Almanya'da askerî darbe tehdidi mi var: Neonazi üsteğmen Franco A. olayı

'Bize Almanya gibi demokrasi lazim' diyenlere duyurulur; Alman siyaseti Franco A. adlı Neonazi üsteğmen olayından dolayı ateşli tartışmalara sahne oluyor.

Tevfik Taş

Atanmışlar – seçilmişler skalası üzerine kurulu sistematiğin bugüne dek istisnasız bütün örnekleri ''az gelişmiş ülkeler''di. 'Sabah erken kalkanın darbe yaptığı şiddet sarmalındaki muz cumhuriyetleri'nden başlanılır, 'devlet geleneği olmayan Afrika toplumlarına' şöyle bir tepeden bakıldıktan sonra söz, 'sivil toplum geleneği olmayan bizim gibi' toplumlara getirilerek altın vuruş yapılırdı: Demokrasi lazım abi, demokrasi!

Kurtuluş reçetesinin sihirli üçlüsü, şiddet sarmalından çıkmış toplum – demokratik devlet geleneği – sivil toplum için ise, 'Kıta Avrupası gibi olmak' hedef olarak salık verilirdi. Solun irice bir bölmesine da sirayet etmiş olan bu yaklaşım, liberalizmin 'demokrasi ideolojisi' olarak nitelendirilebilir.

Bir haftadan beri Alman siyaseti Franco A. adlı Neonazi üsteğmen olayından dolayı ateşli tartışmalara sahne oluyor. 

Neonazi üsteğmen  Franco A., Fransız – Alman ortak askeri akedemisi Saint Cry Askeri Akademisi'nde yazdığı yüksek lisans tezinde,  Avrupa'yı ''sarmakta olan'' yığınsal sığınmacı sayısının ''Avrupa ırkı için tehlike'' olmasında söz ediyor. Askeri Akademi'nin Fransız Başkanı General Antonie Windeck Franko A.'nın yüksek lisans tezini bu öğrencilerden sorumlu Alman generale bildiriyor ve ''Eğer bu askeri öğrenci Fransız olsaydı, öğrenimine hemen son verilirdi'' diye rapor ediyor. 

'RADİKAL ULUSALCI,  AŞIRI SAĞ DEĞİL'

Ancak Alman yetkililer yüksek lisans tezini okuyup, öğrenciyi dinledikten sonra onun için ''radikal ulusalcı, ama aşırı sağcı olduğuna dair hiçbir ipucu yok'' diye rapor hazırlıyorlar.

Neonazi üsteğmen Franco A., G36 makineli tüfeğinin kabzasına gamalı haç kazıyor. Gören yok! 

Neonazi üsteğmen Franco A., odasına ''HH'' yazıyor (Heil Hitler – Yaşasın Hitler). Gören yok!

Neonazi üsteğmen Franco A., Viyana Havalimanın'da şarjörü dolu bir 7,65 ruhsatsız tabanca saklıyor. Görevlilerce yakalanınca, göz altına alınmıyor. Parmak izi alınarak serbest bırakılıyor!

Neonazi üsteğmen Franco A., 2015 başında Suriyeli sığınmacı kılığına girerek sığınma talebinde bulunuyor. Sığınma talebi anadilde yapılma  zorunluluğu gözardı ediliyor, çünkü Neonazi üsteğmen Franco A. tek kelime Arapça bilmiyor. Kırık dökük Fransızcasıyla sığınma talebinde bulunuyor. Dikkat eden yok!

Neonazi üsteğmen Franco A., 24 yaşındaki öğrenci arkadaşı bir başka Neonazi Mathias F. ile defalarca yazışıp, eylem planları yapıyor. Dikkat çekmiyor!

Neonazi üsteğmen Franko A. ve ikinci kimliğiyle 'Suriyeli sığınmacı' olarak  aylarca sığınma yurtlarına girip çıkıyor. Suikast planları hazırlıyor, sivil faşist arkadaşı Mathias F. ile planın ayrıntılarını tartışıyor.

Ama Alman devletinin MAD adında acar mı acar bir askeri istihbarat servisi var; görmüyor, duymuyor, bilmiyor...

