Toplumcu Hekimler mücadeleye atıldı!

Geçtiğimiz günlerde bir araya gelen sağlıkçılar, Toplumcu Hekim Grubu'nu oluşturduklarını açıkladı. Biz de "Toplumcu tıp" kavramının yeniden sırtlanılmasını kutlamak ve hareketin yol haritasını öğrenmek için Toplumcu Hekim Grubu'ndan Akif Akalın'la söyleştik...

Serdar Nazım Yüce

"Karanlığa gömülmeyi seyretmeyeceğiz" diyen sağlıkçılar, geçtiğimiz hafta gerçekleştirdikleri buluşmayla yola çıktıklarını duyurmuşlardı. Fizyoterapiden psikolojiye her alandan sağlıkçılar, 9 Nisan Cumartesi günü Kadıköy Kadıköy Nâzım Hikmet Kültür Merkezi Ruhi Su Salonu’nda bir araya gelmiş ve Toplumcu Hekim Grubu'nun kurulduğunu ilan etmişlerdi. Kuruluşun ilan edilmesinin ardından "Bilimsel, kamucu, aydınlanmacı ilkeleriyle çağdaş bir hekim hareketi için" mücadeleye başlayan sağlıkçılara destek oldukça yoğun. 

Biz de Toplumcu Hekim Grubu Geçici Yürütme Kurulu sözcüsü Akif Akalın'la grubun kuruluş amacını, ilkelerini ve hedeflerini konuştuk.


Toplumcu Hekimler adını ilk kez geçtiğimiz hafta duyduk. Nedir Toplumcu Hekimler Grubu?
Aslında Türkiye’de “toplumcu hekimlik” kavramı oldukça eski. Ülkemizde sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi, yani sağlık hizmetlerinin bir “devlet hizmeti” olarak örgütlenmesi ve herkese eşit ve ücretsiz sunulması, sağlık hizmetlerinde önleyiciliğe ağırlık verilmesi ve sağlığın sosyal belirleyicilerine vurgu yapılması 1960’lı yılların başında Nusret Fişek tarafından formüle edildi. Nusret hoca bu sistemin hekimini de “toplum hekimi” olarak tanımlamıştır.

TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ'NİN DENEYİMİ
Bu dönemde Meclis’e girmeyi başaran Türkiye İşçi Partisi’nin sahiplendiği “toplumcu hekimlik”, sosyalleştirmenin ilk yıllarında Anadolu köylüsüne “Gökte Allah, yerde sosyalizasyon” dedirtecek kadar başarılı olmasına rağmen, 12 Mart’ta büyük bir darbe aldı. Daha sonra iktidara gelen Adalet Partisi ve Milliyetçi Cephe hükumetleri sosyalleştirmeyi rafa kaldırdı, fakat hekimler arasında toplumcu hekimlik düşüncesini yok edemedi.

1970’li yılların sonlarına doğru Türkiye’de sınıf hareketinin yükselmesiyle birlikte sosyalleştirme yeniden canlandı. Bu dönemde tabip odalarının yönetimine gelen Nusret Fişek ve ekibi Türkiye’de toplumcu hekimliğin yaygınlaşması için büyük çaba göstermişlerdir. Bu çabalar arasında en önemlisi 1978 yılında düzenlenen Birinci Ulusal İşçi Sağlığı Kongresi. Bu kongrede Sovyetler Birliği Sağlık Bakanı Nikolay Semaşko’nun "İşçilerin sağlığı işçilerin elinde olmalıdır" yaklaşımı benimsenmiş ve Türkiye’de sağlık hizmetlerinin işçi sağlığı hizmetleri üzerinden örgütlenmesi önerilmiştir.

12 EYLÜL: ÖZELLEŞTİRME VE PİYASALAŞTIRMA
Toplumcu hekimliğin bu ikinci yükselişi, 12 Eylül darbesiyle tabip odalarının kapatılması ve yöneticilerinin tutuklanmasıyla yeniden kesintiye uğradı. 12 Eylül’den sonra iktidara gelen hükümetler sağlık hizmetlerini özelleştirdi ve piyasalaştırdı.

Toplumcu hekimler, 1990’lı yıllarda tabip odalarında örgütlenen demokrat hekimlerle birlikte hareket ettiler. Ancak 2000’li yıllarda Türkiye solundaki liberalleşme eğilimi tabip odalarında örgütlü demokrat hekimler arasında da yaygınlaştı, sağlıkta “sınıf” siyasetini benimseyen toplumcu hekimler yalnızlaştı.

