Komünist kadınlar pazar ekonomisi ve emperyalizme diz çöktürecek mücadele pratiği ve örgütlülüğe sahiptiler, BM kurullarında verdikleri mücadele de, bu pratiğin doğal sonucudur.

Birleşmiş Milletler Kadın On Yılı: Soğuk Savaş ve sosyalizmin kadın cephesi -2

“Merkezi planlı ekonomilere sahip ülkelerde kadınlar birçok alanda daha fazla ilerleme kaydetmiştir. Bu ülkelerdeki kadınlar, toplumsal ve ekonomik gelişmeler ve barış silahsızlanma detant uluslararası işbirliği için aktif mücadele de dahi olmak üzere, ülkelerindeki kamusal hayatın tüm diğer alanlarında aktif olarak yer almıştır. Ulusal mekanizmaları hâlihazırda yeterli finansal kaynak aktarımı ve vasıflı çalışanlara sahip merkezi planlı ekonomiye sahip ülkelerde; kadınların istihdam, sağlık eğitim ve politik katılımında yüksek oranlara erişilmiştir.”1 

Bir Birleşmiş Milletler (BM) dokümanında bu satırları okumak, BM’nin otuz yılı aşkın bir süredir mutlak olarak emperyalizmin denetimine girdiği ve emperyalist çıkarların bir aracı haline geldiği bugün, bize şaşırtıcı gelebilir. Oysa soğuk savaş döneminde, BM kurul ve komisyonları kadın mücadelesi açısından da önemli bir sahne, kadınlar adına kazanımların edinildiği bir platformdu. 1980 BM Kopenhag Dünya Kadın Konferansı sonuç dokümanından alınmış olan yukarıdaki paragraf; BM kurullarının akılcılığı sebebi ile değil, bir mücadele sonucu sonuç bildirgesinde yer almıştır.

Resmi tarih okumaları, bu mücadeleye değinmez. BM Uluslararası Kadın Yılı ilan etme önerisinin BM Kadının Statüsü Komisyonu’ndan geldiğini, Genel Kurul onayı ile sürecin başladığını beyan eder; bu sonuca götüren yolu ve özneleri değerlendirmeye almaz. 1975 yılı BM tarafından Uluslararası Kadın Yılı olarak ilan edilmiş; aynı yıl düzenlenen Birinci Dünya Kadın Konferansını takiben Genel Kurul tarafından BM Kadın On Yılına (1975-1985) çevrilen "Eşitlik, Kalkınma ve Barış" üst başlığına sahip bu süreçte, üç konferans -Mexico City (1975), Kopenhag (1980) ve Nairobi (1985)- düzenlenmiştir. BM Kadın On Yılı’nın en önemli milatlarından birisi (aynı zamanda İstanbul Sözleşmesi’nin ana dayanaklarından biri olan) BM CEDAW2’ın kabulüdür.

BM Kadın On Yılı, sosyalizmin kadın cephesinin mücadelesi ile kazanıldı. 1960 ve 1970’li yıllarda BM tarafından kadınlar için atılan adım ve edinilen kazanımlar, ya Sovyetler Birliği ya da UDKF (Uluslararası Demokratik Kadın Federasyonu)3 inisiyatifi ile gerçekleşmiştir. Yazıya, buradan başlamak gerekiyor. Sosyalist ülkelerden gelen kadınlar, BM Kadın On Yılı boyunca düzenlenen tüm konferans ve komisyonlarda yer aldılar. Yalnızca konferans gündem ve sonuç dokümanlarına bakmak dahi, Sovyetler Birliği ve Sosyalist Blok’tan gelen kadınların bu konferanslara sosyalizmin kadın programı ile gittiğini ve o platformu örgütlediklerini anlamak için yeterli olacaktır. 

Bu yazı, soğuk savaş sürecinde komünist kadınların ‘haklarını teslim etme’ çabasının bir parçası olarak değil; uluslararası arenada kadın haklarının öne çıkmasında ve şekillenmesinde oynadıkları rol ve bu başlıkta bir milat sayılan kazanımları elde etmekte sosyalizmin kadın cephesinin etkisine işaret etmek için yazılıyor. 

BM Uluslararası Kadın On Yılı 

BM Kadının Statüsü Komisyonu4 1946 yılında kurulmuş olmasına rağmen, 1960 sonlarına kadar kadın meselesinin BM kurulları içerisinde önceliğe sahip olmadığını görürüz. Dünya Çalışma Örgütü (ILO), BM Çocuk Fonu ve Dünya Sağlık Örgütünün bu başlıklarda yapmış olduğu çalışmalarda kadınlara değinilmiş olsa da, anlamlı kazanımlar elde edilememiştir. Bu başlıkta “miladı gerçekleştiren BM Kadın On yılıdır”.5

Stephenson gibi bazı kaynaklar, “Uluslararası Kadın Yılı talebinin ABD ve bir dereceye kadar Birleşik Krallık ve Batı Almanya’daki kadın hareketlerinin ‘baskısı’ ile kurulduğunu” iddia ediyor.6 Amerikalı feminist Betty Friedan anılarında, kendisinin bizzat BM Genel Sekreteri Kurt Waldheimer’la görüşüp bir uluslararası kadın yılı düzenleneceğinden emin olduğunu belirtiyor.7 BM’nin kendi resmi sayfasında bu durum “1972 yılında BM Kadının Statüsü Komisyonu’nun kuruluşunun 25.yılı olması sebebi ile 1975 yılının Uluslararası Kadın Yılı olarak ilan edilmesi UDKF adına Romanya temsilcisi tarafından önerilmiştir” denerek yer almaktadır.8 Yine BM belgelerine göre ECOSOC 59.oturumunda konuk olarak yer alan IAW (Uluslararası Kadın İttifakı) Başkanı Miss. Ginsberg STÖ’lerin öneminde değindiği konuşmasında Komisyon’a Uluslararası Kadın Yılı kutlanmasını önerenin UDKF olduğunu dile getirmiştir.9 Kimin önerdiği bu kadar önemli mi? Önemsiyorum, çünkü bunun bir irade beyanı, bir şeylere işaret etme ve bir kavgaya davet anlamına geldiğini düşünüyorum. Öneri, Sosyalist Blok’tan gelmeseydi de yine dönüştüren, ileri çeken, örgütleyen komünist kadınlar olacaktı, bundan kuşkum yok fakat bu inisiyatifin alınması ve hayata geçirilmesi için gerekli yetenek ve sorumluluğa sadece komünist kadınlar sahiptiler. Bunu, daha da önemsiyorum. 

BM Uluslararası Kadın Yılı kararı, 1971 yılında UDKF büro toplantısında alınmış, 1972 yılında BM Kadının Statüsü Komisyonu’na Romanya Sosyalist Cumhuriyeti temsilcisi Florica Paula Andrei resmi olarak başvuruda bulunmuştur.10

Mexico City Konferansı (1975)

BM Uluslararası Kadın Yılı ilanını müteakip bir Dünya Kadın Konferansı düzenlenmesi yönünde de, bir karar alınmıştır. Uluslararası Kadın Yılında gerçekleşen tek etkinliğin aynı yıl Berlin’de gerçekleşecek olan UDKF11 Dünya Kadın Kongresi olmasından duyduğu kaygı ile ABD, BM Kadının Statüsü Komisyonu temsilcisi Pat Hutar aracılığıyla BM sponsorluğunda bir dünya kadın konferansı düzenlenmesini önerir.

