Gazeteciler Cizre ve Silopi'de: Bu yönetimde yaşama şansımız kalmadı

Şırnak'ın Cizre ve Silopi ilçesinde yaşananlara gazeteciler tanıklık etti. Hendek açılan mahallelerde bölge halkıyla görüştü, evlerde kurşun izleri olduğunu tespit etti. DBP Cizre Eşbaşkanı, "Bu saldırılar sadece seçim yenilgisiyle açıklanamaz" derken, öz yönetim deklarasyonunu okuduğu için aracı taranan Mehmet Tunç, "Bu yönetimde yaşama şansımız kalmadı" dedi.

Uğur Güç-Mesut Bayram

Diyarbakır'da Silvan ve Lice'ye giderek izlenimlerini aktaran gazeteciler, Şırnak'ın Cizre ve Silopi ilçelerine de ziyaretler gerçekleştirdi. 

Türkiye Gazeteciler Sendikası, Basın-İş Sendikası, Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Özgür Gazeteciler Cemiyeti temsilcileri ile aralarında soL'un da bulunduğu gazeteciler, Cizre ve Silopi'de hendek kazılan mahallelerde halkla ve HDP temsilcileriyle birebir görüşmeler yaptı, yaşananlara tanıklık etti. 

'SALDIRILAR SADECE SEÇİMLE AÇIKLANAMAZ'

DBP Cizre Eşbaşkanı Mesut Nart, halkın çok tedirgin olduğunu ve ilk ölümlerin Cizre’de gerçekleştiğini söyleyerek, yaşananları şöyle anlattı: 

“Olaylar başladığından beri 3 kişi katledildi, 19 yaşındaki Abdullah Özdoğan akşam evine giderken panzerden açılan ateşle öldürüldü. Hasan Nersen elleri ve ayakları bağlı bir şekilde infaz edildi. Bölgede savaş konsepti var. Operasyonlar başladığında cep telefonu hatları dahil olmak üzere tüm iletişimi kesiyorlar. Bu durumda katliam riski çok yüksek. Belediye başkanlarına ve diğer siyasilere yapılan tutuklamalar yüzünden siyaset kurumu tamamen çökmüş durumda. Ama bu halkı tutuklamalarla, katliamlarla yıldıramayacaklarını bilsinler. Burada halk, hendek kazıyor çünkü can güvenliği yok. Bize kimin saldıracağını bilmiyoruz. Etrafta DAİŞ çetelerinin dolaştığı bilgisi geliyor. Burada ormanları yaktılar, Gabar ve Cudi yandı, söndürmek için müdahale etmek istediğimizde engellendik. Hem çocuklarımızı hem de yaşam dediğimiz her şeyi yakıyorlar. Bu saldırı sadece seçim yenilgisine bağlanamaz onun daha ötesinde bir olay yaşanıyor burada.”

 

'SALDIRMIYORUZ, SAVUNMA YAPIYORUZ'

Cizre halkı ise göç ettikleri yönünde bilgilerin gerçeği yansıtmadığını söyledi. "Artık bize batıda da yaşama şansı kalmadı" diyen bölge halkı, mevsimlik işçilere ve diğer alanlarda çalışan Kürt'lere yapılan saldırılardan bahsederek "Öleceksek topraklarımızda ölelim" dedi. Halk, medyada çıkan haberlerden de şikayetçi. Saldıran değil "savunma" tarafında olduklarını belirterek, "Kurbanlık koyun değiliz. Saldıranın değil savunma yapanın sorgulanması ahlaksızlık" tepkisi verdi. 

'BU YÖNETİMDE YAŞAMA ŞANSIMIZ KALMADI'

Cizre Kent Meclisleri Eşbaşkanı ve öz yönetim deklarasyonunu okuyan Mehmet Tunç ise “özyönetim deklarasyonu okuduktan sonra askeriye tarafından aracının tarandığını” aktardı. Tunç, şunları kaydetti: 

“Bu deklarasyon çok abartıldı biz devleti reddetmiyoruz, bir nevi tanımıyoruz çünkü bize karşı emniyet, asker, AKP ve cumhurbaşkanı topyekün saldırıya geçmiş durumda. Bu durum normale dönene kadar öz yönetim konusunda ısrarcıyız. Saldırılar durursa normale dönebiliriz. Parkta sigara içen gençlere sataşan bir Cumhurbaşkanı ile karşı karşıyayız. Artık kimsenin bu yönetimde yaşam şansı kalmamıştır. Aynı durum Batı için de geçerlidir."

