Ergenekon'un 'silahlı' sanıkları serbest, yazarlar ve gazeteciler hala tutuklu!

Ergenekon davasının ne zaman sonuca bağlanacağı, neredeyse kimsenin bilemeyeceği bir muamma haline gelmiş durumda. Deniz Feneri sanıkları ve Ergenekon'da "silahlı eylem" yaptıkları söylenen tutuklular serbest, ancak Ahmet Şık veya Yalçın Küçük gibi isimlerin neden hala tutuklu oldukları bilinmiyor.

Ergenekon Ana Davası ve bağlı davalarla ilgili gelişmeler, yeni adli yılın açılışıyla birlikte yine gündemin ön sıralarında yer almaya başladı. Ergenekon davaları, ağır hukuk ihlallerinin yaşandığı ve yandaş medyanın çarşaf çarşaf suç senaryoları yazdığı bir dönemin ardından bir süredir de sanıkların uzun tutukluluk süreleri nedeniyle eleştiriliyor, yaklaşık üç yıldır sürmekte olan ve ne zaman biteceği belli olmayan davaların başından beri siyasi iktidarın kontrolünde olduğu artık çok daha geniş kesimlerce kabul edilmiş görünüyor. AKP iktidarını yıkma, darbe planlama, devleti ele geçirme, silahlı örgüt kurma, çeşitli suikast planları yapma gibi çok başlıklı bir kurgunun "silahlı eylem gücü" olarak adlandırılan sanıkları birer birer serbest bırakılırken geride kalanların tutukluluk hallerinin sona erdirilmesinde ne gibi bir sakınca görüldüğü açıklanamadığı gibi, gelinen nokta, davaların siyasi olduğu gerçeğini açıkça ortaya koyuyor.

Deniz Feneri ile Ergenekon davaları arasındaki 'fark'...
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü Deniz Feneri soruşturması kapsamında 11 Temmuz'dan itibaren yapılan operasyonlarda tutuklanarak cezaevine gönderilen, aralarında RTÜK eski Başkanı Zahit Akman ile Kanal 7 yöneticilerinin de bulunduğu 8 sanığın tamamı Ekim ayı içerisinde serbest kaldı. "Uzun tutukluluk süreleri" gerekçe gösterilerek yapılan tahliyeler, soruşturmayı yürüten savcıların görevden alınmalarının ardından gerçekleşti. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın, "umarım diğer davalardaki tutuklular da serbest kalır" yönündeki ifadesi, aslında sadece Deniz Feneri tutuklularının "hakları"na sahip çıkması olarak yorumlanması gerekirken, Ergenekon ve bağlı davalar için dile getirilmiş bir temenni sayıldı. Hatta öyle ki, yıldızı "Ergenekon" yazıları ile parlayan ve AKP'den milletvekili adayı olarak Meclis'e giren Şamil Tayyar, Ergenekon ile Deniz Feneri davalarının birbirinden farklı olduğunu söyleyerek eleştiri oklarını Arınç'a yöneltti. Tayyar'ın söyledikleri, zaten artık herkesin "Ergenekon" ve benzeri davaların siyasi davalar olduğunda mutabakata vardığı gerçeğini bir kez daha hatırlattı.

Bülent Arınç'ın Ergenekon davalarındaki hukuksuzlukları ve bir bütün olarak süreci eleştiren isimlerin bile takdirini kazanan sözleri, siyasi bir hesaplaşmanın odağındaki isimlerden ziyade "Ergenekon tetikçisi" olarak adlandırılanların serbest bırakılmaları gerçeğinin daha da göze batmasına neden oldu.

Ergenekon'un "sakıncasızlar"ı kimler?
12 Haziran 2007 tarihinde İstanbul Ümraniye'deki bir gecekonduya yapılan baskında 27 adet el bombası bulunduğunun açıklanmasıyla başlayan "Ergenekon" operasyonlarının üzerinden 4 yılı aşkın süre geçti. Şu ana kadar adı "Ergenekon" soruşturması olarak geçen 16 ayrı iddianame hazırlandı. Binlerce sayfadan oluşan bu iddianameler 6 ayrı davada toplandı.

Toplam sanık sayısı 545'e, iddianamelerdeki toplam sayfa sayısı 8.166'ya yükselirken, ek klasörlerin sayısı da 3 bini geçti. 25 Temmuz 2008'de açılan ve 1. Ergenekon Davası olarak bilinen Ergenekon Ana Davası'nda bugüne dek 200 duruşma, 25 Mart 2009 tarihinde açılan 2. Ergenekon Davası'nda ise 141 duruşma gerçekleştirildi. Diğer davalarda 3 ayda bir yani yılda 4 duruşma yapıldığı dikkate alındığında, Ergenekon soruşturması sürecinde açılan davalar kapsamında bugüne kadar 100 yıllık yargılama yapıldı.

