Erdoğan’ın Müslüman Kardeşler’le ilişkisi gençliğine uzanıyor

“Arap Baharı” sürecinde Müslüman Kardeşler ve islamcı hareketlere destek veren Başbakan Erdoğan, gençliğinde 70’li yıllarda da Müslüman Kardeşler’in uluslararası gençlik örgütü WAMY’nin üyesiydi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Arap Baharı” olarak adlandırılan süreçte destek verdiği islamcı hareketlerin başında gelen Müslüman Kardeşler’le ilişkisinin gençlik yıllarına kadar gittiği ortaya çıktı.

soL portal Genel Yayın Yönetmeni Alper Birdal ve soL günlük gazete yayın kurulu üyesi Yiğit Günay’ın yazdığı ve yeni piyasaya çıkan “‘Arap Baharı’ Aldatmacası” kitabında yer verilen bilgiye göre, Başbakan Erdoğan’ın Müslüman Kardeşler örgütüyle ilişkisi 70’li yıllara dayanıyor. Kitapta, Müslüman Kardeşler’in Türkiye’deki faaliyetlerinin de 2006 yılından başlayarak, AKP’nin Yeni Osmanlıcı dış politikasına paralel olarak artış gösterdiği anlatılıyor.

“Hepimiz işe WAMY’de başladık”
Kitaba göre Başbakan Erdoğan, 70’li yıllarda Suudi Arabistan tarafından finanse edilen Dünya Müslüman Gençlik Teşkilatı’nın (WAMY) üyesiydi. Bu örgütün Suudi Arabistan’daki zirvesine katılan Erdoğan, burada sonraları değişik ülkelerde islamcı hareketlerin liderliğine soyunacak isimlerle dostluk ilişkisi kurdu.

Müslüman Kardeşler üyesi olan ve 90’lı yıllarda örgütün sözcülüğünü yapan Kemal Helbavi, Erdoğan’la bu zirvede tanışan isimler arasında. Helbavi, burada yalnızca Erdoğan’la değil, Afganistan’ın eski cumhurbaşkanı Burhaneddin Rabbani ve Malezya’nın eski başbakan yardımcısı Enver İbrahim’le de tanıştıklarını anlatıyor ve “Hepimiz işe WAMY’de başladık” diyor.

Helbavi, Müslüman Kardeşler’in Türkiye’deki islamcı hareketle ilişkisinin çok eskiye dayandığını belirterek, “Türkiye’deki milliyetçi ve islamcı arka plana dayanan hareketlerle ya da siyasi partilerle, AKP’nin kuruluşundan da önce, ilk ortaya çıktıklarından beri bağlantımız oldu. Erbakan’ın daha sonra Milli Selamet Partisi’ne (MSP) dönüşen Milli Nizam Partisi’nin (MNP) kuruluşundan itibaren [Türkiye’deki] islamcı hareketle bağlantılarımız bulunuyordu” diyor.

Erdoğan’ın, geleceğin islamcı liderleriyle tanıştığı Suudi Arabistan’daki zirveden döndükten kısa süre sonra MSP İstanbul Gençlik Kolları Başkanı yapılması da kitapta yer alan bir diğer ilginç bilgi.

Erdoğan’ın WAMY’deki arkadaşlarından Enver İbrahim, Haziran 2008’de bir yardımcısına fiili livatada bulunmak suçlamasıyla ikinci defa karşı karşıya kalınca, Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’daki Türk Büyükelçiliği’ne sığınmış ve bu tercihini, “Erdoğan’la yakın bağlantısına” dayandırmıştı. İbrahim, bu sene Ocak ayında İstanbul’a gelerek, Dolmabahçe’de Türkiye’nin “Arap Baharı sürecinde yeni bir demokrasi modeli” olduğunu anlattı.

