11 Eylül 1973 - Sosyalist Allende'ye darbe: Santiago’da yağmur var…

“İki darbe de demokrasiye karşı işlenmiş bir suçtur dünya Pinochet’den nefret ediyor, Evren’in adının başında neden ‘Sayın’ yazıyor” diye soranlara sonuçlarındaki benzerliklere rağmen iki darbe arasındaki temel farkı hatırlatmak gerekiyor: Şili darbesi iktidardaki sosyalizme karşı yapılmıştır. Sol’un güçlü olduğu memleketlerde gerici iktidarlar bir yandan varlığını borçlu olduğu generalleri…

Tuluğ Ünlütürk

Şili’nin seçilmiş sosyalist devlet başkanı Salvador Allende, 1970 yılında iktidara geldiğinde Şilililerin 40 yıldır tanıdığı tecrübeli bir siyasetçiydi. Sağlık bakanlığı yapmış, Şili’yi kıtanın ilk parasız sağlık sistemine kavuşturmuş, defalarca başkanlık yarışına girmiş, her seferinde küçük farklarla kaybetmişti. 1964 seçimlerini kılpayı kaybettiğinde “Mezar taşıma ‘burada Şili’nin bir sonraki başkanı yatıyor’ yazın” diye şaka yaptığı söylenir.

ABD’nin Şili ve Allende ile ilgili endişeleri de seçilmesiyle başlamıyor. 1959’daki Küba ziyaretinin Kissinger’ı uykusundan ettiğine şüphe yok. Özellikle bu tarihten sonra, en tanınmışı ITT olan bir dizi şirketin büyük yatırımlar yaptığı Şili’de, sosyalist Allende’nin “bir sonraki başkan” olmasını engellemek için Nixon-Kissinger-Helms imzasıyla girişilmiş pek çok operasyon var. 64 ve 70 seçimlerinde sağcı adayların kampanyaları hem ülkede yatırım yapan Amerikan şirketleri eliyle, hem de Beyaz Saray tarafından fonlanıyor. Nixon’un “bu işe 10 milyon dolar ayırdığını” 1998’de açıklanan CIA belgelerinde okumak mümkün.

Allende’nin seçilmesini, seçilirse de göreve gelmesini engellemek üzere doğrudan CIA tarafından iki aşamalı olarak planlanan FUBELT Operasyonu ise her iki aşamasında da başarısız oluyor. Allende seçiliyor, işinin başına geçiyor. Ancak, ikinci aşamanın parçası olan darbe girişimi Şili’nin önemli komutanlarından birinin, ordunun anayasayı ihlal etmesine ve darbeye karşı olduğunu belirterek Allende’nin önünü açan General Schneider’in hayatına mal oluyor. Schneider cinayeti, üç yıl sonra, Allende La Moneda’da Pinochet’ye yaşamı pahasına direnirken gerçek anlamını kazanıyor.

Seçimle başa gelen Unidad Popular Hükümeti ilk icraatlarıyla Şili’yi doğruca sosyalizm yoluna sokuyor. Küba ve Sovyetler Birliği’yle diplomatik ilişkiler kuruluyor yabancı sermayeli bankalar, bakır madenleri, demir-çelik işletmeleri kamulaştırılıyor sağlık ve eğitim sistemi herkes için parasız hale getiriliyor çocuklar için süt dağıtımı başlıyor çalışanların vergileri kaldırılıyor ülkenin bütün fabrikalarını kapsayan bir doğrudan haberleşme ağı kuruluyor…

Şili sosyalizm yolunda ilerlerken Nixon’un Oval Ofis’ten duyulan bağırtısını yine CIA belgelerinden okuyalım: “Şili ekonomisine çığlık attırın!” Sonraki üç yılın hikayesini ise Küba’nın son 40 yılından biliyoruz: ABD ve ticari bağı olan ülkelerce sürdürülen ekonomik ambargo, CIA eliyle yürütülen radyo-televizyon yayınları, fonlanan meslek kuruluşları, şirketler... Ne ki, özel doktorlar ve esnafın ardından Beyaz Saray’dan parça başı fiyat alarak planlanan kamyoncuların grevi de Allende’ye “çığlık attırmaya” yetmiyor. Mart 1973’teki seçimlerde Unidad Popular Hükümeti bir öncekinden çok daha fazla oyla yeniden seçiliyor.

