‘Evet, bizi yanlış duymadınız’

1 Mayıs 2016’nın sonrasına devrettiği önemli gündemlerden biri Komünist Parti (KP) ve #direneğitim imzasını taşıyan, ¨İmam Hatipler Kapatılsın¨ yazılı pankartın ardından başlayan tartışma oldu. Tartışma 1 Mayıs’ta pankartın taşıyıcısı kortejlerin gücüyle orantılı olarak gericiliğe karşı mücadelede önemli bir başlığın görünür olmasını sağladı ve taraflaştırıcı gücünü ortaya çıkardı.

Onur Seçkin

Bu ülkede yaşayıp da bugün imam hatip lisesi (İHL) ve imam hatip ortaokulu (İHO) olarak var olan ve sayıları 3 bini aşan bu okulların imam hatip olarak çalışan ihtiyacını karşılamayla ilişkili olmadığını bilmeyen herhalde yoktur. Bu okullar Cumhuriyet’in kuruluş yıllarının hemen başında bu amaçla gündeme gelse de bu amaçtan uzaklaşalı çok zaman oldu. İmam hatipler yaklaşık 65 yıldır Türkiye’de sağ siyasetin hem fideliği, hem de toplumu dönüştürme projesinin önemli araçlarından biri olagelmiştir. Amaç imam hatip olarak çalışacak eleman ihtiyacını karşılamak olsa, Diyanet İşleri Başkanlığı ülkedeki imam açığını 6 bin olarak ifade ederken, bugün yaklaşık 1 milyon 200 bin öğrencinin bu okullarda okumasına ihtiyaç olmazdı. Bu öğrencilerin yaklaşık 650 bin tanesinin kız öğrenci olması da imam hatip sevdasının meslek insanı yetiştirmeyle ilgisi olmadığını göstermektedir. Bu okullar adlı adınca din öğretimi yapan okullardır. Her mahalleye bir din okulu hedefiyle hareket eden AKP, bir taraftan servis, yemek desteği gibi teşviklerle, diğer taraftan farklı türde okulların dönüştürülerek bu okulların mahallelerde tek seçenek haline getirilmesiyle, yoksul ve emekçi çocuklarına başka bir gelecek hakkı tanımayarak onları bu okullarla kuşatmaktadır.

RAKAMLAR NEYİ GÖSTERİYOR?

Bu okullara ilişkin Milli Eğitim Bakanlığı’nın aşağıdaki tablolarda sunulan resmi istatistikleri bu durumu ortaya koymaktadır. 2002’de sayısı 450 olan İHL’lerde 71 bin öğrenci varken, bugün İHL sayısı 1.017’ye, bu okullardaki öğrenci sayısı da 668.381’ye çıkmıştır. 2012’de 4+4+4’ün ardından açılan İHO’ların sayısı 4 yıl gibi kısa bir sürede 1.961’e, İHO’larda okuyan öğrenci sayısı da 524.295’e ulaşmıştır. Bu okulları inanç özgürlüğüyle ilişkilendirenler, İHO’lara kayıt yaşının sadece 10 olduğunu hatırlamalıdır!

AMAÇ BELLİ

Rakamların söylediklerinin yanında bu okulların varlığının gerçek amacı AKP tarafından açıkça ve sıkça dile getirilmektedir. Ortada gizli saklı bir amaç bulunmuyor. Başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP’liler bu okulları dindar nesil yetiştirme amaçları doğrultusunda önemli bir araç olarak gördüklerini, “bu okulları toplumun gözbebeği” yapacaklarını birçok kez ilan etmişlerdir. Bütün bunlar imam hatiplerin siyasal İslam açısından ne anlam taşıdığını göstermekte, tartışmanın pedagojik boyutlarına girmeden dahi, “imam hatipler kapatılsın” talebinin son derece sade, anlaşılır ve meşru bir talep olduğunu ortaya koymaktadır. 

Diğer taraftan zorunlu eğitim çağını tamamlamamış çocukları bu okullarda din öğretimine tutmak pedagojik olarak da kabul edilebilir değildir. Çocukların bilişsel, duyuşsal ve devinimsel gelişimleri bu dinsel kuşatma altında sekteye uğramakta, özellikle çok erken yaşta bu okullara gönderilen çocuklar bu süreçlerden olumsuz olarak etkilenmekte, ailelerin gönüllü ya da imkânsızlıkları nedeniyle zorunlu tercihleri doğrultusunda kendilerine dayatılan hayatı yaşamak zorunda kalmaktadırlar. Bu tür din öğretimi, çocukların bağımsız gelişimini engellemekte, onların yaşamı sorgulayan, hakkını arayan, özgür yurttaşlar olarak değil, her türlü sömürüye, dayatmaya boyun eğen kullar olarak yetiştirilmesini beraberinde getirmektedir. Bütün bunlar, bu okulların kapatılması talebini de kapsayan laiklik ve aydınlanma mücadelesinin, işçi sınıfının sömürüye, eşitsizliklere ve yoksulluğa karşı verdiği gelecek kavgası için de yaşamsallığını ortaya koymaktadır. 

