Almanya'da İslam Konferansı öncesinde tartışılan istifa kararı

Bugün Almanya'da Alman İslam Konferansı (AİK) dördüncü dönem toplantıları başlıyor.

Bugün Almanya'da Alman İslam Konferansı (AİK) dördüncü dönem toplantıları başlıyor. Toplantı öncesinde Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Aşağı Saksonya ve Bremen Eyalet Teşkilat yönetiminin istifası tartışma yarattı. Yönetim istifa gerekçesinde, kendilerine ve çalışmalarına yönelik gelen müdahaleler karşısında istifa kararı alındığını duyurdu. DİTİB’in Köln’deki genel merkezinden bu istifalarla ilgili bir açıklama yapılmadı.

Almanya’da 900’den fazla caminin bağlı olduğu, Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı çatı kuruluşu DİTİB uzun süredir eleştiri oklarının hedefinde. DİTİB'e bağlı camilerde görev yapan bazı imamların, Gülen Cemaati'ne yakın olduğundan şüphe edilen kişiler hakkında Ankara'ya rapor gönderdiği yönündeki iddialar Almanya'da tepkiyle karşılanmış, hatta DİTİB'in Alman iç istihbarat kuruluşu Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından izlenmesi çağrıları gündeme gelmişti.

Birçok Alman siyasetçi DİTİB’i Türk hükümetiyle yakın ilişkiler içinde olduğu gerekçesiyle eleştiriyor. DİTİB’in Eylül sonunda Köln’de inşa edilen Merkez Camii’nin açılış töreni Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yapılmış, açılış törenine Alman siyasetçiler katılmamıştı. DİTİB Aşağı Saksonya ve Bremen Teşkilatı’nın istifası DİTİB’i, faaliyetlerini ve Türk hükümetiyle ilişkilerini yeniden gündeme getirdi.

CEMAATLERİN ÖRGÜTLENMESİ VE FİNANSMANI

Başbakan Angela Merkel’in, 2006 yılında önerisi ve dönemin İçişleri Bakanı Wolfgang Schäuble’nin himayesinde ilk kez toplanan Alman İslam Konferansı öncesinde açıklama yapan şimdiki İçişleri Bakanı Horst Seehofer, bugünkü zirvenin ana konusunun "Müslüman cemaatlerinin örgütlenmesi ve finansmanı" olacağını bildirdi.

Amerika'nın Sesi'nden Cem Dalaman'ın haberine göre müslümanları temsil eden örgütlerin Alman anayasasının belirlediği din hukukuna göre organize olmalarını hedeflediklerini belirten bakan, dış ülkelerin Almanya'daki Müslümanlar üzerinde nüfuzuna son vermeyi hedeflediklerini de açıkladı.

Din adamlarının eğitimi için desteğin arttırılacağını ifade eden Seehofer, “Müslüman Almanlar’ın Alman ve Müslüman kimliklerini güçlendirmelerine ve vatanları Almanya ile özdeşleşmelerine yardımcı olunacak” şeklinde görüş belirtti.

Seehofer’in bugünkü toplantının açılışında yapacağı konuşmada, konuya yönelik fikirlerini daha geniş bir şekilde dile getireceği öğrenildi. Seehofer, göreve geldikten kısa bir süre sonra, "İslam Almanya'ya aittir" tanımlamasını yanlış bulduğunu ve İslam'ın değil Müslümanlar’ın Almanya'ya ait olduğunu söyleyerek tepkileri üzerine çekmişti.

“İslam Almanya’ya aittir” tanımlaması ilk olarak 2010 yılında eski Cumhurbaşkanı Christian Wulff tarafından dile getirilmiş, ardından gelen diğer Cumhurbaşkanları Joachim Gauch ve Frank-Walter Steinmeier’le Başbakan Angela Merkel de bu tutumu sürdürmüşlerdi.

Federal İçişleri Bakanı Seehofer, Alman İslam Konferansı’nı da yeniden yapılandırdı. Şimdiye kadar yaklaşık 2 bin 400 caminin bağlı bulunduğu Müslüman çatı örgütlerinin davet edildiği konferansa, bugün ilk kez örgütlü olmayan Müslümanları temsilen bireyler de davet edildi. Davetliler arasında geçen hafta kurulan ve muhafazakar dini dernekleri eleştiren "Seküler İslam Girişimi” adlı oluşumdan sosyolog Necla Kelek, avukat Seyran Ateş, siyaset bilimci Hamed Abdel-Samad ve psikolog Ahmad Mansour gibi isimlerde var.

