10 soruda Doğu Guta'da neler oluyor

Suriye ordusunun Rusya'nın desteğiyle Doğu Guta'ya yönelik başlattığı operasyonla birlikte, Halep'te yürütülen medya kampanyasının bir benzeri daha harekete geçirildi. Doğu Guta'da bulunan farklı gruplara mensup yaklaşık 10 bin militanla birlikte hareket eden 'aktivistlerden' edinilen görseller ve 'bilgiler' uluslararası medyada savaşın 'Doğu Guta…

Ali Örnek

Suriye ordusunun Rusya'nın tam desteğiyle başlattığı Şam'ın Doğu Guta banliyösüne yönelik operasyonu, askeri durumun Suriye'de rejim değişikliği için bu ülkeye yönelik bir vekalet savaşına girişen ülkelerin desteklediği silahlı grupların aleyhine olması nedeniyle, büyük bir medya kampanyası ile durdurulmaya çalışılıyor. El Kaide veya Müslüman Kardeşler bağlantılı "aktivistlerin" iddialarının peşinen doğru kabul edilmesi ve yine bu çevrelerin sağladığı görsellerle devam eden kampanya, Doğu Guta'da başkent Şam'a roket ve havan saldırıları düzenleyen 10 bin kadar militandan ziyade, Suriye ordusunun sivillere karşı yürüttüğü bir savaş olarak yansıtılıyor. ABD'nin başını çektiği Suriye'de rejim değişikliği yanlısı ülkelerdeki panik ise Doğu Guta'nın 2013 baharında Lübnan sınırındaki Kuseyr muharebesi ve 2016'daki Halep savaşlarından sonra ülkenin geleceğini belirleyecek üçüncü büyük dönüm noktası olmasıyla alakalı. 

1) Doğu Guta neden önemli?

Doğu Guta, başkent Şam'a yakınlığı yüzünden Suriye'ye yönelik 2011 yılında başlatılan vekalet savaşının en önemli cephelerinden biri olageldi. Birleşmiş Milletler'e (BM) göre yaklaşık 250 bin sivilin yaşadığı 2013'ten bu yana kuşatma altındaki 100 km²'lik Doğu Guta'da International Studies of War'ın çalışmasına göre yaklaşık olarak 10 bin militanın bulunduğu tahmin ediliyor. Şam'ı Humus ve Halep'e bağlayan ve güneyde Ürdün sınırına ulaştıran M5 karayolu Doğu Guta'dan geçiyor ve 2012 yılından bu yana kesilmiş durumda. Doğu Guta ayrıca Şam'ı Palmira üzerinden Deyrezzor'a bağlayan, yani Irak sınırına ulaştıran ana yolların da üzerinde yer alıyor. Eğer Suriye ordusu Doğu Guta'da bulunan militanlara karşı zaferini ilan ederse, bu yollar açıldığı gibi Şam'da silahlı grupların varlığı büyük ölçüde ortadan kaldırılarak Suriye savaşı yeniden 2012 başlarında olduğu gibi "kırsal" bir görünüm kazanacak. Bu da Suriye'nin geleceğine ilişkin görüşmelerde, Şam ve Moskova'nın elinin güçlenmesi anlamına geliyor. Ayrıca Suriye ordusu Şubat ayı başında İsrail'e ait bir F-16 savaş uçağının düşürülmesi gibi güney sınırına yöneleceğinin sinyallerini verirken, Doğu Guta'nın alınması hem cephe gerisinde Şam'a yönelik güvenlik tehdidinin ortadan kaldırılması anlamına gelecek hem de beş yıldır bu cephede çakılı duran Suriye ordusunun birliklerinin de serbest kalmasını sağlayacak. Bu nedenle Suriye savaşının üçüncü cephesi olmaya aday Doğu Guta'ya yönelik operasyon, ABD liderliğindeki Esad karşıtı koalisyona dahil ülkelerde panik havası yaratmış durumda. Medya kampanyası ile operasyon durdurulmaya çalışılırken Fransa, İngiltere ve ABD, Şam yönetimini silahlı grupların varlığına göz yummaya zorluyor. Ancak Halep'te de denenen bu senaryonun ne denli başarılı olacağı tam bir muamma. BM Güvenlik Konseyi Cumartesi günü ABD, Fransa ve İngiltere'nin bastırmasıyla Suriye genelinde 30 günlük bir ateşkes ilan edilmesine dair karar almış olsa da, El Kaide'nin Suriye kolu Heyet Tahrir'uş Şam'ın (HTŞ) anlaşma kapsamı dışında bırakılması önemli. Bu grubun Doğu Guta'nın Şam merkezine bakan mahallerindeki bilinen varlığı, ilerleyen günlerde operasyonun ateşkes kararını en azından teknik olarak ihlal etmeden devam etmesini sağlayabilir. 