Haziran 1973’te “Tanquetazo” olarak bilinen darbe girişiminin ardından Allende, işçileri fabrikalarını işgal etmeye ve gerektiğinde savaşmak üzere silah başına çağırıyor. Pek çok kaynakta “Allende’nin büyük hatası” olarak değerlendirilen Pinochet ve birtakım ordu komutanlarının kabineye dahil edilmesi ise “bir önlem” olarak düşünüldüğünde anlam kazanıyor. Generallerin ABD istediği sürece, kabinede olmasalar da darbe yapabildiklerini coğrafyamızdan biliyoruz.

11 Eylül 1973’te Allende liderliğindeki Unidad Popular Hükümeti General Pinochet ordusu tarafından gerçekleştirilen darbe ile devrildi. Saatler süren direnişin ardından başkanlık sarayı La Moneda bombalandı. Allende’nin intihar mı ettiği yoksa öldürüldüğü mü tartışmasının ne darbenin sonuçları ne de Allende’nin sosyalizm tarihindeki değeri açısından bir anlamı yok. Allende ve yoldaşları yaşamları pahasına Şili’yi savundular ve teslim olmadılar. Ertesi gün Şili Ulusal stadyumuna toplanan binlerce tutuklunun arasında özgür Şili’nin, Yeni Şarkı’nın büyük sesi Victor Jara da vardı. Elleri kırılıp gitar çalması istendiğinde stadyumdaki Şilililerle birlikte yaşamı pahasına şarkısını söyledi: “Venceremos!”

Pinochet diktatörlüğünün 17 yıllık icraatinin faturası ise yine tanıdık geliyor: 3 binden fazla Şilili öldü. 30 bin kişi işkence gördü hapsedildi, binlercesi sürgüne gitti. ABD tarafından yürütülen Condor Operasyonu ile Şili’den kaçanların da dahil olduğu 30 binin üzerinde Latin Amerikalı “kayboldu”, Şili’li aydınlar, gazeteciler, siyasetçiler öldürüldüler. Şili’nin tüm ulusal maden yatakları, bankaları, kamu işletmeleri satıldı işsizlik yüzde 30’lara çıktı, bebek ölümleri arttı, eğitim ve sağlık paralı hale geldi…

Helvio Soto’nun 1976’da çektiği darbeyi anlatan filminde, yağmur mevsimi olmadığı halde 11 Eylül 1973 sabahı Santiago’da yağmur yağdığı söylenir. Sosyalizm mevsimine giren Latin Amerika’da, Küba’nın yanı başında Şili’yi vuran darbe, ekteki fotoğrafları yağmurdan daha fazla puslandırıyor. Allende’nin günü tamamlayamayacağını ama Şili’nin yenilmeyeceğini bilerek radyodan yaptığı veda konuşması ise yağmura rağmen aydınlık. Miğferi ve elinde Fidel’in hediye ettiği tüfeği ile çekilen son fotoğrafında başının dik olduğu gibi… 

Allende’nin ölümünden hemen önce radyo’dan yaptığı veda konuşması

Dostlarım,

Hiç şüphe yok ki, bu sizlere seslenmek için son fırsatım. Hava Kuvvetleri Magallanes Radyosu’nun vericilerini bombaladı.

