Humboldt’un anekdotu gerçek olabilir

Vanderbilt Üniversitesi’nde yapılan bir çalışma, suyun içinde elektroşok vererek olası tehlikelerden kendini koruyan yılan balıklarının suyun dışına sıçrayarak saldırganları çarpmasının mümkün olduğunu gösterdi.

bilimsoL - Ezgi Özkurt

1800 Mart'ında kaşif Alexander von Humboldt, Güney Amerika gezisi sırasında, sudan geçen atları, yılan balıklarının elektrikle çarptığına şahit olduğunu yazmıştı. Şimdiye kadar, yılan balıklarının suyun dışındayken elektroşok vermesinin mümkün olmadığı düşünüldüğü için bu anekdotun bir efsane olduğu düşünülüyordu. Fakat Amerika'da Vanderbilt Üniversitesi'den bir bilim insanının yayımladığı çalışma Humboldt'un tasvir ettiği olayın gerçek olabileceğini gösteriyor.

Yılan balıklarının (Electrophoruselectricus) suyun içinde elektroşok vererek olası tehlikelerden korunduğu bilinirdi. Fakat yetenekleri bununla sınırlı değilmiş. Geçtiğimiz ay yayımlanan bir çalışmaya göre, yılan balıklarının, suyun dışına sıçrayarak da saldırganları çarpması mümkün!

1800’lerde Humboldt'un tasvir ettiği Güney Amerika'da balıkçıların "atlarla balık tutması" tekniğiydi. Anlatılana göre, balıkçılar 30 kadar atı ve katırları birçok yılan balığı bulan suya salmışlardı. Balıkların hayvanları çarpmalarını ve elektrik akımını boşaltmalarını beklemişlerdi. Atlardan iki tanesi boğulmuş, diğerleri tökezlemiş ve suda çökmüşlerdi. Humboldt daha çok atın ölmesini bekliyordu. Fakat atlar daha ölmeden yılan balıklarının gücü tükenmişti. Tükenen beş tane balığı balıkçılar yakaladı. Humboldt yakalanan balıkları kendi deneyleri için kullandı.

Bu ünlü hikaye, o günden bugüne anlatıladurdu ve pek çok kere resmedildi. Ama balıkların sıçrayıp tehlikeleri doğrudan çarpması görülmüş şey değildi! Kimileri bu olayın şiirsel bir dille başkalaştırılarak anlatıldığını iddia etti. Kimileriyse, "kibarca" bunun bir safsata olduğunu söyledi. Zaten, Humboldt'un bu gözlemini yazmasından bu yana benzeri bir olay da görülmemişti.

BALIKLAR SUYUN DIŞINDA DA ELEKTROŞOK VERİYOR

Geçen ay yayımlanan çalışma, yılan balıklarının iri, hareket eden ve suya kısmen batmış şeylere sudan sıçrayarak ve yüksek voltaj vererek saldırabilmesinin mümkün olduğunu gösteriyor. Hatta bu saldırı özellikle 60 santimetre büyüklüğündeki, yani iri cüsseli yılan balıkları için oldukça yaygın bir davranışmış.

Bu kendini savunma davranışı, yılan balıklarının normalde su yüzeyine dağılmış olan olağanüstü elektrik güçlerini, saldırganlarına doğrudan yöneltmelerini sağlıyor. Bu her iki açıdan da şok edici davranış, yılan balıklarının avlanması ve duyusal yetenekleri çalışılırken tamamen rastlantısal olarak keşfedildi. 

Gözlemin geçerliliğini test etmek için, iletken bir çubuk ve alüminyum levha, bir kısmı suya batacak şekilde suya yerleştirildi. Suyun dış tarafında kalan kısımla içinde kalan kısım arasına yalıtkan plastik bir parça konuldu. Üstteki ve alttaki parçalar arasındaki gerilim farkı ölçüldü. Humboldt'un tasvirini doğrular şekilde, yılan balıkları avlarına tırmandıkça, uygulanan gerilim sonucunda iki parça arasındaki gerilimin arttığı gözlemlendi. Bu bilgiler ışığında, Humboldt'un 1800 Mart'ında benzer bir davranışı gözlemlediği akla yatkın geliyor.

Bu gözlem, birçok soruyu gelecek çalışmalarda cevaplanmak üzere geride bıraktı. Örneğin, yılan balıkları potansiyel tehlike gördükleri canlılardan kaçıp inzivaya çekilmek yerine neden onları sıçrayarak çarpsındı? Zaten suya saldıkları yüzlerce voltluk gerilim tehlikeyi uzaklaştırmaya yetecekken, niçin doğrudan bir atağa girişsinler? Olası bir açıklama, balıkların her zaman kaçarak korunma şansına erişememe olasılığı. İlginç bir şekilde, Humboldt bu davranışı Mart ayında gözlemlediğinde, kuru bir sezonun son demleriydi. Ayrıca, balıklar kuru havzada sıkışmış kalmışlardı. Dolayısıyla, kaçamadıkları için tehlikeye doğrudan saldırıyla cevap vermiş olabilirler. 

İki yüz yıl sonra, mümkün olduğu gösterilen bu sözde "safsata"dan sonra, bilimi sevmemek ne mümkün.


İlgili Makale:

Kenneth C. Catania, 2016, PNAS, "Leaping eels electrify threats, supporting Humboldt’s account of a battle with horses", doi: 10.1073/pnas.1604009113