¨İmam hatip okulları kapatılmalıdır¨ talebinin 1 Mayıs’la tekrar güçlü bir şekilde gündeme girmesi bu bağlamda da oldukça anlamlıdır. Bugün fiili olarak laiklik ayaklar altında çiğnenirken, anayasadan da çıkarılmak istenmekte, Türkiye’nin bir İslam Devleti olarak ilan edilmesi yolunda nabızlar yoklanmaktadır. İşçi sınıfının bu ülkenin geleceğinde yer almasından umudu kesenler, laiklik ve aydınlanma kavramlarını sulandırarak özgürlükçü/gerçek laiklik gibi kavramlarla ele alır ve imam hatiplerin kapatılması gibi son derece meşru bir talebe halkın inançlarıyla karşı karşıya gelmemek gibi gerçek dışı argümanlarla sırt çevirirken, 1 Mayıs’ta pankartı taşıyanların komünistler olması tesadüf değildir. Elbette pankartla birlikte gündeme giren talebin karşısında ortaya çıkan rahatsızlar korosunun bileşiminin de tesadüf olmadığı açıktır. 

İstanbul’da henüz alana girerken karşı cephe kendisini göstermiş, Tayyip-Emine Erdoğan çiftinin pankartta yer alan resimlerinin kesilmesiyle pankart alana girebilmiştir. Pankart görselinin sosyal medya üzerinden hızla yaygınlaşarak 1 Mayıs alanlarının dışına da taşması gericilerin düğmeye basılmış gibi harekete geçmesini de beraberinde getirmiştir. 

TADINIK YÜZLER

AKP milletvekili Şamil Tayyar’la, AKP gazetecisi Fatih Tezcan pankartı hedef göstererek Saray’a selam göndermekte gecikmemiştir. AKP döneminde yüzde binlerle ifade edilen büyüme oranlarıyla “örgütlenme” rekorlarını altüst eden yandaş sendika Eğitim Bir Sen’in eski başkanı, yeni AKP millletvekili Ahmet Gündoğdu, ¨Ey faşistler, sevinin imam-hatipler her akşam kapatılıyor. Çatlayın, ertesi gün yenileriyle birlikte yeniden açılıyor¨ diyerek kendince yaptığı espriyle tartışmaya katılmıştır. Çocuklara yönelik cinsel istismar tartışmalarıyla gündemde olan Ensar Vakfı’nın Bitlis şubesinin “Bunların derdi işçi hakları değil her fırsatta İslam’a olan nefretlerini kusmak¨ ifadeleriyle rahatsızlar korosunda yerini alması ayrıca manidar olmuştur. Mahallenin eski delikanlısı Ahmet Hakan ise köşesinde pankarta ¨Bu pankarta şiddetle itiraz ediyorum¨ başlığı altında yer açmış, sunduğu nasihatlerin ardından kapatılma talebini dile getirenlere yönelik olarak ¨Ki işte burada yollarımız ayrılır¨ ifadelerini kullanmıştır. Neyse ki pankartı taşıyanların yolları Hakan’la hiçbir zaman kesişmemiştir. Belli ki Hakan solculara “laiklik mücadelesinde sınırları gösterme¨ doğrultusunda bir uyarı yapmaktadır. 

Rahatsızlar korosunun ana söylemlerinin ¨mesele işçi hakları değil¨ ve ¨İslam düşmanlığı yapıyorlar¨ gibi çarpıtmalarla şekillenmesi de, gericilerin bilindik reflekslerini sürdürdüklerini ve çarpıtmalarını gösterirken, esasında ilericilerin de mücadele hattını nereye kuracaklarının ipuçlarını taşımaktadır. İmam hatiplerin kapatılması talebi de içinde olmak üzere, gericiliğe karşı verilen mücadele tam da işçi sınıfının kurtuluş mücadelesiyle ilişkili olduğu ve konunun din düşmanlığıyla hiçbir alakası bulunmadığı için, 1 Mayıs’ta açılan pankart gericilerin zayıf karnına oldukça sert bir şekilde dokunmuştur. 

Öyleyse bir kez daha altını çizmekte, bugün imam hatiplerin kapatılması talebini daha yüksek dile getirmekte fayda var. Evet talebimiz bu okulların kapatılması, imam hatip olarak çalışan ihtiyacının karşılanması amacıyla verilen eğitimin yüksek okul düzeyine çekilmesidir. Mevcut imam hatip okulları meslek insanı yetiştirmek amacıyla değil, bugün AKP’nin temsil ettiği gerici rejimi geleceğe taşımak için dinci gençler yetiştirmek amacıyla varlıklarını sürdürmektedir. Amaç laik eğitimi tamamen bitirmek, tüm okulları imam hatipleştirmektir. Mesele bu kadar açıkken bu okulların kapatılması talebi de o kadar gerçek ve meşrudur. 

Emekçilerin karanlığa, çocuklarımızın geleceksizliğe ihtiyacı yok. İhtiyacımız olan aydınlık ve çocuklarımız için eşit ve özgür bir gelecek. Ve imam hatiplerin kapatılması talebi, gericiliğe karşı aydınlanma mücadelemizde tek değil, ama önemli uğraklardan birisi.