2) Doğu Guta'daki militanlar kimler?

Doğu Guta'da başta Suudi Arabistan ve Katar'ın desteklediği gruplar bulunuyor. 

İslam Ordusu: Suudi Arabistan'ın yardımlarıyla bölgedeki en büyük grup olan İslam Ordusu'nun merkezi "Doğu Guta'nın başkenti" olarak anılan Duma. ABD istihbarat belgelerine yansıyan Suudilerin 2013 yılının Mart'ında “Devrimin 2'inci yılı vesilesiyle” bu gruba 120 ton patlayıcı temin ettiği ve “Şam'ı ateşe verin” talimatı vermesiyle başkentin o gün roket ve havan topu yağmuruna tutulması gibi bilgiler Suud hanedanının grubun üzerindeki kontrolünü gözler önüne seriyor. 2012 yılının Temmuz ayında İslam Ordusu'nun bombalı saldırıyla hedef aldığı Suriye Ulusal Güvenlik Toplantısı'nda aralarında savunma ve içişleri bakanlarının da bulunduğu 5 üst düzey isim yaşamını yitirmişti. İslam Ordusu, “ılımlı” kategorisine sokulsa da 2015'te Suriye ordusunun hava saldırısında ölen liderleri Zehran Alluş, demokrasiyi küfür olarak gördüklerini söylemiş ve amaçlarını “Şii ve Alevilerin kafasını ezecek bir Emevi devleti” olarak nitelendirmişti. İslam Ordusu, 2013 yılında Duma'nın karşısında bulunan Adra'ya sızarak burada 40 kadar sivili katletmiş daha sonra buradan kaçırdığı insanları kafeslere koyarak Doğu Guta sokaklarında "sergilemişti".
Rahman Kolorduları: Doğu Guta'nın bu ikinci en büyük grubu, Katar'a yakınlığı ile biliniyor. Suudi Arabistan ve Katar'ın içinde bulunduğu rekabet nedeniyle İslam Ordusu ile sıklıkla kanlı çatışmalara giren Rahman Kolorduları, 2012 yılının Kasım ayında Şam'ın İsrail'i izleyen gözü Merci es-Sultan Radar Üssü'nü tahrip etmişti. Bu olaydan 2 ay sonra İsrail Suriye'ye ilk hava saldırısını düzenlemiş, Rahman Kolorduları lideri Abdulnasır Şamir, Merci es-Sultan Radar Üssü'nü yok etmek için Katar'dan 3 milyon dolar aldığını itiraf etmişti. 
Ahrar'uş Şam: El Kaide lideri Eyman ez-Zevahiri'nin Şam temsilcisi Ebu Halit es-Suri tarafından kurulan örgüt, Doğu Guta'nın Şam merkezine bakan Harasta bölgesini kontrol ediyor. "Türkiye'nin gözdesi" olarak anılan Ahrar'uş Şam, İdlib cephesindeki ordu operasyonlarını durdurmak için Kasım ayında Harasta'daki Zırhlı Araçlar Tugayı'na saldırı düzenlemişti. Bu saldırı ile Doğu Guta'daki ateşkes de sona erdi.
Heyet Tahrir'uş Şam: IŞİD'in yenilgisiyle Suriye sahasındaki en büyük silahlı grup olan HTŞ (Eski adıyla Nusra Cephesi) Doğu Guta'da daha küçük bir profile sahip. Bunun nedeni ise 2013 yılında yaşanan IŞİD-Nusra Cephesi ihtilafında, Şam kırsalında bulunan militanların büyük bir kısmının IŞİD lideri Ebu Bekir Bağdadi'ye biat etmesi... HTŞ militanları Doğu Guta'dan sızarak daha önce defalarca Şam merkezinde bombalı saldırılarda bulundular. HTŞ'nin düzenlediği iddia edilen Temmuz ve Ekim aylarındaki son iki büyük saldırıda, 37 sivil yaşamını yitirdi. 