Çeşitli kaynaklar bu öneri karşısında Sovyet temsilcisinin ilk etapta bir tereddüt yaşadığından bahsediyor. Burada bu tereddüde dair bir parantez açmak istiyorum, Sovyetler Birliği temsilcisi Tatiana Nikolaeva’nın ilk etapta “bunun mali külfetini, kadın meselesinin nükleer silahsızlanma kadar önemli olmadığı, kadın meselesinin sadece kadına değinerek değil ırkçılık, ayrımcılık ile mücadele ile çözüleceğini dile getirerek karşı çıktığını” ve “Kadın konusunun ayrı bir başlık olarak değil BM Genel Kurul kanalı ile gündemleşmesinin önemini, enerjinin ve kaynakların DEDAW gibi araçların uygulanması için yapılacak çalışmalara aktarılması gerektiğini” öne sürdüğünü aktarıyor.12 Kişisel olarak, UDKF’nin düzenlediği 1975 Berlin Dünya Kadın Kongresinin gölgede kalması kaygısı ile ilk tereddüdü yaşadıklarını düşünüyorum. Kadın sorununda sadece ‘kadınlara ait’ sorunlara daraltılarak değil, bu sorunu var eden sosyo-ekonomik koşullarla ele alındığı zaman adım atılabileceğini belirtebilmek için dile getirmiş olmalı. Her şartta, bu tereddüdün sebebine baktığımız zaman Sosyalist Blok’un bu konuda özgüveninin tam olmadığını, bu konuya ağırlık vermediğini, Batı ile yarışma fikrinde elinin aslında ne kadar güçlü olduğunu ‘farkında olmamasının’ yattığını da düşünebiliriz. Sovyet sistemi, kadın başlığındaki kazanımlarını yeterince propaganda edememiştir. Uzayda, silahlanmada, teknolojide yarışırken esas yarışın insanca bir yaşam, kadın eşitliği ve özgürlüğü olması gerekirdi. Dünyanın geri kalanı ile kıyaslandığı vakit yanına dahi yaklaşılamayan bir çıta teşkil ederken; bu konuda yarış açmakta tereddüt yaşanmasını perspektif eksikliğine bağlıyorum. Sovyetler Birliği temsilcisinin dile getirdiği bu itirazların ardından, ABD Büyükelçisi John Scali “BM tarafından bir dünya kadın konferansı düzenlenmesinin ABD için büyük bir dış politika zaferi olacağını” müjdeliyor.13 Neyse ki kısa zaman içinde konferansa dair bu tereddüt aşılmış, komünist kadınlar gerekli inisiyatifi almışlardır. 

ABD’nin bu telaşını da önemsiyorum. İsrail Filistin çatışması, Güney Afrika’da apartheid rejimi, Başkan Allende’nin Şili’de katledilmesi ve Vietnam savaşı hala gündemde ve 1960’lı yıllardan itibaren BM Genel Kurulda çoğunluğu yeni özgürlüğüne kavuşmuş ülkeler- den oluşurken ABD, uluslararası bir kadın konferansında komünist kadınların antikapitalist bir duruş ile gündemi ele geçirmesinden korkmaktadır. Konferans henüz netleşmeden, konferansa katılacak ABD delegasyonu için ‘münasip’ kadın gündemlerini ortaya koyma işine girişir.14

Dahası var, ABD’de bulunan Yale ve Princeton gibi üniversiteler 1969 yılında nihayet kadın öğrenci kabul etmeye başladığında, Sovyetler Birliğinin uzaya gönderdiği ilk kadının dünyanın çevresini dolaşıp gelmesinin üzerinden altı yıl geçmişti. Mexico Konferansı’nda Sovyet Delegasyonu’nun başında, uzaya çıkan ilk kadın (aynı zamanda Sovyet Kadın Komitesi ve UDKF Başkan Yardımcısı olan) Valentina Tereşkova vardır. Tatiana Nikolaeva gibi dış politikada çok daha deneyimli kadın figürler varken, uzaya çıkan ilk kadın ve Sovyetler Birliği Ulusal Kahramanı Tereşkova’nın Sovyet Kadın Delegasyonu’nun başında olması bir meydan okumadır. Ülkesinde en yoksul ailelerin %43’ü bekâr annelerden oluşurken çocuk bakım desteğine Nixon’ın “bu aileyi zayıflatır” diyerek karşı çıktığı ABD’nin, Tereşkova’nın karşısına çıkarabileceğini düşündüğü ilk isim ABD First Leydi’si Betty Ford olacaktır. ABD Ulusal Güvenlik Konseyi “Meksika ve diğer uluslararası toplantılarda deneyimledik ki Sovyet ve Kübalılar özellikle anti Amerikan konuşma ve önergelerde olayları etkilemekte hakim duruma geçebiliyorlar15 diyerek buna kesinlikle karşı çıkar. Doğru bir karar, böylece ‘First Leydi’lerinin dünya âleme rezil olmasını engellemiş olurlar. Betty Ford Mexico Konferansına, “Kocamın dediği gibi kadın hakları çok önemlidir” minvalinde bir mesaj göndermekle yetinecektir.16

Sosyalizmin kadın kazanım ve hakları karşısında ABD’nin eli her zaman güçsüz olmuştur. New York Times “Kocaları eve bakabilecek kadar kazanamadığı için Sovyet kadınları çalışmak zorundalar” diyerek kadın istihdamının neden yüksek olduğunu kendince açıklıyorken, Sovyet kadınlarının rujsuz, makyajsız, saçı başı dağınık dolandığından17 bahseden pespaye bir propagandadan umut beslemektedirler. 1954’te ABD’de yayımlanan Look dergisi “Rus kadınlarının her şey olma şansı var, kadınsı (feminine) olmak hariç” diye yazıyordu. 1973 yılında 26 Ağustos gününün Kadın Eşitliği Günü ilan edilmesi önerisini ABD Kongresi Temsilciler Meclisi “peki o gün erkekler ne yapacak? Eve gidip karılarına yemek mi hazırlayacak?” diyerek her yıl değil bir kereye mahsus olarak kabul eder. 1970 başlarına kadar siyahi ve beyaz çiftlerin evlenmesinin yasak olduğu ABD’de; ortalama kadın işçi, ortalama erkek çalışandan % 58 daha az kazanmaktadır.18 Ülkesindeki siyahi kadınların toplumun eğitim ve sağlık durumu en düşük grubu olduğu ABD, dünyayı etkilemek için kesenin ağzını ne kadar açarsa açsın19 henüz 1918’ de kadın erkek eşitliğini anayasal olarak tanıyan Sovyet sistemini ve sosyalizmin kadın cephesini aşamayacaktır.  

23 Haziran- 4 Temmuz arasında Mexico City’de gerçekleşen konferansa 133 ülke ve resmi delegasyonlarda 2 binden fazla kişi katılım göstermişti. Resmi delegasyonların %73’ü kadındır.20 Konferansın resmi amacı karşılıklı ‘diyalog ve anlayış’ geliştirmek olarak ifade edilse de başlangıçtan itibaren iki kampın arasında önemli farklar var. ABD’nin çizdiği ‘münasip kadın gündemleri’ çerçevesi, Sosyalist Blok için kadının ikincil konumunun sebebi değil, semptomlarıdır.21 Sosyalist ülkelerden gelen kadınlar için kadınların ezilmesinin sebebi, patriyarka ya da sadece kadınla erkek arasındaki sistemik eşitsizlik değil; sömürü, emperyalizm, sömürgecilik, şiddet ve ülke gelirlerinin halka değil silahlanmaya ayrılmasıdır.22 Liberal kamp, kadın eşitsizliği söz konusu olduğunda özetle aynı durumdaki erkeğe göre kadının durumuna odaklanırken, Sosyalist Blok temel eşitsizlik nedeni olarak sosyal grup ve sınıflar arasındaki ilişkiyi temel almaktadır. BM’deki sosyalist ülke temsilcileri kadının özgürleşmesi ile emperyalizm, ırkçılık ve kapitalist sömürü mekanizmaları arasındaki bağı gündeme getirmekte kararlıdır. Kapitalist kamp için kadın gündemleri, kadın eşitliğinin önündeki yasal engeller, istihdamda kadına yönelik ayrımcılık, (örneğin cam tavan) yahut kadınların siyasette temsiliyken, Tereşkova “Sovyetler Birliğinde kadınların eşitliği sağladığını, konferansa diğer kadınlara destek olmak için” geldiklerini söylüyordu. Sosyalist Kamp konferansta özellikle Barış, nükleer silahsızlanma, Ortadoğu’da barış, Güney Afrika’daki apartheid, emperyalizm ve sömürgeciliği gündemine almıştır.23 Ghodsee’nin tanımı ile ‘kadınlar için’ mi yoksa ’kadınlar hakkında’ mı bir toplantı düzenleneceği aslında meselenin özünü teşkil ediyor.24 Konferansın kadınların bir araya gelip ‘kadınlara özel konulara’ mı yoksa ‘dünya meseleleri üzerine kadınların konuşmalarına’ mı sahne olacağı da buna dâhildir. Bu soru bir yönü ile ideolojik bir mücadeleye işaret ediyor.  

