Domuzlar Körfezi: Halkın zaferi

<strong><em>Ernesto Gómez Abascal - Küba Eski Büyükelçisi ve Domuzlar Körfezi Savaşçısı</em>
</strong>

Neredeyse tüm Kübalı gençler gibi ben de Batista’nın kanlı ve emperyalizm yanlısı diktatörlüğünü devirme mücadelesine katılmıştım. Dağlarda gerilla olarak savaşmasam da, şehirlerde onlara destek veren gizli harekete katkıda bulundum. Bir fabrikada çalışmaktayken, 1 Ocak 1959’da Devrim zafere ulaştığında, ülkemiz için yeni bir dönemin açıldığını hızla fark ettim ve 1898’de ABD’nin müdahalesi nedeniyle bağımsız olamayan cumhuriyetin kuruluşundan itibaren egemen olan yoz siyasi sistemin tasfiye edilmesi amacıyla başlayan şiddetli sınıf mücadelesine sendikal hareket aracılığıyla katıldım.

Komünist değildim ve ABD’nin o dönemde hüküm sürmekte olan muazzam propagandası sebebiyle, daha ziyade bu felsefeye karşı hislere sahiptim. Siyasi partileri de egemen olan yolsuzluğun parçası olarak değerlendirdiğim için onları genel olarak reddediyordum. Neredeyse hepsi itibar kaybetmişlerdi ve bu hızla yok olmalarına sebep oldu. Devrimin zaferinden sonra sadece Batista karşıtı mücadeleye katılan üç örgüt etkili olacaktı: halk ayaklanmasının başını çeken ve tamamen çoğunlukta olan Fidel liderliğindeki 26 Temmuz Hareketi üniversite öğrencileri hareketinden doğan Devrimci Direktuvar ve sendikalar ve aydınlar arasında etkili olan komünist Sosyalist Halk Partisi.

Birleşik Devrimci Örgütler’in (ORI) kurulmasına varan bu üç örgütün birleştirilmesi sürecine katıldım. Sonradan şimdiki Küba Komünist Partisi haline gelecek olan ORI’nin militanıydım. Tüm ilerici güçlerin ve devrimcilerin birleşmesi için verilen mücadele, Devrimin ileri doğru konsolidasyonu için belirleyici olmuştu.

Fidel Castro bu süreçte vazgeçilmez bir rol oynadı. Fidel, tüm halkın katılımını gerektiren mücadelelerin başlamakta olduğunun bilincindeydi. ABD henüz Tarım Reformu, şirketlerin devletleştirilmesi gibi ilk devrimci yasalar uygulanmaya başlamadan Küba karşıtı planlarını uygulamaya koydu. Küba’da henüz sosyalist olmayan, sadece ulusal bağımsızlık yanlısı bir hükümetin kurulmasını önlemek için tüm kaynaklarını harekete geçirdi.

1960’ın başlarında, Başkan Eisenhower, doğmakta olan Küba devrimini hangi araçla olursa olsun ortadan kaldırma talimatı vermiş ve CIA, yoz politikacıların çocuklarından, Florida’ya sığınan Batista döneminin polis, ordu ve baskı aygıtlarının mensuplarından, imtiyazlı sınıfların çocuklarından ve her tür maceracıdan oluşan paralı askerleri kullanarak Küba’yı işgal etme planlarını özenle oluşturmuştu. Bu planlardan sorumlu CIA ajanları, 1954’te Guatemala’da ilerici Jacobo Arbenz hükümetini devirerek tecrübe edinmişlerdi.

ABD’nin saldırı planı, büyük bir medya kampanyası, uluslararası baskı, ekonomik tedbirler ve içeride sabotaj ve ayaklanmaların desteklenmesi ile kendini siyasi alanda da ortaya koydu. Sınıflar mücadelesi şiddetli bir hal aldı ve mümkün olan her kanal, ekonomik destek de sağlayarak bu mücadeleye katıldı. Katolik Kilisesi’nin üst hiyerarşisi, bugün Venezuela ve başka Latin Amerika ülkelerinde olduğu gibi karşı devrimci planlara katıldılar.

Ama Küba’da başlayan Devrim de neredeyse 60 yıldır Washington egemenliği ve müdahaleciliğine katlanmış olmanın deneyimine sahipti ve ABD ile karşı karşıya gelişin kaçınılmaz olduğu ortaya çıktığında halkı askeri olarak örgütlemeye başladı.

1960 yılı ortalarında sendikalar aracılığıyla işçi milislerinin askeri talimleri başladı. İlk olarak onlara katıldım, ancak o yılın Kasım ve Aralık aylarında daha organize bir şekilde milis taburları oluşturulmaya başlandı ve tüm halk bu taburlara katılmaya çağrıldı. 114. tabura kaynaklık eden ilk okula katıldım, bana Belçika yapımı bir FAL tüfeği verdiler ve 1961 Ocak’ında Kennedy’nin gelişiyle ABD’de iktidarın değişeceği beklentisiyle siper ve istihkam oluşturmak üzere harekete geçtik.