3) Bugüne nasıl gelindi?

Başkent Şam'ın yanıbaşındaki Doğu Guta, Suriye'de silahlı grupların en güçlü olduğu yerlerden biriydi. Bu durumun esas nedeni Doğu Guta'nın Suriye'nin neoliberalleşme serüveninin en büyük kurbanlarından birisi olmasıydı. Sovyetler Birliği'nin teknik desteğiyle görece modern bir sulama olanağına kavuşan Doğu Guta, başkent Şam'ın gıda deposuydu. Ancak Beşar Esad'ın 2000 yılında görevi devralmasıyla yürürlüğe konulan neo-liberal politikalar Doğu Guta'nın tarımına darbe vurdu. Ayrıca savaş öncesinde deri ve ayakkabı atölyelerinin yer aldığı Doğu Guta aynı zamanda Şam'ın işçi havzasıydı. Bu atölyeler Türkiye ile 2011'e kadar devam eden ikili ilişkilerde yaşanan yakınlaşma sayesinde Suriye'ye doluşan Türk mallarıyla rekabet edemeyerek birbiri ardına battı. İşsizliğin tavan yaptığı bölge, 2011 öncesinde de patlamaya hazırdı. Durumu daha da karmaşık hale getiren şey, işsizlik ve yoksulluğun pençesindeki Doğu Guta'daki İslamcı grupların faaliyetleriydi. Körfez ülkelerinden gelen bağışlarla yardım kampanyaları düzenleyen bu gruplar, 2011'e gelindiğinde Doğu Guta'da geniş bir toplumsal kesime ulaştı. Böylelikle Doğu Guta'nın "başkenti" denilebilecek Duma, 2011'de Suriye'de başlayan gösterilere ilk katılan kentlerden biri oldu. 

2012-13 aralığında Doğu Guta'daki binlerce militan, Ürdün üzerinden ulaştırılan silahlarla Şam merkezine yönelik büyük taarruzlara giriştiler ancak başarısız oldular. Bu esnada çatışmalar batı basınında tümüyle yarattığı insani trajedi gizlenerek haberleştiriliyor, "Asiler Esad'ın kalbine ilerliyor" veya "Çatışmaların sesi Esad'ın Kasiyun Dağı'ndaki sarayından duyulur hale geldi" başlıklarıyla servis ediliyordu. Ancak çatışmalarda Şam'da yaklaşık 600 bin kişi evlerini terk ederek mülteci durumuna düşmüştü. 2013 yılında Suriye ordusunun Doğu Guta'nın doğusunda yer alan stratejik Uteybe kasabasını almasıyla, bölgenin Ürdün bağlantısı kesildi ve buradaki silahlı gruplar kuşatma altına alındı. Ancak bugün hâlâ militanlar Ürdün'den sağlanan silah yardımını kaçakçılar ve tünel ağlarıyla Doğu Guta'ya ulaştırabiliyor. 

4) Katar-Suudi rekabeti Doğu Guta'yı nasıl vurdu?

