Romanlar yandınız, Kasımpaşalı size de açtı

Açtı...

Romanlar kaçın!

“Kaçın” demem, bugüne kadar her ne açtıysa, görenin bir daha iflah olmamasındandır.

Hani, köylük yerde sıkça kullanılan bir deyim vardır. İster kadın ister erkek taifesinden olsun kötülükle öylesine haşir neşir olmuştur ki, artık uğursuzluğu, nursuzluğu yaşadığı köyün dağını taşını aşıp kasaba pazarının sınırlarını zorlamaya başlamıştır. Sizin de karşılaşmışlığınız ya da duymuşluğunuz vardır böyleleriyle. Gören elindeki işi mişi bırakıp hemen yüz geri eder. Ederken de üstünü başını silkeler ki kötülük kendisine bulaşmasın. Bizim millet böyle lafları nereden bulup sokuşturur hep şaşmışımdır. Şu isabetli deyişe bakın Allahaşkına: “ O mu, öyle uğursuz, öyle nursuz ki ki maşallah dediği üç gün ya yaşar ya yaşamaz!”

O hesap.

Bunlar, ağızlarına her neyi ya da kimi almışlarsa hiç biri evinin yolunu bulamamış, hiç biri iflah olmamıştır. İlkin pek mutlu, pek şıkıdım “ne iyi ettiler de açtılar, pek de güzel oldu’, 'Açılım’ dediğin böyle olur” diyerekten pek şen, pek şakrak dolananlara ‘Hele durun bunların maşallah dediği üç güne..’ dediysek de dinletemedik.

***

Temsil, Kürt açılımı.

Geçtiğimiz yılın Eylül ayında Hükümet adına İçişleri Bakanı kameraların önünde açmıştı.

Önce kısa vadede atılacak 26 adımı tek tek saymış, orta ve uzunları zamana bırakmştı. Neler yoktu ki Mahmur Kampı Birleşmiş Milletler ve Irak devletiyle işbirliği içinde boşaltılacak, Terörle Mücadele Yasası’nda değişiklik yapılacak, sokak gösterilerine katılan çocukların terör suçlusu olarak yargılanmaması sağlanacak, Kürtçe isimlere izin verilecek, anadilde propaganda yasağı kaldırılacak, Kürtçe televizyon yayınları olacak, Diyanet İşleri Başkanlığı Kürtçe Kuran-ı Kerim çalışmalarını kısa sürede tamamlayacak vs...

Üstelik bunlar kısa vadede atılacak adımlardı. Çok iyi anımsıyorum Zaman’cılar,Taraf’çılar ve Radikal’ciler başta olmak üzere tüm liberal takımı açılanı görünce gözleri kamaşmış bir vaziyette “kısa vadede yapılacak olanlar bu kadar şaşalı olduğuna göre orta ve uzun vadede tasavvur edilenleri tahayyül dahi edemiyoruz” diyerekten kolbastıya durmuşlar, bir de ad bulmuşlardı: “Demokratikleşme..” Yalan mundar, bunu Kürtler de sevmişti...

Hadin şimdi öyle dip bucak değil, şöyle kabaca küçük bir gezinti yapalım: Daha birkaç gün oldu olmadı Ahmet Türk ile Aysel Tuğluk için istenilen hapis cezasının icmalinin 115 yıl olduğunu öğrendik. Bunlar kapatılan Kürt partisi DTP’nin milletvekilleri idi ve “açılımın”,”demokratikleşme” yolunda ne denli önemli bir dönemeç olduğunu anlatmaya çabalıyorlardı.

Çok az geriye gitsek Kürt bölgesinde 17’si belediye başkanı, 80’i parti yönetici olmak üzere 600 partilinin tutuklandığını görürsünüz.

Sonra çocuklar. Taş attıkları için içeri atılan yaşları 10 ile 17 arasında değişen Kürt bebeleri... Artmamışsa, en son gazetelere düşen haberler sayının 2900 olduğu yönünde idi ve bunların 78’i için istenilen cezanın 688 yıl olduğu söyleniyordu.

İçişler Bakanı “açılımı” yaparken Tayyip Bey “maşallah” demediyse ne olayım!

***

“Kürt açılımı”ndan geriye hiç mi birşey kalmadı?

Kalmaz mı?

Şivan kaldı...

Teve’de gördüm. Türkiye Kürtleri ve sürgündeki Kürtler, açılımcı partiden Kürt milletvekilleri ve daima sırıtık kültür bakanımız oradaydı. Maşallahları vardı... Büyük ozan, hepimizin sevgilisi Şivan durup dururken ezan okumaya başladı... Bazen sizin de aynı duyguya kapıldığınız mutlak olmuştur. Hani sevdiğiniz biri utanç verici bir şey yapar da utanmaz ya... Hani siz onun yerine utanırsınız... Öyle oldu... ”Kürt açılımından” geriye “Allahuekber” kaldı!

***

Sonrasında “Bize de açılım” diye tutturan Alevilere de açtılar. Tabi “demokratik” olanından...

Açtılar... Uzun sürmedi. Cemevi işin içine girince hızlıca kapattılar. Büyük bir olasılıkla “Alevi açılımından” geriye kalan “Hz. Ali’ni Hayber Kal’ası Cengi”nin ilk mekteplerde yardımcı ders olarak okutulması olacaktır..

***

Yazılıp çizilenlerden benim anladığım, “Dış politika açılımı”nın çok sevildiği yönündedir.

Sahiden de böylesini ilk kez görüyorlardı.

Özellikle de Ermenistan ile olanı çok alkış toplamıştı. Bizzat Tayyip Bey, teve’ye çıkıp açtığında çok beğenildiğini, çevresinde toplanan kalabalığın tezahüratlarından ve ikinci gün yandaş medyacıların yazdıklarından beğeni çıtasının hayli yüksek seviyeye kaldırıldığını anımsıyorum... Tabi canım kısa bir zaman önceydi... Hani açmıştı ya... Hani sıfır... Yani “komşularla” demek istiyorum. “Komşularla sıfır problem.” Anımsadınız...

Niyeti iki gün önce anlaşıldı: “Türkiye’de 170 bin Ermeni var, 70 bini vatandaşım, ama 100 binini idare ediyoruz. Gerekirse, bu 100 binine ‘Hadi siz de memleketinize’ diyeceğim.”

Hiçbir hayat ve sosyal güvencesi olmadan karın tokluğuna çalışan Ermeni emekçilerini sırtlanın ağzına attıktan sonra... Ben buna yorum yapamayacağım. AKP Genel Başkan Yardımcısı, her daim böyle sevimli kalasıca Hüseyin Çelik çok güzel çözdü Başbakan’ın sözlerinin şifrelerini: “Başbakanımız sözleriyle Türkiye’nin bu konudaki iyi niyetini ve attığı olumlu adımları ifade etmiştir...”

***

“Kürt açılımı”, ”Alevi açılımı”, “Ermeni açılımı” ve başkaları... Hangisi için “açılım” yapılmışsa iflah olmadılar. En son Roman açılımında Tayyip Bey’in Kibariye ile “düet” yaparken halini gördünüz mü? Radikal’de okudum: “ Erdoğan Roman şarkıcı Kibariye’yle göz göze, gömleğin yakası açık, ağzı yarı aralık..”

Alın işte bir “açılım” daha..

Anlaşıldı. Kasımpaşalı ya “maşallah” diyecek ya da.. Romanlar kaçın!