Konferans basınına, Küba Delegasyon Başkanı Vilma Espin “biz taleplerinin tümünü zaten elde etmiş bir ülkeyiz. Burada yapacağımız şey diğer kadınlara deneyimimizi aktarmak ve bu yönde yardımcı olmak. Kadınlar halkın bir parçasıdır ve siyasette söz sahibi olmadıkça değiştiremezsiniz”25 derken, İsrail First Leydi’si Leah Rabin de bir basın demeci gerçekleştirir. Demecinde “Kadınlar dünya meseleleri hakkında daha fazla söz sahibi olurlarsa daha fazla savaş olmayacaktır” diyen Rabin, gazetecilerin son Ortadoğu savaşında İsrail hükümetinin başında bir kadın olduğu hatırlatması üzerine ama “o tek değildi… Biz demokratik bir ülke olduğumuz için, 18 -19 erkeğe danışmak zorunda kaldı“ diyerek cevaplıyor.26 Bu iki demeç, konferanslara dair iki kutbun farklı yaklaşımlarını da gösteriyor. 

Batıda kadınlar hala eşit işe eşit ücret, istihdamda, eğitimde cinsiyet ayrımcılığına karşı ve ekonomik bağımsızlıkları için mücadele ederken, Sosyalist Blokta kadınlar anayasal bir hak olarak buna sahipti. Ücretsiz kreş, çocuk bakım merkezleri, kolektif yemekhaneler, annelik ve doğum izinleri vs. vardı. Kadınlar işsizliği tanımıyor, eğitim ve vasıf edinmekte destekleniyor, çalışıyor hatta ücretsiz yaz tatili yapabiliyorlardı. Hem ekonomik hem siyasi hayatta aktif olarak varlardı, Sovyetler Birliği’nde doktorların %70, sanayi uzman ve yöneticilerinin % 40, mühendislerin ise % 40’dan fazlası kadınlardan oluşurken;27 ABD’nin konferansları ekonomi-politik gündemlerden uzak tutmak istemesi elbette doğal karşılanmalıdır. Batıda kadınların eşitsizliğin temelini değil sadece sonuçlarını sorgulamaları, hele üçüncü dünya ülkelerine baktıkları zaman ırkçılık, sömürgecilik ve Yeni Ekonomik Dünya Düzeni ile kadın sorununu birleştirememeleri istenen bir durumdur. Ellerinde kadın hakları adına sadece 1880’lerin süfrajetleri bulunan ABD’nin Konferans delegasyonu, Sovyet hemcinsleri ile değil sosyalizmin kadın programı ile karşı karşıyadır. ‘Kadının kendi sosyo-ekonomik durumundaki bir erkekle eşitlenmesi’ ile sınırlı bir eşitlik anlayışı karşısında Sovyet Bloğu, kadının ikincil konumunun altında yatan ekonomi-politik sebepleri ortaya koyan bir eşitlik tanımı ile oradadır. 

Mexico Konferansı sonucu kabul edilen deklarasyon ve Dünya Eylem Planı28 kadınların eşit eğitim, istihdam, barınma ve aile planlama haklarına ulaşabilmesi için on yıllık bir çerçeve plan sunar. Eylem Planı’nda saptanan dokuz ana faaliyet alanı: Uluslararası işbirliği ve barış, siyasal katılım, eğitim, istihdam, sağlık ve beslenme, aile, nüfus, konut ve diğer toplumsal sorunlardır. Eylem Planı aracılığıyla BM’ye üye bütün devletlere, ilk kez kadın sorunlarına yönelik çözümler üretecek ulusal ve uluslararası mekanizmalar oluşturma çağrısı yapılmıştır. 1975-1980 arasındaki dönemde okuryazarlık ve eğitim, kırsal alanlardaki kadınlar için teknik ve meslek eğitim, ilköğretimin zorunlu hale getirilmesi, istihdam ve altyapının geliştirilmesi, sağlık ve beslenme eğitimi, hijyen, aile planlaması, evlilik ve vatandaşlık hakları gibi maddeler karar altına alınmıştır. Eylem Planı, “Çocuk bakım merkezleri/kreşler ve çocuklar için tesislerin, çocuğun evde aldığı bakım ve eğitime destekleyici olduğu, aynı zamanda kadın erkek eşitliğini sağlamada hayati önem taşıdığını”(madde 20), ev işleri ve çocuk bakımının toplumsallaşması gerektiğini (madde 16), barınma hakkını yazılı hale getirmiştir. Hükümetler ebeveynlerin her ikisi ya da biri çalışan çocuklar ve özelikle tarımda çalışan kadın ve eğitimlerine devam etmek isteyen ebeveynler için çocuk bakım merkez ve tesisleri oluşturmaya çağrılmaktadır. 

Pinochet’nin  (Şili) Ulusal Kadın Sekreterliği’ne yaptığı konuşmasında “kadınlar anne oldukları andan itibaren maddi şeyler anlamında talepte bulunmaz. O kadın hayatının amacını, yegane hazinesini ve hayallerinin nesnesini çocuğunda arar ve bulur”29 dediği Şili’de kadınların durumu da Mexico konferansı sonuç belgeleri önerge ve kararlar kısmında yer almıştır (madde 34). Mexico Konferansı sonucunda oluşan Deklarasyon, kadın meselesinde Sovyet politikasının siyasi yönlerini ihtiva etmektedir diyebiliriz.30 Deklarasyon Şili otoritelerini siyasi idam, işkence, zulüm, baskı uygulamaya temel özgürlük ve çalışma hakkını alma gibi insan hakları ihlallerine son vermeye çağırmaktadır. Metinden alıntılıyorum, “(Şili’de-ç.n.) Kadın ve çocuklar başta olmak üzere rehin alınan akrabaları ile tüm siyasi tutukluların serbest bırakılması” talebi yer alır. Yine aynı metinde Vietnam halkına yardım için çağrı (madde 33) yapılmış ve Filistinli ve Arap kadınlar başlıklı maddede de (madde 32) “Tüm devlet ve uluslararası organizasyonlar siyonizm, işgal, yabancı baskı ve saldırganlığa karşı savaşan Filistinli ve Arap kadınlar ve halklarına maddi ve manevi yardımlarını arttırması için” çağrıda bulunulmuş, “kendi kaderini tayin hakkı, bağımsızlık ve özgürlük için savaşan Filistinli savaşçıların işgal güçlerince keyfi olarak hapse atılmasının sonlandırılması talebi” aynı metinde yer almıştır. Konferans konukları arasında Filistin Kurtuluş Örgütü, Angola Halk Kurtuluş Hareketi, Angola Kurtuluşu için Ulusal Cephe, Afrika Ulusal Konseyi gibi ulusal kurtuluş hareketleri temsilcileri de resmi davetli olarak gözlemci statüsünde bulunmaktadır.31 BM Kadın On Yılı konferans sonuç dokümanları soğuk savaşı anlamak ve özellikle Sovyet dış politikasını özetlemek için de okunabilecek kaynaklardır. Gerçekleşen tartışmalar ve bir bütün olarak sonuç deklarasyonu da, Sovyet dış politikasının özüne sahiptir. Deklarasyon, siyonizmi ırkçılık olarak tarif eder ve bir bütün olarak ABD dış politikasını ve ABD askeri müdahalelerini eleştiren bölümler vardır. 29.maddede ülkelere yapılan dış müdahaleler kınanmış ve ulusal bağımsızlık hakkından bahsedilmiştir. Sosyalist Blok ve üçüncü dünya ülkeleri delegeleri, sonuç deklarasyonunda “kadının kurtuluşunun dünyadaki toplumsal ve iktisadi eşitsizliklere karşı savaşla ve özellikle sömürgecilik, neo kolonyalizm, ırk ayrımcılığı, siyonizm, apartheid’a karşı savaşla sağlanabileceğini” hep birlikte dile getirmişlerdir.32 Konferansta Sovyet delegasyonu gelişmekte olan ülkeler için bir çekim merkezidir.