Sözlerim sitem değil, hayal kırıklığı taşıyor. Umarım, kendi sözlerine ihanet edenlerin utancı olurlar... Şili’nin askerleri, birer unvandan ibaret başkomutanları, kendi kendini Donanma Komutanı ilan eden Amiral Merino, daha dün Hükümet’e sadakatini sunan, bugün ise kendini Carabinero’ların (paramiliter polis) başı ilan eden General Mendoza…

Bu koşullarda, sözlerim sadece işçilere: Teslim olmayacağım! Bu tarihi dönemeçte, halka olan sadakatimin bedelini hayatımla ödeyeceğim. Ve onlara, binlerce Şilili’nin tertemiz vicdanına serptiğimiz tohumların kuruyup gitmeyeceğinden şüphem olmadığını söyleyeceğim.

Güçlüler ve bize üstün gelecekler, ancak toplumsal dönüşümler ne suçla ne de güçle bastırılabilir. Tarih bizimdir, tarihi toplumlar yapar.

Ülkemin emekçileri, adalete olan büyük özleminizin ancak bir sözcüsü olan, Anayasa’ya ve kanunlara bağlı kalacağına söz vermiş bu adama gösterdiğiniz sadakat için teşekkür ederim. Sizlere seslenebildiğim bu son anda, yaşadıklarımızdan ders çıkartmanızı diliyorum: Yabancı sermaye, emperyalizm, gericilikle birlikte Silahlı Kuvvetlerimizin kendi geleneğini bozmasına varan koşulları hazırladılar. Bu geleneğin kurucuları General Schneider ve Komutan Araya da, bugün dışarıdan aldıkları destekle kendi çıkarlarını ve imtiyazlarını korumaya çalışan aynı sosyal kesimin kurbanlarıdır.

Esas olarak size sesleniyorum, ülkemin mütevazi kadınları, bize inanan köylü kadınlarımız, çocuğunu esirgediğimizi bilen anneler… Size sesleniyorum Şili’nin fikir işçileri kapitalist toplumun avantajlarından bahsedip duran meslek örgütleri ve sendikalar tarafından yaratılan kargaşaya karşı çalışmaya devam eden yurtseverler… Size sesleniyorum, ülkemin gençleri, öğrencileri, şarkılarını söyleyenler, bize neşelerini ve mücadele ruhunu verenler… Size sesleniyorum Şili’nin insanları, işçiler, köylüler, aydınlar, zulüm görecekler ülkemizde faşizm saatlerdir iş başında. Harekete geçmesi gerekenlerin sessizliği karşısında terörist baskınlar yapıyor, köprüleri havaya uçuruyor, demiryollarını kesiyor, gaz ve petrol borularını imha ediyorlar. Suçludurlar. Tarih onları yargılayacaktır!

Hiç şüphe yok ki Magallanes Radyosu susturulacak. Sakin ve metalik sesim sizlere ulaşamayacak. Sorun değil. Sesimi duymaya devam edeceksiniz. Her zaman yanınızda olacağım. En azından, onurlu ve ülkesine sadık bir adam olarak hatırlanacağım.

Halkım kendini savunmalı ancak kurban etmemelidir. Halkım, kendisinin yok edilmesine veya kurşunlarla delik deşik edilmesine izin vermemeli, ancak aşağılanmaya da müsaade etmemelidir.

Ülkemin işçileri,

Şili’ye ve yazgısına inanıyorum. Başka insanlar, ihanetin galebe çaldığı bu karanlık ve acı anı yenecekler. Siz de bunu bilerek ilerlemeye devam edin er ya da geç, o büyük caddeler tekrar açılacak ve özgür insanlar yeni bir toplum oluşturmak için o caddelerden yürüyecekler.

Yaşasın Şili! Çok yaşa halkım! Yaşasın işçiler!

Bunlar benim son sözlerim, fedakarlığımın boşuna olmadığından eminim. Sonunda, en azından, suçu, alçaklığı ve ihaneti cezalandıracak bir ahlak dersi olacak.

Santiago de Chile, 11 Eylül

 

1973

Bu videodaki görüntülerin bir kısmı Patricio Guzman'ın "Allende" adlı belgeselinden alınmıştır.

Bu haber 11 Eylül 2009 tarihinde soL Portal'da yayımlanmıştır.