AKP laikliği kaldırmayacak ama yeniden tanımlayacak

AKP'li Meclis Başkanı Kahraman'ın yeni Anayasada laikliğe yer vermeyelim açıklamasından sonra Erdoğan başta olmak üzere AKP'lilerden gelen düzeltmeler, AKP'nin kafasındaki Anayasaya dair çok sayıda ipucu barındırıyor.

AKP'nin hazırlayacağı Anayasanın dine ve dinselliğe atıf içereceği neredeyse kesinleşti. Bunun nasıl yapılacağı konusunda değişik görüşler olduğu, konuyu kendi aralarında tartışmaya devam ettikleri ise açık. Kahraman'ın açıklaması belli ki bu tartışmalara da bir göndermeydi.

Laikliğin cumhuriyeti tanımlayan bir nitelik olarak yeni Anayasada kalması, dine yapılacak atıf ya da atıfların ciddiyet ve önemini azaltmıyor. Laikliğin Anayasa'da kalması mutlak bir şart ama bu tek başına yetmiyor.

Cumhuriyetin niteliğiyle ilgili maddenin Türkiye'deki siyasi ve toplumsal yaşantının dinsellikten arındırılması için yeterli olmadığı memlekete bakıldığında zaten görülüyor. Ancak bu maddenin bırakalım kaldırılmasını veya değiştirilmesini, Anayasanın farklı bir yerinde yapılacak dinsel atıflarla zayıflatılması ve boşa düşürülmesi dahi Türkiye'nin İslami hükümlere göre yönetilmesinin önündeki önemli bir engelin gericilik tarafından yok edilmesi anlamına geliyor.

Anayasadaki aslında belirsiz laiklik tanımının İslami referanslarla açılmasıyla, uzun zamandır AKP çevrelerinde dillendirilen ve inancın özgürce yaşanması için koşulların oluşturulması şeklinde özetlenebilecek bir laiklik anlayışı resmiyet kazanacak. Böylece, Türkiye'de siyaset ve kamusal hayat ile hukuk arasında varolan ve zaman zaman atacağı gerici adımlarda AKP'yi zorlayan açı da kapanmış olacak.

İşin en kötü tarafı ise bu konuda Meclis'te bir uzlaşmanın mümkün görünmesi. Çünkü uzun zamandır Türkiye'deki sosyal demokrat muhalefet, CHP ve HDP'siyle, bu laiklik tanımını veri kabul ediyor ve AKP'nin gerici adımlarına karşı çıkacakken dahi bu tanımla yola çıkıyor. İnanç özgürlüğü ve inancın siyasi ve kamusal alanda yer alması konusunda mutabık görünen Meclis'teki partiler, aslında bu inancın ya da adlı adınca Müslümanlığın ne olduğu veya ne olması gerektiği hakkında anlaşamıyorlar. CHP de, HDP de her fırsatta kendilerini rahatlatacak bir İslamiyet yorumunun mümkün olduğunu hissettiriyorlar.

Dolayısıyla, laikliğin yeni Anayasa'da yer aldığı koşullarda, Türkiye'nin İslami kimliğine yapılacak vurguya da, Müslümanlık atıflarına da kimse karşı çıkmayabilir. AKP'nin istediği de tam olarak bu. Müslümanlığın aslında ne olduğu hakkında yapılacak sonu gelmez tartışmalardan, bu tartışmaların kendisinin siyaseti ve toplumsal yaşantıyı dinselleştirilmesini meşrulaştıracağını bilen gerici bir parti niye rahatsız olsun... AKP, Türkiye'yi dönüştürme ve laikliği fiilen ortadan kaldırmaktaki başarısını toplumsal tabanının sosyal demokrasiden daha geniş olmasına değil, buna borçlu zaten.

Türkiye solu, AKP'ye karşı bütün gücüyle direndi ve verili gücüyle bu dönüşümü durduramadı. Ama laiklik başlığında Türkiye'de bir direncin oluşmasında pay sahibi oldu.

Türkiye'de rejimin niteliği konusundaki tartışmaların son viraja doğru yol aldığı ve Meclisteki partilerin buna onay vermesinin ihtimal dahilinde olduğu bu ortamda Türkiye solu buna karşı yine mücadele edecek, ancak bu dönüşümü durdurabilmesinin tek bir koşulu var. Solun, Türkiye'de laikliği sahiplenen daha geniş kesime seslenebilmenin ve bu kesimle birlikte hareket edebilmenin bir yolunu bulması gerekiyor. CHP ve HDP'nin laiklik konusundaki yanlışlarına işaret etmek ve bu başlıkta iki partinin toplumla kendisinin arasından çekilmesini sağlamak, solun aydınlanmacılığın gerçek sahibi olduğunu göstermek, gericiliğe karşı mücadelede en önde yer almak, somut başlıklarda nasıl kavga edileceğinin örneklerini yaratmak... Bunların hepsi tamam. Ama cepheyi ve hareket alanını genişletmek zorunluluğunu hiç unutmadan...

Bu yazı Boyun Eğme Dergisi'nin 30. sayısında yayımlanmıştır.