Mexico Deklarasyonu 89 lehte, 3 karşıt ve 18 çekimser oyla kabul edilir. Bu, Sovyetler Birliği ve Sosyalist Blok için kesin bir zaferdir. Demokratik Almanya Dış İşleri Bakanlığı; “ABD, Büyük Britanya ve Federal Almanya’nın cinsiyet eşitliğini sosyo-ekonomik bağlamından koparma çabalarının tam bir başarısızlıkla sonuçlandığını” rapor eder. SED (Almanya Sosyalist Birlik Partisi) Merkez Komite raporuna göre, Mexico Konferansı Dünya Eylem Planı temel insan ve kadın haklarını barış, uluslararası güvenlik, barış içinde bir arada yaşama, anti-emperyalizm, ırkçılık karşıtlığı ve ulusal bağımsızlık ile bağdaştıran ilk BM dokümanı olarak sosyalist diplomasi için bir zaferdir.33 Sosyalist Blok bir bütün olarak sonuç metnini çekincesiz (şerh koymadan) kabul etmiş; ABD ise Eylem Planını kabul ederken Deklarasyona karşıt oy kullanmıştır. 

Mexico Konferansı ve sonuç dokümanlarında, kadınlara karşı ayrımcılığın kaldırılması için bir sözleşme oluşturulması çağrısında bulunulmuştur. 1967 tarihli DEDAW34 manevi ve siyasal güce sahip olsa da bir sözleşme niteliği taşımadığından, devletler açısından bağlayıcı bir yükümlülük getirmemişti. 1972'de Kadının Statüsü Komisyonu DEDAW’a bağlayıcı bir güç kazandıracak bir sözleşme hazırlama olasılığını değerlendirmeye başlamıştır. Burada da komünist kadınları görürüz. 1972 yılında Sovyetler Birliği temsilcisi Tatiana Nikolaeva CEDAW için ilk önergeyi vermiş, 1974 yılında ilk taslağı iletmiştir.35

Mexico Konferansı’ndan sonra birçok ulusal hükümet yeni yasalar geçirir, ülkelerindeki kadınların durumuna dair istatistik ve veri toplar, kadın departmanları kurar. Kadınların miras, velayet vs gibi medeni hakları için yasal düzenlemelere gitmek zorunda kalırlar. Birçok ülke Mexico konferansının yarattığı uluslararası baskı sayesinde 1980’de CEDAW’ı imzalamak zorunda kalır. 

Kopenhag Konferansı 1980 

Mexico’daki ilk konferansta yaşadığı hezimetin ardından ABD, bu sefer meseleyi daha ciddiye almak zorunda kalır. ABD’nin amacı Kopenhag’ta düzenlenecek olan İkinci Dünya Kadın konferansında herhangi bir ‘politik’ karar alınmasını önlemektir. Temsilciler Meclisi Dış ilişkiler Komitesi, Dışişleri Bakanı Edmund Muskie’ye bir mektup yazarak “uluslararası konferansın siyasileşmesi ABD çıkarlarına ve katılımcı diğer ülkelerin çıkarlarına hizmet etmiyor. Yaklaşan ara konferans (Kopenhag konferansı kastediliyor-ç.n.) düşünülünce böyle bir politizasyon dünya çapında kadın haklarının ilerlemesine aykırıdır”36 diyerek meramını dile getirir. Muskie’nin cevabı ise “ABD delegasyonunun sadece kadınlara ait meselelere odaklanması ve diğer ülkelerle de bu yönde lobi yapmaları talimatını verdiği” şeklindedir. ABD kadın meselesini sömürü ilişkileri tartışmasından uzak tutmakta kararlıdır; sadece kadın erkek eşitliği tartışılacak, bunun oluştuğu iktisadi ya da jeopolitik bağlam tartışılmayacak ve bunu yapma girişimi “alakasız komünist ajitasyon”37 olarak tanımlanacaktır. (Bunun önemli bir ayrıntı olduğunu düşünüyorum çünkü bu tavrı kadın eylemlerinde çoğu zaman organizasyon komitelerinin ‘sakın ha siyasi pankart ve döviz yer almasın’ yaklaşımında da tecrübe etmekteyiz. Kadın meselesini sömürü sisteminden ayrı ele alma çabası sadece basmakalıp bir ‘kadınları bölmeyin’ çağrısı değil, liberal yaklaşımın siyasetle kadını karşı karşıya koyma çabasıdır. Kadın meselesinin ne olduğunu tanımlamak da verilmesi gereken bir mücadeledir ve bu eylemlere erkekli mi/ erkeksiz mi, pankartlı mı/ pankartsız mı gelineceği liberalizmin şekle dair geliştirdiği bir hassasiyet değil, ait olduğu sınıfın içgüdüsü ile verdiği bir reflekstir) 

BM Kadın On Yılı İkinci Konferansı, ilan edilen on yıllık dönemin ilk yarısındaki gelişmeleri gözden geçirmek için 1980 yılında 145 ülkeden 1500’ü aşkın resmi delege ile Kopenhag'da düzenlenir. Bu konferansın sonuç dokümanı “BM Kadın On Yılı Dünya Konferansı Raporu: Eşitlik, Kalkınma ve Barış” ile birlikte bir "Eylem Programı" kabul edilmiştir. Bu metinde kadın aile dışında da ele alınmış ve ‘Barış’, kadına yönelik ayrımcılık’ın sona erdirilmesi ile birlikte değerlendirilmiştir. 1975 Mexico Konferansı’nda aile bireylerinin eşitliği ve güvenliğinin temini bağlamında ele alınan kadına yönelik şiddet, Kopenhag’da daha çok kadın ve çocukların korunması için bir sağlık sorunu olarak yaklaşılmıştır. Kopenhag’da kadınların miras hakkı, velayet, vatandaşlık ve evlilikte mülkiyet hakları ele alınır. Ayrıca mülteci ve göçmen kadınlar, genç kadınlar ve engelli kadınlar gibi grupların, acil çözüm gerektiren özel durumları ve ihtiyaçları olduğu yaklaşımını benimseyen konferans bu başlıkları da sorun alanları içine dâhil etmiştir. Dünya Eylem Programı’nda kadınlarla ilgili veri ve istatistik çalışmalarının önemi, sömürgecilik, ırkçılık ve yabancı ülke işgali altındaki kadınların durumu ele alınmıştır. Bildirge kararları arasında ayrıca; Şili, El Salvador, Lübnan Namibya, Güney Afrika’da kadınların durumu, Bolivya, Angola Halk Cumhuriyeti’ne yönelik Güney Afrika saldırganlığının kınanması, Sahrawi kadınlarına destek, Nikaragua’nın yeniden kurulması için uluslararası destek, kayıp ve ortadan yok edilen insanların durumu, içilebilir su, Apartheid sisteminde uluslararası şirketlerin rolü vb. maddeler ile 1985’de düzenlenecek olan bir sonraki Kadın Konferansı ve CEDAW da yer almıştır. Özellikle yazının girişinde alıntıladığımız, Konferans sonuç bildirgesi ‘Tarihsel Perspektif’ bölümü, konjonktüre dair Sovyet dış politikasını özetlemiş, ‘Kadın Eşitsizliğinin Kökenleri’ bölümü kadınların ezilmişliğinin cinsiyete bağlı ve sınıfsal olduğu ifade edilerek ekonomi-politik ve sosyo-ekonomik tahlillere yer vermiştir. Hükümetlere kadınlar için istihdam, sağlık, eğitim başlıklarında görev ve sorumluluklar tanımlamış, onları kadınlarla ilgili istatistikler toplama ve gelişim planlarını periyodik olarak izleme ile görevlendirmiştir.

