Yurtdışı hayali kuran öğrenciler: Kaçmak kurtulmak mıdır?

Yurtdışına gitme hayali kuran öğrencilerin sayısı giderek artıyor. Hayat pahalılığı, okurken çalışmak zorunda kalmak, milyonlarca genci üniversiteye başlamadan hemen önce tonla borcun altına imza attıran uygulamalar... Peki sorun sadece Türkiye'de mi? Yurtdışına gitmek gerçekten çözüm mü? Üç yıldır Avrupa'da lisans eğitimi gören İlayda Çuvalcı yurtdışı macerasını bizimle paylaştı...

Hazal Güven

Ülkenin içinde olduğu siyasi krizden çok mu sıkıldınız? Eğitim sistemindeki çarpıklıklar yüzünden yurtdışı eğitim programlarını çözüm olarak mı görüyorsunuz? Türkiye’de okurken çalışmak zorunda kalıyorum, "bize zor ülke düşmüş" mü diyorsunuz?

Üzgünüm ama size bir haberim var: Krizde olan Türkiye değil içinde yaşadığımız sistem ve kapitalizm adını verdiğimiz bu sistemden başka bir yere kaçarak kurtulamıyorsunuz.

Kapitalizm bir sorun. Tıpkı insanlığın tarih boyunca başına illet olan diğer sorunlar gibi. Peki insan bu sorunun bir tarafından kaçarak kurtulabilir mi? Belki bir süre… Ancak tanımlamaya çalıştığımız sorun tüm dünyayı esir almış durumda olduğundan ne yazık ki kaçmak pek de gerçekçi bir çözüm gibi durmuyor. 

Uzaklaşmak için adımlamaya başladığınız kıtalarda da okurken çalışmak zorunda kalacak, hayat pahalılığı yüzünden "öğrenci hayatı" denen şeyin tüm olumsuzluklarını yaşayacak ve hayallerinizin kırıklarını toparlarken kendinizi çaresiz hissedeceksiniz.

Keskinlik sizi rahatsız etmiş olabilir ancak bu kalın çizgileri ben çekmiyorum. Kapitalizm bu ve daha pembe bir şey sunması kendi sınırları gereği imkansız.

Sözü fazla uzatmaya gerek yok. İlayda Çuvalcı liseyi bitirdikten sonra lisans eğitimi için yurtdışını tercih eden öğrencilerden biri. Yurtdışına yerleştikten sonra yaşadıklarını, başından geçenleri soL Haber’e anlattı… Birlikte bakalım.

Öncelikle nasıl bir yaşantın var biraz bahseder misin?

Ben üç yıl önce lisans eğitimi için Viyana’ya yerleştim. Öncelikle Viyana Avrupa’nın en pahalı şehirlerinden biri. Türkiye standartlarına göre daha pahalı bir yaşam var, fiyatlar yüksek. Bir de üstüne öğrenci olduğum için geçinmek konusunda sıkıntı yaşıyorum. Ama burada olsam da yaşayacaktım. Her öğrencinin yaşadığı bir şey bana kalırsa geçim sıkıntısı. Yani dünyanın her yerinde.

Kendi ülkenizde olmadığınız zaman bir de yalnızlık çekiyorsunuz. Bu da işin psikolojik zorluğu oluyor. Paramı denkleştirmek konusunda orada oldukça zorlanıyorum. Bu sebeple iş bulduğumda okuldan arta kalan vakitlerde çalışıyorum.

Bir de tabii insan ilişkileri açısından da özlüyorum Türkiye'yi. Başıma bir şey gelse ne yaparım diye düşündüğümde içimde bir boşluk oluyor. “Gurbetçilik” durumu ister istemez yaşanıyor yani. Buradaki arkadaşlarıma "Türkiye’yi özledim" dediğimde “Biz oraya gelmeye çalışıyoruz, saçmalama” diyorlar. Onların başka bir ülkeye gitme konusunda bu kadar hevesli olmalarını bir noktaya kadar anlayabiliyorum. Evet tabii ki dil öğrenecekler, -gittikleri ülkeye göre değişse de- sokakta daha rahat gezecekler. Ama onlar geçinme açısından yurtdışının insanı rahata erdirecek bir çözüm olduğunu zannediyorlar. Oysa ki, öğrenciler bugün dünyanın birçok yerinde okurken çalışmak durumunda. Çok arkadaşım var farklı ülkelerde de olsa Türkiye’de de olsa dersten sonra bir yerlerde iş başı yapan.

