Küba-ABD savaşı yeni sahaya taşındı

Küba’yla ABD, aynı anlama gelmek üzere sosyalizmle kapitalizm arasındaki savaş ne sona ermiş ne de yoğunluğu azalmış durumda; iki ülke de karşılıklı olarak savaşı yeni bir sahaya taşıma kararı aldılar.İşin nereye varacağını, aslolarak Küba Komünist Partisi liderliğinin bu süreci nasıl yürüteceği belirleyecek.

Yiğit Günay

Bu hafta dünyadaki en önemli gelişmelerden biri, Küba’yla ABD arasında varılan tutuklu takası anlaşması oldu. Salı günü, Fidel ve arkadaşlarının dağdan inip iktidarı aldıkları günlerden bu yana, 50 yıldır yaşanmayan bir şey yaşandı: ABD lideri Barack Obama ve Küba lideri Raúl Castro telefonda konuştu. Ertesi gün anlaşma kamuoyuna duyuruldu.

Önce, anlaşmanın detaylarına bakalım.

ANLAŞMADA NELER VAR?
Varılan anlaşma, temelde Küba’nın bir, ABD’nin de üç tutukluyu serbest bırakması üzerine kurulu.

ABD’nin serbest bıraktığı tutuklular, Küba Beşlisi olarak tanınan, Küba halkınca kahraman olarak el üstünde tutulan ve hapsedildikleri 1998 yılından bu yana Küba’nın ve tüm Küba dostlarının özgür kalmaları için sayısız kampanya düzenledikleri kişilerden üçü. Beşlinin ikisi, aldıkları cezaları tamamladıkları için serbest kalmıştı. Anlaşmayla birlikte beş Kübalı kahraman da adaya döndü.

Küba iki kişiyi serbest bıraktı. Bunlardan biri, anlaşmanın doğrudan konusu: İsmi açıklanmayan fakat yaklaşık 20 yıldır cezaevinde tutulan, Küba doğumlu bir Amerikan ajanı. Diğeriyse, ABD için istihbari faaliyet yürüttüğü kanıtlanınca 2009’da cezaevine konulan ABD vatandaşı Alan Gross. 65 yaşındaki Gross, Küba’daki dini gruplara istihbari bilgi aktarımı için teknolojik iletişim araçları sağlarken yakalanmıştı. Hem ABD hem Küba tarafı, Gross’un serbest bırakılmasının anlaşma gereği değil, Küba tarafının “insani koşulları göz önünde bulundurarak attığı bir adım” olduğunu ifade etti.

BURAYA NASIL VARILDI?
ABD’yle Küba ilişkileri herkesin malumu. Küba’da 26 Temmuz Hareketi gerillaları 1959’un yılbaşı günü iktidarı ele geçirdiklerinde, ABD henüz yeni ve genç hükümetin ülkeyi nasıl bir rotaya sokacağından emin değildi. Oysa Küba Komünist Partisi’yle gerillalar arasındaki ittifak epey önce kurulmuştu ve 26 Temmuz Hareketi’nin liderliğinde, sosyalizme yönelmek konusundaki eğilim güçlüydü. İşin rengi belli olduğu andan itibaren ABD Küba’da sosyalizmi yıkmak için askeri işgal dahil her yolu denedi ve bu Karayip adası, Soğuk Savaş’ın batı yarıküredeki en önemli sahası haline geldi.

Küba sayısız saldırıyı boşa çıkardı, binbir badireyi atlattı. Doğal zenginlikleri çok kısıtlı, çok yoksul bu adada, eğitimden sağlığa gündelik yaşamın önemli alanlarında muazzam kazanımlar elde eden, halkının mutluluğu tüm dünyaca bilinen bir sosyalist ülke kurmayı başardı.

Sovyetler Birliği ve sosyalist bloğun çöküşü, Küba için en büyük travmaydı. İnsanların açlıkla mücadele etmeye çabaladığı 1990-94 yılları arasında Özel Dönem, bağımsızlıkta ısrar sosyalizmde inat etme sayesinde aşıldı.

Aşıldı ama, Küba ekonomisi bugüne dek halen tam olarak belini doğrultabilmiş değil. Bunun temel nedeni, ABD’nin adaya uyguladığı ekonomik abluka. Ablukanın mali bedeli, adanın bütçesinin onlarca katına ulaşan bir büyüklüğe sahip.

Dolayısıyla, iki taraf açısından da bir çeşit pat durumu vardı. ABD sosyalizmi yıkamıyor, Küba’ysa ülke ekonomisini ayağa kaldırmayı başaramıyordu. Anlaşmaya bu tabloda varıldı.

ABD NEYİ HESAPLIYOR?
ABD Başkanı Obama’nın konuşmasında, anlaşmayı ne niyetle yaptıklarını açıkça anlatan bir ifade geçiyor: “Geride kalan 50 yıl, yalıtma taktiğinin işe yaramadığını gösterdi. Yeni bir yaklaşım geliştirmeliyiz.” 50 yıllık taktiğin hedefi, sosyalizmi yıkmaktı. Obama’nın sözleri, hedefin değişmediğini, taktiğin değiştiğini teyit ediyor.