Siyonizmin yine ırkçılıkla aynı paragrafta yer almasını engelleyemeyeceğini anlayan Amerikan Senatosu ve Temsilciler Meclisi henüz konferans sürerken alelacele iki karar geçirir. Bu kararla Kopenhag’daki ABD delegasyonuna siyonizme atıfta bulunan hiçbir dokümanı onaylamamaları ve ‘apolitik bir toplantı olması gereken bu konferansı politize etmeye çalışan her girişimi kınamaları’ talimatını verir.38 

Kanada delegasyonu konferans sonuç bildirgesine karşıt oy vermesine sebep olarak, “konferansın amacının kadın erkek eşitsizliği ile ilgilenmek olmalı iken bazı delegasyon üyelerinin cinsiyet eşitliğini tehdit eden ve hatta ona uzak basmakalıp global politik halkada kalmasını” gösterir. Onlara göre konferans, “amacından saptırılmış ve kadın sorununu küçümseyen bir grup delegasyon tarafından politize” edilmiştir. ABD delegasyonu ise konferansı ‘politik polemiklerle dolu trajik ve talihsiz bir konferans’ olarak tanımlar ve ‘birkaç ülke delegasyonunun, “kadınların kendilerine ait sorunlarına kendilerine ait yöntemleriyle” yaklaşmasını engelleyerek, kendi ideolojik çıkarları için kadınlara boyun eğdirdiğini, delegasyon olarak bundan dolayı hayal kırıklığı yaşasalar da dünya kadınlarının tam ve gerçek bir eşitliği için çalışmaya devam edeceklerini dile getirir.39 Kopenhag Konferansında Arap İsrail savaşları sonrası mülteci kadınlar için toplanan fonların Filistin Kurtuluş Örgütü Kadın Seksiyonuna kanalize edilmesi anlamına gelen maddeye sadece dört ülke karşı çıkar.40

Sonuç metni 94 lehte, 22 çekimser ve 3 karşıt oyla yürürlüğe girer. ABD kadın hakları adına oluşturulan bir BM metnine bir kez daha karşıt oy kullanmıştır. Kopenhag konferansının ardından BM sisteminde Çocuk Haklan Sözleşmesi’nden sonra en geniş katılımlı sözleşme olma özelliğini taşıyan CEDAW, üye ülkelerin imzasına açılır. Sosyalist Blok ülkelerinin tamamının imzalamış olduğu sözleşmeyi 64 ülke konferans sırasında imzalamış; ABD ise törenle imzalamasına rağmen yürürlüğe sokmamıştır. 

Nairobi Konferansı (1985)

1985’e gelindiğinde jeopolitik iklimin oldukça değiştiğini görürüz. Afganistan hükümetinin çağrısı üzerine Sovyetler Birliği’nin Afganistan Demokratik Cumhuriyeti’ne müdahalesi gerçekleşmiş, Reagan ve artan muhafazakâr politikalar, İngiltere’de Thatcher dönemi neoliberal dalga, özelleştirmeler, serbest piyasa ekonomilerinde yaşanan büyük ekonomik krizlerle dünya oldukça zor durumdadır. Dünyada gelir dağılımındaki eşitsizlikler büyümüş, gelişmekte olan ülkelerde gittikçe artan ve yer yer derinleşen ekonomik krizler kadınları daha da olumsuz etkilemiştir. Kadınların durumu pek çok açıdan kötüleşmiş, Kadın On Yılı’nın başındaki iyimser hava kaybolmuştur. Nairobi Konferansı’nda yoksullaşma başlıca kadın sorunlarından biri olarak tanımlanmaktadır. Yoksulların %70 i kadındır. 

Nairobi Konferansı’na, 15-26 Temmuz 1985 tarihlerinde Nairobi'de BM Kadın On Yılı’nın gözden geçirilmesi ve değerlendirilmesi için 157 ülkeden 2002 resmi delege, 60 resmi BM delegesi ve 162 de danışman statüsündeki STÖ katılımı ile gerçekleşmiştir. O güne kadar gerçekleşen BM konferansları arasında en fazla medya gözlemcisinin bulunduğu konferanstır.41 Bildirgenin "Kadının İlerlemesi İçin Nairobi Geleceğe Yönelik Stratejileri Yıl 2000" kısmında kadınların toplumsal ve siyasi katılımı, istihdam sağlık toplumsal hizmetler ve çevre sorunları ele alınmıştır. Konferans dokümanında kadınların gelişiminin/kalkınmanın insancıl ve ileri bir sistemin yerleşmesi için önkoşul olduğu vurgusu yer alır. Kadınlar artık genel BM amaçlarının çeperinde değil merkezi roldedir.42

Bildirgenin değerlendirmeler bölümü dünyadaki iktisadi durumu tanımlarken 1980’li yıllarda yaşanan ekonomik krizlerin tüm ülkeleri etkilediğini fakat merkezi planlı ekonomilerin bu süreçte istikrarlı bir büyüme sergilediğini dile getirmektedir.43 Özellikle bekâr anneler, sendika üyeleri, hizmet sektöründe çalışanlar, istismar ve şiddete uğramış kadınlar, yaşlılar, göçmen ve mülteci kadınlar, siyasi özel gruplar olarak kategorize edilmiştir. Kadınlar için iş sağlığı ve güvenliği, kız çocuklarının okullaşması, salgın hastalıklara karşı aşılama sistemi ve aşılamanın önemi de metinde yer almaktadır. Mexico ve Kopenhag Konferansları’nda fuhuşun tamamen ortadan kaldırılması talep edilirken Nairobi’de sadece zorla fuhuş yaptırmanın yasaklanması ve tüm kadınlarla eşit haklardan faydalanmaları karara bağlanmıştır. Ayrıca “Geleceğe Yönelik Stratejiler” kapsamında ise kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddet, insan ticareti, silahlı çatışmalarda kadının maruz kaldığı şiddet gibi kadına yönelik şiddetin farklı biçimleri ortaya konularak kapsamlı şekilde ele alınmıştır.

ABD, Mexico ve Kopenhag’tan sonra Nairobi konferansı için özel olarak hazırlanır. Konferansın lojistik ve barınma masraflarına ‘yardımcı’ olan ABD, Kenya hükümeti ile yakın ilişkisini kullanarak konferansta söz sahibi olmaya çalışır. Bu sefer, ABD delegasyonunun başında Başkan Ronald Reagan’ın kızı, Maureen Reagan da bulunmaktadır. ABD daha önce yaşadığı hezimetin tekrarlanmasını engellemek adına konferans sonuç dokümanının Mexico Konferansında olduğu gibi bütün halde değil, madde madde onaya sunulmasını Kenyalı konferans temsilcileri aracılığı ile sağlar. Metinde ağırlıklı olarak barış, silahsızlanma ve kalkınma vurgusu görürüz. Tüm şerhlere rağmen metne özünü veren yine Sovyetler Birliği ve Sosyalist Blok’tur. Sovyet delegasyonu ve Sosyalist Blok’un tek şerhi bile yokken, ABD 11 maddede şerhe sahiptir. Bu şerhler ve itirazlar arasında Filistinli kadınların hakları, kreş ve doğum izni, Güney Afrika’daki apartheid rejimine karşı ekonomik yaptırım, eşit değerde işe eşit ücret uygulaması gibi maddeler vardır.44 ABD doğum izni ve kreş konusunda koyduğu itirazı, “kadın erkek eşitliğinden bahsediliyorsa o zaman erkekler gibi davranmalılar yoksa patronlar kadınları işe almak istemez” diyerek açıklamıştır.45