Ergenekon soruşturmasında tutuklanan zanlılar bazı suikastlar ve bombalı saldırılarla da suçlanmış, "ülkeyi kaosa sürüklemek için eylem hazırlığında oldukları" iddia edilmişti. İşte bu isimler yavaş yavaş serbest bırakılırken, CHP'den milletvekili seçilen gazeteci Mustafa Balbay, gazeteci ve televizyoncu Tuncay Özkan, Başkent Üniversitesi Rektörü Dr. Mehmet Haberal, İnönü Üniversitesi eski Rektörü Fatih Hilmioğlu, İşçi Partisi Genel başkanı Doğu Perinçek, Aydınlık Dergisi eski Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Deniz Yıldırım, yazar Ergün Poyraz, ve nihayet, Ergenekon kapsamına en son sokulan Odatv Davası sanıkları yazar Yalçın Küçük, gazeteci Soner Yalçın, Ahmet Nedim ve Ahmet Şık hâlâ tutuklu bulunuyorlar.

Siyasi iktidarın, emniyet birimleri ve yargısının eşliğinde, yandaş medyayla elbirliğiyle çizdiği tabloya göre, "her yere uzanan, Danıştay saldırısında türbana karşı karar veren yargıcı öldürten, Cumhuriyet gazetesine bomba atan, Hrant Dink cinayetinden papaz cinayetine, oradan Malatya Zirve Kitabevi katliamına uzanan, Sivas katlimaı başta olmak üzere geçmişteki tüm olayların ve tüm faili meçhul cinayetlerin düzenleyicisi" olan "Ergenekon"da, tutuklulukları kaldırılan bazı "sakıncasız" sanıklar şunlar:

Semih Tufan Gülaltay: Türk İntikam Tugayı örgütünün üyesi ve Akın Birdal suikastının planlayıcısı ve azmettiricisi. Akın Birdal’a, İHD Genel Başkanı olduğu dönemde düzenlenen suikastten yargılanarak 19 yıl hapse mahkum oldu, ancak aftan yararlanarak 5 yılda cezaevinden çıktı. Birdal suikastinden sonra şu anda Ergenekon Ana Davası'nda tutuklu bulunan emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin'le yakınlığı var.

Mahmut Öztürk: Özel Harekat kökenli bir emekli Astsubay olan Mahmut Öztürk, Ergenekon Ana Davası'nda tahliye edilen ilk sanık. Sanıklardan Emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin ve Oktay Yıldırım ile yakın ilişkisi var. Sanık Osman Yıldırım'la birlikte bombaları Ümraniye'deki eve getirdiği öne sürülerek gözaltına alınıp tutuklanmıştı. "Ergenekon Terör Örgütü'nün cephaneliği" diye anıldı, ama tahliye edilirken silahı bile kendisine teslim edildi.

Sedat Peker: Tutuklu sanık emekli Tuğgeneral Veli Küçük ile yakın ilişkili olduğu belirtilen mafya lideri Sedat Peker, "Ergenekon'a bağlı bir mafya yapılanması kurma ve Ergenekon eylemler için tetikçi sağlama çalışması yürütmek, yazar Orhan Pamuk'a suikast düzenlenmesi konusunda planlama yapmak"la suçlanmıştı.

Ali Yasak (Drej Ali): Mafya lideri Drej Ali, Ergenekon'un mafya yapılanmasında yer almakla ve Ergenekon'un mali gücüne katkıda bulunmak için kara para aklama amaçlı ticari girişim önerilerinde bulunmakla suçlandı.

Sami Hoştan: Susurluk Davası'ndan 4 yıl hapse mahkum olduğu bilinen mafya lideri Sami Hoştan tutuklu sanık Veli Küçük'le yakın bağlantıları, Ergenekon'un mafyanın yeniden yapılandırılması projesinin yürütücülüğü ve Ergenekon'un lojistik ve finansal desteğini sağlamakla suçlanıyor.

Abdulmuttalip Tonçer: 1990 yılında "PKK terör örgütü"ne katıldığı, yaklaşık 3 yıl örgüt içinde faaliyet gösterdikten sonra 1993 yılında itirafçı olmak üzere teslim olduğu, daha sonra JİTEM içinde faaliyet gösterdiği bilinen Abdulmuttalip Tonçer, iddianamede Ergenekon'un tutuklu sanıklarından Hayrettin Ertekin'e bağlı çalışan bir örgütün üyesi olmakla suçlanıyor.