Bu dönemde toplumcu hekimlerin bir çabası olmadı mı?
Oldu kuşkusuz. Örneğin “Sağlıkta Sınıf Tavrı” hareketi, tabip odalarındaki liberalleşme ve sağlığa sınıf perspektifinden uzaklaşma sürecine bir tepki olarak değerlendirilebilir. Sosyalleştirmenin ilk yıllarında sağlığa "sınıfsal" bakış özellikle Nevzat Eren’in Ankara’daki çalışmalarında çok açık görülür. Araştırmalarında "sınıf" değişkeni kullanan Eren hocamız sağlıkta eşitsizliklerin sınıfsal karakterini ortaya koyan çok sayıda çalışma yaptı. Yine İzmir’de kurulan Toplum Sağlığı Enstitüsü -ki 12 Eylül’ün ilk kapattığı kurumlar arasındadır- sağlığa sınıfsal yaklaşımda önemli çalışmalar yürütmüştür.

YAYINLAR, KİTAPLAR, ETKİNLİKLER
1990’lı yıllarda toplumcu hekimler Sağlıkta Sınıf Tavrı içinde sağlığa toplumcu bakışı diriltmeye çabaladılar ve bu dönemde çok önemli eserler yayınlandı. Özellikle İlker Belek’in kitapları kaynak kitap niteliğinde. Fakat Tabip Odası yönetimlerinde liberal eğilimlerin hakim olmasıyla sınıf bakışından uzaklaşılırken, etnik/kimlik temelli yaklaşımlar öne çıktı.

2000’li yıllarda Tabip Odaları’na hakim liberal eğilime çeşitli tepkiler geldi. Bunlar arasında "Tıp Bu Değil" hareketi önemlidir. Aynı süreçte "Toplumcu Tıp" alanında etkinlikler başladı. Sağlığa "sınıf" penceresinden bakan bu yaklaşım "Toplumcu Sağlık Söyleşileri" ile sağlıkçılar ve giderek sağlık dışından aydınlar arasında yaygınlaşmaya başladı. Bu dönemde Sovyetler Birliği’ndeki toplumcu sağlık anlayışının aktarıldığı “Kızıl Tıp” kitabının dilimize çevrilmesi önemlidir.

Geçtiğimiz birkaç yıl içinde toplumcu sağlıkçılar daha sık bir araya gelmeye başladılar. “Toplumcu Hekim” hareketi bu bir araya gelişlerin bir ürünü.

Toplumcu Hekimler ne istiyor? Amaçları nedir?
Toplumcu Hekimlerin asıl amacı, Türkiye sağlık ortamında “sınıf” bakışının egemen olması için çalışmak. Son yıllarda Tabip Odalarında egemen olan etnik/kimlik temelli yaklaşımlar yerine "sınıf" temelli yaklaşımların hakim olmasını sağlamak. Bu yalnızca sağlık politikalarında değil, hekimlerin mesleki ve özlük hakları mücadelesi için de geçerli. Bu mücadelede “elitist” politikalar yerine “sınıf” politikaları izlenmeli, sağlık emekçilerinin hekimi, hemşiresi, diğer sağlık meslekleriyle işçi sınıfının bir parçası olduğu vurgulanmalıdır.

TOPLUMCU HEKİM'İN ODAKLANDIĞI ALANLAR
Toplumcu Hekimler sağlıkta “önleyiciliğe” vurgu yapar. Sağlığı korumayı değil, hastalıkların tedavisini temel alan, hastayı müşteri, sağlık kurumlarını ticarethane olarak gören kâr odaklı Sağlıkta Dönüşüm Programı’na döner sermayenin daha “adil” dağıtılması noktasından değil, sağlığın sosyal belirleyicilerini ihmal etmesi noktasından karşı çıkar.

Toplumcu Hekimler, piyasacı sağlık anlayışına karşı sağlık hizmetlerinin “devlet” tarafından sunulması gerektiğini “ikirciksiz” savunur. Bu konuda kesinlikle popülizme prim vermez ve sağlıkta “özel sektörün” hiçbir sorunu çözemeyeceği bir yana, bizzat kendisinin bir “sağlık sorunu” olduğu vurgular.