Suriye ordusu sahada tabloyu lehine çevirirken, Doğu Guta'daki silahlı gruplar kanlı iç çatışmalarda kan kaybetti. Bu çatışmaların en kanlısı 2017 yılının Nisan ayında, Ahrar'uş Şam ve HTŞ'den destek alan Rahman Kolorduları ile İslam Ordusu arasında yaşandı. Bir aylık çatışmalarda aralarında sivillerin de olduğu, çoğu militan 400 kişi öldü. Çatışmalar genel olarak önemli bir gelir kapısına dönüşen Şam'a açılan kontrol noktalarının kontrolü üzerinden yaşansa da aslında geri planında Suriye'nin en önemli cephelerinden biri olan Doğu Guta'da Suudi Arabistan ile Katar arasında yaşanan rekabetin yansımasıydı. Silahlı grupların bu çatışmalarının en büyük kurbanı ise siviller. Bugün Doğu Guta İslam Ordusu ve Rahman Kolorduları arasında fiilen ikiye bölünmüş durumda ve her iki grup da karşı tarafın kontrolündeki kentlerden gelen sivilleri kaçırmak, işkence yapmak ve hatta öldürmekle suçlanıyor. 

5) Doğu Guta'daki militanlar nasıl yalnız kaldı?

Suriye ordusu söz konusu Şam olduğunda en iyi teçhizata sahip birliklerini burada tuttu. Ve Uteybe'nin alınması gibi stratejik adımlarla zamanla, koordinasyondan yoksun militanlar karşısında zamanla üstünlüğü ele geçirdi. Ancak Şam'ın bugün Doğu Guta ile sona yaklaşan Şam cephesinde "ulusal diyalog komitesi"nin yürüttüğü görüşmeler de bugünkü tablonun ortaya çıkmasında etkili oldu. Örneğin Doğu ve Batı Guta'yı birbirine bağlayan Yelda ve Kabun'da bulunan militanlar, ağır silahlarını orduya teslim ederek Şam yönetimiyle ateşkesi tercih etti. Batı Guta'nın en önemli cephesi olan Deraya'da ise militanlar otobüslerle İdlib'e gönderilmeyi kabul ettiler. Böylece 2017 yılına gelindiğinde Şam cephesindeki silahlı gruplar, Doğu Guta'da iyice izole oldu. Suriye ordusu Merci es-Sultan, Mleyha ve Deyir Essefir gibi kritik kasabaları alarak Doğu Guta cebini iyice küçülttü. Bu militanların tünellerle yaptığı silah sevkıyatına da darbe vurdu. Ancak 2016-2017 arasında dikkatini önce Halep'e sonra da IŞİD'e veren ordu, Doğu Guta'da ateşkesi tercih etti. Bu ateşkeslerin sonuncusu geçen Kasım ayında silahlı grupların Harasta'da bulunan Zırhlı Araçlar Tugayı'na yönelik saldırısıyla sona erdi. 

6) Doğu Guta'daki militanlar görmezden gelinebilir mi?

Doğu Guta'daki bu birliklerin üzerinde birleştiği yegane konu ise Şam'a yönelik sivil yerleşimleri hedef alan havan topu ve roket saldırıları. Suriye'nin iddiasına göre 5 yılda militanların saldırılarında ölen sivil sayısı 10 bine ulaşıyor. Sadece son üç günde Şam'a yönelik saldırılarda ölen sivil sayısı 25. Militanların son bir ayda vurduğu okullar ve hastanelerin yanısıra Rusya Büyükelçiliği ve Rus ordusunun insani yardım dağıttığı bir nokta da bulunuyor. Militanlar Rusya'nın “İdlib veya Dera'ya güvenli geçiş” önerisini de reddettiler. Güvenli tahliyeyi kabul eden yegane grup ise HTŞ oldu. İslam Ordusu'yla girdiği çatışmalarda bu gruba esir düşen militanlarının serbest bırakılması şartını koşan HTŞ, İslam Ordusu'nun olumsuz yanıtı üzerine Doğu Guta'da kaldı.

