Tuhaflık üzerimize örtülmüş ölü toprağına sarılmakta

AKP’liler arasında bir KADEM (Kadın ve Demokrasi Derneği) tartışmasıdır gidiyor. Sümeyye Erdoğan Bayraktar, bu köşede daha önce de konu olan KADEM'in kurucu ve yöneticilerinden. Geçen hafta Karar gazetesinden Elif Çakır, “Tuhaf Şeyler Oluyor” başlığıyla dernek üzerinden süren tartışmayı köşesine taşıdı. KADEM’e yandaş isimler tarafından saldırılıyor olmasını ve bunca saldırıya karşı AKP'nin sessizliğini tuhaf buluyordu. Hem de Sümeyye Erdoğan baş roldeyken!

Tartışmayı başlatan, AKP Kayseri Milletvekili Hülya Atçı Nergis’in sosyal medya paylaşımı oldu. İstanbul Sözleşmesi’nin Etkin Uygulanması ve İzlenmesi Alt Komisyonu 7. Toplantısı’nda KADEM; Türk Kadınlar Birliği, Mor Çatı Sığınağı Vakfı ve Kadın Dayanışma Vakfı temsilcileri ile bir araya gelmişti. Feministlerle bir araya gelinmesi ve İstanbul Sözleşmesi’ydi tepkilerin nedeni. Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan çıktı meydana sonra ve "aile yıkan KADEM kapatılmalı" dedi. KADEM “kutsal inek mi” diye de sordu. KADEM için “Soros projesi” dediğine dair iddialar dolandı.

Elif Çakır derneği savunduğu yazısında, “KADEM dindar muhafazakar kesimin delirmesini sağlayacak “kadın erkek eşitliği” savunuculuğu yapan bir dernek bile değil” diyerek çok önemli bir gerçeği söylemiş oldu. Haklıydı. KADEM, kurulduğu günden bu yana AKP’nin kadın meselesine dair “modern” atılımlarının temsilcisiydi ve AKP politikalarının izinde devam ediyordu çalışmalarına.

Bu temsiliyetin düzenin diğer aktörleri tarafından kabul görebilmesi ve toplumsal etkinliğini arttırabilmesi için atmak zorunda olduğu kimi adımların içerde huzursuzluk yaratması doğal. AKP’nin sessizliği ise yeni normalleşme sürecimiz ile oldukça uyumlu.

KADEM’e yönelen tepkinin asıl nedeni olan İstanbul Sözleşmesi (Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi) 2014 yılında yürürlüğe girdi. 2011 yılında sözleşmenin ilk imzacılarından olan AKP hükümeti, o günden bugüne şiddeti önlemek bir yana söylemleri ve yaptırımlarıyla şiddetin bizzat tetikleyicisi oldu.

Son yaşananlar üzerine açıklama yapma gereği duyan dernek, Soros iddialarını yalanladı ve Soros’tan değil AB’den fon aldığını belirtti. Özrü kabahatinden büyük! Başka şeyler de söyledi dernek yöneticileri: “İki tarafın rızasıyla erken yaşta kurulmuş aileler de toplumumuzun bir gerçeğidir”. TÜİK verilerine göre; Türkiye'de kız çocuklarının son 5 yılda yaptığı doğum sayısı 84 bin 462.  Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde evlilik yaşı ise 11’e kadar düşmüş. Toplumumuzun bu gerçeği ise gündemlerine girmedi.

İstanbul Sözleşmesi’ndeki “her türlü cinsel yönelim sahibi bireyin şiddet ve ayrımcılığa karşı devlet korumasında olması” maddesi için gelen tepkilere karşı ise sadece şiddete karşı olduklarını belirtip “eşcinsellik ve benzeri akımlar yaradılışa aykırı, sapkın eğilimlerdir” diyerek noktayı koydular. Zaten bunca olay çıkaran İstanbul Sözleşmesi’ni de onlar imzalamamıştı. İmzacı devletti, onlar alt tarafı bir dernekti, yani daha konuşulacaksa adres belliydi.

KADEM diyeceğini dedi. Soros ya da AB ne fark ederdi, bu düzenden besleniyorlardı sonuçta. Düzenin sürekliliği için kimi başlıklarda esnemesi, kadın hakları savunuculuğu yapma zorunluluğu vardı. Yine de dinin öğretilerinden öyle çok da taviz vermediler. Feministlerle bir araya gelmeleri değer yargılarından vazgeçtikleri anlamına gelmiyordu. Bugüne dek kadınla erkeğin eşitliğinden hiç bahsetmişler miydi? “Kadın ailenin içine hapsedilmiştir” demişler miydi? Her fırsatta kadının en kutsal görevinin annelik ve ev kadınlığı olduğunu vurguladılar. Bir kez bile “kız çocuklarını evlendiremezsiniz” demediler.

KADEM budur. Gericiliğin kadınların yüzyıllardır süregelen ezilmişliğine bakışı ortadadır. KADEM’den medet uman, birlikte yol alınabileceğini düşünen liberal-feminist aklın görmek istemediği gerçekler apaçık seriliyor önümüze. Uzlaşma adına atılan her bir adım, gericiliğin hanesine yazmaya devam ediyor ve bizler bir adım daha karanlığa yürüyoruz.  Yaşananlarda tuhaflık yok, olması gereken oluyor. Tuhaflık, bunca yalan dolanı bunca ikiyüzlülüğü yok saymakta. Tuhaflık, üzerimize örtülmüş ölü toprağına sarılmakta.