Konferansta ABD delegasyonu sadece hayal kırıklığına uğramamış aynı zamanda kalpleri de kırılmıştır. O kadar ki, ABD Temsilciler Meclisine verdikleri raporda sonuç dokümanına Filistinli kadınlar için şerh koyduklarında kendileri ile dalga geçildiğini rapor ederler.46 Konferans metninde yer alacak olan “hem var olan mücadelelerde hem de kurtuluştan sonraki ulus inşa sürecinde oynayacakları önemli rollere hazırlanabilmeleri için Ulusal Kurtuluş Hareketleri kadın seksiyonlarına eşit fırsat, eğitim ve öğrenim şansı sunulabilmesi için desteklenmelidir” (paragraf 259) gibi maddelerin yanı sıra, konferansın tansiyonunun en fazla yükseldiği başlık, siyonizm tanımının apartheid, ırk ayrımcılığı tanımları ile birlikte yer alması olmuştur. ABD delegasyonunun metinde siyonizm kelimesinin geçmesi, bazı Afrika ve Arap ülkeleri de metinde geçmemesi halinde toplantıyı terk edecekleri tehdidinde bulunmaları üzerine toplantı çıkmaza girer. Konferans sırasında düzenlenen özel bir oturumla ABD, Sovyetler Birliği, Filistin, Kenya, BM Genel Sekreterliği ve bazı batı Avrupa ülkeleri bir araya gelerek nihayetinde metne siyonizm yerine “ırk ayrımcılığının her türlüsü” ifadesi kullanılmasında anlaşırlar. ABD’nin tüm bu süreçte en büyük başarısı budur. Maureen Reagan dönüşte gazetelere bu büyük başarıyı şöyle anlatır:“(Konferanstan-ç.n.) içinde siyonizm geçmeyen bir metin ile döneceğimi söylemiştim ve öyle döndüm”.47

Nairobi sonrası gerçekleşen 1995 Pekin Dünya Kadın Konferansı, Sosyalist Blok’un yıkılmasından mütevellit artık ABD’li First Leydi’lere açılmıştır. Kadın meselesi artık ekonomi politik başlıklara temas bile ettirilmeden ele alınacaktır, Ev içi şiddet, doğum izni, cinsel taciz ve istismar, cam tavan ve genel olarak kadın erkek ilişkilerindeki yapısal eşitsizlik ele alınır. Kadın meselesinden artık sistem değil, patriyarka sorumludur. Konferansın yıldızı Hillary Clinton’ın Madeleine Albrigth ile birlikte katıldığı toplantıda karşılarında yalnızca Küba, Vilma Espin, yer alacaktır.

Yetenek ve sorumluluk

BM resmi dokümanları ve birkaç akademisyenin çalışmaları dışında BM Kadın On yılına dair araştırmalarda bazı ülkelerin, “tarih yazımında” karşımıza çıkmaması, komünist kadınların adlarının anılmaması rastlantı değildi. Sadece tarihi ‘meşrebine göre okuma’ yahut hafıza kaybından bahsetmiyoruz; açık bir gizleme, üstünü örtme çabası var. 

“Kimse bunu itiraf etmezdi ve elbette ABD delegasyonundan kimse bunu söylemezdi ama sosyalist bloktaki kadınlar en azından yasal bağlamda kesinlikle daha eşitlik sahibi idiler” (BM Kadın On yılı konferansları ABD Delegasyon üyesi A. Fraser48

Sosyalist Blok’tan gelen kadınlar komünistti, “yoksulluk ve adaletsizlik doğuran kapitalizmi ortadan kaldırma yetenek ve sorumluluğuna”49 sahiptiler. Bunu yapacak gücü, sosyalist hükümetlerinden ve UDKF50’den aldılar. 1975 yılında gerçekleşen BM ECOSOC 59. oturumunda Moğolistan temsilcisi Olzvoi “Sosyalist bir toplumda kadın hakları sadece dillendirilmez aynı zamanda hayata da geçirilir” diyor ve ülkesinden örnek veriyor “Bu yüzden Moğolistan’da kadınların %44’ü orta ve lise eğitimi almıştır, üniversite hocalarının %22 si ve sağlık emekçilerinin %70’ ten fazlası ve parlamentonun %30’u kadınlardan oluşuyor”. 

Sosyalizmin çözülüşünün bir kaybedeninin de, üçüncü dünya ülkeleri kadınları olduğunu bugün çok daha net görüyoruz. Azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kadınlar yoksulluğun, temel insani ihtiyaç ve haklarına ulaşamamanın, ayrımcılığın emperyalist saldırganlığın, çokuluslu sömürünün karşısında verilen mücadelede en önemli destekçilerini kaybettiler. Sosyalist Blok kadın örgütleri BM Kadın On Yılı konferanslarından çok daha önce UDKF ve ulusal kadın örgütleri aracılığı ile Üçüncü Dünya ülkeleri kadın örgütleri ile temas halindeydiler51. Mexico City’deki konferans sırasında Mozambik’in bağımsızlık haberi konferans salonuna ulaştığında, toplantıda bulunan Afrikalı kadınların kutlamalarına Sosyalist Blok’tan gelen kadınlar da davet edilmişti. Tüm kıtadan Afrikalı kadınlar, Portekiz’e karşı bağımsızlık savaşını yürüten Mozambik Kurtuluş Cephesi’ni (FRELIMO) Sosyalist Blok ülkelerinin desteklediğini biliyorlardı. Karşılarında ise, Rodezya’da, Gana’da, Güney Afrika’da apartheid rejimini destekleyen ABD ve Birleşik Krallık vardı. Emperyalizm falan gibi politize mevzuları araya sokarak ‘kızkardeşlik ruhunu bölmekle’ suçlanan bu kadınlar sadece emperyalist ülke ve liberal kız kardeşlerin tadını kaçırmadılar, aynı zamanda tarihsel bir sorumluluk ve görevi de yerine getirdiler. Sovyet Bloğundan teknik, askeri ve finansal yardım almak isteyen Üçüncü Dünya Ülke liderleri kadın meselesini önemsemek zorundaydılar. Bu ülkelerle, Çekoslovakya’nın ticaret ve sanayi altyapısını geliştirmek için yaptığı anlaşmalar, Polonya’nın gemicilik ve denizcilik alanında, Bulgaristan’ın tarım ürünleri desteği, Demokratik Almanya’nın sendikal aktivist ve gazeteciler için düzenlediği eğitim ve örgütlenmeler, Sovyetler Birliği’nden çeşitli alanlarda gelen danışmanlık ve uzmanlık yardımları ve bir bütün olarak Sosyalist Blok ülkeleri kadın örgütlerinin destek ve dayanışması da sona erdi. Soğuk savaşın bitimi ile Batının artık Afrika ülkelerine yaptığı ‘insani yardım’ı devam ettirmek için bir sebebi kalmamıştır. 

Komünist kadınlar adaletsizlik ve yoksulluğu yaratan pazar ekonomisi ve emperyalizme diz çöktürecek mücadele pratiği ve örgütlülüğe sahiptiler, BM kurullarında verdikleri mücadele de, bu pratiğin doğal sonucudur. Konferanslarda, ABD’nin paçalarının tutuşması bunun en iyi göstergesidir. BM Kadın On yılı Konferanslarında ABD delegasyon üyelerinin kendi sözleri ile ‘hayal kırıklığına uğramaları’, bu görevin başarı ile yerine getirildiğini gösteriyor. Sosyalist Blok’tan gelen kadınlar, genç ulus devletler, ulusal bağımsızlık hareketleri ve az gelişmiş/gelişmekte olan ülkelerdeki kadınlar ve ülkelerinde kapitalizme ve gericiliğe karşı kadın hakları için mücadele eden ilerici güçlerle birlikte bir tarih yazdılar. Kadın hakları ve mücadeleleri tarihini “onlarsız” yazma çabası, soğuk savaş bitse bile ideolojik mücadelenin devam ettiğini gösteriyor. Komünist kadınlar, dünya çapında kadınların durumunu geliştirmek için benzersiz bir katkı koydular. Ülkelerindeki ve dünyadaki kadın eşitlik ve özgürlüğü bayrağını taşıma görevi, komünist kadınlar için sosyalizme içkindi. Sosyalizmin kadın cephesi, bu bayrağı sosyalizmin kadın programına yaslanarak taşıdı.

 Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesinden çekilmesinin ardından, gericiliğin “sırada CEDAW var52” demesinden, bu tarihi aslında unutmadıklarını görüyoruz. 

Bu görev hala komünist kadınlarındır... 

Kaynakça

-Baldez, Lisa (2014) Defying Convention. U.S. Resistance to the U.N. Treaty on Women’s Rights. Cambridge University Press, 

-Bonfiglioli, Chiara (2016) “The First UN World Conference on Women (1975) as a Cold War Encounter: Recovering Anti-imperialist, Non-aligned and Socialist Genealogies” Filozofija i drustvo. XXVII (3), DOI: 10.2298/FID1603521B.