Oğuz Alparslan Abdülkadir: Kuvayı Milliye Derneği yöneticisi ve derneğin genel başkanı ve Ergenekon davası tutuklusu olan emekli Albay Fikri Karadağ'ın yakın adamı. İddianamede hakkında, "Kuvayı Milliye Derneğinin Ergenekon Terör Örgütünün amaçlan doğrultusunda yönetilmesinde görev aldığı, bu görevi kapsamında da örgüte eleman kazandırdığı, örgüte kazandırdığı elemanlann profillerinden de yararlanıp mafya tarzı faaliyetlerde bulunarak örgüte gelir temin ettiği, istihbarat topladığı, Orhan PAMUK ve diğer bir kısım kişilere karşı provakatif amaçlı eylem hazırlıklan içerisinde yer aldığı" ifadesi geçiyor.

Mete Yalazangil: Soruşturma kapsamında gözaltına alınıp tutuklandığı dönemde DYP Kadıköy İlçe Sekreter olan "eski" ülkücü Mete Yalazangil'in ismi, "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım ile birlikte sıkça anılmış ve Akın Birdal suikastinde de hakkında yakalama emri çıkartılmıştı.

Aydın Yüksek: Eski bir polis memuru olan Aydın Yüksek Ümraniye'deki bombalarla ilgili olarak soruşturma kapsamına alınmıştı. Devletin gizli belgelerini temin etmek ve terör örgütü üyesi olmak iddiasıyla tutuklandı.

Hüseyin Görüm: Ergenekon davası tutuklusu olan emekli Albay Fikri Karadağ'ın kurduğu İstanbul merkezli Kuvayi Milliye Derneği Teşkilat Başkanı olan Hüseyin Görüm, derneğin ikinci adamıydı.

Kahraman Şahin: Kuvayı Milliye Derneği'nin Kadıköy Teşkilat Başkanlığı'nı yapan Şahin, derneğin kurucusu emekli Albay Fikri Karadağ ile derneğin başkanı Hüseyin Görüm'ün yardımcılığı görevini yürütüyordu.

Bekir Öztürk: Kuvayı Milliye Derneği Genel Başkanı olan Bekir Öztürk, Ümraniye'deki el bombaları ile ilgili tutuklandı.

Muhammet Yüce: Eski Uzman Çavuş olan ve Ergenekon sanığı emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin'in ifadeleri üzerine yakalanan Muhammet Yüce, Kuvayı Milliye Derneği'nin ''tetikçi kanat sorumlusu olmak''la suçlandı. Gazeteci-yazar Fehmi Koru, DTP milletvekilleri Sebahat Tuncel ve Ahmet Türk ile yazar Orhan Pamuk ve Diyabakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'e yönelik suikast planlarında yer aldığı ileri sürüldü.

Selim Akkurt: Yazar Orhan Pamuk'u öldürmeyi planlayan tetikçi olduğu iddia edildi. Ancak başka bir suçtan hakkında hüküm bulunduğu için cezaevinden çıkamadı.

Erol Ölmez: Kuvayı Milliye Derneği çaycısı olan Erol Ölmez, "tetikçi"lerden biri olmakla suçlandı. Bir diğer Ergenekon tutuklusu Kahraman Şahin ile yaptığı telefon görüşmelerinde, "Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bacaklarına sıkacağız" dediği tutanaklarda yer aldı.

Rasim Görüm: Kuvayı Milliye Derneği'nin ikinci adamı Hüseyin Görüm'ün de yeğeni olan Rasim Görüm hakkında iddianamede, "Ergenekon Terör Örgütünün gerçekleştirdiği 2006 yılında Cumhuriyet Gazetesinin İstanbul'daki binasına el bombalan atılması eylemleri öncesinde , bu eylemlerin planlandığı İstanbul Ataşehir semtinde yapılan toplantıya katılarak burada Muzaffer TEKİN'in talimatı ile 3 adet el bombasını Osman YILDIRIM'a verilmek üzere bir odadan diğerine getirdiği iddia edilmektedir" dendi.

Vatan Bölükbaşoğlu: Kendisini Türk İntikam Tugayı (TİT) üyesi olarak adlandıran Bölükbaşoğlu'nun birçok suikast planında yer aldığı iddianamede yer aldı. Vatan Bölükbaşı'nın, Başbakan Tayyip Erdoğan, televizyoncu Mehmet Ali Birand ve Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'e dönük eylem planladığı ileri sürüldü.

(soL-Haber Merkezi)