Paranın saltanatına karşı Dilek'in sokakları

2013 Haziran günlerinde ayaklananlar içerisinde illa ki “genç” var, orta sınıf var, emekçi var. Ama onlar orta sınıf oldukları, 90 kuşağı oldukları için değil iktidarın kibrine, paranın saltanatına karşı insan onurunu yeniden yeşertmek için sokaktalar.

Cenk Saraçoğlu/soL

Haziran isyanları Türkiye’nin her yerini sarmaktayken, uzun süren sessizliğin ardından anaakım medyada “uzmanlar” tartışıyor: Sokağa çıkanlar kimler ve neye itiraz ediyorlar? İlk birkaç gün sokağa çıkan kitlenin çevre hassasiyetine sahip naif vatandaşlar olduğunu ciddi ciddi iddia edenler oldu kimisine göre yaşamakta olduğumuz şey bir orta sınıf isyanıydı kimisi kendilerine mahsus kültürel kodlara sahip 90 kuşağını isyanın merkezine yerleştirdi hala AKP’den umutlu olan geniş bir kesim ise isyanı ulusalcıların/milliyetçilerin infiali olarak yaftaladı.

İsyanın tepe noktasına ulaştığı 1-2 Haziran günlerinde Ankara sokakları biber gazı ile dolarken ben de aynı soruyu sormadan edemedim: Gerçekten de sıkılan onca gaza ve suya rağmen sokakları ısrarla bırakmayan bu insanlar kimlerden oluşuyordu? Kızılay’ın hemen hemen bütün ara sokaklarında gazdan gözleri yaşaran ve beli bükülen birilerini gördüklerinde anında limonları ve süt şişeleriyle yanlarında biterek onları tekrar ayağa kaldıran, iyi olduklarından emin olmadan oradan ayrılmayan bu insanlar ekran sosyologlarının ceplerinden çıkardıkları “demografik” kategorilere sığar mıydı? Bir insan sırf 90 kuşağı ya da orta sınıf mensubu olduğu için elinde sirke şişesiyle “kötü hisseden var mı” diye seslenerek bir aşağı bir yukarı Kızılay sokaklarını arşınlar mıydı?

Bu soruların yanıtını ararken bu kadar insanı gözü kara sokağa sürükleyebilecek AKP icraatlarının o uzun listesini gözümün önüne getirmeye çalıştım. İçki yasağı, kürtaj sınırlaması, Roboski pişkinliği, Reyhanlı faciası derken bunlar arasında fazlasıyla “özel” ve önemsiz gibi gözüken bir “icraata” kilitlendim: Kanser hastası Dilek Özçelik’i hatırlar mısınız? Hani bundan neredeyse iki ay önce ilaçlarını alamadığı için Şehircilik Bakanı yapılan Erdoğan Bayraktar’ın yanına kadar giden, hakkını sormaya kalktığında önce polis tarafından uzaklaştırılmaya çalışılan, sonrasında da bakanın eline para sıkıştırarak savuşturmaya çalıştığı Dilek Özçelik. Bakanın sadakasını iade edip onun kızarmamış yüzüne her şeyin parayla satın alınamayacağını haykıran Dilek Özçelik. Bir yanda polis koruması altında bu toplumda birikmiş insani her türlü değeri ayaklar altına alan paranın saltanatı ve iktidarın kibri diğer yanda onur, haysiyet ve hakkını arama inadı. Bir yanda hayatı daralttıkça daraltan bir kafa, bir yanda daha fazla ve daha çok yaşamak, hayatı güzelleştirmek için direnen insan, Dilek.

2013 Haziran günlerinde ayaklananlar, sokağa çıkanlar işte tam da Dilek’in sahneye koyduğu bu saflaşmada taraf oldukları için ayaktalar. İçlerinde illa ki “genç” var, orta sınıf var, emekçi var. Ama onlar orta sınıf oldukları, 90 kuşağı oldukları için değil iktidarın kibrine, paranın saltanatına karşı insan onurunu yeniden yeşertmek için sokaktalar. Bu yüzden Gezi Parkı’nı size vermiyorlar bu yüzden Kızılay’da elde limon-sirke-süt birbirleriyle dayanışmak için yarışıyorlar bu yüzden İzmir’de sabahlara kadar sokakları terk etmiyorlar. Ayaklanmak için Erdoğan Bayraktar ile bire bir karşılaşmak gerekmiyor. Gazetelerinizdeki yalanlar, başbakanınızın gün aşırı azarlamaları, bakanlarınızın yüzlerine sinmiş kibir yetiyor da artıyor patlıyor. Her gün biraz daha aşındırdığınız insanlık ve yaratıcılık şehrin sokaklarında yeniden diriliyor şehre ismini kazıyor.

Peki bu ayaklananlar kimler hakikaten? Orta sınıf mı desek, 90’lı kuşaklar mı?

Cebinden çıkardığınız sağlamcı kategorileri ve uydurma sosyolojik analizleri bir kenara bırakın. Dilek bizi çağırıyor!