Ne gibi işler yapıyorsun?

Garsonluk yapıyorum, İngilizce veya matematik alanında özel dersler veriyorum.

Çalışmadan geçinemiyor musun?

Mümkün değil. Çünkü yaşam çok pahalı. En basitinden bir ürün almaya markete girdiğinde bile çok pahalı fiyatlarla karşılaşıyorsun. Aldığın domatesi biberi bile taneyle alıyorsun. Dolayısıyla beslenmek öğrenciler için çok zorlu. Sebze meyve inanılmaz pahalı. Ben mesela dışarıda yemek yerine hep evde pişirmeye çalışıyorum. Çünkü bu şekilde daha kârlı oluyor. Belki ayda bir defa dışarıda yemek yiyorum.

Tüm öğrenciler senin gibi mi?

Gerçekten çok yüksek oranlarda çalışan öğrenci var. Benim neredeyse bütün çevrem çalışıyor diyebilirim. Ya internet üzerinden iş araştırıyorlar ya benim gibi özel ders veriyorlar ya da garsonluk yapıyorlar. Bir de tabii oralı olanların aileleri avro kazanıyor, onu harcıyorlar. Bize ailemiz TL bazında para gönderdiği için avroya çevirilince elimizde oldukça az bir para kalmış oluyor.

Türkiye’yle yaşanan gerilimler var bir de. Çalışmak Türkiye’den gelenler için özellikle zorlu oluyor. Normalde bizim orada yurtdışından gelen öğrenci olarak çalışma hakkımız haftada 10 saat. Ama genelde anketörlük, broşür dağıtımı gibi işlerde bile hep 12 saat istiyorlar. O yüzden biz çalışamıyoruz.

Aslında ben kayıtlı çalışmak istiyordum. Ama bana tanınan saat hakkı başka bir ülkeden olduğum için 10 saat oluyor ve bu sebeple bir yerde düzenli olarak çalışamıyorum. Bu durumda da riskli olduğu halde kaçak çalışmak zorunda kalıyorum.

Kaçak çalışma nasıl oluyor?

Kaçak çalışma meselesi kısaca şu: Normalde çalışmak için kendini gidip bir yere kayıt ettirmen gerekiyor. Ancak yurtdışından gelen öğrenciler ülkede daha az kalsın, vize yeniletme işlemi daha sık gerçekleşsin, kısacası gelen kişi ülkeye kök salmasın diye az önce bahsettiğim saat meselesinden dolayı kayıtlı bir şekilde çalışmak mümkün olmuyor.

Öğrenciler de ek bir gelir olmadan, çalışmadan geçimini sağlayamadıkları için mecburen kendilerine çeşitli işler bulup kaçak olarak çalışıyor. Bunlar düğün salonları, kafeler, nargile salonları ya da barlar oluyor genelde. Bahsettiğim mekanlar ihtiyaç oldukça işe alıyor. Böyle olunca da minimum 12 saati dolduramamış, kaçak olarak çalışmış oluyoruz.

Çok yaygın mı bu durum?

Epey bir yaygın. Mesela bir arkadaşım barmen olarak çalışıyordu.  Hem kendisi hem de çalıştığı işletmenin sahibi gece çalıştığı için bir sıkıntı çıkmaz diye düşünüyordu. Bir gün baskın olunca yakalandı. Bir yıl boyunca çalışma hakkı elinden alındı. O yıl maddi olarak gerçekten çok zorlanmış oldu. Üstüne bir de çalıştığı yerin patronu da mekana ceza kesildi diye arkadaşıma çalıştığı ayların parasını vermedi.

'BU SİSTEMİN İNSANI HIRSLI OLUYOR'

Mutlu musun?

