Çağdaş köleler…

Ortalık gizli tanıkların ifadelerinden oluşan düzmece davalardan, tutuklamalardan geçilmiyor ama ne hikmetse hepimizin gözü önünde yaşanan en büyük hak ihlallerinden biriyle ilgili, tek kelime bile eden yok!

TV dizileri sektöründen söz ediyorum.

Kimin umurunda olacak pek bilemiyorum ama inatla ve en yüksek sesle buradan bir kez daha sesleniyorum.

Sayın hanımlar beyler, gece televizyonunuzun karşısına kurulup izlediğiniz dizilerde

1-İnsanlar sigortasız-sözleşmesiz ve güvencesiz çalıştırılmaktadır.

2-Çalışanların vergilerinin ödenip ödenmediği bilinmemektedir.

3-Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) sözleşmesine aykırı biçimde, günde 16-18 saat, en olmadık koşullarda köle muamelesi görmektedirler.

4- Binlerce insan yapımcı ve yayıncı şirketlerden alacaklı durumdadır.

Bu utanç, elbette önce sistemin ve ona bekçilik yapan yalakaların olduğu kadar siz izleyenlerinde utancıdır!

En açık biçimiyle işlenen suça ortak ediliyorsunuz.

Çok basit hesaplarla bu alanda dönen rakamların ne denli yüksek olduğunu anlamak mümkündür.

Ortalama olarak hafta da 80 dizi çekilmektedir.

Dizi başına yayıncı şirketlere kesilen faturanın en az 350.000 Türk Lirası olduğunu varsayarsak ortaya çıkan rakam akıl uçurur.

Kaldı ki bazı diziler için yapımcılara ödenen rakamlar, yukarda belirtilen ortalama rakamın iki, bazen üç katıdır.

Bu kadar dizide çalışan insan sayısı da azımsanacak kadar küçük değildir.

Küçüklü-büyüklü her dizi için yine ortalama 150-200 çalışandan söz edebiliriz, kalabalık dönem dizilerindeki figürasyonların sayısı ise dudak uçuklatır.

Demek ki binlerle ifade edeceğimiz insan bu alanda çaba harcamaktadır.

Bu insanların yüzde doksana yakını kayıt dışıdır.

Nedeni ise açıktır.

Yayıncı şirketler ile reklam verenler arasında dönen çarka hiç kimse çomak sokmak istememektedir.

Bu çağdaş kölelik sistemi, iktidar tarafından bile-isteye korunup kollanmaktadır.

Ne Maliye bakanlığı ne Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ne de Kültür Bakanlığı meselenin çözümü için tek adım atmamışlardır.

Bundan böyle de atmayacaklardır.

Medya alanını ele geçiren kara akıl, sömürü çarkının daha da büyümesi için ne gerekiyorsa yapmaktadır.

Kanun Hükmünde Kararnameler ile memleketi yönettiğini sananlar bu alanda suspusturlar.

Oyuncular Sendikası ve Sinema Emekçileri Sendikası'nın defalarca talep etmelerine karşın, iş kolu için yasa çıkartılmamış, meslek tanımlanması yapılmamıştır.

Var olan çalışma yasaları karşısında her iki sendika da yetkisizdirler, elleri-kolları bağlıdır.

Alanda 'iyi niyet' de körleşmiştir.

Ortada pay edilen pasta, alanda çalışan emekçilerin alın terinden oluşan acı bir pastadır.

Vicdanlarını yitirmiş sistem bekçilerine verilecek en güzel yanıt ise, alan çalışanlarının ortaklaşmasıyla sağlanabilir.

Bunun tüm dünya da bilenen tek örneği, yapılan işi durdurmak yani greve çıkmaktır.

Onurlu insanların hem kendilerinin hem kendileriyle birlikte çalışan yol arkadaşlarının posaları çıkana kadar en olmaz koşullarda çalıştırılmasına izin vermeyecekleri umudumu koruyorum.

Çünkü başkaca çıkar yol kalmamıştır.

Bu eğer kimileri için 'iyi giden tekere çomak sokmaksa' o çomak artık sokulmalıdır.

Her iki Sendika, alandaki meslek dernekleri-birlikleri-örgütleri, ya çağdaş köle olmayı sürdürecekler ya da onurlarını korumak için ayağa kalkmayı düşüneceklerdir.

Bunun dışında yapılacak her şey havanda su dövmek olacaktır.

[email protected]