Kaptan Rackete ve göçmenlerin bitmeyen trajedisi

İtalyan hükümetinin izin vermemesine rağmen Lampedusa limanına demir atan, Libya’dan gelen göçmenlerin bulunduğu kurtarma gemisinin kaptanı Carola Rackete dört gün önce tutuklanmıştı. Ev hapsinde tutulan kaptana özellikle ülkesi Almanya’nın çeşitli kesimlerinden ve dünyadan destek geldi. Rackete’ye verilecek ceza iki ülke arasındaki ilişkilerin daha da gerilmesine yol açabilir.

soL - Dış Haberler

Sea Watch gemisi, iki hafta izin bekledikten sonra kaptanın aldığı inisiyatifle karaya yanaşmıştı. İtalyan sınır koruma güçleri tarafından göçmenlerin tahliyesinden sonra gemiye el kondu. Lampedusa limanında Sea-Watch’tan tahliye edilen göçmenler şimdilik bir geçici merkeze yerleştirildi. Göçmenlerin Fransa, Almanya, Finlandiya, Lüksemburg ve Portekiz’e gönderileceği belirtiliyor.

Olayın ardından gemiyi bir “korsan gemisi” olarak niteleyen İtalya İçişleri Bakanı Matteo Salvini, “yabancı bir sivil toplum kuruluşunun alabileceği maksimum ceza”nın verileceğini dile getirdi. Geminin kaptanı Carola Rackete hakim karşısına çıkmak üzere ev hapsine alındı, bugün yapılan ön soruşturmadan sonra ev hapsi hali devam ediyor. Yasadışı göçe yardım etme ve göçmen gemisinin önünü kesen askeri geminin üzerine gitme suçlarından yargılanacak olan 31 yaşındaki Alman vatandaşı kaptanın bu suçlara karşılık olarak 50 bin Euro para cezası alabileceği ve üç ile on yıl arasında hapse mahkum edilebileceği ifade ediliyor.

Geçtiğimiz haftalarda hükümet tarafından kabul edilen bir kararnameyle kurtarılan göçmenlerin İtalyan limanlarına getiren sivil toplum kuruluşlarına ait gemilere 10 bin ile 50 bin Euro arasında para cezası getirilmişti. Daha önce çektiği tepki nedeniyle uygulamaya konması ertelenen kararnamenin tekrar gündeme gelmesinde son AP seçimlerinden birinci parti olarak çıkan ve agresif göçmen karşıtı politikalarıyla bilinen Salvini’nin Lega partisinin elinin oldukça güçlenmesinin rolü var. G 20 zirvesi için Osaka’da bulunan İtalya Başbakanı Guiseppe Comte de “istesek de istemesek de yasalar var” diyerek ceza olasılığına vurgu yaptı.

Öte yandan Salvini’nin “kapalı limanlar” politikasına rağmen İtalyan limanlarına göçmen kurtarma gemileri yanaşmaya devam ediyor.

ALMANYA'DAN TEPKİ

Corriere della Sera gazetesine yaptığı açıklamada, 40 göçmenin bulunduğu gemiyle Lampedusa limanına yanaşmasını “Yaptığım bir şiddet eylemi değil bir itaatsizlik eylemiydi” sözleriyle ifade eden kaptan Rackete, özür dilediğini de ekledi. Rackete’ye son iki gündür sosyal medya üzerinden dayanışma ve destek mesajları yağdı. Yapılan muameleye Almanya’nın çeşitli kesimlerinden de tepki geldi. Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier İtalyan yetkililerini eleştirirken, “Avrupa Birliği’nin kurucu üyesi olarak İtalya’dan sorunu daha farklı bir şekilde yönetmelerini beklerdik” açıklamasında bulundu. Dışişleri Bakanı Heiko Maas ise yaptığı sosyal medya paylaşımında “Hayat kurtarmak insanı bir zorunluluktur. Denizdeki kurtarma operasyonlarını suç olarak gösteremezsiniz” dedi. Alman Yeşiller Partisi, Sol Parti ve Evangelist Kilisesi de Rackete’nin cezalandırılmasını kınayanlar arasında.