Yeni Başkan, paralı askerlerden oluşan bir kuvvetle Küba’yı işgal etme planından haberdar edilmiş ve çeşitli yorumlara göre, ABD silahlı kuvvetlerinin doğrudan katılımına itiraz etse de, operasyona onayını vermişti.

ABD, işgalle bağlantılı istikrarsızlaştırma ve ayaklanma planlarının parçası olarak, 1960 yılı boyunca, özellikle adanın ortasındaki dağlık bölgede, kırsal kesimi terörize eden silahlı çetelerin oluşturulmasını teşvik etmişti. 1962 Ocak’ında benim taburum bu çetelerle savaşmak üzere bu bölgeye gönderildi ve paralı askerlerin Girón sahilinden(*) karaya çıkmasının hemen öncesine kadar orada kaldık.

17 Nisan’da, Bahía de Cochinos’tan gelen ilk çatışma haberleriyle birlikte, pek çok noktadan karaya çıkan ve 1500 kadar paralı askerden müteşekkil bir tugay oluşturan düşmanla savaşmak üzere o bölgeye doğru harekete geçtik. Çıkarma noktası belli avantajları gözeterek seçilmişti: derin sular büyük gemilerin neredeyse sahile kadar yanaşmasına imkan tanıyordu bölge ülke topraklarının kalanından bir bataklıkla ayrılıyor ve bizi bataklığı aşan sadece üç yolu kullanmak zorunda bırakıyordu bölgede paralı askerlere hava yoluyla erzak temin edilmesini sağlayacak bir uçak pisti vardı.

ABD’nin planı bu izole toprak parçasını ele geçirmek, bileşenleri Miami’de toplanmış olan geçici hükümetin ilanı için orada birkaç gün kalmak ve Amerika Devletler Örgütü (OAS) şemsiyesi altında bir devlet müdahalesi gerçekleştirmekti.

Çıkarmadan iki gün önce ABD, Devrimci Hava Kuvvetlerinin sahip olduğu az sayıdaki eski savaş uçağını yok etmek üzere ülkenin başlıca hava alanlarını bombalamıştı. Bunu başaramasalar bile Devrimci Hava Kuvvetlerinin işgalcilerin emrinde bulunan çok sayıdaki B-26 ile baş edemeyeceğini düşünüyorlardı. Bu onların hatalarından biriydi.

16 Nisan’da, bombardıman kurbanlarının toplu cenazesinde Fidel Castro ilk defa Devrimin sosyalist karakterini ilan etti. Benim içinde bulunduğum 114. Tabur da oradaydı.

Çatışma bölgesine vardık ve kuvvetlerimiz 18 Nisan’da paralı askerlerin sahile kadar geri çekilmesini sağladı. O öğleden sonra, Girón sahiline 5-6 kilometre mesafede bulunan San Blas isimli bir köyde, düşman hatlarına ateşi bir an bile durdurmayan topçulara talimat veren Komutan Fidel Casto bizi ziyaret etti. 18 Nisan’ı 19’a bağlayan geceyi topçu mevkilerinde, Küba’ya yeni gelen 122 mm Rus toplarının yanında geçirdik. O sıralarda çok fazla Sovyet silahımız yoktu, daha sonra gelen Mig uçaklarına henüz sahip değildik. Ama deneyimsiz tankçılar tarafından kullanılan T-34 ve SAU-100 tankları çatışmalara katıldılar ve önemli bir rol oynadılar.

Başkomutan yönetiminde Bahía de Cochinos’da savaşan devrimciler olarak düşman çıkarma kuvvetlerinin bir dakika bile dinlenmesine izin vermedik. Sahilde kendilerini konsolide edememiş olmaları, Washington’un planlarının bozulmasında belirleyici oldu. Washington reaksiyon vermeye kalktığında, paralı askerleri bozguna uğramış bulunuyordu.

Felaket karşısında onları kurtarmanın tek yolu olarak, Kennedy’ye bir hava saldırısı başlatma ve yakınlarda bulunan uçak gemilerinde ve diğer gemilerde bulunan ABD kuvvetlerinin müdahale etmesi olasılığı danışıldı. Yeni gelen Başkan, muhtemelen bunun daha büyük bir felakete yol açabileceğini değerlendirerek öneriyi reddetti.

Kennedy, fiyaskonun nedenlerini inceledikten sonra, Küba’yla ilgili yanlış değerlendirmelerden CIA’yı sorumlu tuttu ve CIA’nın önemli ve etkili yöneticilerini görevden aldı. Kennedy’nin ölümüne sebep olan suikastın bununla bağlantılı olduğu doğrultusunda çeşitli spekülasyonlar yapılmıştır. Gerçek ise hala bilinmemektedir.

ABD, Domuzlar Körfezi Çıkarmasında Amerika kıtasındaki ilk askeri yenilgisini tatmıştır. Küba Devrimi ise tarihteki en güçlü saldırılarla geçen 50 yılın ardından hala sağlam bir şekilde ayaktadır ve son derece zor koşullara rağmen direnmenin ve kazanmanın mümkün olduğunu örneklemektedir.

(*) Girón Sahili (Playa Girón): Domuzlar Körfezi (Bahía de Cochinos) çıkarmasında en önemli çatışmalara sahne olan sahil.