ANİS AMRİ OLAYI VE PARMAK İZİ

Geçen Noel'de Berlin'deki Noel pazarına tırla girerek onlarca insanı öldürüp, yaralayan Tunuslu IŞİD elemanı Anis Amri vakasındaki istihbarat 'zaafı'ndan dolayı sığınmacıların kimlik bilgileri ve parmak izlerine ayrı bir önem verildiği açıklanmıştı. Anis Amri'nin Alman istihbaratının bilgisi dahilinde işlediği cinayetin faturası 'sığınmacı sayısının azaltılması' olarak fatura edilmişti. Olağanüstü bir algı operasyondur Anis Amri olayı...

Ordu istihbarat örgütü MAD'ın 'dikkatinden kaçan' Neonazi üsteğemen Franco A. olayı, işte bu ''sığınmacı parmak izi'' gayretkeşliğinin bir sonucu olarak bir şekilde ortay çıktı.

Ve ortaya çıkar çıkmaz da Federal Savunma Bakanı Ursula von der Leyen tarafından kamuoyunun gündemine hızla taşındı.

Savunma Bakanı, Federal Ordu'da ''her düzeyde yönetim sorunu'' olduğunu söyledi. Ve söyler söylemez de kıyamet koptu. 

Düzenin 'sol' lastiği sosyal demokrat SPD'den en sert eleştiri geldi.  SPD'nın güvenlik işlerinden sorumlu milletvekili Rainer Arnold eleştirilerini, yere göğe sığdıramadıkları ama işlemediği açığa çıkmış  ''demokratik devlet kurumları''na değil, doğrudan bakanın kendisine yönelik yaptı. Ordu itibarsızlaştırılıyormuş, bakan genelleştirerek ''askerlere hakaret ediyor''muş. Bakanın ''özür dilemesi'' kaçınılmazmış...

Federal Ordu Derneği Başkanı Andre Wüstner, ''şok oldum'' dedi. ''Bakan genelleme yapmamalıdır, bu bir münferit vakadır'' dedi.

'MÜNFERİT VAKA MI, SON DERECE ÖNEMLİ İŞ Mİ?'

Olaya ''münferit vaka'' olarak bakanların sayısı bir hayli yüksek. Bu listeye Federal Ordu Eski Genelkurmay Başkanı Harald Kujat'da dahil oldu. Deutschlandfunk'dan gazeteci Christine Heuer'in sorularına yanıt veren Kujat, ''Bir başka örneği yok. Münferit vakadır. Ancak, von der Leyen'in yaptıklarını destekliyorum'' diye konuştu. (4 Mayıs 2017)

Devamla şunları söyledi  Genelkurmay Eski Başkanı Harald Kujat: ''Von der Leyen Hanım, Federal Ordu'ya yönelik toptan eleştirilerini yumuşattı. Rezervli konuştu. Ben bu tutumun doğru olduğunu ve kendisini destekliyorum. Yaptığı şey son derece önemli bir iştir.''

Sistematik işkencenin muhatabı olmuş Türkiye solcusu ''münferit vaka'' denilen açıklamanın ne demek olduğunu herkesten daha iyi bilir, deyip geçelim.

Hem ''münferit vaka'' hem de ''yaptığı son derece önemli bir iş'' demek ne demektir?

Alman ordusunun emekli şefi, münferit olduğunu iddia ettiği şey ile ilgili olmadığına göre bakanın yaptığı önemli iş ne olabilir?

Deutschlandfunk'dan Klaus Remme, ''von der Leyen eline kızgın demiri aldı'' diye yazarken, Der Spiegel'den Stefan Kuzmany, ''Federal Ordu içinde Franco A. kadar salak olmayan kaç Nazi var?'' diye sormadan edemedi. (4 Mayıs 2017)

Junge Welt'den Sebastian Carlens, orduda işlerin beklendiği gibi gitmediğini betimlediği yazısında,  ''Federal  Ordu Leyen için tehlikeli'' başlığını attı.

Daha da fazlası var...

Junge Welt gazetesi Sebastian Carlens'in Nazizimin askeri sembolü olan kahverenginden esinlenerek yazdığı ''Kahverengi Ordu Franksiyonu'' ifadesini 3 Mayıs'da manşetine taşıdı.

ALMANYA'DA DARBE TEHDİTİ MI VAR?

''Sığınmacı krizinden beri parlemento ile ordu arasında ifade edilmeye başlanan karşılıklı gerilim var.'' Ordu ve polis teşkilatının bir kesiminin  ''Non – Papers'' adı verilen iç yazışmalarında gerekirse  hükümete rağmen sınırları kapatabileceklerini ifade ettikleri aktarılarak, Alman 'derin devleti'nin varlığına işaret ediliyor.

