Alman faşist hareketinin yakın tarihi: Korkunç üç gün, Lichtenhagen 1992, dönemin bakanı Merkel...

Almanya'da neo-nazi sürülerinin Lichtenhagen beldesinde sığınmacılara ve Vietnamlı işçilere dönük katliam girişimi 25. yılında anılıyor. Dönemin gençlik bakanı Merkel'in faşistlerle bir araya gelip yaptığı naif diyalog hala hafızalarda. Artık başbakan olan Merkel, saldırının yıldönümünde ise video oyunları fuarının açılışına katıldı.

Tevfik Taş

Almanya'da faşist hareketin Rostock-Lichtenhagen'deki ''Korkunç Üç Gün''ünün 25. yıldönümü anılıyor.

25 yıl önce 22 Ağustos'ta Liman kenti Rostock'un Lichtenhagen beldesinde sığınmacıların ve Vietnamlı işçilerin yaşadığı Sonnenblumen Sitesi Neo-Nazi sürüleri tarafından kuşatıldı.

Evet, kuşatıldı!

160 insanın yaşadığı yerleşke 3 gün boyunca faşist sürüler tarafından taşlanıyor, şişeler fırlatılıyor, dışarı çıkan acımasızca linç ediliyor ve en sonuda molotof kokteyli ile yakılıyorsa bunun adı kuşatma değil de nedir ki?!

Sanki 2 Temmuz 1993 Sivas Katliamı'nın provası Lichtenhagen'de sahnelenmiş dersiniz...

Öteden beri iyi organize olması ve istihbaratıyla övünen burjuva Alman devletinin polisi her ne hikmetse, Stalingrad önlerinde uluyan ataları gibi, bira eşliğinde alçakça alkış tutanların arasındaki Neo-Nazileri oradan uzaklaştırmayı başaramıyor.

Tarih öncesi kudurmuş köpeklerin Stalingrad önlerindeki ulumalarını Kızıl Ordu susturmuştu. Tarih öncesi kudurmuş köpeklerin uluyan torunlarını üç gün boyunca "çağdaş" Alman polisi uzaklaştıramadı!

Onlarca ağır yaralı, ölümden şans eseri dönmüş çocuklar, kadınlar...

Haber bülteni spikerinin deyimiyle, ''olaylar yatıştıktan sonra'', 31 Ağustos'da Federal Gençlik Bakanı Lichtenhagen'e gider. Bakan tanıdıktır: Angela Merkel.

Alman karşı-devrimindeki rollerinden dolayı pek çok Alman Demokratik Cumhuriyeti (ADC) yurttaşı Federal Alman Cumhuriyeti'nde (FAC) ödüllendirilir. Bu ödüllendirilenlerden biri de Angela Merkel'dir.

Genç Angela Merkel gençlikten sorumlu bakan yapılır Helmut Kohl hükümetinde.  Federal Gençlik Bakanı Angela Merkel, fotoğrafta gördüğünüz yere gidip, ''gençler'' ile sohbet eder.

Neo-Nazi "gençler"in buluşup, birlikte uluma planı yaptıkları yerin adı ''Gross-Klein'', yani büyük-küçük lokali. Bu buluşma yerinin Türkçedeki argo karşılığı malûm...

Belli ki önceden kimseyi ısırmamaları konusunda sıkıca tembihlenmiş "gençler" ile fevkalade anlayış dolu, hummalı bir sohbete girer Bakan Merkel.

Merkel, "gençler"e sorar: ''Diyelim ki Vietnamlı biri geldi ve burada bira içmek istedi. Ne yaparsınız?''

Neo-Nazi "genç" yanıtlar: ''Burada bira içemezsin deriz...''

Bakan Merkel kafasını sağa sola çevirerek, hafiften ''cık cık'' eder. Ve ekler: ''Fakat şiddet, şiddet olmaz!''