Tevfik Taş 26 Kasım'da soL'a yaptığı değerlendirmede bu inisiyatifin, ''çağdaş İslam anlayışı'' ile hareket ettiklerini açıkladıklarını, kuruluş bildirgelerinde İslam'ın yorumlanmasını tekelinde tutan, ''demokrasiden uzak'', siyasallaşmış İslam'dan uzak durmak kadar, toplumda yükselen İslam karşıtlığına da karşı olunduğu ifade ettiklerini belirtmişti. Taş'a göre Alman devleti, DİTİB'in Erdoğan tarafından ''FETÖ''cülere karşı işlevlendirlmesi ile ülkede yaşayan Müslüman kökenli göçmenler konusunda yeni tasarruflara gitme kararı aldı.

DİTİB UYUM SAĞLAMIYOR

DİTİB'deki istifalar da Taş'ın değerlendirmesini doğruluyor. İstifa eden DİTİB Aşağı Saksonya ve Bremen Teşkilatı Başkanı Yılmaz Kılıç bu kararında Köln'de bulunan, siyasi ve örgütsel olarak Ankara'ya bağlı DİTİB Merkezi ile yaşadığı sıkıntıları gösteriyor. Kılıç'a göre onlar kendi bölgelerinde Alman Devleti ile uyum sağlamayı başarmışken, DİTİB merkezi bunu yapamıyor. Kılıç'ın DW Türkçe'ye yaptığı açıklamalar şöyle: 

Aşağı Saksonya büyük bir eyalet, burada Alman hükümetiyle muhteşem bir çalışmamız var.azı eyaletlerde biliyorsunuz DİTİB’le Alman hükümetleri görüşmüyor. Aşağı Saksonya’da durum böyle değildi. Tam tersine biz eyalet başbakanıyla iki, üç ayda bir biraraya geliyorduk, değerlendirme yapıyorduk. Bütün komisyonlarda varız, sözümüz geçiyor. Türkiye ile Almanya siyasetinde yaşanan sorunlar elbette Aşağı Saksonya’yı da etkiledi ama biz görüşmelerimize devam ettik. İslam din dersleri olsun,  hapishanelerdeki manevi hizmet işleri olsun. Bunlar çok iyi bir şekilde devam ediyor. Eskiden DİTİB’de eyalet birlikleri yoktu. Her şey ataşenin üzerinden yürüyordu. Üç dört yıldır durum değişti, artık aktif eyalet birliklerimiz var artık. Almanlarla çatır çatır müzakere ediyorlar. Ataşelerimiz maalesef bunu içlerine sindiremediler. Bu sadece Aşağı Saksonya yani Hannover'deki ataşelikle de sınırlı değil. Başka eyaletlerde de ataşelerle ilgili sorunlar var. Biz ataşeye günlük rapor veremeyiz. Ataşe eyalet birliği genel kuruluna karışmamalı. Oraya gelip dini otorite olarak gelip oturabilir. Ancak güncel işlere karıştığında sorun çıkıyor. Derneklerin içişlerine karışmamaları lazım.

Sorun nereden kaynaklanıyor? DİTİB merkez sizlerden gelen yenilenme, reform taleplerini neden kabul etmiyor? Türk hükümetinin bunda etkisi var mı?

Ankara’yı bilemiyorum. Ankara beni aşıyor. Benim merkezim Köln. Köln’deki DİTİB merkez ne yazık ki değişikliğe sıcak bakmıyor. Elindekini tutmanın gayesindeler herhalde. Sadece Aşağı Saksonya’dan değil başka eyaletlerden de DİTİB merkeze teklifler, değişiklik önerileri gitti. Almanlar yıllardır bizden değişiklik bekliyor. Üstelik beklentiler o kadar da yüksek değil. Organizasyon açısından değişiklikler isteniyor. Bunlar dini cemaat olmanın gerektirdiği istekler. Ama merkez bunlara olumlu bakmadı. Sorun şu: Artık Türkiye’den buraya belirli bir süre için gelen insanlarla, Almanya’daki Türkler arasında fark var. Ancak burada sosyalleşmiş olan Türkler burada yaşayanları anlayabilir. Bize gelen hocalar arasında muhteşem insanlar var elbette. Teolojik bakımdan çok iyiler.  Ama Almanya’yı bilmiyorlar, tanımıyorlar. Almanya’yı bilmediğiniz zaman Almanya’da görev yapamazsınız. Yaparsanız sıkıntılar olur. Bu Köln merkezdeki yönetim kuruluna giren arkadaşlar için de geçerli. Camilerimize Türkiye'den gelen hocalarımız için de geçerli. Bunun için buradaki insanlar değişiklik istiyor. 'Gelen insanlarımızdan faydalanamıyoruz, anlaşamıyoruz' diyorlar. Benim burada yetişmiş çocuğum camideki hocayı anlamıyor, dil yönünden anlamıyor, sosyalleşme yönünden anlamıyor. Bunu biz yıllardan beri dile getiriyoruz. 'Bunun için önlem alınması gerekiyor' dedik ama maalesef büyüklerimiz bu konuda harekete geçmediler, daha da geçmezlerse sıkıntılar daha da büyüyecektir.