Toplumcu Hekimler bilimsel tıbba “gerici” saldırılar karşısında inatla bilimi savunur ve 21. yüzyılda toplumu sağlık sorunları için ilkel, hiçbir yararı olmadığının kanıtlanmış olması bir yana zararlı, çoğu dini referanslı uygulamalara yönlendirilmesine şiddetle karşı çıkar. Özellikle etnik kimlik siyasetinin bir parçası olarak “yerel/geleneksel iyileştiriciler” adı altında bilimsel uygulamaların hoş gösterilmesine müsamaha göstermez.

DR. ERNESTO CHE GUEVARA GİBİ...
Toplumcu Hekimler sağlığı asla “bireysel” bir sorun olarak görmez ve bunu mesleki pratiklerine yansıtırlar. Virchow’un “yoksulların avukatı” olarak tanımladığı toplumcu hekimler, reçetelerine Dr. Virchow gibi iyi barınma, iyi beslenme, eğitim, sağlıklı çevre gibi “ilaçlar” yazarlar, Dr. Ernesto Che Guevara gibi çocuklara süt dağıtılmasını sağlamakla övünürler. Bir yandan sosyal sorunların tıbbileştirilmesine karşı gibi görünürken, diğer yandan bizzat kendileri buna alet olmazlar.

Son olarak Toplumcu Hekimler sağlıkta eşitsizliklerin asıl kaynağının “toplumsal eşitsizlikler” olduğu bilinciyle, sağlıkta eşitsizlikleri “azaltmaya” yönelik kimi göz boyama çabalarını teşhir eder, sorunların gerçek çözümünün sınıfsız, eşitlikçi ve özgür bir toplumsal düzende mümkün olacağını vurgularlar.

Mevcut Tabip Odası yönetimleri bunları yapmıyor mu?
Daha önce de belirttiğimiz gibi Tabip Odası yönetimlerinde liberal “sol” eğilimler hakimdir. Bu eğilimler tıp ortamında neoliberal yıkımın “sonuçları” üzerinden eleştiriler getirirken, bunların nedenine, diğer bir deyişle sorunların kaynağı olan kapitalizme ve özellikle de emperyalizme vurgu yapmamaktadır.

Birkaç örnek vermek gerekirse, bugün toplumun en önemli sağlık sorunları arasında ilk sıraları alan kalp hastalıkları ve kanserler, diyabet gibi kronik hastalıklar esas olarak kapitalizm ve emperyalizm tarafından emekçilere dayatılan sağlıksız beslenme desenlerinin ve hareketsiz yaşam tarzının ürünleridir. Oysa meslek örgütünün politikalarına bakıldığında Tabip Odalarının sorunun kök nedenlerine hitap ederek insanların bu sorunlardan korunması yerine bu sorunları yaşayan insanların tedavi hizmetlerine erişiminin sağlanması öne çıkmaktadır.

Yine ülkemizin kanayan yaraları arasında ilk sıraları alan iş cinayetleri konusunda Tabip Odaları sorunun kaynağına hitap etmek yerine sonuçlarıyla ilgilenmekte, işyerlerinde hekim istihdam edilmesinin ötesinde öneriler getirememektedir. Oysa sorun işyerlerinde işyeri hekimi istihdamı ve işçi sağlığı tedbirlerinin alınması değil, üretimin kar amaçlı kapitalist karakteridir. Böyle bir düzende değil her işyerine, her işçiye bir işyeri hekimi görevlendirilmesi hiçbir sorunu çözemeyecektir. Bu durum trafik kazaları veya kadın cinayetleri için de geçerlidir.     

O halde nasıl bir Tabip Odası?
Aslında bu sorunun yanıtı “nasıl bir sağlık” sorusunun yanıtında gizli. Biz sağlığı “korunabilecek” ve hastalıkları “önlenebilir” olgular olarak gördüğümüzden, “hekimlik mesleğine” ve dolayısıyla “hekim örgütüne” de bu perspektiften yaklaşıyoruz.

Hekimler “toplumcu hekimlik” öncesinde, insanların yalnız “hastalandıklarında” başvurdukları profesyonellerdi. Oysa sağlığa toplumcu yaklaşımın benimsenmesiyle bu durum tamamen değişti. Örneğin bugün Küba’da hekimler hastaların kendilerine başvurmasını beklemiyor, insanları ana rahmine düştükleri andan ölene kadar sürekli izliyor, hastalanmamaları için tedbirler alıyorlar.