The New York Times gazetesinde çıkan editöryel yazı, Amerikan tarafının niyetini daha açık ifadelerle ortaya koyuyor: “ABD [adada] daha geniş kişisel özgürlükler ve demokratik değişim için bastırmakta haklı. Fakat cezalandırıcı yaklaşımı, kesinlikle ters tepti. Bundan sonrası için, Washington’un Küba’daki sivil topluma ve muhaliflere verdiği destek daha etkili hale gelecek. Özellikle de, batı yarıküredeki diğer hükümetler artık Küba’ya Washington’un baskıcı politikalarının mağduru olarak davranmayı bırakacakları için.”

KÜBA NEYİ HESAPLIYOR?
Küba lideri Raúl Castro, konuyla ilgili konuşmasında hedeflerini “sürdürülebilir ve müreffeh bir sosyalizm” olarak kodladı. Bu hedefe ulaşmanın yolu ekonomiden geçiyor.

Raúl ülkenin başına geldiğinden bu yana Küba Komünist Partisi, ülke ekonomisini canlandırmak için çeşitli adımlar attı. Dış politikada başta Venezuela olmak üzere Latin Amerika hükümetleri, Çin, Rusya, İran gibi ülkelerle kaydedilen yakınlaşmanın önemli ekonomik çıktıları da oldu.

Fakat asıl denenen, ülkede küçük ve orta ölçekli özel girişimlere izin vermek oldu. Küba ekonomisi, önceki durumda verili koşullara kendini hapsedemeyecek durumdaydı. Komünist Parti de alınan kararın risklerinin farkında, fakat bu riskleri almaya karar verdi.

Küba hükümeti ABD ablukasının etkilerini azaltmayı başarırsa, planlanan ekonomik atılım yolunda çok büyük bir mesafe kat edilmiş olacak.

TARAFLAR BAŞKA HANGİ ADIMLARI ATACAK?
İki lider de “ilişkilerin normalleştirilmesi” hedefini dile getirdi. Bunun en önemli ayağı, tekrar karşılıklı elçilerin gönderilmesi ve büyükelçiliklerin açılması. Gelecek ay bir ABD heyeti Küba’ya giderek ilk düzenli diplomatik ilişkiyi başlatacak.

Ablukanın kaldırılması konusunda Obama’nın tek başına yapabilecekleri sınırlı. Yürürlükte olan yasayı, yürütmenin başı olarak Obama değiştiremiyor, bunun için Kongre kararı gerekiyor. Fakat Obama, yürütmenin yetkilerini kullanarak, yasanın pratikte uygulanma kurallarını gevşeterek, ablukayı fiilen büyük oranda etkisiz kılabilir. Bunu ne kadar yapacağını zaman gösterecek.

Bu arada ABD’nin atma sözü verdiği tüm adımlar, sosyalizmi yıkma hedefiyle uyumlu. Obama, ABD vatandaşlarının Küba’daki akrabalarına gönderebilecekleri para miktarının 500 dolardan 2 bin dolara çıkarılması, Amerikan vatandaşlarının Küba’ya seyahat etmeleri konusundaki kuralların gevşetilmesi ve Küba’ya gıda ve diğer tüketim mallarının tedarik edilmesindeki kısıtların büyük oranda kaldırılması sözü verdi.

Fakat, bu sonuncu maddede, Obama’nın konuşmasına bakılırsa, bir koşul var: Gıda ve tüketim maddeleri, “Küba’daki yeni gelişmekte olan küçük ve orta ölçekli özel işletmeleri güçlendirmek üzere” tedarik edilecek.

Ayrıca ABD şirketlerinin, Küba’daki internet altyapısına yatırım yapmaları ve adaya telekomünikasyon teknolojisi ihraç etmesi planlanıyor.

ABD’nin Küba’yı “terörü destekleyen ülkeler” listesinden de çıkarması bekleniyor.

Küba’nınsa 53 tutukluyu daha serbest bırakma sözü verdiği iddia ediliyor.

BU İŞ NEREYE VARACAK?
Küba’yla ABD arasındaki, aynı anlama gelmek üzere sosyalizmle kapitalizm arasındaki savaş ne sona ermiş ne de yoğunluğu azalmış durumda. Sadece iki ülke de karşılıklı olarak savaşı yeni bir sahaya taşıma kararı aldılar.

Bu yeni sahada artık en önemli başlık, ideolojik mücadele olacak. Ablukaya ve ABD’ye direnme, Küba halkının en fazla sahip çıktığı ideolojik motifti. Şimdi ABD ideolojik saldırıyı artırmak üzere cevval adımlar atacak. Küba’ysa içeride özel sektöre alan açmasıyla birlikte, riskli bir alana girmiş durumda.

İşin nereye varacağını, aslolarak Küba Komünist Partisi liderliğinin bu süreci nasıl yürüteceği belirleyecek. Ülke ekonomisinin güçlenmesi sosyalizmi mi güçlendirecek, yoksa piyasacılık fikri mi yayılacak? Adanın komünistlerinin aklı ve mücadelesi, bu sorusunun yanıtını tayin edecek.


* Bu yazı 21-27 Aralık tarihli soL dergisinin 20. sayısında yer almıştır.