12 Eylül unutturuluyor!

12 Eylül darbecileri Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hakkında hazırlanan iddianamenin tamamlandığı duyuruldu. İddianame ile 12 Eylül'ün tüm suçu hayatlarının sonuna gelmiş 2 emekli generalin üzerine yıkılırken, 12 Eylül'ün asıl anlamı ve darbeden asıl kazançlı çıkanlar unutturuluyor.

AKP'nin iktidarını sağlamlaştırma ve yeni bir rejim kurma sürecinde sık sık dillendirdiği "12 Eylül ile hesaplaşma" konusu, 2010 yılında düzenlenen Anayasa Referandumu'nun ardından gündemden hızlıca düşmüştü. 12 Eylülcülere yargı yolunu açacağı belirtilen Anayasa değişikliğinin hemen ardından AKP, Ergenekon, Hopa ve KCK başta olmak üzere birçok dava ile siyasal alanı yargı silahını kullanarak daraltma işlemine hız vermiş, "12 Eylülcülerin yargılanması" vaadi unutulmuştu. Bu süreçte basılmamış bir kitabı yasaklama kararına imza atan ve tutuklu gazeteci sayısının 100'ün üzerine çıkmasını sağlayan AKP hukuku, Kenan Evren'e dokunmayı erteledikçe ertelemişti. Binlerce insan hakkında iddianameler bile tamamlanmadan, suçlamanın ne olduğu konusunda herhangi bir bilgi dahi vermeden tutuklama kararı çıkaran AKP hukuku, 12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren hakkında bırakın tutuklama kararı çıkarmayı, ifadesini konutunda alma nezaketini göstermişti. Aradan uzun bir süre geçtikten sonra dün 12 Eylül generallerinden Kenan Evren ve Tahin Şahinkaya hakkında hazırlanan iddianamenin tamamlandığı duyuruldu. Evren ve Şahinkaya'ya ne kadar ceza verileceği dava sürecinin ardından belli olacak, ancak 12 Eylül darbesinin asıl anlamının unutturulma çabasının süreceği, tüm suçun hayatlarının sonuna gelmiş iki generale yıkılarak 12 Eylül'den kazanç sağlayanların aklanmaya çalışılacağı görülüyor.

İddianame tamamlandı
Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili Hüseyin Görüşen, 12 Eylül darbesine ilişkin soruşturmanın tamamlandığı ve soruşturma sonucunda hazırlanan iddianamede, dönemin Genelkurmay Başkanı, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya'nın ''şüpheli'' olarak yer aldığını dün kamuoyuna açıkladı. Görüşen, iddianamede Evren ve Şahinkaya hakkında "ağırlaştırılmış müebbet hapis" cezası isteminde bulunulduğunu belirtti.

İddianamenin 80 sayfadan oluştuğunu belirten Görüşen, ''Kenan Evren ve şu anda yaşayan generallerden Tahsin Şahinkaya hakkında, suç tarihinde yürürlükte olan, eski Türk Ceza Kanunu'nun 146'ncı ve 80'inci maddeleri gereğince ağırlaştırılmış müebbet hapis istendi" dedi.

Sadece iki general mi suçlu?
İddianamede hangi olay ve suçlamaların yer aldığı konusunda ayrıntılı bilgi vermeyen Görüşen, soruşturmanın sadece 2 generalle sınırlı olduğunu belirterek "işkence iddialarıyla ilgili de ayrı soruşturmalar yürütülüyor. Yani bu, sadece darbeyi yapan 5 kişiyle ilgili soruşturma'' diye konuştu. 5 generalin 3'ü hayatını kaybetmiş olduğu için iddianamede sadece Evren ve Şahinkaya hakkında suçlama yer alıyor.

Görüşen, iddianamenin Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiğini açıkladı. Mahkeme, iddianameyi 15 gün içinde değerlendirerek dava açılması konusundaki kararını verecek.

Evren ve Şahinkaya tutuklanacak mı?
Bir soru üzerine Görüşen, şüpheliler hakkındaki adli kontrol uygulanıp uygulanmamasına mahkemenin karar vereceğini ifade ederek, ''Onu mahkeme kabul eder veya etmez. Yurtdışı yasağı koyabilirler. Tamamen mahkemenin takdiri'' dedi.

12 Eylül unutturuluyor
Dün açıklanan iddianamede sadece 2 generalin yer alması aslında kimseyi şaşırtmadı. 12 Eylül darbesinin tüm suçunun hayatlarının son dönemine gelmiş 2 generale yıkılmak istenmesi, AKP iktidarının tarihi yeniden yazma ve birçok tarihi olay gibi 12 Eylül'ün de gerçek anlamını unutturma çabası ile oldukça uyumlu görünüyor.

AKP'nin unutturma çabasının farkında olanların birçok tarihi olay gibi 12 Eylül'ün de gerçek anlamını tekrar tekrar hatırlamak ve hatırlatmasında yarar bulunuyor:

- 12 Eylül, ABD ve NATO'nun tam desteği ile gerçekleşti. Öyle ki ABD'den "bizim çocuklar başardı" notu geçildi. Zaten darbenin ardından da ABD ve NATO'ya bağlılık değişmedi. AKP ile birlikte süreç "model ortaklık" seviyesine kadar geldi. Türkiye, ABD adına komşu ülkelere saldırmaya hazır bir ülke haline geldi.

