Aydınlı bir toprak ağasının oğlu olan, siyasete Serbest Cumhuriyet Fıkrası’nın bölgedeki çalışmalarını yaparak başlayan, bu parti uzun ömürlü olmayınca CHP’ye geçen, CHP’den Aydın vekili seçilen bir isimdi Adnan Menderes.
İlk vekilliği 1931 yılındaki seçimlerin ardından yapacak, daha sonra tam 8 kez daha milletvekili seçilecekti.
CHP’deki vekillik günleri, Meclis’e gelen çiftçiye toprak verilmesi kanununa kadar sürecekti. Menderes bu bir toprak ağası olarak söz konusu düzenlemeye karşı çıkan isimlerden olacaktı.
Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu sırasında yaşanan tartışmaların ardından Demokrat Parti’nin kuruluşunun önünü açan Celal Bayar, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan imzalı “Dörtlü Takrir”in imzacılarından biri olacaktı.
Takrir’in ardından partiden ihraç edilen Menderes, kendisi gibi ihraç edilen Fuat Köprülü ve ihraçların ardından partiden istifa eden Celal Bayar’la birlikte Demokrat Parti’nin kuruluşuna imza attı.
Mayıs 1950’de yapılan seçimlerde Demokrat Parti, oyların yüzde 52’sini alacak, yüzde 39’da kalan CHP’yi geride bırakarak iktidara gelecekti.
Beklenen Köprülü'nün başbakan olması, Celal Bayar'ın cumhurbaşkanı olmasıydı. Bayar beklendiği gibi köşke çıktıktan sonra Köprülü'yü değil, Menderes'i başbakan olarak görevlendirdi.
Menderes'in iktidar yolculuğunun kısa öyküsü işte böyleydi...
İlk icraat: Kore'ye ABD için ölüme gönderilen askerler...
DP iktidara gelir gelmez yaptığı ilk hamlelerden biri Kore’ye asker göndermek oldu. NATO’ya girmek için Kore’de yüzlerce askerin ölümüne neden olan Menderes ve DP iktidarına ilk büyük tepkilerin gelmesi de atılan bu adım sonrasında oldu. Bu adımın “mükafatını” NATO’ya üye olarak aldı Menderes.
“Ortak güvenlik ruhunu yürütmek ve itibarımızı yükseltmek bakımından bu (Kore savaşı), bizim hesabımıza yaman bir fırsattır. NATO'ya kabul edilmemize de köprü olabilir. İngiltere ve diğer milletler bunu baştan savma karşılarlar ve suya düşerlerse, fırsat bizim için de, hür dünya için de elden gider. İşte bu yüzden herkesten evvel çağrıya olumlu cevap vermek ve diğer milletleri olmuş bitmiş bir durum karşısında bırakmak istiyoruz. Fakat işin içinde Türk askerinin davası olması dolayısıyla Meclis kararı almaya kalkışırsak, iş uzar, dedikodunun sonu gelmez. Bir saat bile kaybetmeden, sorumluluğu üzerimize alarak karar vermek, kararı Birleşmiş Milletler'e ve Amerika'ya bildirmek zorundayız…” diyerek fırsattan yararlanacak, askerlerin ölümünün birinci dereceden sorumlusu olacaktı.
Komünistler hedefte
Komünist şair Nâzım Hikmet, bu kararı “23 sentlik asker” şiiriyle eleştirecek, Behice Boran, Adnan Cemgil, Nevzad Özmeriç, Vahdeddin Barut, Osman Faruk Toprakoğlu, Turgut Pura, Affan Kırımlı, Reşad Seviçsoy, Muvakkar Güran tarafından kurulan Türk Barışseverler Cemiyeti, Kore'ye asker gönderilmesini protesto ettiği için kapatılacak ve tutuklamalara maruz kalacaktı.
“Yeter söz milletin” diyen Menderes’in DP’si, göreve “hızlı” başlayacaktı.
1952 yılında NATO’nun verdiği emrin ardından komünizme karşı Seferberlik Tetkik Kurulu kurulacak, daha sonra bu kurul “Özel Harp Dairesi” adını alacaktı.