Mahallelerde HPG veya YDG-H militanlarının olmadığını, sokaklarda annelerle birlikte nöbetler tutulduğunu belirten Tunç, saldırıların nereden geleceğini bilmediklerini ve etrafta 4 mahallede görülen IŞİD'lilerin olduğunu söyledi. 

 

SİLOPİ'DE KESKİN NİŞANCILAR

Gazeteciler, Cizre'de yaptıkları görüşmelerin ardından Silopi’ye geçerek orada temaslarına devam etti. 

Silopi HDP Eşbaşkanı Ali Balın, Hopa’da yaşanan sel felaketinden ötürü "Hopalıların acısını paylaşıyoruz. Hopalı kardeşlerimize yardım için hazırız” diyerek sözlerine başladı. HDP'li Balın, Silopi'de yaşananları şöyle anlattı: 

“Silopi’de 7 Ağustos'tan bu yana 3 kişi öldürüldü. 7 Ağustos sabahı açılan ateş sonucu 2 ev yandı. Bu evler Zap Mahallesi meydanına bakan evlerdi ve özel silahla yapılan ateş sonrası alev aldılar. Bu evlerde ortalama 20 insan yaşıyor. Çıkan yangınları söndürmek için gelen itfaiye araçlarını, özel harekatçılar alana sokmadı. Ambulanslara izin verilmedi. Yardıma gitmek isteyen Dr. Serdar Acar, polisler tarafından "bizim de yaralılarımız var önce bize bakacaksın" denilerek silah zoruyla alıkonuldu. Daha sonra bunları aktardığı için görevden atıldı."

 

"Olaylar Başak mahallesinde başladı. Milletvekilleri dahil hiç kimse muhatap alınmadı. Burada saldırıyı gerçekleştiren özel harekat ekibi de burada görevli ekiplerden oluşmuyor. Dışarıdan, özellikle bu iş için getirilmiş ekipler var. Kaymakam ile görüştüğümüzde hiçbir yetkisinin olmadığını söyledi. 'Bu yürütülen savaş benim kontrolümde' değil dedi, kaymakam. Hamdi ismindeki yaralımızın kurtarılma ihtimali vardı. Ancak hastane önünde infaz edildi. Onu hastaneye sokmaya çalışan kişilere ise rastgele ateş açıldı. Olayların hiç olmadığı bir mahallede bir yurttaş kalbinden keskin nişancılar tarafından vuruldu ve kendisi bizim siyasetimizden bile değildi."

 

'ÇARŞAFLARLA KORUNMAYA ÇALIŞIYORUZ'

 

"Keskin nişancılar hedef gözetmeksizin rastgele ateş açıyorlar. Akşamları sokaklarda yürümek mümkün değil. Bu çatışmaları biz başlatmışız gibi söyleniyor oysa onlar başlattı. 'Bu rejim isteseniz de istemeseniz de değişmiştir' diyen birine elbette güvenemiyoruz. Hendek kazdığımız söyleniyor ama başka ihtimalimiz yok. Saldırıya başladıklarından beri 2 bin gözaltı, 200 civarında tutuklama var, kendimizi savunmak zorundayız. Halen halılarla, çarşaflarla keskin nişancılardan korunmaya çalışıyoruz mahallelerimizde. DAİŞ'lilere benzeyen özel hareketçılar dolanıyor ortalıkta. Gerçekten polis mi bize saldırıyor yoksa saldıranlar arasında DAİŞ çeteleri mi var bilmiyoruz."

 

BİNALARDA KURŞUN İZLERİ

Gazeteciler yaptıkları görüşmenin ardından mahallede yaralıları ziyaret etti, açılan hendeklerin ve yanan evlerin olduğu mahalellerde yaşananlara tanıklık etti. Özellikle Zap mahallesinde, uzun namlulu silahlarla açılan ateş sonucu birçok binadaki kurşun izleri gözle görüldü. Bölge halkı ise saldırıya uğradıklarını, can güvenliklerinin olmadığını ifade etti. 

Silopi ziyaretinin de ardından heyet, İHD ve Diyarbakır Barosu'yla da görüşmeler yaparak bölgeden ayrıldı. Gazeteciler, bölgeden haber alma akışına uygulanan sansürle birlikte izlenimlerini ve görüşmelerini içeren bir rapor hazırlayarak kamuoyuna açıklayacak.