- 12 Eylül, sermaye sınıfının tam desteği ile gerçekleşti. Darbenin hemen ardından Türkiye burjuvazisinin en önde gelen isimlerinden Vehbi Koç, Kenan Evren'e destek mektubu gönderdi. Koç 3 Ekim tarihli mektubunda, komünistlerin ve sendikacıların cezalandırılmasını talep etti. Darbenin ekonomi bakanlığına da sermaye sınıfının desteklediği Turgut Özal getirildi. Darbe ile birlikte sendikalar kapatıldı (Hak-İş kapatılmasının hemen ardından tekrar açıldı) ve reel ücretler hızla düştü.

- 12 Eylül sola ve işçi sınıfına karşı yapıldı. Türkiye siyasetinden solun ve emekçilerin silinmesine yönelik operasyon kapsamında onlarca kişi idam edildi, yüzlercesi cezaevlerinde işkencede öldürüldü, binlerce kişi işkence gördü, on binlerce kişi tutuklandı, yüz binlerce kişi fişlendi. AKP hukuku da özel yetkili mahkemeler eliyle iktidara mesafeli tüm kesimlere dönük, 12 Eylül'ü bile geride bırakan bir operasyon yürütüyor.

- 12 Eylül'e milliyetçi ve muhafazakar ideologlar destek verdi. Darbenin ardından, "tarafsızlık" görüntüsü vermek için sağdan da isimler tutuklansa da, dönemin en önemli sağcı ideolog örgütlenmelerinden Aydınlar Ocağı darbeye tam destek verdi. Darbeciler de onları TRT, üniversiteler ve Atatürk Dil Kültür ve Tarih Yüksek Kurumu gibi yerlerde istihdam etti. Şu an iktidarın önemli bir parçası olan Gülen Cemaati'nin lideri Fethullah Gülen, darbeye tam desteğini Sızıntı dergisinde dile getirdi. AKP iktidarı boyunca "darbecilere karşı demokrasi" söylemini en çok diline dolayan isimlerden Nazlı Ilıcak, darbenin sıkı destekçisi idi.

- 12 Eylül'den Kürt halkının payına da işkence, asimilasyon ve inkar düştü. 12 Eylülcüler Diyarbakır Cezaevi'nde solcuları ve Kürtleri işkenceden geçirirken, AKP döneminde 4 bine yakın Kürt siyasetçi içeri atıldı.

- 12 Eylül'e giden süreçte Alevilere dönük büyük katliamlar düzenlendi. 12 Eylül'e zemin yaratılmasında bu katliamlar kullanıldı. Alevi toplumsallığı sindirilmeye çalışıldı. Benimsenen Türk-İslam sentezi ile Aleviler hayatın her alanında dışlandı. Darbenin 13 yıl ardından Alevilere yönelik büyük bir sindirme harekatı da Sivas'ta gerçekleştirildi. AKP iktidarında Sivas katliamının baş sanığı firari durumda, yine Sivas'ta yaşamaktayken öldü.

- 12 Eylül ile yürütmenin gücü aşırı şekilde arttırıldı. Yargı yürütmenin denetimine alındı. Cumhurbaşkanı'nın yetkileri arttırıldı. AKP döneminde yürütmenin gücünün arttırılması konusunda süreç en ileri aşamasına taşındı. Tüm HSYK üyeleri Adalet Bakanlığı bürokratları arasından seçildi. Tüm devlet kurumları en tepesinden en aşağısına kadar AKP kadroları ile dolduruldu. Hükümet, 12 Haziran seçimlerini ve TBMM'yi hiçe sayarak ülkeyi aylarca Kanun Hükmünde Kararnameler ile yönetti.

- 12 Eylül ile özelleştirmelerin önü açıldı. Turgut Özal'ın hararetle savunduğu özelleştirmeleri, AKP en uca kadar götürdü. Ülkede satılmadık KİT bırakmayan hükümet, kara yolları, sahiller, demir yolları, dereler, barajlar da dahil kamuya ait ne varsa sattı. Kendisinden önceki özelleştirmelerin misliyle özelleştirme yaptı.

- 12 Eylül ile birlikte getirilen yüzde 10'luk seçim barajı ve zorunlu din dersi gibi uygulamalar, YÖK gibi kurumlar kaldırılmadı. YÖK eli ile tüm rektörlüklere iktidara yakın isimler atandı. 12 Eylül ile hayatımıza giren özel üniversiteler, AKP döneminde katlandı.

Kenan Evren yargılanırken 12 Eylül programı hızlanacak!
Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hakkında hazırlanan iddianame, AKP'nin yargı eli ile kendisine mesafeli olanları sindirme ve siyaset alanını alabildiğine daraltma işlemine hız verdiği bir dönemde tamamlandı. Bu durum, AKP'nin faşizan politikalarını sürdürürken "bakın darbeciler yargılanıyor" diyerek meşruiyet elde etmeye çalışacağını ve 12 Eylül'ün yukarıda sıraladığımız programını en uç düzeyde uygulamaya devam edeceğini gösteriyor.

(soL - Haber Merkezi)