Şöyle başlayabilirim. Benim Viyana’ya gittiğimden beri en çok özlediğim şey insan ilişkileri oldu. Avrupa Türkiye’ye kıyasla evet, düzgün insanlardan oluşuyor. Tabiri caizse iti kopuğu yok yani. Özellikle Viyana özelinde nüfus, ağırlıklı olarak yaşlılardan oluşuyor zaten.

Ya da mesela ulaşım çok rahat. İnsanların düşünce yapısı daha düzgün. Gece dışarı çıksan dönüp bakan, laf atan olmuyor mesela.

Ama benim naçizane şöyle bir gözlemim de var. Avrupa’da psikolojisi bozuk insan sayısı çok fazla. İnsanların çoğu mutsuz. Çünkü bence insanlar çok yalnız. Kurulan ilişkiler daha çok çıkar ilişkisine dayanıyor. Çok bireyciler. Önyargılı hareket ediyorlar.

Aslında gittikten sonra verdiğim kararın olumlu olduğuna ilişkin sadece iki şey bulabildim. Türkiye’deki ortama göre daha rahat hareket edebiliyorum. Bir de dil öğreniyorum. Onun dışında yaşam standartları ya da insan ilişkileri açısından Türkiye ne kadar çürüdüyse Avrupa da o çürümeden azade değil bana kalırsa. Bir de "Avrupa’da yükselen ırkçılık" gerçekmiş; bu anlamda da zorluk çekiyorum.

Bu durum sana nasıl yansıyor?

İnsanlar, siyasetçiler çok milliyetçi söylemlerle hareket ediyor. Biri yurtdışından geldiğimi anlayınca ben bile tedirgin oluyorum. Markete gittiğimde, bir kafede oralı olan bir çalışanla sohbet ettiğimde… Bu gerilimi hep yaşıyorum. Bir kere bir kafenin çalışanıyla sohbet etmiştim. Başta gayet samimi, düzgün davranıyordu. Sonra nereden geldiğimi sordu. Türkiye’den geldiğimi söyledikten sonra resmen kötü davranmaya başladı. O kadar rahatsız edici bir biçimde servis yaptı ki oradan kalkmak zorunda kaldım.

Üniversite hayatı açısından ne söyleyebilirsin?

Orada bir üniversite hayatı yok diyebilirim. Kampusu olan tek bir üniversite görmedim henüz. Üniversiteler işyeri misali tek bir binadan oluşuyor.

Peki ya öğrenci profili…

Öğrencilerin neredeyse hepsinin gözünü kariyer hırsı bürümüş durumda. En basitinden okulda not paylaşımı yaparken bile bunu hissediyorsun. Sınavda sırf kendinden daha yüksek alacak diye notunu paylaşmayan insanlar var. Bunun milliyetçilikle alakalı olduğunu düşünmüyorum. İnsanlar böyle yetiştiriliyor bana kalırsa. Sistemle alakalı bir durum yani.

Bu sistemin insanı böyle oluyor. Avrupa’da da böyle, belli faktörlerin etkisiyle birlikte başka ülkelerde de üç aşağı beş yukarı böyle. Öğrenciler hep nasıl olur da kendimi geliştiririm, daha öne çıkarım derdinde. Bence sebebi kendilerini geleceksiz, güvencesiz hissetmeleri.

Son olarak yurtdışına gitme hayali kuran öğrenciler için neler söylemek istersin?

Çok abartıyorlar bence. Benim de birçok arkadaşım “nasıl mutsuz oluyorsun, biz gelmeye çalışıyoruz” diyor. Arkadaşlara şunu söyleyebilirim: Yurtdışı sandığınız gibi değil. "Yurtdışında hayat harika, hiçbir şekilde sorun yaşamıyorsun, kimse kimseye sorun çıkarmıyor, yaşam standartları süper" diye bir şey yok yani. En “ben Türkiye’den bezdim, yurtdışına kapak atmak istiyorum” diyen insanın bile, arada hiçbir farkın olmadığını ne kadar kısa zamanda gördüğünü, memleketini ne kadar özlediğini gördüm.