Karşı-devrimin genç Gençlik Bakanı'nın faşist "gençler" ile olan diyaloğu, "yapmayın çocuklar" tadında sonlanır. Bir tek "gençler"in başlarını okşamadığı kalmıştır Merkel'in.

Faşistlerin anlayışlı ablası rolündeki Merkel, 1992 Ekim'inde Stuttgarter Zeitung'a yaptığı açıklamada, sığınmacılara karşı yapılan alçakça saldırıyı yumuşatma gayreti içinde şunları söylemişti: ''Mesele yalnızca gençlik fenomeni değil. Yetişkinler de böyle düşünüyor maalesef...''

Oysa dönemin iki yasal faşist partisi, sözü geçen pogrom saldırısında (toplu katletme) etkin şekilde yer almıştı. ''Die republikaner'' ve Alman Halk Birliği ''DVU'' adlı yapılar, Alman devletinin engin hoşgörüsüyle faaliyetlerini yasal planda yürütüyorlardı.

DVU, 2011'de NPD adındaki diğer yasal faşist parti ile birleşmeden önce, 2010'da kamu kasasından 108 bin avro para bile almıştı.

Alman istihbaratında ''V-Mann'' adı verilen iki taraflı çalışan ajan-provokatörlerin kamu kasasından yemlendikleri rakamlar eyaletler bazında milyon avrolarla muhasebe kayıtlarına geçiyor.

NSU'NUN ÜÇ ELEMANI DA 'BÜYÜK-KÜÇÜK' LOKALLERİNDE YETİŞTİ

Merkel'in ziyaret ettiği ''Büyük-Küçük'' lokallerinden yetişen "gençler"in bir kısmı daha sonradan Beate Zschäpe, Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt adlarıyla silahlı faşist NSU adında yer altına inmiş, 8'i Türkiyeli, biri Yunan olmak üzere dokuz göçmeni öldürmüşlerdi.

1990'da Neo-Naziler tarafından öldürülen Angolalı sığınmacı Amadeu Antonio Kiowa adına örgütlenen anti-faşist vakfın basın sözcüsü Robert Lüdecke, dönemin başbakanı Helmut Kohl'un da, Gençlik Bakanı Angela Merkel'in de ırkçı saldırıları olduğundan ''daha küçük'' göstermeye çalıştıklarına dikkat çeker.

Amedeu Antonio Vakfı basın sözcüsü Robert Lüdecke, Neo-Naziler'in ADC'nin çözülmesinin ''kurbanı'' olarak gösterilmeye çalışıldığını belirtiyor.

Burjuva Alman toplumunda derin kökleri olan ırkçılık, devletin şefkatli hoşgörüsü ve gizli desteği altında örgütlenmesi yerine, ''komünist diktatörlüğün baskıladığı ya da ihmal ettiği gençler'' olarak sunulmaya çalışıldı/çalışılıyor.

ADC'nin ''otoriter eğitim anlayışı'' insanları agresif yapmıştı söylenceye göre. Sol görünümlü liberaller ADC'yi ''kızıl cilalı faşizm'' olarak damgalamakta adeta birbirleriyle yarışa girmişlerdi. Bu başlıkta pek çok ''tez'' çalışması akademi dünyasında mantar gibi patlayıverdi.

1945 SONRASI NAZİZİM, BATI'DAN DOĞU'YA...

Faşist terörün ADC topraklarına girişi, 1989 sonbaharından sonradır. Yani Batı'nın Doğu'yu yutmasından sonra. ''Yeni eyaletler'' olarak ifadelendirilen eski ADC toprakları, karşı-devrim ile birlikte yalnızca iktisadi olarak özelleştirme markası altında yağmalanmadı. Siyasi olarak da Nazizme açıldı. Anti-komünist propagandaya gaz verilirken, Alman istihbaratı sevk ve idaresi altındaki Neo-Nazilerin ''önde gelen'' isimlerini Doğu'ya mobilize etti.