İktidarı boyunca emekçileri hedef alacak, komünistlere yönelik tutuklamalara ve baskılara hiç ara vermeyecekti Menderes.
Zeki Baştımar, Şefik Hüsnü Değmer, Mihri Belli, Sevim Belli, Enver Gökçe, Mübeccel Kıray, Arif Damar, Ruhi Su, Orhan Suda, İlhan Başgöz, Ulvi Uraz, Yılmaz Çolpan, Nejat Özon, Şükran Kurdakul, Behice Boran ve Aclan Sayılgan gibi isimlerin tutuklandığı 51 tevkifatına da imzasını koyacaktı.
Kore’ye asker gönderilmesine tepki gösteren komünist şair Nâzım Hikmet, yine onun ve Celal Bayar’ın kararıyla vatandaşlıktan çıkarılacak, “Türkiye’nin hükümet şekli ve hükümeti idare edenler aleyhinde geniş propaganda kampanyasına girişerek, komünizmi yaymak maksadını güden neşriyatiyle Sovyet Hükümeti'nin verdiği hizmeti ifa etmekte olan maruf komünist Nâzım Hikmet Ran'ın kendisine bu hizmeti terk etmesi hususunda yapılacak tebligatın da bir fayda vermeyeceği mülahaza edildiğinden, Türk Vatandaşlığı'ndan çıkarılması Bakanlar Kurulunca kararlaştırılmıştır'' denilecekti.
İşçilere verilen vaat anında unutuldu
Hükümet programında yer verdiği grev hakkı ve toplu sözleşmeyi iktidarı boyunca ağzına almayan Menderes, bir toprak ağası olarak hem kendi çıkarlarını hem de diğer patronların çıkarlarına çalışmalara imza atmaya devam etti.
DP iktidarı emekçiler için daha fazla sömürüden başka bir anlama gelmedi.
6-7 Eylül'ün arkasında onlar var
Sadece bunlarla sınırlı değildi DP’nin icraatları. İstanbul’da azınlıkları hedef alan 6-7 Eylül’ün başında da yine Menderes ve DP iktidarı bulunuyordu.
6 Eylül 1955'de saat 13:00’da devlet radyosundan duyurulan, Selanik’te Atatürk’ün doğduğu evin bombalı saldırıya uğradığı haberi, dönemin istihbarat örgütü MAH’ın hizmetinde çalışan İstanbul Ekspres gazetesi tarafından yapılan ikinci baskıda, manşetten verildi. Normalde 20-30 bin civarında tiraj yapan gazetenin ikinci baskısı, o dönemin teknik koşullarında hiç de kolay olmayan bir sayıda, 290 bin adet basılmıştı ve bu gazete Kıbrıs Türktür Cemiyeti tarafından dağıtılmıştı.
Sonrasında İstanbul iki gün boyunca vahşi saldırılara ve yağmalara tanıklık etti.
Türkiye'yi terketmek zorunda kalan gayrimüslim yurttaşların geride bıraktığı servet, hızla “yerli ve milli” patronların eline geçti ve onların semirmesi ve güçlenmesi için kaynak olarak kullanıldı.
Baştan sona DP tezgahı olan saldırılar, tepkiler gelince “komünistlerin işi” olarak sunulmaya dahi çalışıldı.
Vatan Cephesi, Tahkikat Komisyonu ve İnönü'nün uyarısı
1958’de DP kendi cephesini daha sağlamlaştırmak üzere bir Vatan Cephesi kurdu. DP’nin Cephesi’ne üye olanların adları her gün radyodan duyuruldu.
27 Nisan 1960’a gelindiğinde ise DP milletvekillerinin vermiş olduğu öneri doğrultusunda Tahkikat Komisyonu kuruldu.
Demokrat Partili milletvekillerinden oluşan komisyon muhalefetin tüm faaliyetlerini denetleyecek, yasaklayabilecek, basın konusunda istediği tüm adımları atıp yine sansür adımı atabilecekti. Üstelik bu adımların hiçbiri hukuki olarak soruşturulamaz ve sorgulanamaz olacak, karara itiraz edenler hapis cezasıyla karşılaşacaktı.