Öte yandan militanların en büyük güvencesi ise Doğu Guta'da bulunan yaklaşık 250 bin kişilik sivil nüfus. Suriye uçaklarından Doğu Guta bölgesindeki güvenli çıkış noktalarının haritaları atılsa da bugüne kadar bölgeden büyük bir sivil çıkışı yaşanmadı. BM'ye bağlı REACH'in yayımladığı raporda, militanların sivillerin Guta'dan ayrılmasını zorla engellediğine yer verildi. Suriye ordusunun İsrail sınırına yönelmeyi planladığı bir dönemde, Şam yönetimi açısından başkenti tehdit eden ve büyük bir güvenlik riski yaratan Doğu Guta'daki militanların gözardı edilmesi artık daha fazla mümkün değil... Yine de iddialara göre ilk etapta Suriye ordusu Doğu Guta'nın Şam merkezine sınır olan ve Rahman Kolorduları'nın bulunduğu bölgeyi kontrol altına almayı hedefliyor. İslam Ordusu'nun elindeki Duma'nın anlaşma yoluyla kontrol altına alınması içinse Rusya'nın Suudi Arabistan'ı ikna sürecinin devam ettiği belirtiliyor. 

7) Kim bu aktivistler?

Batı basınının Doğu Guta haberlerinin kaynağı genel olarak sahada militanlarla birlikte hareket eden "aktivistler". Batı medyası bu anonim aktivistlerin iddialarını peşin doğru kabul ederek, yine onların sağladığı görselleri kullanıyor. "Anonim aktivistler" dışındaki kaynaklar ise, "Beyaz Baretliler" ve "Syrian American Medical Society (SAMS)". Beyaz Baretliler, Suriye'de rejim değişikliği için bastıran İngiltere ve ABD'den 90 milyon dolar yardım alan bir "insani yardım kuruluşu".

Cihatçı gruplarla "yakın ilişkileri" sıklıkla gündeme gelen "Beyaz Baretliler" bu iddiaları "Esad rejiminin karalama kampanyası" olarak gösterse de, örgüt HTŞ'nin ödülünü almakta beis görmemişti. HTŞ'nin o dönem lideri olan Ebu Cabir, ödül töreninde yayımlanan videosunda "Devrimimizin gizli askerleri" olarak nitelendirdiği Beyaz Baretliler'e teşekkür ediyordu. 

Syrian American Medical Society ise Halep'ten sonra Doğu Guta'da da “Esad son hastaneyi bombaladı” haberlerinin ana kaynağı. Grup son olarak Doğu Guta'da işlettikleri 13 hastanenin Suriye ordusuna ait uçaklarca vurulduğunu iddia etti. Ancak SAMS'ın Suriye Müslüman Kardeşleri ile gizlemeye gerek duymadığı organik bağları nedeniyle, gruba bağlı doktorların açıklamaları batı basınında çoğu zaman anonimleştirilerek kullanılıyor. Nitekim "Suriye'yi Alevi mezarlığı haline getireceğiz" gibi mezhepçi çıkışlara imza atan grup, ABD'nin Suriye'ye müdahalede bulunması için lobi faaliyetlerinde bulunuyor. 

8) Haberler nasıl çarpıtılıyor?

'Muhaliflerin' haber kaynağı olarak kullanılması, batı basınını Doğu Guta haberlerinde bu grupların siyasi hedeflerinin aracına dönüştürmüş durumda. Belirlenim öylesine güçlü ki, Beyaz Baretliler'in “Doğu Guta Srebrenitsa'dır” açıklamasının hemen ardından önce İngiliz Guardian ardından diğer batılı gazete ve televizyonlarda Doğu Guta'nın Srebrenitsa'ya benzetilmesi salgın haline dönüştü. "Muhaliflerin" iddialarına ve temin ettiği görsellere dayalı haberler temel olarak savaşın Doğu Guta'da sıkışmış sivillerle Suriye ordusu arasında cereyan ettiği intibasını yaratıyor. Bu esnada Şam'ın merkezinin dibindeki Doğu Guta'da ellerinde tank, roket, havan topu ve hatta füzelerin olduğu bilinen militanların varlığı da gizleniyor. Bu, militanların Şam'ın merkezine yönelik havan topu ve roket saldırılarının da gizlenmesini ya da en iyi ihtimalle satır aralarına sıkıştırılmasını beraberinde getiriyor. Doğu Guta'daki militanların saldırılarında yaşanan dehşet anlarının görüntüleri ise zaman zaman Doğu Guta'ya yönelik Suriye ordusunun saldırısının görüntüleri olarak piyasaya sunulabiliyor. Örneğin bir ilkokula Doğu Guta'dan atılan roket görüntüsünün, FOX TV tarafından Suriye ordusunun saldırısının ardından Doğu Guta'daki bir ilkokulda çekildiği iddia edildi. Suriye yönetimi ise Doğu Guta operasyonlarında sivil kayıpların olduğunu kabul ederken, saldırılarda kasten sivilleri hedef aldığı iddialarını yalanlıyor. Şam yönetimi, “Hiçbir ülkenin başkentinde silahlı grupların varlığına müsamaha göstermeyeceği” tezini işlerken, militanların güvenli geçiş önerilerini ve sivillerin tahliyesini reddettiğini hatırlatıyor.