Rekor boyutlara ulaşan işsizlik, gelecek perspektifinden yoksunluk, sosyal güvencesizlik "gençler" arasında hızla taban buldu. ADC'de göz açtırılmayan Nazizim, ''birleşik Almanya''da bayram ediyordu!

İLK POGROM DENEMESİ HOYERSWERDER 1991

Kapitalist Almanya'da bayram eden Nazizim, sığınmacılara yönelik ilk toplu saldırı provasının yine bir doğu beldesi olan Hoyerswerde'de yaptı.

''Yabancılardan arındırılmış bölge'' konseptini hayata geçirmeye çalışan Alman faşizmi, 17-23 Eylül 1991'de Gana, Bangladeş, İran ve Romanya'dan gelen 240 sığınmacının yaşadığı yurdu 6 gün boyunca ablukaya aldı. Onlarca yaralanırken, onlarcası ölüm travmasını yaşamak zorunda bırakıldı. En az güvenilir olma özelliğini koruyan güvenlik kuvvetleri burada da ''olaya müdahale etmekte yetersiz kalmıştı"...

Ardından Freital (doğu), Brendenbeck (batı), Münster (batı), March (batı), Tambach-Dietharz (doğu), Mölln (batı), Solingen (batı) belde ve kentlerinde göçmen ve sığınmacılara dönük ölümle sonuçlanan saldırılar başlatıldı.

Neo-Nazi terörünün en yoğun görüldüğü, ölümle sonuçlanan toplu yakma girişimlerinin tavan yaptığı 1990 ile 1993 arasında en fazla saldırı ana akım medyanın iddia ettiği gibi ülkenin doğusunda (yani eski ADC topraklarında) değil, batıda gerçekleşti.

Tabloda da görüleceği üzere, faşist terör yıldırma, caydırma, korkutma üzerine kurduğu stratejisini devletin gördüğü ''lüzum üzere'', cinayetlere kadar götürdü.

BAŞBAKAN KOHL VE 'TAZİYE TURİZMİ' DEYİMİ

23 Kasım 1992'de evleri yakılarak öldürülen insanlar için dönemin başbakanı Kohl, ''taziye turizmi'' ifadesinde bulunmuştu.

ADC'yi yutmuş olmanın verdiği böbürlenme ile televizyonların karşısına çıkan Kohl, Mölln'e taziyeye gitmediğini çünkü ''taziye turizmi'' yapmaktan kaçındığını söylemişti pişkin pişkin.

Kohl'un bu ifadesi ''yılın en iğreti deyimi'' seçilmişti 1992'de.

Alman karşı-devriminin ''kurban''ı emekçiler, göçmenler, sığınmacılar oldu. En çok da, Günter Wallraff'ın deyimiyle, ''en alttakiler'' yani göçmenler ve sığınmacılar...

YILDÖNÜMÜNDE MERKEL 'GAMECOM' AÇILIŞI YAPTI

Lichtenhagen pogromunun 25. yıldönümünde video oyunları fuarını açmak için Köln'e gelen Merkel, ''Gamecom 2017''nin açılışında ellerini her zaman yaptığı gibi kalp şeklinde kavuşturarak, birkaç söz etti.

Merkel video oyunları fuarının açılışında, ''İnsan düşünmeye başladığından beri, oyun da oynar'' dedi. Bu felsefi girişten sonra sözü fazla uzatmadan sadede geldi Merkel: ''Oyunlar iktisadi açıdan büyük öneme sahiptirler.''

350 bin ziyaretçinin beklendiği fuarda, şiddet oyunlarının yaptığı devasa ciroyu meşrulaştırmak için de, ''Tabii, oyunlar sorumlu bir tutumla oynanmalıdır!'' demeyi de unutmadı.

Oyunla öldürme öğretilen bir sektör için gayet güzel sözler. Tıpkı, ''Büyük-Küçük''deki faşist "gençler"e verdiği öğütteki, ''Fakat şiddet, şiddet olmaz!''ın değişik bir versiyonu ile: ''Tabi, oyunlar sorumlu bir tutumla oynanmalıdır!''