Bu komisyon kurulmadan hemen önce Meclis’teki muhalefetin lideri İsmet İnönü, “Beni dinleyin, biz böyle ihtilal içinde bulunamayız. Böyle bir ihtilal dışımızda, bizimle münasebeti olmayanlar tarafından yapılacaktır… Bu yolda devam ederseniz sizi ben de kurtaramam” diyecekti.
Ancak İnönü’nün söz konusu konuşmasının yayımlanması da yasaklanacaktı.
İstanbul Üniversitesi’nde bu karara karşı ayağa kalkan öğrencilere, yine Menderes’in talimatıyla polisler saldıracak, Turan Emeksiz adlı öğrenci katledilecekti.
Bununla da yetinilmeyecek, üniversiteler kapatılacaktı.
Darbe nasıl geldi?
3 Mayıs’ta darbeci subayların liderliğini üstlenen Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel, Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes’e bir mektup yazarak cumhurbaşkanının istifa etmesini içeren on beş maddelik bir tedbirler dizisi önerdi.
21 Mayıs’ta Harbiyeliler Kızılay’da sessiz bir yürüyüş gerçekleştirdi.
Bir süredir darbe planladığı belli olan genç ve yüksek rütbeli olmayan subaylar, Orgeneral Cemal Gürsel’i de aralarına alarak 27 Mayıs sabahı erken saatlerde cumhurbaşkanı, başbakan ve tüm bakanları tutukladı, yönetim merkezlerini, radyoyu, havaalanlarını ele geçirerek darbeyi gerçekleştirdi.
25 Mayıs’ta Menderes Eskişehir’den başlayan bir yurt gezisine çıkmaya karar vermişti. 27 Mayıs sabahı darbeyi gerçekleştiren subaylar yönetimi ele geçirirken Menderes Eskişehir’den Kütahya’ya doğru yola çıkmıştı. Menderes Kütahya’da subaylar tarafından gözaltına alınarak Ankara’ya getirildi. 27 Mayıs akşamı cumhurbaşkanı, başbakan, DP hükümeti bakanları da dahil yaklaşık 500 kişi tutuklanmıştı. Tutuklular daha sonra, yargılanmak üzere Yassıada’ya gönderildi.
12 Haziran’da darbeyi yapan subayların da dahil olduğu 38 kişilik Milli Birlik Komitesi Kuruldu. 13 Kasım’da “en radikal” olarak nitelenen 14 genç subay MBK’dan çıkartılarak yurtdışı görevlerine gönderildi.
MBK’nın yeniden düzenlenmesinin ardından 1961 Ocak ayında 272 üyeli bir Kurucu Meclis oluşturuldu. Kurucu Meclis 20 kişilik bir Anayasa Komisyonu kurarak Anayasa çalışmalarını başlattı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyeleri tarafından ayı ayrı hazırlanan taslak ve öneriler değerlendirilerek bir Anayasa Tasarısı hazırlandı. 27 Mayıs 1961’de Meclis’te onaylanan Anayasa 9 Temmuz 1961’de halkoylamasına sunuldu. 1961 Anayasası % 61.5’i “evet” oyuyla kabul edildi.
14 Ekim 1960’ta Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes ve DP Hükumeti Bakanları ve DP üyelerinden oluşan 592 sanıklı Yassıada duruşmaları başladı. 15 Eylül 1961’e kadar 11 ay süren duruşmaların sonunda Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, Maliye Bakanı Hasan Polatkan da dahil 15 kişi hakkında idam kararı verildi.
4 Nisan 1963’te 27 Mayıs “Hürriyet ve Anayasa Bayramı” ilan edildi ve 1980’e kadar kutlandı.
12 Eylül darbesinin ardından 17 Mart 1981’de Milli Güvenlik Konseyi’nin aldığı kararla “Hürriyet ve Anayasa Bayramı” kaldırıldı.