Deneyimli gazeteci Sebastian Carlens, açıkça ''askeri darbe tehditi''nden söz ediyor. Liberallerin kulağı çınlasın!

Savunma Bakanı Ursula von der Leyen, ABD ziyeretini iptal ederek, Neonazi üsteğmen Franko A.'nın görevli olduğu Fransa sınırındaki Illkirch tugayını ziyerete gitti. Yanına da Genelkurmay Başkanı Volker Wieker'i alan von der Leyen'e Şönsölye Angela Merkel'den ve İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere'den (ki, bir önceki Savunma Bakanı'dır) kendisine ''tam destek'' geldiği açıklandı.

'ORDUDA 275 AŞIRI SAĞ ŞÜPHELİ'

Süddeutsche Zeitung 9 Nisan 2017 baskısında, ''Orduda 275 aşırı sağcı şüpheli'' başlığını kullanmıştı. Aynı gazetenin 7 Nisan'da çıkan haberine göre, ordu istihbarat servisi MAD'ın verdiği bilgide 2011 – 2013 arasında 12 ''aşırı sağ vaka''dan söz edilirken bu sayı, 2014'de 20 vakaya, 2015'de 47'ye, 2016 yılında 143 olaya, 2017 yılının Nisan ayına kadar da 53'e ulaşmıştır.

Yine Süddeutsche Zeitung'un 9 Nisan haberine göre, askerler arasında Hitler fotoğraflı WhatsApp gruplarının varlığı kaydediliyor.

29 askerin Hitler fotoğraflı WhatsApp grubunda şunların yazdığ açıklanıyor: ''1945'den beri kayıp, Adolf, lütfen geri gel! Almanya'nın sana ihtiyacı var! Alman halkının sana ihtiyacı var!''

Akıllı telefonunda bu ifadeler olan askere yalnızca 800 avro para cezası verildiği, ama görevden el çektirilmediği de belirtilen haberde yer alıyor.

'ENERJİK PLAN'

Her ne kadar Der Spiegel'den Matthias Gebauer von der Leyen'in İllkirch'i  teftişini  ''imaj tazeleme'' olarak nitelendirdiyse de, Perşembe akşam 100'e yakın üst düzey ordu komuta kademesinden insanı çağıran bakanın üzerine aldığı işi önemsediğini varsayabiliriz.

Die Zeit gazetesinden Peter Dausend, ''Federal Ordu'da üsteğmen Franco A.'dan çok  fazla var'' diye yazdı. Ve pek fazla açık yazmasa da bakanın, ''enerjik planı'' imasında bulundu. Buna göre, olay salt birkaç Neonazi asker olayı değil. Sorun çok daha kapsamlı. 

Junge Welt'den Sebastian Carlens'in işaret ettiği sığınmacı krizinin yüzeye taşıdığı hükümet – ordu gerilimi de söz konusu olabilir, Die Zeit'tan Peter Dausend'in ordunun içine dönük bir yeni yapılanmaya  ilişkin tezi de söz konusu olabilir...

OLASI İKİ PLAN: İSTİHBARAT ÖRGÜTLERİNİN BİRLEŞTİRİLMESİ VE ORDUNUN REFORMU

Saldırgan siyasi tutumuyla tanınan sağcı von der Leyen, Alman ordusunun operasyonel güç olması için çırpınan birisidir. Neonazi üsteğmen Franco A. olayını bu derece önemsemesi, içi Nazi kaynayan ordudan rahatsızlığından değil,  orduya ilişkin kimi yapısal önlemler için gerekçe olarak kullanmak istemesinden kaynaklanıyor diye düşünme eğilimindeyim.

Bu bağlamda iki unsuru saymadan geçmek olmaz: Bir, 16 eyaletin ayrı istihbarat birimi, bunların dışında biri dış, diğeri iç ve askeri olmak üzere üç ayrı büyük istihbarat taşkilatını birleştirerek, tek bir elden örgütlemek. Parmak izi meselesi bunu için kullanılmaya hazır malzemedir.

İkincisi ise, sermayenin işgücü açığından hareketle türetilen sığınmacıya açık politikasına kafası bir şekilde basmayan geleneksel güvenlik aygıtının düzenin yeni gereksinimleri lehine reforme edilmesi.

'Bize Almanya gibi demokrasi lazim' diyenlere duyurulur.