-Bravo Rosa & Todaro Rosaldo (1985) “Chilean Women and the UN Decade for Women” Women’s Studies International Forum. 8(2). 

-De Haan, Francisca (2018) “The Global Left Feminist. From Copenhagen to Moscow and New York” içinde The Routledge Handbook Of The Global Sixties. Between Protest and Nation-buildin, editörler Chen Jian, Martin Klimke, Masha Kirasirova vd.(London:Routledge) 

-Donert, Celia (2014) “Whose Utopia? Gender, Ideology, and Human Rights at the 1975 World Congress of Women in East Berlin”. 68-87, https://doi.org/10.9783/9780812208719.68

-Ghodsee, Kristen (2010) “Revisiting the United Nations Decade for Women: Brief Reflections on Feminism, Capitalism and Cold War politics in the Early Years of the International Women's Movement”. Women's Studies International Forum 33

-(2015) “Socialist Internationalism and State Feminism during the Cold War: The Case of Bulgaria and Zambia”. Clio. Women, Gender, History Volume 41(1). 

-(2018) Second World Second Sex: Socialist Women Activism during the Cold War. NY: Duke University Press.

-Griffiths, Martha W.(1974) “International Women’s Year is Just the Beginning”. American Bar Association Journal, 6(10).

-Popa, Raluca (2009) “Translating Equality between Women and Men Across Cold War Divides: Women Activists from Hungary and Romania and the Creation of International Women’s Year.” içinde Gender Politics and Everyday Life in State Socialist Eastern and Central Europe ed. Shana Penn & Jill Massino. New York: Palgrave Macmillan. 

-Stephenson, Carolyn M.(1982) “Feminism, Pacifism, Nationalism and the UN Decade for Women”. Women's Studies International Forum, 5(314). 

-Tinker, I. & Jacquette, J.(1987) “UN Decade for Women:Its Impact and Legacy”. World Development.15(3)

-West L.& Landau N.(1980) “UN Mid- Decade for Women”. Journal of Our Backs. 10(9)

-Whitaker, Jennifer Seymour (1975) “Women of the World: Report from Mexico”. Foreign Affairs. Vol.54(1).

-Zinsser, P.J.(2002) “From Mexico City to Kopenhag to Nairobi. The UN Decade for Women 1975-85”. Journal of World History. 13(1).