9) İkinci Halep mi?

Batı basını Doğu Guta haberlerinde sıklıkla Halep benzetmeleri yapıyor. Ancak hatırlatılmayan gerçek, Halep'in silahlı grupların kontrolündeki doğusunda yaşadığı belirtilen 300 bin Suriyelinin, silahlı militanlar ve akrabaları dahil olmak üzere sadece 34 bin militanla birlikte İdlib'e gitmeyi seçtiğiydi. 

BM'nin rakamlarına göre, Suriye ordusunun Halep'te kontrolü sağlamasının ardından bu kente geri dönen mültecilerin sayısı 400 bin. Halep ayrıca saldırılarda ölen veya yaralanan sivillerin görüntülerinin savaşın tüm boyutunu ne kadar yansıttığıyla ilgili de önemli bir deney oldu. Hatırlanacağı üzere Suriye uçaklarının hava saldırısında yaralanan Halepli küçük Ümran “Esad mezaliminin simgesi” haline getirilmiş ancak daha sonra Ümran'ın ailesinin Esad yanlısı olduğu ortaya çıkmıştı. Doğu Halep militanların kontrolündeyken kendisine gelen binlerce dolarlık röportaj tekliflerini ve daha sonra da militanlarla birlikte kentten ayrılmayı reddeden baba Dakniş, muhalifleri oğlunu kullanarak Suriye hükümetine saldırmakla suçlamıştı. 

10) Kampanyacıların derdi siviller mi?

Doğu Guta kampanyalarının başını çeken ülkelerin bu tutumu, Suudi Arabistan'ın ağır bir abluka ve yoğun hava saldırılarıyla yok ettiği Yemen'le ilgili tavırlarıyla büyük bir tezat oluşturuyor. Doğu Guta konusunda en aktif ülkelerden olan Fransa, İngiltere ve ABD, Yemen'de yürütülen savaşta Suudilere askeri destek veriyor. Esad'ı Doğu Guta'da katliam yapmakla suçlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan da Yemen konusunda Suudilere askeri destek teklif etmişti. Ancak tezat yalnızca bu ülkelere ait değil. Örneğin Doğu Guta'da Suriye'yi katliam yapmakla suçlayan İnsan Hakları Gözlemevi (HRW) geçtiğimiz Kasım ayında Yemenli Husi güçlerinin Suudi Arabistan'a füze atmasını “savaş suçu” olarak nitelendirmişti. Doğu Guta operasyonunun durdurulması için kampanya başlatan Uluslararası Af Örgütü de, Yemen'in başkenti Sana'da sivil ölümlerinin en büyük kaynağının Suudi uçaklarına açılan ateş olduğunu iddia eden bir rapor yayımladı. Türkiye'de kampanyanın başını çeken Anadolu Ajansı Suudi Arabistan'ın devlet televizyonu El Arabiya'nın bile yapamadığını yaparak, Husilerin Suudi Arabistan'a ait bir savaş gemisini vurmasını "terör saldırısı" olarak nitelendirmişti.