Dönüm noktası 2006
Müslüman Kardeşler’in AKP’nin lider kadrolarıyla ilişkisi çok eskiye dayansa da, örgütün Türkiye’deki faaliyetleri 2006 yılından itibaren gözle görülür şekilde artıyor. 31 Aralık 2005’te Bakanlar Kurulu kararıyla kurulan İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB), Müslüman Kardeşler’in etki kanalını genişleten yapı. Erdoğan’ın gençliğinde üye olduğu WAMY gibi birçok kuruluş, İDSB çatısı altında yer alıyor. Bu yapıda Türkiye’den MÜSİAD, İHH, Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı (TGTV) ve Hikmet Eğitim Kültür ve Dayanışma Vakfı gibi örgütler de yer alıyor.

Türkiye’deki Müslüman Kardeşler yöneticileri
Kitapta, kamuoyunca pek fazla tanınmayan ve Türkiye’de yaşayan iki Müslüman Kardeşler yöneticisine de değiniliyor.

Bunlardan biri Gazwan Masri. Masri, 80’li yıllarda Türkiye’ye gelen Masri, İTÜ’den mezun oldu, Türkiye’ye yerleşti ve Türk vatandaşlığı alarak ismini Gazi Mısırlı olarak değiştirdi. 1999 ve 2000 yıllarında uluslararası Müslüman Kardeşler şebekesinin Avrupa yönetiminde yer alan Mısırlı, Türkiye’de örgütün başlıca yönetici ve finansörlerinden. MÜSİAD ve Mazlumder üyesi olan Mısırlı, TGTV’ye bağlı Darüsselam Vakfı’nın da başkanlığını yapıyor.

Mısırlı, Erdoğan’ın da arkadaşı. Kitapta yer alan bilgiye göre Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad 2009 yılında İstanbul’u ziyaret ettiğinde, Başbakan Erdoğan Gazi Mısırlı’yı Esad’la tanıştırarak, “Lütfen, kardeşim Esad, bu adama yardım edin” dedi.

Türkiye’deki diğer Müslüman Kardeşler yöneticisi ise Jamal Kerim. Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olan, Türk vatandaşlığına geçerek Cemalettin adını alan Kerim, Hikmet Bilim Dostluk ve Yardımlaşma Derneği’nin başkanı. MÜSİAD üyesi olan Kerim, 2005’te MÜSİAD’ın dış ilişkiler komisyonuna seçildi. Kerim’in başkanlığını yaptığı Hikmet Derneği, Müslüman Kardeşler’in ideologu olan ve Katar’da yaşayan Yusuf el Karadavi’nin Avrupa’daki örgütlenmesi olan Avrupa İslami Teşkilatlar Federasyonu’nun üyesi.

Gazi Mısırlı ve Cemalettin Kerim, İHH’nın da finansörleri arasında yer alıyor.

Suriye’deki duruma nasıl gelindi?
Birdal ve Günay’ın yazdıkları kitap, Tunus’tan başlayarak Mısır, Libya ve Suriye’de yaşanan son süreci irdeliyor. Kitap, Suriye’de gelinen noktayı bu sürecin bütünü içinde değerlendiriyor ve Türkiye’nin himaye ettiği islamcı grupların Suriye’deki eylemlerinin arka planını göz önüne seriyor.

Kitabın arka kapağında şu ifadeler yer alıyor:

“Bu kitabı baştan sona okuyan bir okurun ‘Ne yani, her şeyi emperyalizm mi planladı’ diye sormayacağını umuyoruz. Emperyalizmin planlarının pek çok defa bozulduğunu anlatmaya çalıştık. Yalpaladılar, yön değiştirdiler, başarısız da oldular birçok örnekte... Ancak sonuç olarak, Tunus’ta başlayıp bütün bölgeye yayılan süreci yönetme inisiyatifi, yine emperyalizmin eline geçti.

“Bu, her şeyin emperyalist merkezlerin istediği doğrultuda geliştiği anlamına gelmez. Yalnızca emperyalizmin çok boyutlu çıkarları açısından daha elverişli bir bölge yapılanmasının ortaya çıkmakta olduğu anlamına gelir. Bize göre sürecin bütününden çıkan budur.”

(soL-Haber Merkezi)