi hem de Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle yaşanan gerginlikler nedeniyle İran'a yaptırımlar uyguluyor.

Avrupa Birliği dün konuya ilişkin yaptığı açıklamada, "diplomasiden başka alternatif olmadığını" söylerken, Almanya her iki tarafı da "diplomatik bir çözüme" ulaşmaya çağırdı.

Anlaşmanın diğer imzacıları olan Çin ve Rusya, Batı'nın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nda (UAEA) kınama kararları geçirerek İran'a baskı yapma çabalarına karşı çıktılar. İki ülke, bu süreçte Tahran ile daha yakın siyasi ve askeri bağlar kurdu.

İran, Batılı güçler tehditlerini yerine getirirse Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'nı (NPT) terk edeceği ve kalan tüm UAEA nükleer müfettişlerini sınır dışı edeceği konusunda uyardı.

Trump'ın İsrail'le birlikte tehditleri

Trump ve yetkilileri, üst düzey İsrail liderleriyle birlikte, İran'ın nükleer programıyla ilgili taleplerini kabul etmemesi durumunda kapsamlı bir şekilde bombalanacağı konusunda üst üste tehditlerde bulundu.

Trump yönetimi, müzakereler başarısız olursa ana nükleer tesislerin, rafinerilerin ve elektrik santralleri gibi sivil altyapıların saldırıya uğrayacağını öne sürdü.

Önceki gün Washington, İran'a petrol şebekesini ve nükleer programını hedef alan ek yaptırımlar uyguladı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Trump ile İran'ın nükleer programıyla başa çıkmak için sözde "Libya modeli"ni görüştü. Yani Netanyahu, tüm nükleer kapasitelerin tamamen sökülüp teslim edilmesini istiyor.

Ancak Tahran meydan okumaya devam etti ve "on yıllar boyunca kazanılan nükleer bilgi ve gelişimin bombalanamayacağını veya yok edilemeyeceğini" savundu.

Tahran nükleer programın sivil amaçlı olduğunu söylüyor

Tahran, nükleer programının kesinlikle barışçıl ve radyofarmasötiklerin üretimi ve elektrik üretimi gibi sivil kullanımlar için olduğunu savunuyor. Ancak bazı İranlı üst düzey yetkililer, İran düzeninin "varoluşsal bir tehdit" ile karşı karşıya kalması durumunda bir bomba üretimine başvurabileceği konusunda sinyaller veriyor.

İran ordusu ve Devrim Muhafızları Ordusu da, gerekirse uzun süreli bir çatışma için güç ve hazır olma sinyali vermek amacıyla büyük ölçekli tatbikatlar düzenliyor ve çeşitli savunma ve saldırı silahlarını test ediyor.

Diğer yandan, İsrail'in henüz ilan edilmemiş nükleer silah kapasitesi olduğuna inanılıyor. İran'a dönük baskı sürecinde bu durum Batı tarafından hiç gündem edilmiyor.