68'in en güzel 'Tebessüm'ünü yitirmek...

'Köylerde yapılan kahve toplantılarına, mahalle çalışmalarına, parti belgelerinin, basın bültenlerinin kağıda dökülmesine dek görev seçmeden her işe koşturan, korku nedir bilmeyen bir sıra neferiydi.'

Serpil Güvenç

Bugünlerde bizim kuşakla ilgili haberlerin çoğunluğu ölüm yüklü... Onurlu, başı dik ama bir o kadar da zorluklarla dolu geçen yaşamlar birer birer hızla doğa yasalarına yeniliyorlar. Olayın doğallığı, 60’lı yılların "en güzel dünya" arayışı içinde, başta yaşamlarını ölüme yatıranlar olmak üzere büyük özverilerle bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesine katılan arkadaşlarımızı kaybetmenin hüznünü azaltmıyor.

Önceki gün bizden ayrılan Tebessüm Sarp da onlardan biriydi... Ankara İktisadi Ticari İlimler Akademisi mezunu olan, Başbakanlık Toprak Reformu müsteşarlığında uzman olarak çalıştı. Siyasal duruşu nedeniyle işten çıkarıldıktan sonra bir süre DİSK'te Sadun Aren ile birlikte DİSK Araştırma Enstitüsü'ne emek verdi.

1978 yılında DİSK-AR'ın kuruluşunda yer alan ilk uzmanlardan Tebessüm Sarp. Diğerleri Barış Tütün ve Gülay Toksöz.

Bizim kuşaktan bir çok genç gibi o da TİP'liydi. 1961'de kurulan Türkiye İşçi Partisi'nin ilk üyelerindendi. Parti toplantılarından Dönüşüm satışlarına, gecekondu eylemlerine, mitinglere, partinin tanıtma toplantılarına, ilçe kuruluş çalışmalarına, köylerde yapılan kahve toplantılarına, mahalle çalışmalarına, parti belgelerinin, basın bültenlerinin kağıda dökülmesine dek görev seçmeden her işe koşturan, korku nedir bilmeyen bir sıra neferiydi. Partiye saldırıların yoğun olduğu dönemlerde Elmadağ'da bir kuruluş toplantısında taşlı sopalı saldırıya uğradıklarını ve alelacele Ankara'ya geri dönmek zorunda kaldıklarını anlatır bir anısında.

Tebessüm'le ve Sarp ailesiyle tanışmamız işte bu TİP'li yılara denk gelir. Annemle TİP Merkez İlçe'de birlikte çalışmaktaydılar. Aileyle ilişkimizde her ne kadar bu siyasal ortak duruş rol oynadıysa da farklı bir olay bunu pekiştirdi. Kardeşimle benim Samsun'daki çocukluk yıllarımızda bizlerin bakımında anneme yardımcı olan Yaşar Teyze'nin torunu, TİP Ankara merkez ilçe üyesi Cevdet Sezer Tebessüm'ün kız kardeşi Filiz ile evlendi! Gecekonduda yapılan belki de dünyanın en güzel nişan merasiminde bizim dışımızda sevgili Niyazi amcanın (Ağırnaslı) da bulunduğunu anımsıyorum. Tebessüm ve Atilla başta Sarp ailesinin tüm çocukları, diğer 68’liler gibi annem ve babamın da çocuklarıydılar. Tebessüm ile annemin özel yakınlığı TİP sonrasında da sürdü. Sevinç Abla’nın (Özgüner) cenaze töreninde, eylemlerde gözaltına alınan öğrencilerin yanında, Ruhi Su, Raşit Beybutov konserlerinde, Türkiye'nin dört bir yanında hüküm giymiş gençlerin ihtiyaçlarının karşılanmasında hep birlikteydiler.

1969 Yozgat, Yerköy/Kayadibi Köyü, toprak işgali öncesi - Tebessüm Sarp sağda, ayakta. İşgal köylülerin kazanmasıyla sonuçlanmıştı.

1966 sonrasında birçok genç gibi partiden ihraç edilen Tebessüm devrimci mücadeleyi bırakmadı. TİP üyeliğinden 68 militanlığına geçmişti o da bir çok 68’li gibi. Yapılacak iş ve eylem neredeyse o da oradaydı.

İstanbul'da 6. Filo askerlerinin denize dökülmesini izleyen olaylar zincirinin bir halkası olan ve bugünlerde yaşananların öncülü sayılabilecek o vahşi saldırıyı, Kanlı Pazar'ı bizzat yaşadı. Ankara'daki anti-Amerikan eylemler sırasında TUSLOG'un camlarını indirenler arasında da vardı Tebessüm. Diğer bir çok anti Amerikan eylemde de...

68’li yıllarda ilk katledilenlerimizden Taylan Özgür'ün annesi Necla Abla'nın (Özgür) kurduğu Devrimci Kadınlar Derneği üyesiydi. 1991'de kurulan 68’liler Birliği Vakfı'nın kurucusu ve ilk Denetim Kurulu üyesiydi. Bu görevini dört yıl sürdürdü.

Tebessüm on parmak daktilo yazan ender insanlardan birisiydi. O kadar hızlı ve kusursuz yazan başka birisini tanımadım. Babam kadar titiz birinin bile beklentilerini en iyi o karşılardı... Mutfaktaki mavi masada, daktilo üzerinde kah piyano çalar gibi gezinen kah koşturan parmakları gerçekten izlenmeye değerdi. O yıllarda yazılan her savunmada, çevrilen her kitapta onun göz nuru ve el emeği vardır. SOL Yayınlarında uzun yıllar çalıştı. Sosyalist literatürün Türkiye halkına kazandırılmasında göz nuru ve emeği çoktur. Yaptığı onca iş karşılığında genelde emeğini sadece sunardı Tebessüm. Satımsız, sessiz ve maddi karşılık talep etmeksizin ...

Güzel bir insandı... Adı gibi, sürekli gülümserdi, elinden hiç düşmeyen sigaranın bile bozmayı başaramadığı o güzel sesiyle türküler söylerdi Tebessüm... 12 Mart döneminin o karanlık günlerinde ender de olsa gittiğimiz Kızılcahamam ormanlarında İlhan'la birlikte verdikleri türkü konserlerinin tadına doyum olmazdı... Esat'taki gecekondu sadece ailesini değil devrimci gençlerin -gereksindikleri zamanlarda- barındıkları , yiyip içtikleri bir ortak mekandı... Az gidip gelmedik...

Onları yaşatmak boynumuzun borcu.

Bence onların da tek isteği, yaşamları boyunca inandıkları dava için gösterdikleri özverinin, boyun eğmeme ve yılmama kültürünün genç kuşaklara aktarılması olurdu.

Güle güle Tebessüm...