Yaptığı komedi programında okuduğu hiciv içeren şiir nedeniyle başı Erdoğan’la derde giren Alman komedyen Jan Böhmermann ve program ortağı Klaas Heufer-Umlauf bir Youtube videosu yayınlayarak Rackete’ye ve Sea Watch’a destek kampanyası başlatanlardan. “Hayat kurtaran birinin bir suçlu olamayacağına inanıyoruz. Başka türlü düşünen herkes basitçe yanlış düşünüyor” diyen Böhmermann’ın çağrısına karşılık yapılan bağışların dün itibariyle 140 bin Euro’ya ulaştığı bildiriliyor.

İtalyan basını ise Rackete’yi korsan ilan eden hükümet yanlıları ile kahraman ilan eden muhalifler arasında ikiye bölünmüş durumda. Bu haliyle konunun Almanya-İtalya arasında bir krize, hatta AB içindeki çatlakların derinleşmesine ilerlemesi de söz konusu olabilir.

GÖÇMEN TRAJEDİSİNİN KÖKENİ VE 'SİVİL KURTARMA'

2014’ten beri mülteciler için sivil kurtarma faaliyetleri yürüten Sea Watch, kayıtlarda Brandenburg merkezli bir sivil toplum kuruluşu olarak geçiyor. Kuruluş kendi internet sitesinde bireyler ve küçük işletmeler tarafından yapılan bağışların yanında havadan keşif operasyonu için Alman Protestan Kilisesi’nden destek aldığını belirtiyor.

2018’den beri Sea Watch-3’ün kaptanlığını yapan ve daha önce de defalarca benzer kurtarma operasyonlarına kaptanlık etmiş olan Rackete ise dört yıldır aynı kuruluş için çalışıyor. Daha önce Greenpeace ve başka STK’larda da çalışmış.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin verilerine göre 2019’un başından beri Kuzey Afrika’dan İtalya’ya 1940 kişi ulaştı ve 350 kişi de bu tehlikeli yolculukta hayatını yitirdi. Resmi arama kurtarma çalışmaları işlevsiz hale geldiği için çoğunlukla göçmenlere sivil toplum kuruluşları yardımcı oluyor. 2014'ten beri Libya'dan Akdeniz'i geçmeye çalışan 12 bin kişi denizde hayatını kaybetmiş. İtalyan sınır polisi 2014’ten beri STK’ların yaklaşık 30 bin kişinin taşınmasına yardımcı olduğunu belirtiyor. İtalya'yla birlikte AB'nin Libya Sahil Güvenliğine göçmenleri engelleme konusunda yardımcı olması ve yola çıkanları Libya'da iç savaşın ortasına geri yollaması BM tarafından eleştiriliyor.

Carola Rackete’nin bireysel duyarlılığı, yardımseverliği ve iyi niyetli ifadeleri bir yana, büyük resme bakmak ve konunun başka boyutlarını da düşünmek gerekiyor. Göçmenler meselesi basitçe insani yardım yapanlar ve vicdan yoksunları karşıtlığında ele alınamayacak kadar karmaşık. Kuzey Afrika’da yüz binlerce insanın yerinden edilmesine ve Akdeniz’in büyük bir mezarlığa dönüşmesine yol açan emperyalist müdahalelere açıktan destek veren Avrupa Birliği, diğer yandan sivil toplum kuruluşları aracılığıyla bir nevi “elini kirletmeden” mültecilerin kıtaya transfer edilmesini yönetiyor. Uluslararası denizcilik sözleşmeleri gereği kurtarma gemilerinin mümkün olan en kısa mesafedeki güvenli limana demirlemesi gerektiğinden başta gelen duraklar İtalya ve Malta, ya da belki İspanya limanları oluyor, ki bu ülkeler aynı zamanda Birlik içinde görece zayıf ekonomiye sahip ve rekabet gücü düşük ülkeler. Gemilerin örneğin Hamburg limanına gitmesine kağıt üzerinde bir engel yok, ama yol çok çok uzun ve kurtarma gemilerinin kapasitesi düşünüldüğünde bu hiç gerçekçi değil. Ekonomi büyümesini sürekli kılmak için uzun süre ucuz işgücü olarak gördüğü göçmenlere kapılarını açık tutan Almanya’ya karşı başta İtalya olmak üzere artan sayıda ülkede hükümetlerin göçmen karşıtı ve ırkçı bir tutum geliştirmeleri ise AB içindeki en önemli kriz başlıklarından birini oluşturuyor. Kapitalizm söküğünü dikemez halde, ve hayat kurtarmaya bireysel kahramanlıklar yetmiyor.