MESLEKTE HİYERARŞİ
Hekimlik mesleğinin dönüşümünün, hekimlerin meslek örgütünü de dönüştürmesi kaçınılmazdır. Hekimleri meslek örgütü toplumun sağlık sorunlarına bu perspektiften yaklaşarak toplumun “sağlık hakkının” savunuculuğunu yapmalıdır. Bu ise insanların mevcut sağlık hizmetlerine “erişim” hakkına indirgenemez. Tabip odaları insanların barınma, beslenme, eğitim haklarını, güvenceli bir işe ve sağlıklı yaşayabilmeleri için yeterli bir gelire sahip olma haklarını da savunmalıdır.

Diğer yandan toplumcu sağlık anlayışı içinde sağlık hizmeti bir “ekip” hizmetidir. Tabip Odaları her ne kadar hekimlerin meslek örgütü olsa da, hekimler diğer sağlık profesyonelleriyle birlikte hareket etmelidir. Sağlıkta kapitalist ideolojinin ürünü olan hiyerarşik yaklaşımlara prim verilmemeli, diğer sağlık meslekleri ile hekimlik “eşit” görülmeli ve buna göre hareket edilmelidir.  

  


Toplumcu Hekim Grubu'nun deklerasyonu:

Bilimsel Kamucu Aydınlanmacı ilkeleriyle ÇAĞDAŞ bir hekim hareketi için

“TOPLUMCU HEKİM” Yola Çıkıyor

TABİP ODALARI HEKİMLERİN UMUDU OLAMIYOR

Hekimler, hekimlik mesleğinin doğru ve yeterli uygulanması, hekim hakları ile hekimlik değerlerinin yaşatılması sağlanarak insan ve toplum sağlığının iyileştirilmesi konularında taraf olup, görev ve sorumluluk taşımaktadırlar. Bu görev ve sorumlulukların yerine getirilmesinde, meslek örgütleri olan Tabip Odaları ve TTB'nin varlığı vazgeçilmezdir.

Sağlık sisteminin tüm sağlık emekçileri gibi asli unsurlarından olan hekimler ve onların meslek örgütleri, tarihlerinde olmadığı kadar büyük bir kuşatma ve etkisizleştirme saldırısı ile karşı karşıyadır. Hekim örgütlerimiz ne yazık ki, emperyalist dayatmalar, piyasa dinamikleri ve toplumsal yaşamın bütünündeki dinselleştirme politikalarıyla örülen bu saldırı karşısında yeterince etkin ve kararlı bir yanıt geliştirememişlerdir.

Toplumun sağlığını korumayı değil, hastalıkların tedavisini temel alan, hastayı müşteri, sağlık kurumlarını ticarethane olarak gören kâr odaklı "Sağlıkta Dönüşüm Programı" halkın sağlığını ve sağlık hakkını tehdit ederken,

En temel insan haklarından olan sağlık, birinci basamaktan üçüncü basamağa kadar kamu hizmeti olmaktan çıkarılıp topyekün özelleştirilirken,

Hekimlerin ve diğer tüm sağlık çalışanlarının emekleri değersizleştirip, mesleki onur, özlük hakları, iş ve iş güvenceleri, can güvenlikleri saldırıya uğrarken,

Koruyucu hekimliğin ekip hizmeti şeklinde sunulduğu sağlık ocakları kapatılarak, yerine ağırlıklı olarak ilaç tüketiminin artırılmasına hizmet eden Aile Sağlığı Merkezlerinde hekimler, iktidar organları ve vatandaşlar karşısında yalnızlaştırılırken,

Nitelik değil nicelik tercihi nedeniyle Tıp Fakülteleri ve diğer sağlık eğitim kurumlarında yetersiz bir eğitim süreci dayatılıp, Tıp Fakültelerinin içi boşaltılarak yerine iktidar ve çıkar odaklarının kontrolünde kurumlar oluşturulurken,

Sağlık kurumları için cuma namazı genelgeleri yayınlanırken, hastanelere imamlar atanırken, "alternatif tıp" adı altında sülük, hacamat, kupa çekme gibi bilim dışı uygulamalar resmi bir içerik kazanırken, kimi tıp fakültelerinde islam fıkıhına göre tedavide şükür, tevekkül, dua ve kaderin rolünün anlatıldığı "tedavide moral değerler" dersleri verilirken,

Ondört yıldır egemen olan iktidar politikaları, halkımızı din, mezhep, etnik kimlik, cinsiyet, dil gibi kavramlar üzerinden ayrıştırıp karşı karşıya getirilirken,

Ülkemiz ve bölgemizde emperyal projelerin gerçekleştirilmesi için yaratılan kirli iç ve dış savaşlar tırmandırılarak ülkemiz ve komşu ülke halkları kıyıma uğratılırken,