  • 1. Aktaran Ghodsee:2010, s.7 Orijinal kaynak BM Kopenhag Konferans Sonuç Dokümanı A/CONF.94135, “Report of the World Conference of the United Nations Decade for Women:Equality,Development and Peace, 14-30 July 1980”, Tarihsel Perspektif Bölümü, Gelecek için Dersler başlığı B bendi Madde.22” (Burada BM konferans doküman çeviriler ve yazıda editoryal destekleri için Nihan Yiğit ve Hande Gündoğdu’ya teşekkür ederim.)
  • 2. CEDAW (Convention on the Elimination of all forms of Discrimination Against Women-Kadına Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi, 1967 yılında ilan edilen DEDAW deklarasyonunun sözleşmeye dönüştürülmesi ile oluşturulmuş ve 1979 tarihinde kabul edilmiştir. CEDAW kadın haklarının başyapıtı olarak kabul edilmekte olup, kadınların politik ve medeni hakları, evlilik yaşı, annelik ve hamilelik izni, bu izinlerin kadınların işlerini kaybetme korkusu olmadan ve maliyeti kamu tarafından karşılanacak şekilde düzenlenmesi vb. maddeleri içeren ilk metin ve uluslararası yasa niteliğindedir.
  • 3. UDKF için bkz. Feride E.Tetik “Soğuk Savaş ve Sosyalizmin Kadın Cephesi”, Gelenek 157, Ağustos 2021.
  • 4. BM Kadının Statüsü Komisyonu (yazıda kısaca Komisyon), BM Ekonomik ve Sosyal Konsey (ECOSOC) çatısı altında bir alt komisyon olarak 1946 yılında kurulmuştur. Komisyon, 25 yıldır BM çatısında yer alsa da çalışmaları evlilik yaşı, evlilik durumunda vatandaşlık hakları ve kadınların oy verme ve seçilme hakları ile ilgili birkaç sözleşme ile sınırlı kalmıştır.
  • 5. Zinsser, s.140.
  • 6. Stephenson, s.293.
  • 7. Aktaran Bonfiglioli, s.530.
  • 8. Ayrıca BM Uzmanı Hindistanlı Akademisyen J. Devaki “UDKF danışman statüsünü kullanarak Kadının Statüsü Komisyonu’nun 25. Yıl dönümünün Uluslararası Kadın Yılı ilan edilmesi için başvurmuştur”. Aktaran: Popa, s.63.
  • 9. Bkz. ECOSOC 59. Oturum- 1975 Mexico Konferansı Değerlendirmeleri Bölümü E/SR.1975. https://digitallibrary.un.org/record/825008?ln=fr
  • 10. De Haan, s.237; Popa (2009). Ayrıca bazı kaynaklar Florica Paula Andrei’nin Finlandiya Temsilcisi Henri Sipila ile birlikte başvurduğuna da işaret etmektedir.
  • 11. Ghodsee (2018)s.139 ve Baldez’e göre (s.74), aynı yıl uluslararası bir kadın konferansı düzenlenmesi önerisi de UDKF yönlendirmesi ile yine Romanya Sosyalist Cumhuriyeti temsilcisi tarafından yapılmıştır.
  • 12. Baldez, s.75; Ghodsee (2010),s.5; Olcott, s.42
  • 13. Baldez, s.76.
  • 14. Ghodsee (2010), s.4.
  • 15. A.g.e., s.5
  • 16. https://www.fordlibrarymuseum.gov/library/document/0126/1489978.pdf. İlgili bölüm şöyle: “...Uluslararası Kadın Yılı Ulusal Komisyonumuzu ilan etme münasebetiyle, kocamın dediği gibi, kadın haklarının güvenceye alınması arayışı tüm cinsiyetleri kısıtlayıcı klişelerden özgürleştirir. Ruhların özgürleşmesi tüm ülke ve bireyler için yeni olasılıklar açar…”
  • 17. https://www.racked.com/2017/8/28/16164052/cold-war-makeup
  • 18. Griffiths, s.1237
  • 19. 1973 yılında ABD Kongresi, ekonomik büyümeyi hedefleyen programlara kadınların da entegre edilmesini şart koşan Dış Yardım Kanunu (Foreign Assistance Act) çıkarır.
  • 20. BM Kadın On Yılı’nda gerçekleşen tüm konferanslarda eş zamanlı yürütülen ve STÖ’ler, Uluslararası Kadın Örgütleri, NGO’lar, sendikalar ve çeşitli kadın gruplarının katıldığı paralel kadın forumları da gerçekleşmiştir. Kadın On Yılı boyunca resmi delegasyon toplantılarına paralel olarak (Mexico City’de altı bin, Kopenhag’da sekiz bin ve Nairobi de on üç bin katılımcı) oldukça ses getiren bu kadın forumlarında UDKF de yer almış, kendi düzenlediği oturumlar dışında üye örgütleri delegeleri önemli oturumlarda temsilciler bulundurmuştur.
  • 21. Bu turnusol bile birçok kadını saflarımızın dışına itmiştir. Mexico City’e ‘feminist’ bir cevap olarak 1976’da Brüksel’de düzenlenen kadına karşı suçlar tribünaline gönderdiği mesajında Simone de Beavoir “Kadınların siyasi partiler ve kendi uluslarınca erkek toplumlara entegre edilmeye yönlendirildiği Mexico City’nin aksine siz burada kadınların bu toplumda tabi oldukları baskıları kınamak için toplandınız” demektedir. Kaynak: Bonfiglioli, s.529.
  • 22. Ghodsee (2010), s.4.
  • 23. Kadın, erkek ve çocuklar için hesaplanamaz eziyet ve zarar veren pratikler doğurduğundan; kadınlar ve erkekler birlikte sömürgecilik, yeni-sömürgecilik, emperyalizm, yabancı işgal ve tahakküm, siyonizm, apartheid, ırk ayrımcılığı, işgal ve bu işgalin tanınması gibi pratikleri birlikte ortadan kaldırmalıdır”(Mexico City Deklarasyonu Madde 26).
  • 24. Ghodsee (2018), s.2. 1970 yılında Romanya’da dahi kadın mühendislik öğrenci oranı %43, tarım toplumu olarak bilinen Bulgaristan’da %23 iken, 1976 yılında ABD’de kadın mühendislik öğrencileri oranı %3.4.
  • 25. https://www.newspapers.com/image/?clipping_id=10875189&fcfToken=eyJhbGc…, Ames Daily Tribune,08 Jul 1975,p.6
  • 26. Röportajda “She was not absolute… she had to consult with 18 or 19 men, since we are a democratic nation”olarak geçiyor. https://www.nytimes.com/1975/06/19/archives/international-womens-year-w…
  • 27. Whitaker,s.178 ve Sovyetler Birliği’nde 1967 mühendis kadın oranı için https://time.com/5630567/kitchen-debate-women/
  • 28. Bkz. “Declaration of Mexico on the Equality of Women and Their Contribution to Development and Peace 1975” ve “A World Plan of Action for the Implementation of the Objectives of International Women’s Year” BM dokümanı https://digitallibrary.un.org/record/586225 E/CONF.66/34.
  • 29. Bravo &Todaro, s.114.
  • 30. Yazının kapsamına girmiyor fakat not etmekte fayda var. INSTRAW (Kadının İlerlemesi için Uluslararası Araştırma ve Eğitim Enstitüsü) bu konferansta kurulmuştur. INSTRAW'ın amacı cinsiyet eşitliğini ve kadının güçlenmesini araştırma, eğitim ve toplumu bu konularda bilgilendirmek suretiyle geliştirmektir. Mexico Konferansı’nın bir başka sonucu, konferanstaki kadın örgütlerinin taleplerini karşılamak üzere, UNIFEM (BM Kadın için Kalkınma Fonu)'in kurulmasıdır. UNIFEM, kadınların insan haklarını, siyasete dahil olabilmesini ve ekonomik statüsünü geliştiren programlar için kadınlara finansal ve teknik destek sağlamak amacıyla kurulan bir BM fonudur.2010 yılından itibaren UN Women (BM Kadın) a dönüştürülmüştür ve 2020 yılından itibaren Küba Yürütme Kurulu üyesi olarak yer almaktadır. Türkiye ise katkı sunan ülkeler (Contributing States) statüsündedir.
  • 31. M Dokümanı https://digitallibrary.un.org/record/586225 E/CONF.66/INF.2
  • 32. Bonfiglioli, s.524.
  • 33. Donert,s.76.
  • 34. DEDAW için BM Kadının Statüsü Komisyonunda ilk girişimi başlatan yine Sovyetler Birliği, Macaristan ve Polonya temsilcileri olmuştur. Polonya Temsilcisi Dembinska’nın hazırladığı ilk taslak, devletlere kadın haklarını ilerletme konusunda sorumluluk veren, görev almaya zorlayan bir taslak iken sözleşmeye dönüşmesi, CEDAW ile gerçekleşmiştir. Bkz. Baldez,s.32-62. Ayrıca DEDAW için 1953 UDKF Kopenhag Dünya Kadınlar Kongresi Kadın Hakları Deklarasyonunun itici bir güç olduğu hakkında bkz. Feride E. TETİK “Soğuk savaş ve sosyalizmin kadın cephesi”, Gelenek157.
  • 35. Kaynak: “Commission on the Status of Women –Report on the 25th Session”,14 Jan-1 Feb 1974, Madde 71. www.undocs.org/E/CN.6/589 Sovyetler Birliği’nin önermiş olduğu ilk taslak sözleşme aynı adres E/CN.6/AC.1/L.2)
  • 36. Ghodsee (2010), s.6.
  • 37. A.g.e.
  • 38. Ghodsee (2010), s.7.
  • 39. Report of the World Conference of the UN Decade for women: Equality, Development and Peace,14-30 July 1980 Madde 363, BM dokümanı A/CONF 9135.
  • 40. West & Landau, s.1.
  • 41. Report of the World Conference to review and appraise the achievements of the UN Decade for Women Equality,Development and Peace,15-25 July 1985, Nairobi.
  • 42. Zinsser,s.158.
  • 43. BM dokümanı https://digitallibrary.un.org/record/586225, A/CONF.116/28 Madde 23.
  • 44. A.g.e.
  • 45. Tinker & Jacquette, p.422-423.
  • 46. Ghodsee (2010) s.8.
  • 47. Ag.e. s.9
  • 48. Ghodsee (2010),s.5
  • 49. A.g.e, s.4
  • 50. Tüm bu tarihe bakarken UDKF içinde Sovyet önderliğine karşı geliştirilen itirazlara da bakmak gerekiyor, yazının sınırlarına girmediği için sadece not etmekle yetiniyorum. Özellikle 1970’li yıllarda, Yugoslavya ve Batı Avrupa sol grup ve örgütleri kadın gruplarından gelen bu itiraz UDKF’nin fazlasıyla Sovyet dış politikası belirleniminde olduğu, kadın başlığını geri plana attığı şeklindedir. UDKF dergisine yönelik İtalyan temsilcilerin “Pravda”dan farkı olmayacaksa biz neden dergi çıkarıyoruz eleştirisi değerlendirmeye alınmalıdır. Bu durum, BM Kadın On Yılı Konferansları söz konusu olduğunda uluslararası diplomasinin sahnesi olduğu için anlaşılabilir fakat genel olarak Sovyet dış politikasının “barış” dışında bir vaat ve açılımda bulunmadığı bu yıllarda sosyalist kadın hareketi de gittikçe kadın başlığında silahsızlanma ve barış’ı telaffuz etmeden cümleye başlayamaz olmuştur. Örneğin sonuç metnine cinsiyetçilik ifadesinin (sexism) eklenmesi önerisine ne ülkelerinde ne dillerinde böyle bir kelime olmaması sebebi ile Sovyet delegasyonunun itiraz etmesi pek anlaşılabilir değil; BM Kadın Konferans metinlerinde ağırlıklı vurgunun barış olması, sosyalist mücadelenin gittikçe kadın konusunda sabırsız ve kayıtsız bir görünümüne sahip olmasına neden olmuş. Dünyanın kaynadığı yıllarda bakılan yerin dış politika olması bunu anlaşılır kılsa da, elinde çok daha fazlası varken “biz kadın sorununu çözdük” tavrı, Batı’da ikinci dalga feminizmi etkisindeki kadın hareketinin kavranıp, ileri çekilmesine de engel olmuş, barış açılımı ise özellikle dünyada hâlihazırda barış hareketinin yükseldiği yıllarda kadın perspektifi için bir tekrardan öteye gitmemiştir.
  • 51. Buraya ayrı bir yazıda değerlendirilmesi gereken soğuk savaş sırasında sosyalist blok ve üçüncü dünya ülkeleri kadın örgütleri ilişkisine sadece değinmekle yetiniyorum. BM Kadın On Yılı konferanslarına dair de gerçekleştirdikleri ön toplantı, bölgesel konferans ve eğitimlerin yanı sıra sosyalist ülke kadın örgütleri dayanışma bütçelerinden yardımlarda bulunmuştur. Örneğin Mexico City konferansına Aeroflot, Jatair, Balkanair gibi sosyalist ülke havayolları Afrika ve Asya’dan katılan delegeleri ücretsiz taşımış, Bulgaristan Kadın Örgütü (CBWM) bu ülkelerden gelen yüz delegenin konaklama ve çeşitli masraflarını üstlenmiş. Sadece bir örnek olarak, kadın başlığında Bulgaristan- Zambiya işbirliği için bkz. Ghodsee (2015) ve (2018).
  • 52. https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/abdurrahman-dilipak/cedaw-33834.ht…