İnsan hak ve özgürlükleri budanıp, adalet iktidarın güdümünde baskı ve zulüm aracına dönüştürülürken,

Ülkemizin tarihi, sosyal, doğal değerleri ve zenginlikleri tahrip edilip, rant çetelerine kurban edilirken,

Laiklik, çağdaş ve bilimsel değerler büyük saldırılara uğratılıp, ülkemiz tek adam yönetimiyle orta çağ karanlığına sürüklenirken,

Uzun süredir görevde olan İstanbul Tabip Odası ve TTB yönetim anlayışı doğru ve etkin bir duruş sergileyememiş, aksine dayatılan ayrıştırma politikalarının tarafı görüntüsü verilmiş, çoğu kez mesleki dayanışma ve mücadeleyi yükseltmek yerine kimlik siyaseti yapan yapılanmaların bir uzantısı gibi davranılarak bu politikalar meslek örgütü uğraşlarının merkezine oturtulmuştur.

YENİ BİR HEKİM HAREKETİNE İHTİYAÇ VAR

Tüm bu nedenlerle ülkemizin;

Meslek onur ve değerlerini, içine sürüklendiğimiz GERİCİ-TOTALİTER dayatmayı ve yıkıcı ETNİK taraflaşmayı kabullenmeyerek yükseltecek örgütlü, etkin ve mücadeleci bir hekim hareketine gereksinimi vardır.

Meslek onuru ve değerlerini, piyasacı sağlık anlayışına İKİRCİKSİZ direnerek yükseltecek bir hekim hareketine gereksinimi vardır.

Meslek onuru ve değerlerini, toplumun dinselleştirildiği bir süreçte sağlık hizmetlerinin bilimselliğinden uzaklaştırılmasına İNATLA direnerek yükseltecek bir hekim hareketine gereksinimi vardır.

Meslek onuru ve değerlerini, yaşadığı topluma karşı GERÇEK sorumluluk duyarak yükseltecek bir hekim hareketine gereksinimi vardır.

TOPLUMCU HEKİM HAREKETİ
Toplumcu Sağlık anlayışını benimsemiş Toplumcu Hekimler;

Sağlık sisteminin emeğin ve toplumun gereksinimleri doğrultusunda düzenlenmesini, insanın en temel haklarından birisi olan sağlığın para/rant konusu olmaktan çıkartılmasını savunur, piyasacı sağlık anlayışına karşı halkın sağlık hakkının ve hekim emeğinin korunduğu emek referanslı toplumcu sağlık modelini benimser,

Hastalığı bireysel değil toplumsal bir mesele olarak ele alır, koruyucu ve önleyici sağlık hizmetlerini öncelik verir, halkın barınma, beslenme, çalışma, eğitim ve çevre koşullarını en iyi düzeye yükselterek hastalanmadan sağlıklı yaşamalarını, hastalandığında ise eşit, nitelikli ve ücretsiz bir şekilde tedavi ve bakım hizmeti görmesini hedefler,

Bilim dışı, gerici anlayışına karşı, bilimsel/aydınlanmacı/çağdaş sağlık hizmetine inanır. Toplumsal yapının tümünde ve bunun bir parçası olan sağlık alanında aklın ve bilimin egemenliğini savunur,

Sağlıkta eşitsizliklerin temel olarak sınıflı toplum yapısından kaynaklandığından ve "herkese eşit, ücretsiz ve nitelikli sağlık hizmeti" belgisinin gerçek içeriğine ancak sınıfsız, eşit ve özgür bir toplumsal düzende kavuşacağından hareketle bu doğrultudan yana tavır alır,

Hekim haklarını koruduğunu iddia ederken aslında bir sağlık emekçisi olarak hekimlerin çalışma koşullarını bozan piyasacı sağlık anlayışına itiraz etmeyenlerden, hekim emeğinden yana görünürken, ilaç teknoloji ve hastane tekellerine söz söyleyemeyen anlayışlardan, bilim, emek ve genel insani referanslar yerine dinsel ve etnik referansları temel alanlardan farklı bir yerde durur.

Biz Toplumcu Hekimler; yukarıdaki ilkeler doğrultusundaki ikirciksiz politik ve ideolojik kimliğimizle toplumcu sağlık anlayışının güçlenmesi ve yaygınlaştırılması hedefiyle yeni bir hekim hareketinin bu topraklarda yeniden filizlendirilmesi için yola çıkıyoruz.